HAYATIN İÇİNDEN * BİLGE YAŞLIDAN ÜÇ KISA ÖYKÜ….

YAŞAMA DAİR – UÇAN AT

Pers Sultanı iki adamı ölüme mahkum etmişti. Sultanın atını ne kadar sevdiğini bilen adamlardan bir tanesi hayatı bağışlanırsa ‘bir yıl içinde ata uçmayı öğreteceğini’ söyledi Sultan’a. Kendini dünyadaki tek uçan ata binerken hayal eden Sultan bunu kabul etti. Diğer adam fal taşı gibi açılmış şaşkın gözlerle arkadaşına baktı. “Atların uçamadığını biliyorsun. Nasıl olup da böyle delice bir fikirle çıkabildin ortaya? Yalnızca kaçınılmazı geciktiriyorsun öyle değil mi?” deyince arkadaşı şöyle cevap verdi:

“Pek değil, kendime dört özgürlük şansı veriyorum; Birincisi Sultan bu yıl ölebilir. İkincisi ben ölebilirim. Üçüncüsü at ölebilir. Ve dördüncüsü… belli mi olur, belki ata uçmayı öğretebilirim!”


YAŞAMA DAİR – İNANÇ 

Kasabayı sel basmış. Sular giderek yükselirken, halk panik içinde kaçmaya başlamış. Bir tek kasabanın papazı yerinden ayrılmıyormuş: “Ben yıllardır Tanrıya kulluk ederim. Hep onun yolunda çalıştım, Tanrı beni kurtarır” diyormuş ısrarla. Sular iyice yükselirken, papaz kilisenin bir üst katına çıkmış, bakmış ki insanlar kayıklarla geçiyorlar. Kayıktakiler bağırmış: “Hadi peder, atla kayığa!” Papaz cevaplamış “Siz gidin, Tanrı beni kurtarır.” Sular yükselmeye devam edince, papaz kilisenin çatısına çıkmış. İkinci kayıkla geçenler papazı uyarmışlar: “Hadi peder, çok geç olmadan atla!” Papaz onların da uyarısına aldırmamış: “Hayır, siz gidin, Tanrı beni kurtaracak biliyorum.” Sular iyice yükselince direğe tırmanan papaz, tepesinde bir helikopter görmüş. Helikopterdeki kurtarma ekipleri papaza seslenmişler: “İnat etme peder, gel bizimle!” Papaz yine inat etmiş: “Olmaz, Tanrı beni kurtaracak!” Sular daha da yükselmiş ve papaz boğulmuş.

Boğularak ölen papaz, öbür dünyada Tanrı’nın huzuruna çıkınca sormuş “Tanrım, bunca yıl yolundan ayrılmadım, bir kere başım sıkıştı, beni neden kurtarmadın?” Papazın sorusu üzerine, Tanrı demiş ki: “Sana iki kayık, bir helikopter yolladım ya, daha ne yapayım?…”


YAŞAMA DAİR – KURABİYE

Kadının biri havaalanında uçağını bekliyordu. Uçağının kalkmasına daha epeyce zaman vardı. Havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket kurabiye alıp kendisine oturacak bir yer buldu. Kendisini kitabına kaptırmış olmasına rağmen, yanında oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde aralarında duran paketten birer kurabiye aldığını fark etti;

Ne kadar görmezden gelse de bir taraftan kitabını okuyup kurabiyesini yerken, bir taraftan da gözü saatteydi. Kurabiye hırsızı kurabiyeleri yavaş yavaş tüketirken, kadının kulağı da saatteydi ama tiktaklar bile sinirlenmesini engelleyemiyordu. Kendi kendine düşünüyordu;

‘kibar bir insan olmasaydım, şu adama dersini verirdim!’. Her kurabiyeye uzandığında, adam da elini uzatıyordu. Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca, ‘bakalım şimdi ne yapacak?’ dedi kendi kendine. Adam yüzünde bir gülümsemeyle son kurabiyeye uzandı ve kurabiyeyi ikiye böldü. Kadın kurabiyeyi adamın elinden kapar gibi aldı ve ‘Aman Tanrım, ne cüretkar ve kaba bir adam; üstelik bir teşekkür bile etmiyor!’ diye düşündü. Hayatında bu kadar sinirlendiğini anımsamıyordu.

Uçağın kalkacağı anons edilince, derin bir nefes aldı ve rahatladı. Eşyalarını topladı ve çıkış kapısına yürüdü. Kurabiye hırsızına dönüp bakmadı bile. Uçağa bindi ve rahat koltuğuna oturdu. Daha sonra kitabını almak üzere çantasına uzandığında birden gözleri şaşkınlıkla açıldı. Gözlerinin önünde bir paket kurabiye duruyordu! Çaresizlik içinde inledi, ‘bunlar benim kurabiyelerimse eğer; ötekiler de onundu ve benimle her bir kurabiyesini paylaştı’. Üzüntüyle, özür dilemek için çok geç kaldığını anladı. Kaba ve cüretkar olan kurabiye hırsızı, aslında kendisiydi…


https://parlakjurnal.com/serbest-kursu-3-uc-kisa-oykuyle-sabir-tevekkul-ve-onyargi/

This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *