TARİHİMİZİ BİLMEYENLERE * ABDÜLHAMİD NEYSE ATATÜRK O MU?

Sayın Tarihçi yazar Mustafa solak’ın yazısını, ATATÜRK ile abdülhamid’i aynı kefeye koyan konuşması için İYİ parti İstanbul milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’na, tarihimizi bir kez daha okumasını ve anlamasını tavsiye ederek paylaşıyorum.
Naci Kaptan / 28.11.2020

ABDÜLHAMİD NEYSE ATATÜRK O MU?

MUSTAFA SOLAK / tarihçi / Yazar

İYİ parti İstanbul milletvekili Yavuz Ağıralioğlu katıldığı bir tv programında Atatürkçülük’e bakışla ilgili soruya “Abdülhamit neyse Atatürk odur” demişti.[1]
Emperyalizm, ülkemizi dışarıda Suriye, Libya, Mavi Vatan gibi konularda, içeride PKK, FETÖ gibi konularda sıkıştırırken 2. Abdülhamit tartışmasına milleti kutuplaştırıcı şekilde değil tarihi gerçeği ortaya koymak bakımından yaklaşmalıyız. Dolayısıyla Abdülhamit meselesinin bir didişme konusu haline getirilmemesine özen gösterilmelidir.
Tarihsel olarak baktığımızda 2. Abdülhamit ile Atatürk’ü aynı kapsamda değerlendirmek doğru değildir. 2. Abdülhamit ümmet devletini, Atatürk milli devleti savunur. 2. Abdülhamit özgürlükleri boğan baskıcı bir yönetimdir, Atatürk ise açık görüşle, demokrasiyle yönetmiştir. Bu sebeple Atatürk’ün Abdülhamit karşı mücadelesi ve tepkisi söz konusudur.
Atatürk annesi Zübeyde Hanımın ölümü üzerine Karşıyaka’da mezarı başında 27 Ocak 1923’te yaptığı konuşmada annesinin Abdülhamit yönetiminin sonucu acılar çektiğini vurgulamıştır:

“Burada yatan validem, zulmün, cebrin bütün milleti felaket uçurumuna götüren keyfi bir idarenin kurbanı olmuştur. Bunu izah etmek için müsaade buyurursanız ıstıraplı hayatının bariz birkaç noktasını arz edeyim. Abdülhamit devrinde idi. 320 [1905] tarihinde mektepten henüz erkânıharp yüzbaşısı olarak çıkmıştım. Hayata ilk adımı atıyordum. Fakat bu adım hayata değil, zindana tesadüf etti. Hakikaten bir gün beni aldılar ve müstebit [despot] idarenin zindanlarına koydular. Orada aylarca kaldım. Validem bundan ancak hapisten çıktıktan sonra haberdar olabildi. Ve derhal beni görmeye koştu. İstanbul’a geldi. Fakat orada kendisiyle ancak üç beş gün görüşmek nasip oldu. Çünkü tekrar müstebit idarenin hafiyeleri, casusları, cellatları ikametgâhımızı sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi. Validem ağlayarak arkamdan takip ediyordu. Beni sürgün yerime götürecek olan vapura bindirilirken benimle görüşmekten men edilmiş olan validem göz yaşlarıyla Sirkeci rıhtımında elemler ve kederler içinde terk edilmiş bulunuyordu.”[2]

Atatürk konuşmasında Abdülhamit tarafından Şam’a sürgün edilmesinden bahsediyor. Atatürk hürriyet, eşitlik, kardeşlik ilkeleri etrafında Abdülhamit’e karşı mücadele etmiştir. Öğrencilik sıralarından beri Abdülhamit idaresine son vermek düşüncesi vardır. Bu yüzden Abdülhamit’in hafiyelerince takip edilmiş, zindanda aylarca kamlı ve Şam’a sürülmüştür. Atatürk 31 Mart Olayı’ndan sonra Rumeli’den İstanbul’a gelip Abdülhamit’in iktidarına son veren Hareket Ordusu’nun subaylarındandır. Atatürk 1927 yılında mecliste “Nutuk” adlı eserini okurken “Efendiler, muhtelif vesilelerle işitmiş olacağınıza şüphe yoktur ki, ben erkânıharp yüzbaşısı olur olmaz, Sultan Hamit tarafından Suriye’ye sürüldüm”[3] diyecekti.

Atatürk 21/22 Aralık 1937’de Suriye Başbakanı Cemil Mardam ve Adil Arslan ile görüşmelerinde de “Gençliğimde Şam’da bulundum. Sürgün olarak, Abdülhamit zamanında. Suriye’nin daha birçok şehirlerinde de yaşadım”[4] diyecektir.

Atatürk, Abdülhamit yönetimine karşı mücadelesini ve nedenlerini Vakit gazetesi yazarı Ahmet Emin Yalman’la yaptığı 24 Aralık 1921 tarihli görüşmesinde şöyle anlatmıştır:
“Harbiye senelerinde siyaset fikirleri baş gösterdi. Vaziyet hakkında henüz nüfuzlu bir bakış hasıl edemiyorduk. Sultan Hamid devriydi. Namık Kemal Bey’in kitaplarını okuyorduk. Takibat sıkı idi. Çoğunlukla ancak koğuşta yattıktan sonra okumak imkânını buluyorduk. Bu gibi vatanperverane eserleri okuyanlara karşı takibat yapılması, işlerin içinde bir berbatlık bulunduğunu hissettiriyordu. Fakat bunun mahiyeti gözlerimiz önünde tamamıyla billurlaşmıyordu. Erkânıharp sınıflarına geçtik. Alışılmış olan derslere iyi çalışıyordum. Bunların üzerinde olarak bende ve bazı arkadaşlarda yeni fikirler peyda oldu. Memleketin idaresinde ve siyasetinde fenalıklar olduğunu keşfetmeye başladık. Binlerce kişiden ibaret olan Harbiye talebesine bu keşfimizi anlatmak hevesine düştük. Mektep talebesi arasında okunmak üzere mektepte el yazısıyla bir gazete tesis ettik.”[5]

“Harp Akademisi’nden çıkar çıkmaz 5. Ordu’ya sürülmüş” olduğunu belirten Afet İnan, Atatürk’ün Selanik’e geldiğinde Vatan ve Hürriyet ve Cemiyeti’ni Makedonya’ya yaymayı düşündüğünü de ekler.[6]

Atatürk, 1 Aralık 1921’de Meclis’te “Heyeti Vekile’nin vazife ve salahiyetine dair kanun teklifi” hakkında konuşurken Kanunu Esasi’yi göstererek 2. Abdülhamit’i şöyle anlatmıştır:
“Efendiler, Sultan Hamid bu kitaba dayanarak ve bu kitaba bahşolunan hukuka dayanarak ve bu kitaba bakarak aldanan milletvekillerini dağıttı ve otuz üç sene bu milleti köle gibi istihdam etti. Nihayet zavallı millet tekrar hürriyetin elde edilmesi için ve hâkimiyetin elde edilmesi için yeniden çalışmaya başladı. Bu meselelerin içinde ben şahsen bulunduğum gibi, arkadaşlarımın çoğunluğu da şahsen bulundukları için, ne kadar elim ve tehlikeli mesai olduğunu çok güzel anlarlar.”[7]

Atatürk’ün Abdülhamit karşı bu mücadeleleri karşısında “Abdülhamit neyse Atatürk odur” demek mümkün mü!

KAYNAKLAR
[1] “İYİ Parti’de ‘Abdülhamit’ tepkisi”, Cumhuriyet, 23.11.2020, erişim tarihi 23.11.2020, https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/iyi-partide-abdulhamit-tepkisi-1793233
[2] Hâkimiyeti Milliye, 29 Ocak 1923, No: 725, s.1-2; Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri izmir Yollarında,Matbuat Müdüriyeti Umumiyesi Neşriyatı, İstihbarat Matbaası, Ankara, 1923, s.51-53; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri II, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1959, s.74-76.; ATABE , c.14, kaynak yayınları İstanbul, 2014, S.393-394.
[3] ATABE, c.20, s.248.
[4] ATABE, c.30, s.122.
[5] Ahmet Emin, “Büyük Millet Meclisi Reisi Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin Tarihçe-i Hayatı”,
Vakit, 10 Ocak 1922, No: 1468. Mülakatın çevrimyazısı için bkz. Devrin Yazarlarının Kalemiyle Millî Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal II, Hazırlayanlar: Mehmet Kaplan-İnci Enginün-Birol Emil-Necat Birinci-
Abdullah Uçman, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, Temmuz 1981, s.763-782; ATABE, c.12, s.162.
[6] Âfet (Türk Tarih Kurumu Asbaşkanı), “Atatürk’ü Dinlerken: Mukaddes Tabanca”, Belleten, 1 Ekim 1937, c.1, Sayı: 3-4, s.605-610. Fransızca çevirisi için bkz. age, s.611-617. Ayrıca bkz. Ulus, 19 Mart 1938, s.1, 8; Ülkü, Nisan 1938, c.11, Sayı: 62, s.97-101. Ayrıca bkz. Prof. Dr. Afetinan, Atatürk Hakkında Hâtıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1959, s.49-55; ATABE, c.30, s.21-25..
[7] ATABE, c.12, s.129-130.
This entry was posted in ATATURK, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *