AKP, tramvayın son durağında mı? * İhvancılar Filistin saflarında İsrail ile savaştıkları halde, bizimkiler tam tersine İstiklal Savaşımızda emperyalizmin yanında saf tutanları baş tacı ettiler. Bugün Atatürk’e ve Cumhuriyete savaş açanlar da bunların torunlarıdır.

Gani AŞIK / 29 Temmuz 2020 Çarşamba
Dönemin siyasal boşluğundan büyük bir ustalıkla yararlanan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 2002 Kasımı’ndaki genel seçimlerde aldığı yüzde 34 oya rağmen, seçim sisteminin azizliği sonucu milletvekilliğinin yüzde 64’ünü elde ederek iktidar oldu. Halka verilen taahhütler heyecan vericiydi: Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar (üç Y formülü ) ortadan kaldırılacak, devlet yönetiminde hukuk, ahlak ve Hz. Ömer adaleti esas olacaktı. 18 yıl boyunca yaşanılanlara bakılırsa bunların bir masal olduğu görülür.
Yasak”tan kastedilenin türbana özgürlük olduğu anlaşıldı. Halkın yoksulluk düzeyi, Hint fakirleri ile eşitlendi. Yolsuzluk tarihimizin hiçbir döneminde görülmemiş boyutlarda. Allah, peygamber, İslam ve türban ikliminde 18 yıllık bir yolculuktan sonra AYASOFYA durağına gelinmiş olması, AKP’nin İhvan-ı Müslimin’in (Müslüman Kardeşler) Türkiye versiyonu olduğunu netleştirdi.
İhvan-ı Müslimin hakkında özet bir bilgi sunmadan önce, Türkiye siyasi İslamcılarının emperyalizm konusunda Müslüman Kardeşler ile ters düştüğü söylenebilir. Çünkü 15 Mayıs 1948’de İsrail’in kuruluşu ile çıkan Arap-İsrail Savaşı’nda, İhvancılar Filistin saflarında İsrail ile savaştıkları halde, bizimkiler tam tersine İstiklal Savaşımızda emperyalizmin yanında saf tutanları baş tacı ettiler. Bugün Atatürk’e ve Cumhuriyete savaş açanlar da bunların torunlarıdır.
DEVRİMLERE ÖRTÜLÜ SAVAŞ
Mart 1928’de İsmailiye’de Hasan Elbenna tarafından kuruldu. Hareketin kurucusu Benna’nın konuşmalarında cahiliye veya darülharp” gibi kavramlara rastlanmaz. Yoldaki İşaretler” kitabının yazarı ve hareketin önde gelen ideoloğu Seyyit Kutup ise düzeni (mevcut siyasi iktidarları) cahiliye saymakta ve ona karşı cihat edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Hareket, demokrasiye karşıdır. Siyasi partilerin, ümmeti böldüğünü ve kapatılması gerektiğini savunur (Sayın Erdoğan’ın, Sayın Babacan’a parti kurmaktan vazgeçirmek için ‘ümmeti bölersin’ uyarısında bulunması yanında, demokrasi, amacımıza ulaşmak için bindiğimiz tramvaydır. Amaca ulaşınca tramvaydan ineriz” sözleri, İhvan ideolojisiyle bire bir örtüşmektedir. 
“İslamı asrın rengine değil, asrı İslamın rengine sokmak gerekir” tezi de İhvan’a aittir (TDV İSL. ANS. Cilt 21, Sy. 583-585-586). AKP iktidarı 18 yıldan beri kademeli olarak ve alıştırarak Milli Mücadele’ye karşı çıkanların tümünün ismini devlet kurumlarına verdi. Atatürk’e, Cumhuriyete ve devrimlere örtülü bir savaş açtı. Bundan cesaret alan deliler zincirinden boşandı ve taşların bağlandığını görenler sahaya çıktı.
PROTOKOL CUMASI
Lozan’dan intikam alırcasına denk getirildiği 24 Temmuz’da, dinsel şov nedeni ile cuma, 1 saat geç kılındı. “Çok camili kentlerde sadece tam zamanında kılınan ilk cuma geçerlidir” tezine göre bu gösteri cuması” dinen geçersizdir, davetiyeli cuma faslını geçiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı başına takke giyip Kuran okudu, Türkiye’ye ve dünyaya dinletti. Sayın Erdoğan’ın Kuran tilaveti, bünyesinde iki ağır sakınca barındırıyor. Bunlardan birisi, Sayın Cumhurbaşkanı’nın, koruyacağına yemin ettiği, cumhuriyetin ve milli birliğimizin temel güvencesi laik sistemle, bu eyleminin ne ölçüde bağdaştığı. İkincisi ise, en az birincisi kadar vahim olan; bir Genel Başkan sıfatı ile, mübarek Kuran-ı Hakim, siyaset zeminine çekiliyor” kaygılarına kapı aralayabileceği endişesi.
Diyanet İşleri Başkanı, başta Atatürk, İstiklal Savaşımızın öteki kahramanları için idam fetvaları veren, Sevr’in imzalanması için çırpınan Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin bir hortlaması olarak karşımıza çıktı. Er ya da geç, bunun bedelini hukuk önünde ödeyeceği kuşkusuz olsa da, koltuğuna oturduğu günden beri Atatürk saplantısı nedeni ile makamından ve sıfatından beklenenin tam tersi bir işlevle, toplumu sürekli provoke eden Hoca Efendinin, gelinen bu noktada yerini, o değerli makama yakışana devretmesi gerekmektedir.
Omuzları Atatürk ordusunun çapraz kılıçlarıyla süslü kuvvet komutanı 3 orgeneralin, hocanın ATA’ya okuduğu laneti dinlerken derin öfke duyduklarına ve “Urfa’ya paşa geldi – halka temaşa geldi” türküsünün verdiği mesajın her şeye karşın bugün de geçerli olduğuna inanırım. Silahlı kuvvetlerimiz, milli bekamızın güvencesidir.
AYASOFYA DA KURTARMAZ
Ayasofya çevresinin ve İstanbul sokaklarının Taliban, IŞİD, El-Nusra vb. örgütler yanında, tarikat ve cemaatlerin şeriat gösterisine dönüştürülmesine güvenlik kuvvetlerinin seyirci kalması, Cumhuriyetimizin nereye sürüklendiğini çok açık anlatıyor. Son tahlilde soru şu: Yağmalanarak kurutulan kaynaklar ve din istismarında eldeki son koz olan Ayasofya şovu, AKP’yi kurtarır mı? Bunun cevabı 80 yıl önce köyümüzde yaşanan bir cenaze defin olayında saklıdır:
İmamın köy dışında olduğu bir gün, bir çocuk vefat eder. Cenaze ve defin işi, dini bilgisi yeterli olmayan Mazıoğlu Mehmet’ten rica edilir. Çocuk mezara konulduktan sonra, telkin duasını bilmeyen Mehmet, üç İhlas bir Fatiha okuyarak mezarın başından çekilince, tatmin olmayan çocuğun annesi mezarın başına gelerek, Talihsiz yavrum, Mazıoğlu Mehmet’in üç Kulhüval-bir Elham’ı seni kurtarmaz, başının çaresine bak” der.
Gani AŞIK / E. Müftü ve CHP Kayseri Mv.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/akp-tramvayin-son-duraginda-mi-gani-asik-1754702
This entry was posted in İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, İrtica, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *