KİTAP; Köy Enstitüleri’nin Meclis Süreci – Mustafa Gazalcı

Köy Enstitüleri’nin Meclis Süreci – Mustafa Gazalcı

Türkiye’nin topraklarında doğup dünya çapında ses getiren Köy Enstitülerinin, onu kuran ve yok eden yasalara imza atan TBMM’deki iç yakan yolculuğu.
Eğitimci, yazar Mustafa Gazalcı’nın Köy Enstitülerinin Meclis Süreci adlı kitabı, alkışlarla kurulan, karalamalarla kapatılan bu kurumlarla ilgili TBMM’nin bir sahneye dönüştüğüne tanıklık ettiriyor bize. Bu öyle bir tarih sahnesi ki; onur verici sözler de, söyleyenler için utanca dönüşen cümleler de ülkenin bağrında yankılanıyor.Yoksul halk çocuklarının yazgısı o kürsüden destanlaşıp değişecekken yıllar sonra aynı yerde karalamalarla bir ağıta dönüşüyor. Bir onurun ve bir utancın kesişen yol haritası bu aslında.
Bu kitap bir ilke de imza atıyor. Üzerinde bugün bile tartışmaları bitmeyen, açık kaldığı kısa süre boyunca Türkiye’nin yüzünü ağartan aydınlar yetiştiren Köy Enstitülerinin gün yüzüne yeterince çıkmamış Meclis sürecini ilk kez bir bütün olarak yansıtıyor.
Yalnızca eğitimle ilgilenenlerin değil, bir döneme damgasını vuran, yoksul köylülere aydınlanma ışığını taşıyan ve sonunda yok edilen kurumların can alıcı öyküsünü öğrenmek isteyen herkesin ilgiyle okuyacağı bir çalışma.

Uğur Kökden / Cumhuriyet Kitap Eki / 31 Aralık 2019 Salı

‘Köy Enstitüleri’nin Meclis Süreci’


Meclis çalışmalarıyla yasama tartışmalarını ‘yazarlık’ kaymağıyla birleştiren Mustafa Gazalcı, bu kitabı aracılığıyla, bir kez daha Anadolu halkının aydınlanmasının hiçbir zaman önünün kesilemeyeceğini kanıtlıyor.
Bilgi Yayınevi (Ankara), bu yıl haziranında, oylumlu bir kitap yayımladı: Köy Enstitüleri’nin Meclis Süreci . Kuruluş, gelişme, karalama, kapanış ve sonrası.
Barış Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve tutuklusu, milletvekili ve yazar Mustafa Gazalcı’nın bana yaş günü armağanı, aynı zamanda: 7 Temmuz.
Kitabın önsözünün öncesinde, oylumlu bir açıklama var: Aksu Köy Enstitüsü mezunu – aynı zamanda, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nden – eğitimci Pakize Türkoğlu’nun kapsamlı sunuş yazısı. “Cahilliğin kökünü kazıyacak, halkımızın gizilgücünü harekete geçirecek bir kalkınma ve demokratikleşme kaldıracı; kısaca, yepyeni bir eğitim atılımı.”
Enstitüler’e yönelik ilk adımlar, 1935 yılına dayanıyor. Saffet Arıkan’ın bakanlığı dönemine. O tarihin İlköğretim Gn. Müdürü İsmail Hakkı Tonguç. Dönemin başbakanıysa, İsmet İnönü.
O yıllarda kırk bin köy var ülkede. Bu köylerin çoğunluğunun nüfusu, dört yüz kişinin altında. Küçük köyler. Enstitüler ise, 1954’te yürürlükten kaldırılıyor. Çok partili demokrasi düzeniyse 1945’e denk düşmekte.

YIL 1900
Mustafa Kemal’in daha Harbiye’de (giriş yılı 1900), Erkân-ı Harp sınıflarındayken – arkadaşlarıyla konuşmalar sırasında – söyledikleri son kertede dikkat çekici: “Kapitülasyonlar, Anadolu’yu tam bir sömürge (müstemleke) haline getirmiştir. Dolayısıyla, behemahal kaldırılmalıdır.”
Gerçekten, canlı bir örnekle anlatmak gerekirse, Ege’deki köylüler kapitülasyonculardan izin almadan tütün ektikleri zaman kapitülasyon kolcuları tarafından derhal öldürülüyorlarmış.
Bir kere de, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Harbiye’deki gece toplantıları hakkında Yıldız Saray Mahkemesi, “Siz askersiniz. Kapitülasyonlarla ilgili konuşmalar yapamazsınız” denmiş.
İkinci nokta, Lozan’da kapitülasyonlara son verildikten sonra, Kemal Atatürk, Anadolu’ya bakışını ve nasıl değerlendirdiğini şöyle özetler:
“Cahilliğin kökünü kaldırmak için zorunlu / parasız / çok yönlü bir ilköğretim – kısa sürede ve en uçtaki köylere dek uzanacak – kurumu oluşturmak.”
“Askerliğini çavuş olarak yapmış köylülerden seçilecek adayları – kısa süreli kurslardan geçirip öğretmen yetişinceye dek küçük köylere gönderip- köyde eğitim işine hemen başlanmalı”.
Bunlar, Atatürk’ün M. Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’a söyledikleri (1935). Zaten S. Arıkan da bir kurmay subay.
1936’da, TBMM’nden “Köy Eğitmenleri Yasası” geçiyor. Ardından “Deneme Köy Öğretmen Okulları” açılmış (1937), yasası da hemen çıkarılmış. Bakan Saffet Arıkan bu girişimi, asker diliyle, “Anadolu’ya çıkarma yapıyoruz” biçiminde ifade etmiş. Bir çeşit eğitimde ‘Kurtuluş Savaşı’.
Köy Enstitüleri’yle Köy İlkokulları ve Köy Bölge Okulları’nın açılışı, 1942 yılında başlıyor( 4274 sayılı yasa). İnönü, Enstitü sayısının arttırılması ve çok sayıda tarımcı yetiştirilmesi için M. Eğitim Bakanı’na baskı yapıyor. Ama, bu atılımın eksik yanı toprak reformunun ona eşlik etmeyişi, Türkiye’de bir toprak reformunun olmayışı.
Köy Öğretmen Okulları’nın o sırada hep batıda açılması da, dikkat çekici: İzmir, Eskişehir, Kırklareli, Kastamonu…

HASAN ALİ YÜCEL
Atatürk’ün ölümüyle Saffet Arıkan’ın MEB’ndan ayrılarak yerine Hasan Ali Yücel’in gelmesi dikkat çekici. ‘Köy Enstitüleri Yasası’, Yücel’in bakanlığı sırasında kabul ediliyor: 17 Nisan 1940. Yasa taslağını İlköğretim Gn. Müdürü İ. Hakkı Tonguç hazırlıyor. Ne ki, Meclis’te olduğu halde oylamaya katılmayan üç kişi, Bayar, Menderes ve Fuat Köprülü: 429 mevcut, 148 yok, katılmayan üç.
Oylamadan bir hafta sonraki Cumhuriyet gazetesi, “İlk tahsil işi, ana plana bağlandı. Sekiz yıl sonra, Türk köylerinin ilk öğretim gereksinimi tamamen karşılanmış olacaktır” diye yayın yapar.
Kimi milletvekilleri, “öğretmenlere verilen yetki başbakanda yok” diye elkeştiride bulunurken; kimisi de, “kadınlara bu yolla getirilecek çalışma zorunluluğunu çok üzücü ve ağır” bulur.
Arkadan “Köy Ebeleri ve Köy Sağlık Memurları Kanunu(1943)” çıkar. Onu da, yönetmelikle açılıp kapatılmış(1947) olan Yüksek Köy Enstitüleri izler.
Gazalcı, kitabında, İsmet İnönü’nün savaş içinde yaptığı Meclisi Açış Konuşması’nda Köy Enstitüleri’yle ilgili bölüme de geniş yer veriyor: sayfa 115-135. Enstitüler’in, öldüğünde, arkada bırakacağı iki eserden biri olduğunu söylemesi de özellikle dikkat çekici.
Ancak,“Bu kurumların hedeflerinden uzaklaştırılması memleket için talihsizlik olmuştur” der. (s. 127). Gerçekten, CHP iktidarı kaybettikten sonra Köy Enstitüleri kaldırılır.
Oysa, Ankara milletvekili Yakup Kepenek’in de dile getirdiği gibi, “Köy çoçuklarına kol gücü ve beyin gücünü kullandırarak onlara üretimde bulunma olanağı” sağlıyor. Çünkü bu kurumlar, “başka yerden kopya edilmemiş bir aydınlanma, üreterek kalkınma projeleri”. 2010 Nisanı’nda bile, Zonguldak milletvekili Ali Koçal bunu söylüyor. Çünkü Enstitüler, bir aydınlanma projesi, bir ‘Cumhuriyet’ projesi; “Çağdaşlığı, bilimi, tekniği, o köylere dek taşımanın projesiydi.
Günümüz M. Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da, “Bence bu ‘enstitü’ modeli devam etmesi gereken bir modeldi” demiyor mu? (8 Kasım 2018). Elbette, her uygulamanın eksikleri, düzeltilecek noktaları olabilir. Ancak bu, bütünün ortadan kaldırılması zorunluluğu demek değildir.
Gazalcı’nın bu kapsamlı çalışması, kitabın sonuna konulmuş Köy Enstitülü milletvekilleri, senatörler ve Kurucu Meclis üyelelerinin listesiyle de daha bir kat zenginleşiyor. Ve de üçlü fotoğrafla: Talip Apaydın, Mahmut Makal ve Mustafa Gazalcı.
Meclis çalışmalarıyla yasama tartışmalarını ‘yazarlık’ kaymağıyla birleştiren Gazalcı, bu kitabı aracılığıyla, bir kez daha Anadolu halkının aydınlanmasının hiçbir zaman önünün kesilemeyeceğini kanıtlıyor. Emeği varolsun! Tam da, Türkiye çapında on sekiz milyon öğrencinin eğitime başladığı şu günlerde…
Köy Enstitüleri’nin Meclis Süreci / Mustafa Gazalcı / Bilgi Yay. / 440 s.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kitap/1711864/mustafa-gazalcidan-koy-enstitulerinin-meclis-sureci.html
This entry was posted in EĞİTİM, KÖY ENSTİTÜLERİ, KÜLTÜR - EĞİTİM - ÇAĞDAŞLIK, Yeni Kitaplar. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *