Güneşi evlerin içine taşımalıyız

Olaylar ve Görüşler
İrfan O. Hatipoğlu / 19 Mayıs 2019
Mustafa Kemal Üniversitesi

Güneşi evlerin içine taşımalıyız


Siyasal İslamcıların zihinsel kodlarını “takıyyecilik” oluşturur. Takıyye; sözcük anlamı olarak, olduğundan farklı görünme, inancını, düşüncelerini, amacını gizlemeyi içerir. Siyasal İslamcılar ek olarak, takıyye kavramına fıkhi anlam yükleyerek kutsallaştırır/ içselleştirir. Yaşam tarzlarını, örgütlenme, mücadele stratejilerini ona göre oluştururlar. Yalan, inkâr, iftira, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, tehdit, kumpas, entrika… Günlük yaşam kurgularının ana öğesidir. 

Takıyyecilik edinimi, siyasal İslamcı üst yöneticiler ile sınırlı değil. Kamu yönetim izlencesinin tüm aşamasına sarmış durumda. Yurttaşlarımız kamusal alanda hukukunun, güvenliğinin korunmayacağı, kayırmacı/ayrıştırıcı uygulamalara tutulacağı kaygısı taşıyor. Örneğin yerel seçimde iradelerinin gaspı vs. Yandaş yargı/yargıçlar (YSK üyeleri, yerel görevli yargıçlar) her seçimde olduğu gibi -Reis’in uyarıları doğrultusunda- yerel seçimde de milli iradesinin gasp edilmesi girişimine yeltendi. Kurallar yeniden kurgulandı. Hukuka, kendi aldığı bağlayıcı karalarına uymamayı seçti. Seçimi hukuki bir süreç, milli iradenin yansıması, demokratik yarış olmaktan çıkarttı. Hukuksuz bir şekilde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesi kararı verdiler.

Kırılma noktası
İstanbul yerel seçiminin yenilenmesi kararı ‘mili iradenin’ tecellisi açısından kırılma noktasıdır. Yenilenme kararı ayrıntısız yurttaşlar üzerinde travma yarattı. Siyasal İslamcıların öne çıkardığı özgürlük, ileri demokrasi, milli irade, vesayetin yıkılması söyleminin takıyyeci anlayışın ürünü olduğu görüldü. Takıyyeci saldırının/yıkımın laik, demokratik yönetim izlencesi ile sınırlı olmadığı fark edildi.

Eğitimde yaptıkları düzenlemeler, sanat/kültür de sığlaşma, dayatılan ortaçağ yaşam biçimi, ülkenin zenginliğini dağıtırken eşitsiz/kayırmacı tutum toplumu çürüterek, ulusal kimlik bilincini de yok ettiği görüldü. Ulus olmanın erdemini, övüncünü varmak yerine, Arap öykünmeciliğinin kutsanması, ‘ortak değer’ üretmeye engel olmakta. İnsanımızı; sürdürülebilir yoksulluğunu şükreden, umudu/mutluğunu tarikat şeyhlerinin gölgesinde arayan “yığıntı” durumuna getirdiler. İnanç özgürlüğü altında kadınların özgürleşmesinin ‘kurgu’ olduğunu yaşayarak öğrendik. 

Ülkemizin aydınlanması, demokrasi, kadınlarımız için siyasal İslamcıları yenmek zorundayız. İşimiz kolay değil. Deneyimliler, örgütlüler, sanal kurgularla yanıltmayı biliyorlar. Yine de yenilmez değiller. Çünkü yurtseverleri, Mustafa Kemal karanlık güçlere karşı savaşın nerede kazanılacağını öngörüsüyle ışık oluyor. “Asıl savaş, halkı özgür direklerde sapasağlam tutan bir vatan için, yurdumun güneş girmemiş evlerinde karanlığa karşı kazanılacaktır” diyerek. 

Yurtseverler, aydınlanmacılar olarak uyarıyı dikkate alarak “kapı kapı” dolaşıp, “bire bir” anlatarak aydınlık güneşi evlerin içine taşımalıyız.
“Her şey çok güzel olacak.”

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1399601/Gunesi_evlerin_icine_tasimaliyiz.html
This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, DİN-İNANÇ, HUKUK-YARGI-ADALET, İrtica, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *