ARŞİV SANDIĞINDAN YOLSUZLUKLAR * Muz Değil, Hırsızlar Cumhuriyeti..

Şükran Soner
soner@cumhuriyet.com.tr
24 Aralık 2013 Salı

Muz Değil, Hırsızlar Cumhuriyeti..

Çok doğru; dünyada olduğu üzere ülkemizde de siyasetin içinde olduğu, bataklığına gömüldüğü kirlenme, yolsuzluk, rüşvete bulaşma olayları yeni değil.. Kendi gazeteciliğimden duygularımı paylaşırsam.. iktidar kadrolarının her türden kirliliğe bulaşmaları örnekleri, partizanca kadrolaşmaların ardından kendi sermayelerini yaratma, kendi kayırmacı, suç ilişkileri içinde soy-sop kirli kazancın ürünü zenginlerini yaratma örnekleri karşısında, “Bundan beteri, kirlisi olamaz; kendinden öncekileri mumla aratıyor..” dedimse, bir sonraki iktidar sürecinin kirli çamaşırları ortaya çıktıkça yutkunup sözümü geri almak zorunda kaldım..

İktidarlarının bu uzun soluklu, iktidarda gücüne güç katan, demokrasinin olmazsa olmaz özerklik, bağımsız, denetleyici kurumlarını bağımlı kılan, kamu yararı, kamu denetimini ortadan kaldıran icraatları karşısında en beter noktalara geldiğimizi görmemek için aptal olmak gerekirdi.. Son patlak veren Cumhuriyet tarihinin bu en kirli yolsuzluk, vurgun, rüşvet.. buzdağının, ucunu gösteren, siyasetin bulaşıklığını da sergileyen operasyonun yargı süreçleri işletilse de işletilemese de artık fark etmez.. İktidar ortaklarının iktidar paylaşım kavgalarından saçılanlar, en yandaş müritleri bile sarsacak kirli kokulara, gerçeklere, gözle görülebilir, algılanabilir boyutlar getirdi..

Başbakan’ın, Cemaatle iktidar paylaşım ortaklığının bozulması bağlantılı, yüz yüze kaldıkları Cumhuriyet tarihinin bu en büyük yolsuzluk, kirlilik operasyonunda işin içinden çıkmak, kadrolarıyla sıyrılmak amaçlı, kamu erkinin tüm alanlarını Cemaatçilerden temizleme, en güncel, acil, yolsuzluk yargılaması operasyonunu kadük, işlemez kılma atağı, dün-bugün-yarının tartışmalarında ağırlık kazandığı üzere yargı bağımsızlığı ileyişine kalıcı yeni büyük darbe..

Söylemeye dilim varmıyor, ama iktidarın kendisini, bakanları, oğulları, iç içe oldukları iktidar yönetim çarkları, ortaklıkları operasyonunda soruşturmayı yapan savcılara bağlı adli kolluk görevini yapan polislerin, müdürlerin yargılama, suçlama konusu, tarafı olan iktidar yönetim çarklarından, en üstte de yolsuzluk, rüşvetle suçlanan oğulun babası Bakan ve Başbakan’dan izin almaları zorunluluğunu ortaya koyan bir hukuksal düzenleme nasıl yasal, hukuksal olabilir ki!..

***

Operasyon başlayıp, şok.. şok.. kirli çamaşırlar ortalığa saçıldıktan sonra, kasıtlı, taraflılığı kuşkusuz olsa bile yargı sürecinin içindeki görevlileri hedef alan operasyonun kendisi suçluluğa suç katmak olduğuna göre, kaçınılmaz “Demek ki yeni operasyonlar, yeni, daha da dudak uçuklatacak yolsuzlukların kamuoyuna ulaşması, yargılama konusu olmasından korkuldu..” savlarını güçlendiriyor.. Bugüne kadar İktidarlarının karşısında olmadan dahi hak, hukuk, demokrasi, kamu yararı adına değerlerin korunmasında savaşım veren bireyler ve örgütlenmeleri acımasızca ezmiş İktidarları gücüyle, özünde demokrasinin işleyişi katledilmişti..

Sosyal medyadan durumu kestirmeden özetleyen bu cümleleri sizlerle paylaşmakla yetinmeli.. “Merkezi Cumhuriyet, namusluları namusuz yapar. Demokratik Cumhuriyet namuzsuzları namuslu olmak zorunda bırakır..”

İktidarları öyle bir noktadalar ki.. Bütçe görüşmelerinin yasal olmalarını ayaklar altına alıp Sayıştay raporları olmaksızın parmak çoğunluğu ile bütçe çıkarmakla yetinmediler. Her bir kararla saklanmış Sayıştay raporlarının en az üç yıl açıklanması yasağını eklemlediler.. Kirli çamaşırlar ortaya saçıldıktan sonra, hukuka vurulan hukuk dışı darbenin, ilgili, sorumlu barolar, hukukçular tarafından dün uzun uzun yapılan değerlendirmelerini bu köşeye taşımanın ek bir işlevi yok.. Beraber yürünmüş kirli yolların bir bölümünün bile yargı süzgecinden geçirilebileceği korkusu, kaygısının her şeyin üstüne çıktığı gerçeği, ne yana, hangi olguya bakılsa fışkırıyor..

Elbette bireye indirgendiğinde bağımsız yargılama süreci işletilemeyecek suçlamalar üzerinden söz söyleme olanağı yok. Söz konusu çerçevede oğlu rüşvet, yolsuzluktan suçlanan görevinin başında duran Bakanın, oğlu ile ilgili suçlama belgelerinin gerçeği yansıtmadığı, kanıt olarak sunulan belgelerde tahrifat yapıldığı savı ile yargıya gideceği açıklamasına söyleyebilecek sözümüz de yok.. Önümüzde yıllardır işletilmiş yargılama süreçlerinin kapı gibi hukuksuzluğun kanıtı dosyalar olmasa.. İktidarlarının bu haksız, hukuksuz yargılama süreçlerine seyirci kaldıklarının kanıtları durmasa.. Yargılama sürecinin yapılmasının ana işlevi, suç iddialarının, delillerinin gerçekliğinin sorgulanması değil midir?

Ortak düşman gördükleri; tüm birey ve örgütlenmeleri, öğrencileri, protesto eylemlerinin sivil toplum örgütlenmeleri, TSK kadroları, KCK operasyonlarını konu almış yargılamalar, davalarda binlerle hukuken geçerliliği incelenmemiş, suçlamalarda delil gibi dosyalarda kalmış belge var.. Bal gibi de iktidar ortakları, hukuksuz yargılama süreçleriyle verilmiş mahkûmiyelere, yargısız infazlara seyirci kaldılar. Şimdi iç hesaplaşmalarında, daha işin başında çığlık çığlığa haykırıyorlar.. Hangi yüzle, hakla?

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/21903

This entry was posted in ARŞİV SANDIĞI, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *