Kemal Rastgeldi
13.06.2016
Suriye’de başta din ve mezhep adına (çoğunlukla namaz kılanlar tarafından) yapılan vahşete (özellikle de savunmasız, masum çocuk göçmenlerin perişanlığına) bakıp insanlığımdan utanmaktaydım. TRT’de sarfedilen “namaz kılmayan hayvandır” sözünü duyunca vicdanen rahatladım ve inançsız (namazsız) olmamın değerini daha iyi anladım. “O namaz kılanlar (özellikle de başımızdaki gaddar imam) eğer insansa ben değilim” sözünü şimdi daha yüksek sesle herkese duyurmak istiyorum. Akıllı insan, hayvanlardan bile bazen ders almasını, hatta bazılarını örnek almasını bilendir!..
Güney Gökmen
İnsan olmanın imandan çok eğitimle alakalı olduğunu düşünürdüm ama bu da bir defa daha çürütülmüş oldu enişte. zira eğitimli (!) bir üniversite hocasının bile hayvanlara gösterilenden daha az saygı görmesi gerektiğini anladım. Cehalet ve yobazlığın aşılması eğitimle ilgili değil de insanın kendini yetiştirmesi, at gözlüğü yerine, çok okumaktan mütevellit yakın gözlüğü takması ile gerçekleşirmiş. İnsani insan olarak görüp sevmek, onda kendinden bir parça bulmayla… alakalıdır aslında.
Sevgi, vicdan, hoşgörü eksikliği olan zatlar insanı değil, cinsleri ve siyah-beyazı görürler sadece. Tüm renkleri görüp yaşayan tüm organizmalara saygı duymak için kişinin kendisini yetiştirmesi; eleştiri yapıp doğruyu ararken dil, din ırk ayrımı yapmaması gerekir. Sen hayatımda tanıdığım İNSAN sınıfına giren nadir kişilerden birisin. Müslüman olmama karşın çoğu zaman Müslüman ve islam karşıtı yazılarını bile destekliyorum çünkü kendimi yobaz ve cahil olarak betimlemiyor, tam tersi ibadetimin benim özelim olduğunu biliyorum. Seni çok seviyorum güzel insan Kemal Rastgeldi. Ellerine ve yüreğine sağlık. ..
Kemal Rastgeldi:
“İnsan olmanın imandan çok eğitimle alakalı olduğunu düşünürdüm ama bu da bir defa daha çürütülmüş oldu enişte.” diyorsun. İnsan olabilmenin birinci şartı tabii ki eğitimdir, sevgili Güney, ama dinciler en çok onu çürüttüler, körpe, savunmasız çocuk beyinlerine “eğitim” adı altında “şeriat virüsü” doldurdular, ki işte onun tedavisi yoktur, kafaya bir defa girince ölünceye kadar bir daha çıkmaz, “profesörlük” bile hiç fayda sağlamaz. Bilimsel, akılcı, çağdaş, “sorgulayıcı” eğitim yerine (mevcut olmayan) “öbür dünya”ya yönelik telkinler (“kutsal” yalanlar) sonucu, bir zamanlar Atamızın “zekidir, çalışkandır” dediği necip (m)illetimizin dinle, imanla ne denli “zihnen sağlıksız” (hatta bir bölümünün aptal) hale getirildiği, her gün zırvalayan, boyun eğmeyene çılgınca saldıran despot bir imamın peşine yıllardır takılmış olmasından anlaşılmıyor mu?! Ülkeyi ancak (kalmışsa eğer) Atatürkçü, yürekli öğretmenler, duyarlı, gerçek aydınlar (ve “kör inanç tutsaklarına” değilse bile hayvanların da haklarına saygılı, fakat az sayıdaki – benim gibi – hümanist, “dobra” inançsızlar) kurtarabilir…. belki…..
