ARŞİV SANDIĞINDAN *** POLİTİKACILARDAN SAHNELER * “Şerefsiz… Alçak… Vurdururum onu!.. ”

Yeniçağ
Sabahattin ÖNKİBAR
02 Şubat 2011

“Şerefsiz… Alçak… Vurdururum onu!.. ”

Başlıktaki ifadeler bana ait değil, Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan’a aittir.Evet “şerefsiz, alçak ve vurdururum onu” sözlerini edebilen Başbakanımız Yargının fütursuzca kuşatılmasına tepki koyan ve toplumsal muhalefeti dillendiren CHP’li milletvekillerinin yaptıklarına  “eşkıyalık”  nitelemesinde bulunabiliyor.

İyi de MHP’ye şerefsiz, Kılıçdaroğlu’na alçak ve kendi partili arkadaşı için “Vurdururum onu” tehdidinde bulunmak mı ağır ifade, yoksa CHP’li milletvekillerinin yaptığı demokratik çağrı mı, onu siz okurlarımın vicdanına bırakıyorum.

Şerefsiz lafının ne zaman edildiğini biliyorsunuz?
Yüz binler ve hatta milyonlarca şahidi var.

Hatırlayacaksınız MHP, AKP İmralı’da Öcalan’la pazarlık yapıyor demişti.
Demesiyle de Tayyip Erdoğan bunu söylemek şerefsizliktir dedi.
Peki MHP’nin yaptığı iftira mıydı?

Hayır, değildi ve bizzat Tayyip Erdoğan daha sonra bunu dolaylı olarak kendisi itiraf etti yani Öcalan’ın devletle (MİT’le ) görüştüğünü kabul etti.Peki MİT gibi bir kurum referandum öncesinde Başbakan’a sormaksızın Öcalan’la görüşebilir mi?
Asla ve kat’a mümkün değil.

Alçak nitelemesinin mazisi eski değil, üç gün önce edildi.Üstelik bu tabir dil sürçmesi de değil, çünkü sürekli ediliyor.Gelelim “Vurdururum onu!” ifadesine…Bu sözün onlarca şahidi var ki başta Prof. Erbakan, Şevket Kazan ve Oğuzhan Asiltük canlı tanıklardır.Ben bu olayı şimdi Numan Kurtulmuş ile beraber politika yapan eski RP’li milletvekili avukat Şeref Malkoç’dan dinledim ve iki yıl önce bana anlatılanları Malkoç’a atfen bu sütuna yansıttım.

İlginçtir neredeyse her yazımıza dava açan Tayyip Erdoğan bu yazımız için ne dava açtı ne de bir düzeltme gönderdi.Gelin şimdi Şeref Malkoç’un bize aktardığı bu hadiseyi bir kere daha hatırlatalım.

Yıl:1991’in Kasım ayı.
Recep Tayyip Erdoğan bu tarihte yapılan genel seçimde RP-MHP-IDP ittifakında İstanbul Eyüp bölgesinden liste başıdır.Seçim biter ve sayıma geçilir.

Tayyip Erdoğan ilk sayımda parti tercihine göre mebus seçildiğini düşünerek peşin peşin kutlamaları kabul etmeye başlar.Ancak ilerleyen saatlerde ilginç bir gelişme yaşanır.O seçimlerde ilk kez uygulanan milletvekili tercihi sistemine göre yine RP-MHP-IDP listesinden arka sıralardan aday olan Milli Görüş  kökenli ve Rize’li Mustafa Baş birinci sıradaki Tayyip Erdoğan’ı tercih oylarında geçer ve Erdoğan’ın yerine o milletvekili olur.

Tayyip Erdoğan bu sonuç üzerine feveran eder ve tercih oyu ile önüne geçen Mustafa Baş’ı hışımla aramaya başlar.Mustafa Baş Ankara’ya kaçar ve durumu lideri Erbakan ile kurmaylarına anlatır.Erdoğan’ın hırsı geçmez ve bir gurup adamı ile RP Genel Merkezini basıp aynen şu sözü eder:

– “Derhal Mustafa Baş’ı istifa ettireceksiniz. Milletvekilliği benim hakkım. Yoksa onu vurdururum!..”

Erbakan ve arkadaşları Erdoğan’ın tehditleri karşısında Mustafa Baş tedbir olsun diye hemen bu süreçte saklanması için Hollanda’ya gönderilir ve haftalarca orada muhafaza edilir.İnanmayan açsın telefonu Şevket Kazan’a ya da Şeref Malkoç’a sorsun ya da Mustafa Baş seçilir seçilmez Avrupa’ya çıktı mı, çıkmadı mı ve ne zaman döndü, devletin kayıtlarına baksın.

Bitmedi, yahu bu Tayyip Erdoğan değil midir 1989’daki mahalli genel seçimlerinde Beyoğlu Seçim Kurulunda görevli hakime hakaret eden ve hapse giren!

İsteyen  Erdoğan’ın siciline baksın, hakime hakaretten sabıkası var ve kısa bir süre Bayrampaşa Cezaevinde yatmıştır ki onun cezasını erteleten ve hapisten çıkaran Adalet eski Bakanı RP’li Şevket Kazan’dır.

Şimdi bu Tayyip Erdoğan ona buna eşkıya demez mi, ne diyeyim ben!

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=16811

This entry was posted in Politika ve Gundem, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *