Ülkenin Vücudu Döviz Karşılığı Satılıyor

Ülkenin Vücudu Döviz Karşılığı Satılıyor

Orhan Özkaya (Arş-Yazar)


Onca şehit ne için veriliyor?

Yoksul halk çocukları paralı askerlikten yararlanamadıkları için mi, kısa dönemli olanaktan uzak olduklarından dolayı mı “Vatan Hizmeti” ne katılıyorlar? Onlar, “kalın torpiller” e ulaşamadıkları için mi en ön cephede yer alıyorlar? Bu toprakları korumak uğruna canlarını, kanlarını veriyorlar, ancak o toprakların ve vatandaşlığın dövize çevrilmesinde bir sakınca görülmüyor. Aslında “Yabancılara toprak satışı”, basit bir iyelik devri olayı değildir; Cumhuriyetin dayandığı temelin yıkıma uğratılmasıdır.

Uğruna şehitlik mertebesine ulaşılan “Vatan Toprağı” hiçbir sınır getirilmeden, bir ticari meta gibi, hızla ve övünçle satılmaya devam ediyor. Üstüne bir de vatandaşlık armağan edilir olmuş… Önceleri “karşılıklılık-mütekabiliyet” ilkesi esas alınarak, satışlar desteklenmiş, “Toprağı sırtlanıp da mı gidiyorlar, toprak orda duruyor. Biz de o ülkelerden taşınmaz alıyoruz!” söylemleriyle liberal yandaşlar duruma alkış tutmuşlar, bir anlamda çağa ayak uydurulduğu algısını körüklemişlerdi.
Artık bugün halkımız, ne konut kiralayabiliyor, ne de satın alabiliyor. Büyük törenler yapılarak, “Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi” diye dayatılan “hayal pazarlaması” fiyaskoyla piyasaya sürüldü. Çevre Bakanı, dört büyük ildeki fiyatlarla diğer iller arasında %10’luk bir fark olacağını açıklayınca durum çelişkiler üretmeye başladı. Ayrıca yeni bir ihale vurgunu…
442 sayılı “Köy Kanunu”
Atatürk, birlikte yürüttüğü “Kurtuluş Savaşı” ndan sonra, büyük değer verdiği ve “Köylü Milletin Efendisidir!” diyerek 1924’de 442 sayılı “Köy Kanunu” nu, onu ayağa kaldırabilmek ve kalkındırabilmek için çıkartmış, köyde bir anlamda toplumsal kalkınmanın yolunu çizmişti. “İmece Kültürü” nün temellerini sağlamlaştırmıştı. Kırsal alanda bu yasayla bir anlamda toprak reformunun izlerini döşemiş, köydeki ekilmeyen, hali arazileri, köy boşluklarını, taşlık, bozkır alanları köy muhtarlığının kararıyla topraksız köylüye dağıtmıştı. Ayrıca bu yasayla Cumhuriyet’i korumaya almış ve yabancılara toprak satışını yasaklamıştır.
Bu yasa artık 2004 tarih, 5216 sayılı, “Büyük Şehir Yasası” yla önce işlevsizleştirilmiş ve köyler mahalle statüsüne geçirilerek, köylünün birlikteliği imece ve toplu yardımlaşma kültürü yok edilmiş ve üretim yerine tüketim toplumu tercih edilerek, küresel finans sermayesinin dayatmalarına teslim olunmuştur. Aslında, “Anayasa Mahkemesi”nin 9 Ekim 1986 tarihli (E:1986/18, K; 1986/ 24) verdiği kararı son derece çarpıcıdır:
“Ülkede yabancıların arazi ve emlak edinmesi salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez. Toprak, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlık simgesidir… Satışın yabancı ülke uyruğundaki gerçek kişilere yapılması halinde satılan toprakların geri alınabilmesi olanağının varlığına güvenilemez. Yabancıları her an kendi devletinin himayesinde olduğu dikkate alındığında böyle bir yola başvurulmasının devletlerarası çetin sorunlara yol açması kaçınılmazdır. (…) …
Belli bölgelerde toprak alacak yabancıların o bölgelerde çoğunluk sağlayıp etkinlik kazanabilecekleri, bu yöndeki gelişmelerle yabancılar tarafından mülk edinilen toprakların ülkeden kopma durumuna gelebileceği, tarihte böyle olayların yaşandığı, Arap topraklarında Yahudiler, bu yolla sağladıkları etkinlik sonucu İsrail devletini kurmayı başardılar” diyerek olaya son derece net bir karşı duruş ortaya koymuştur. Yine Yargıtay’da aynı gerekçelerle bu satışlara karşı çıkmıştır.

Yurttaşlıkta meta haline getirildi

Gün geçmiyor ki, medya ve yazılı basında, “yabacıya satış artıyor!” haberleri geçmesin, TUİK rakamları heyecanla aktarmasın! İktidarın 3 Temmuz 2003’de Meclis’ten geçirerek onayladığı 4916 sayılı yasayla yabancılara toprak satışı serbest bırakılarak, yabancılara döviz karşılığı verilen ödünlerle günümüze kadar gelindi. TUİK, satışları aylara göre ele alarak rakamlar açıklamaya devam ediyor. Temmuz 2022’de yabancılara 3,939 konut satılırken Ağustos’ da bu sayının %33 artışla 5.270’e çıktığını vurgulaması acı verici bir durum.
Yine halkımızın konut sorununu gündemde tutabilmek adına oluşturduğu örgütlenmelerden “Kadıköy Geçinemiyoruz Platform” u yayınladığı raporda durumu aydınlığa kavuşturuyor. Yeni asgari ücretle kiralanabilecek daire sayısının 2-3’den 13’e çıkması belirtiliyordu. Bu da işlerin az da olsa nefes aldıracak kadar ilerlediğini göstermekteydi. Ancak 2 aylık bir süreden sonra bu kiralanacak sayının 2’ye düşmesi halkın karşılaşacağı gerçeğin hiçbir zaman değişmeyeceğini gösteriyor” demek suretiyle halkın kiraya dahi çıkamayacak konuma geldiğini vurguluyor. Ülkenin saplandığı çıkmazları, çöküntüyü çözebilmek için “Taşınmaz Satışı” nda çıkış aramak, çelik bir duvara çarpmaktan başka bir anlam taşımaz.
This entry was posted in Ekonomi, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *