AKP DÖNEMİNDE YARGININ GELDİĞİ YER * AYAKLI GİYOTİN, ADALET CELLADI YENİ ZEKERİYA ÖZ * Ve Tanrı dedi ki; yaz kızım bu adamı da yaz…Çok fazla kul hakkı yedi…Bu işler ilahi adalete değil, bağımsız yargıya kalacak…

Hakim Akın Gürlek ve sansürlenmiş bir duvar yazısı

Ayaklı giyotin büyük ikramiyeyi kaptı!

Sözcü – Necati Doğru:

Hedef sadece bizi hapse koymak değildi, asıl hedef SÖZCÜ okurlarını gazetesiz bırakmaktı. Bunun için “ispatı, şahidi, kanıtı olmayan” bir dava, bir uyduruk bilirkişi ve bir de genç yaşta “Birinci Sınıf Hakimliğe terfi ettirilmiş” yargıç gerekiyordu.
Elde bir yargıç vardı.
Bilirkişi peydahlandı.
Dava başladı.
Yargıç beni de “Naylon Darbe” başlıklı yazı yazdım diye 3 yıl 6 ay 15 gün hapis cezasına mahkum etti. Diğer yazar arkadaşlara ve SÖZCÜ’nün Genel Yayın Müdürü ile sorumlu editörlerine de biraz eksik biraz fazla “3 yıldan başlayan ağır hapis kararları” verdi.
Adalet celladı.
Ayaklı giyotin.
Yeni Zekeriya Öz.
Diye adı çıktı,
“Ayaklı giyotin” deyince, “Adalet celladı” deyince
ve “Yeni Zekeriya Öz” deyince onun adı;
Akın Gürlek, akla gelir oldu.
İnanın.
Ben üzüldüm.
Çok gençti.
İktidarın yanlışlarını eleştiren ve gerçekleri yazan gazeteciler, yandaş ve borazan gazetelerden atıldıkları için SÖZCÜ’de toplanmışlardı. Okur da “gerçekleri gizlemeden ve korkmadan yazıyor” diye SÖZCÜ’ye sahip çıkmıştı. SÖZCÜ Türkiye’nin en çok okura sahip lider gazetesi olmuştu.
Bir yargıç gerekliydi.
26. Ağır Ceza.
14. Ağır Ceza.
37. Ağır Ceza.
Mahkeme mahkeme dolaştırılıyor: iktidar kime kızıyor, susturmak istiyorsa onları bizim yargıç “ağır hapis cezaları” ile cezalandırıyordu. O mahkemeden, bu mahkemeye gezdirildiği için muhalefet partisi sözcüsü Özgür Özel, iktidara seslenerek; “Bir adalet celladını, bir seyyar giyotini mahkeme mahkeme gezdiriyorsunuz” demişti. Bizim yargıç da bir seferinde; “Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımıyorum” demişti. Adaletin giyotine çekildiği yere gelmiştik.
Bizim dava başladı.
Avukatlarımız: SÖZCÜ yayımcısı Burak Akbay’ı, yazarlarını ve Yazı İşleri Müdürü ile diğer editörleri “Fetullah Gülen yapılanmasının üyesi değiller ama bilerek ve isteyerek yardım ettiler” suçlamasında hiçbir delil, şahit, belge, bilgi gösterilmediğini söylediler.
Yargıç dinliyordu.
Dinler görünüyordu.
Avukatlarımız; Soruşturma aşamasında da hiçbir belge, bilgi, kanıt, şahit yoktu. Çocuklarını Fetullah okullarında okutmuş, Fetullah’ın Bankası Bank Asya’dan kredi kullanmış, bilirkişi olabilme şartlarını ve özelliklerini taşımayan ve hayatında hiç bilirkişi raporu yazmamış birine 30 sayfalık rapor yazdırdılar.
Belli ki o yazmamış.
Yazıp eline vermişler.
Kanıt yok.
Bilgi yok.
Şahit yok.
Belge yok.
Avukatlar; “İlk soruşturma aşamasında kanıt, belge, şahit bulunamamış bari siz sayın yargıç, yüce mahkemenizi harekete geçirin de mahkemeniz bilgi, belge, kanıt, şahit bulsun bu dava davaya benzesin” diyorlardı.
Bizim Yargıç!
Bakıyordu…
Donuktu bakışları…
Savunma sırası bana geldi. Suç aletim yazımdı. Ben bu suçu yazı yazarak işlemiştim. Dedim ki, Sayın Yargıç; “Ben Necati’nin yazısını okudum FETÖ’ye himmet topladım… Ben Necati’nin yazısını okudum FETÖ’nün Bankası’na para yatırdım… Ben Necati’nin yazısını okudum ABD’ye gidip Fetullah’ın elini öptüm, dön gel seni çok özledik dedim… Ben Necati’nin yazısını okudum orduya ve MİT’e sızalım dedim… Ben Necati’nin yazısını okudum hadi 15 Temmuz günü güneş batmadan darbe yapalım diye karar çıkardım…” diyen birisi, birileri var mı?”
Kanıt gösterin.
Belge sunun.
Şahit bulun.
Yargıç, öyle baktı.
Ne kanıt gösterdi.
Ne belge sundu.
Ne şahit buldu.
Bastı cezayı!
İşte bu yargıcı, Adalet Bakanlığı’nın Bakan Yardımcısı yaptılar. Her bakanlığın eskiden 1 bakan, 1 müsteşarı vardı. Bu iktidar döneminde; müsteşarlık koltuğunu 4’e bölüp, 1 koltuktan 4 koltuk çıkardılar. 4 koltuğa da milletvekili olmak isteyip de seçilemeyen partilileri doldurdular. Adalet celladı, ayaklı giyotin diye adı çıkmış bizim yargıca da en son 4 koltuktan birini verdiler. Bizim yargıç ikramiyeyi kaptı.

Barış Terkoğlu’ndan ‘Hâkim Akın Gürlek’ yazısı: Gülen cemaati detayı…

15.10.2020
Barış Terkoğlu Cumhuriyet’teki yazısında, son dönemde tartışmalı kararlarda imzası olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi Akın Gürlek’i yazdı. Terkoğlu, Gürlek’in Fethullah Gülen’in kardeşi Seyfullah Gülen ve iki oğlunun karıştığı ve kapatılan tecavüz dosyasına ilişkin haberleri üç yıl önce yasaklattığını hatırlattı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu bugünkü yazısında, AYM kararının tanınmamasında imzası olan ve son dönemin tartışmalı yargı kararlarıyla gündeme gelen hakim Akın Gürlek’le ilgili çarpıcı bilgiler paylaştı.
“Türkiye dün iki mahkeme kararını birden tartışıyordu. Sözcü yargılamasında istinaf mahkemesi, gazeteye verilen cezaları onadı. Enis Berberoğlu dosyasında ise yerel mahkeme, hukuk devletine darbe yaparak Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadı. İşin ilginci, her ikisi de aynı hâkimde kesişiyordu,” diye yazan Terkoğlu, şöyle devam etti:
“Sözcü davasında hükmü 27 Aralık 2019’da İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi vermişti. Berberoğlu kararını ise önceki gün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi aldı. İşte bu arada, 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı getirilip 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başkan yapıldı.”
‘BU İŞLERİ ANCAK O ÇÖZER DİYEN ÖNEMLİ BİRİLERİ VAR’
Terkoğlu yazısında şunları kaydetti:
“Sadece bu davalar değil. Son dönem televizyonlarda konuşulan tüm kararlar da aynı hâkimden çıkıyor. Canan Kaftancıoğlu’ndan Çağdaş Hukukçular Derneği’ne, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’in aldığı cezadan Can Dündar’ın mallarına el konulmasına kadar… İstisnasız bütün gazetelerde okuduğunuz kritik haberlerin konusu onun baktığı davalar.
Ya talih o hâkime ‘senin başına önemli davalar kuşunu konduruyorum’ diyor ya da ‘bu işleri ancak o çözer’ diyen önemli birileri, verilmesi gereken kararları onun imzasına bırakıyor.
Nasıl oldu da Sözcü kararını verip birkaç ayda Berberoğlu mahkemesine gönderildi diye merak ediyordum. Bir avukat arkadaşım, ‘Normal değil, Berberoğlu kararını veren 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne atandı ancak buna ilişkin bir kararname bulamadık, hatta HSK’nin sitesi dahil hiçbir yerde yayımlanmadı, üstelik eski üyeler ile bir dönem birlikte dahi çalıştılar, eski üyeler ancak genel kararname ile mahkemeden gönderildiler” diyor. Kısacası dünkü ‘özel yetkili mahkemeler’in yerini ‘özel yaratılmış hâkimler’ almış görünüyor.”
‘HER RAPORDA TECAVÜZ HALKASI GENİŞLEDİ’
“29 Ekim 2007 günü, saat sabaha karşı 03.00. Bir kız çocuğu Erzurum Dadaşkent Polis Merkezi’nden içeri girdi. Polislere “Gidecek yerim yok, bana yardımcı olun, tecavüze uğradım” dedi. Adı kayıtlara S.Ö. olarak geçti. Yaşı daha 15’ti.” diyen Terkoğlu yaşananları ise şu şekilde aktardı:
“Aynı gün adli muayene süreçlerinin ardından saat 21.30’da savcıya yaşadıklarının bir bölümünü anlatmaya başladı. İlk tecavüze uğradığında 10 yaşındaydı. Dağılmış bir ailenin çocuğu olan S.Ö’ye yıllardır kimi tehditle kimi kandırarak tecavüzler sürüyordu. Olayları ve kişileri ayrıntılarıyla anlatan S.Ö’nün ilk ifadesinin ardından 8 şüpheli tutuklandı. S.Ö. hakkında da acil koruma kararı alındı ve küçük kız, yetiştirme yurduna yerleştirildi.
16 Kasım 2007 tarihi ise soruşturmada dönüm noktası oldu. Yurdun sosyal hizmet uzmanı Hakan Şahin’in S.Ö’nün anlattıklarına dayanan 2007/295 No’lu raporuna göre S.Ö., kendisine tecavüz eden başka isimleri de ayrıntılarıyla anlattı. Verdiği isimlerden biri ise Fethullah Gülen’in kardeşi Seyfullah Gülen’di.
Her raporda tecavüz halkası genişliyordu. 10 gün sonra psikolog Selma Kırmızı’nın da katıldığı görüşmede S.Ö. kendisine tecavüz eden isimler arasında Seyfullah Gülen’in iki oğlunu, yani FETÖ liderinin yeğenlerini de saymıştı. En acısı S.Ö. öz babasının da istismarına uğramıştı.”
‘GÜLEN AİLESİ DEVLET GÜCÜYLE KURTARILDI’
“Gülen’in kardeşinin ve yeğenlerinin adı dosyaya girince hem paralel hem dikey devletin tavrı bir anda değişmişti.” diyen Terkoğlu, yurttaki görüşme tutanakları ortadan kaldırıldığını ifade etti.
“Soruşturma savcısı değiştirilerek FETÖ’cü olduğu bilinen bir savcı atandı” ifadesini kullanan Terkoğlu, “Yurt çalışanlarının telefonları aylarca dinlemeye alındı. S.Ö., içinde nedense istihbaratçı polislerin olduğu bir polis aracıyla alınarak Erzurum’dan Urfa’ya bir kadın sığınma evine götürüldü. Adli Tıp’ın “kronik fiili livataya ait bulguların olduğu” ve “anal yolla cinsel ilişkiye girdiği” tespiti yaparak doğruladığı tecavüzlere rağmen S.Ö’nün adını verdiği 84 kişi hakkındaki soruşturmalar tek tek kapatıldı. Gülen ailesi, devlet gücüyle kurtarılmıştı” dedi.

https://www.birgun.net/haber/baris-terkoglu-ndan-hakim-akin-gurlek-yazisi-gulen-cemaati-detayi-319245
This entry was posted in FAŞİZM, HUKUK-YARGI-ADALET, NECATİ DOĞRU YAZILARI, YANDAŞ - ÇIKARCI - YAĞCILAR, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *