ÇAĞDAŞ, AKILCI EĞİTİM NEDEN ÇÖKÜYOR * Devlet üniversitelerinde tarikat ve cemaatler devrede Ensarcı Işık’a dekanlık

Devlet üniversitelerinde tarikat
ve cemaatler devrede
Ensarcı Işık’a dekanlık

CUMHURİYET – Aytunç Ürkmez – 06.04.2024

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı’na eski Ensar Vakfı Muğla Şubesi Başkanı Prof. Dr. Osman Raşit Işık atandı. Eğitimciler tepki gösterdi.
İktidar, tarikat ve cemaatlerle süren işbirliğiyle eğitim kadrolarına dincileri dolduruyor. Bu kapsamda, Karaman’da 45 çocuğun cinsel istismara maruz bırakılması skandalı ile gündeme gelen Ensar Vakfı’nın eski Muğla Şube Başkanı Prof. Dr. Osman Raşit Işık, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı’na atandı. Işık’ın lisans, tezli yüksek lisans ve doktora öğrenimlerini fen edebiyat fakültesi matematik bölümünde yapması dikkat çekti.
‘SAYGINLIĞA GÖLGE DÜŞÜYOR’
Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “AKP’nin bilimsellikten ve demokratiklikten uzak; akademik yetkinliğe ve liyakate değil, gerici dernek ve vakıfların isteklerine göre yaptığı atamalar; üniversitelerde yandaş kadrolaşma sonucunu doğurdu” dedi. Özbay şöyle devam etti: “Bugün ülkenin en köklü üniversiteleri, başlarında bir tane bile kabul görmüş makale kaleme almamış parti komiserleri tarafından yönetiliyor. Akademik üretim geçmişi yetersiz olan isimlerin tepeden inme şekilde dekan/rektör olarak atanmalarına her geçen gün yenileri ekleniyor.”
“Öğretmen yetiştirme alanında uzmanlığı olmayan Işık’ın, cemaatle bağlantısı nedeniyle öğretmen yetiştiren bir kurumun başına dekan olarak atanması kabul edilemez” diyen Özbay, “Üniversitenin akademik saygınlığına ve öğrenci güvenliğine gölge düşürüyor” dedi. Özbay, “Türkiye’nin dünyanın en başarılı 500 üniversitesi listesine neden giremediğini soranlar, cevabı sistematik olarak gericileştirilen üniversitelerimizin getirildiği bu halde aramalı” diye konuştu.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

Atatürk kazandı * 31 Mart 2024 seçiminin galibi Atatürk’tür. Kaybedenler, her türden, her çeşit, Atatürk düşmanlarıdır.

Atatürk kazandı

Ataol Behramoğlu – 03 Nisan 2024

31 Mart 2024 seçiminin galibi Atatürk’tür. Kaybedenler,
her türden, her çeşit, Atatürk düşmanlarıdır.

31 Mart gecesi izlenimlerimi kısaca özetleyecek olursam:
Başarılı genç kaptan Özgür Özel’in konuşmasındaki “Demokratlar, sosyal demokratlar, milliyetçi demokratlar, Kürt demokratlar” vurgusunu önemli buluyorum. “Demokrat” kalarak, farklı olanın düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne saygı duyarak, ülke sevgisinde ve insan saygısında birleşerek her şeyi konuşup tartışabilmeliyiz. Bilime bağlılığın, çağdaşlığın, yurttaş ve insan olmanın gerekleri bunlardır.
Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasındaki dünyaya, dünya ülkelerine, Türkiye’nin çağdaş dünyada sahip olması gereken yere ilişkin geniş ufuklu seslenişini önemsiyorum.
Mansur Yavaş’ın her zamanki dik duruşu ve kararlı sükûnetiyle rantçıları, emek hırsızlarını, vatan topraklarını yağmalayanları yerin dibine batırmasını alkışlıyorum.
Bu söylenenlerden çok özet olarak şu sonucu çıkarıyorum: CHP bu süreçte artık sadece CHP değil, sadece bir siyasal parti değil, henüz sürmekte olan bu karanlıktan bütünüyle çıkıncaya kadar toplumun öncüsüdür. Ona oy veren vermeyen herkesin partisidir.
Bu aşamada yerel yönetimler yoluyla da olsa yarım kalmış Cumhuriyet Devrimlerinin, özellikle ve başta eğitim alanında sürdürülmesini sağlayacak olan partidir.
Emek hırsızlarına ve Aydınlanma düşmanlarına karşı Cumhuriyetin değerlerini söylemde ve eylemde en ufak bir ödün vermeksizin savunup koruması gereken öncü örgüttür.
Aynı zamanda Türkiye’nin çağdaş yüzü olarak başta Batı’nınkiler olmak üzere bütün dünyada çağdaş, demokrat, sosyal demokrat siyasal ve kültürel kuruluşlarla sapasağlam birliktelikler gerçekleştirmesi gereken kuruluştur.
Bunlar için de CHP örgütünün en yukarıdan başlayarak bütün yöneticilerinin, ülkenin küçümsenemeyecek bilim kültür sanat çevreleriyle dirsek ve akıl temasında, var olan bilgi birikimleriyle yetinmeyerek her alanda kendilerini yenileme ve sonsuzca öğrenme tutkusuyla dolup taşmaları gerekiyor. Burada da örnek yine Atatürk’tür…
Yenilene, yenilenlere gelince… Belki de yazar-şair kimliğimle simgeleri önemserim. Simgeler gerçeğin derin ve çarpıcı anlatım araçlarıdır.
O gece yenilginin simgesi, bir korkuluğa geçirilmiş gibi duran kara bir palto, içteki paniği dışa vuran yüz kasları ve içe dönük bakışlar, üzerlerine kara bir örtü atılmışçasına sönük bir ışık altında zorla bir araya getirilmiş ve her an dağılmaya hazırmış gibi duran neşesiz ve isteksiz bir küçük topluluktu.
31 Mart seçim sonuçları kaybedenler için son ya da sonun başlangıcı olabilir.
Fakat bunun böyle olması, kazananların, bu sonucun bir son değil, kendilerine çok büyük sorumluluklar yükleyen bir başlangıç olduğunu anlamalarına ve bir an gecikmeksizin gerekeni yapmaya koyulmalarına bağlıdır.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

AYDINLANMA YAZILARI * BİR  KONUŞMA BİR ŞİİR

AYDINLANMA YAZILARI
BİR  KONUŞMA BİR ŞİİR

Anılarım arasında önemli yeri olan “hiciv tarzındaki alaycı şiirimi duyurma” olayını arşivinde saklayıp şimdi, uygun zamanda bana yolladığı için Nuray Bozbey Hanıma teşekkür ederim. O günkü kutlama toplantısında önce çok heyecanlanmış, cesaretimi toplamak hususunda kendimi zorlamıştım.
Atatürkçülüğün zorluklarını, risklerini göğüslemenin bir vatani görev olduğunu düşünerek korkumu yenip kendimi sahnede buluvermiştim. Ondan sonra da rahat durmadım, her fırsatta, her vesile ile irtica tehlikesinin ciddiyetini söz, şiir ve yazılarımda vurgulamaya çalıştım; bedel ödemeye yol açabileceğini de hesaba katarak. Nitekim, 14.07.2020 salı günü cep telefonum çaldı. Emniyetten arıyor ve “internet suçu” kapsamında beni ifade vermeye çağırıyorlardı. (O zaman) 91 Yaşında, sağlık sorunları bulunan, yalnız bir kimse olarak kendi başıma gidemeyeceğimi söyleyip yardım rica ettim.
Eve gelip ifademi aldılar; başta Facebook olmak üzere paylaşımlarımdan dolayı dava açıldı. Sağlık durumum zorlandı ve uykusuz geceler geçirdim. Başta kızım olmak üzere, yakınlarım da epeyi üzüldü. “Aydın (bazı riskleri de göze alarak) etrafını aydınlatmıyorsa eğer aydın değildir” düşüncesiyle moralimi ayakta tutmaya çalıştım. Endişeli bir bekleyişten sonra iki aydan fazla hapis cezasına çarptırıldım.
Değerli Avukatım Behiye Çetin’in yoğun çabaları, örnek savunması sayesinde beraat edebildim. Duruşmada beni yalnız bırakmamak ürere biricik kızım Didem uçağa atlayıp Istanbuldan geldi. Riskli yazılardan artık vazgeçeceğim yönünde kendisine verdiğim sözü bir zaman sonra tutamadım, siyasal İslamcıların ülkeme verdiği zararları eleştirme görevine geri dönme durumunda kaldım.
Emek ve dileklerimin pek de boşa gitmediğini bu yerel seçim sonuçlarında görerek ülkem adına ümit ve iyimserlik kazandım. Didem de Istanbul’da CHP saflarında canla, başla çalışarak bana gurur yaşattı.
Duruşmamla ilgili o sıkıntılı günlerimde AKOB başkanı olan sevgili Fazıl Tütüner’in yazısı da bana moral ve güç kazandırmıştı:
“Hepinize, sağlık afiyet, uzun ömürler, güzellikler diliyoruz. Sağlığınızı ve yaşamınızı koruyunuz, özellikle de ruh sağlığınızı. Kadın, çocuk kıyımını, taassubu, irticayı, cehaleti, şiddeti, barbarlığı, yoksunluğu ve yoksulluğu sanatla, kültürle, bilimle, felsefeyle, eğitimle, “birlikte yaşama” becerisiyle, gücünüz ve gücümüzle püskürtmemiz gerekiyor. Daha uygar ülkeye, daha mutlu topluma ulaşmak için çalışıyoruz. Aklınıza, yüreğinize, gücünüze gereksinim var. İlerleyiniz, boş yerleri doldurunuz.
Sevgi, saygı ve özlem ile
Fazıl Tütüner AKOB Başkanı”

MAZERET

Mazeretimiz var bizim, dinciyiz elhamdülillah!
Cinler, şeytanlar sokmuştur beynimize yüce Allah.
Yürek, korkunun cehennem ateşiyle dağlanmıştır,
Levhi Mahfuz’da ne varsa, kader ona bağlanmıştır.
Mazeretimiz var bizim, bir tek Kuran’a bakarız.
Eğer sorgulayan varsa, peşine cellat takarız.
“Sanatın içine….!” deriz, tabutuna mıh çakarız.
Sanatçı ve aydınları, Sivas misali, yakarız!
Dövmek mübahtır kadını, boyun eğmezse kocaya,
Bir yetmezse dört alırsın, danışıverip hocaya.
Eşitlikten söz açarsa, “Allahın emri” de, daya.
Miras kadına ne gerek, erkek yesin doya doya.
Sakal, sarık taşıyanın vaatlerine kanarız.
Fani dünyada olmayan ahirette bol sanırız.
Hurilere kavuşmanın hasreti ile yanarız.
Aklın, hoşgörünün eksik olduğu yerde……biz varız!
Kadına en yakışan iş, mutfakta hamur yoğurmak.
Birinci kutsal görevi: durmadan çocuk doğurmak.
Fitne, fücur yeri diye tutarız Meclisten uzak.
İktidar yolunda bize helaldir takiyye, tuzak.
Mazeretimiz var bizim, kadın görünce azarız.
Saç gösterenin alnına “CEHENNEMLİKTİR” yazarız.
Petrol ile palazlanan şeriat simsarlarına,
ATATÜRK’süz Türkiyede cazip bir açık pazarız.
Kemal Rastgeldi – Mersin, 8 Şubat 1996

22 Yıldır ülkemizin maruz bırakıldığı tahribatı gidermek kolay olmayacaktır. Halkımızın en büyük zaafı olan din, iman pervasızca kullanılarak yüce Atatürkün bize kazandırdığı değerler büyük zarar görmüştür, en çok da eğitim alanında. Yurdumuzun geleceğini belirleyecek olan sevgili (fakat savunmasız) çocuk ve gençlerimize bilimin, teknolojinin, sanatın, akılcılığın egemen olduğu laik ve çağdaş bir eğitim sistemi sağlamak öncelikli ve en kutsal görevimiz olmalıdır. (Başta CHP olmak üzere) sadece ilerici partiler değil, tüm sivil toplum kuruluşları, aydınlarımız, ebeveynler, yurtseverler seferber olup yavrularımızı dincilerin pençesinden bir an önce kurtarmak için canla başla çalışmalıdır.
Kemal Rastgeldi – 4.04.2024
Posted in Uncategorized | Leave a comment

İKİNCİ! CUMHURİYETÇİ ÇAKMA AYDINLAR * Tarihten ders

Tarihten ders

CUMHURİYET – Sıtkı Ergüney – 06 Nisan 2024

Doksanlı yıllarda kendilerini “aydınlar” olarak adlandıran bazı gazeteciler, yazarlar Türkiye’nin siyaset gündemini değiştiren bir konuyu gündeme getirdiler. “İkinci cumhuriyet” olarak tanımladıkları bu hareket; 1923’te benimsenen temel felsefe doğrultusunda kurulan Cumhuriyetin geride kalan yetmiş yılın ardından Türk halkının beklentilerine cevap veremediği…” tezi üzerine inşa edilmişti. İkinci cumhuriyetçiler; devletin yapısının, felsefesinin, işleyişinin toplumun ihtiyaçlarından kopuk olduğunu, o zamana kadar gündeme gelmemiş olan Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin, ilkelerinin halkın istekleri/ ihtiyaçları doğrultusunda tartışılması gerektiğini savunuyorlardı.
KARŞIDEVRİM SÜRECİ
“İkinci cumhuriyet” bağlamında düşündüklerini, yapmak istediklerini; “demokratik özgürlükler” (inanç ve yaşam tarzı) kılıfı içide gündeme taşıyorlardı. Bunların, laik Cumhuriyeti hedef alacak söylem ve eylemlere dönüşeceğini bilmedikleri düşünülemez. Bu hareket ne yazık ki inançları, yaşam tarzları savundukları ile ilgisi olmayan, yaşam tarzlarını Cumhuriyetin çağdaşlık felsefesine borçlu olan bazı “sözde aydınlar” ile bunların özentisi “yarı aydınlar” tarafından da desteklendi, topluma aşılandı, “aydın ihaneti” yaşandı. Bugünlerin temelini “ikinci cumhuriyetçiler” denilen proje ekibi attı.
Cumhuriyet devrimlerinin dönemin olağanüstü koşullarında, çok kısa sürede ve “yukarıdan aşağıya” gerçekleştirilmiş olmasını hiçbir gerçek Cumhuriyet aydını eleştiri konusu yapmaz. Altı yüz yıl çağdaş değerlerden, gelişmelerden, bilimden, teknolojiden uzak tutulmuş, ümmet kimliği ile şartlandırılmış bir milletin tamamının Cumhuriyet devrimlerini hızla özümsemesi gerçekçi olamazdı, olmadı da. Cumhuriyetin ilanından kısa süre sonra yaşanan Şeyh Sait isyanı ve Menemen olayları bunun kanıtıdır.
GERÇEKÇİ OLMAK
Çok partili siyasi dönemle birlikte kimlik değiştiren karşıdevrim hareketi ile birçok olay yaşanmıştır. Örneğin, dönemin ilk iktidarı Demokrat Parti ile başlayan, Köy Enstitülerinin kapatılması, imam hatip okullarının milli eğitimdeki ağırlığının artırılması, muhalefete karşı sergilenen hukuk dışı eylemler, partizanlık, üniversite öğrencileri ile devlet güçlerini karşı karşıya getiren sokak çatışmaları, anayasa ihlalleri, 27 Mayıs 1960’te TSK’nin yürürlükteki “İç Hizmet Kanunu” çerçevesinde yerine getirilen, “Cumhuriyeti Koruma ve Kollama” görevi sonucu başlayan geçici askeri yönetim dönemi, geçiş sürecinde hazırlanarak yürürlüğe sokulan, o dönemde dünyanın en ileri anayasalarından biri olan yeni anayasanın sağladığı demokratik haklar, hak arama, örgütlenme özgürlükleri…
1973’te kurulan CHP-MSP koalisyonu ile birlikte laiklik karşıtları devlet organlarına sızmaya başladı. O tarihte binde dokuz oyu olan MSP’nin devamı, yüzde 35 oyla 2002’de tek başına iktidar olan AKP’nin laik Cumhuriyeti sürüklediği nokta ulusal günlerin yozlaştırılması dahil Cumhuriyete karşı kalkışmalarının son perdesidir. Bundan sonrası için; “bundan kötüsü olmasın” demek gerçekçiliktir.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

TOPAL ÖRDEK * Hesap sormayacaksan niçin seçildin!

Hesap sormayacaksan niçin seçildin!

SÖZCÜ -Necati Doğru – 05 Nisan 2024

Topal ördek yapıp, tek tek vurarak, topluca avlamak üzerine siyasi strateji kurmuşlardı. İstanbul’u, Ankara’yı, Adana’yı, Mersin’i geri alıp diğer tüm belediyelerin yönetimini de; “dediğim dedik” diyen otoritenin emrine vereceklerdi.
Tutturamadılar.
Topal ördekler!
Tek ayakla direndi.
İstanbul’da İmamoğlu, Ankara’da Yavaş, Adana’da Karalar, Mersin’de Seçer ve diğerleri yapılması gerekeni yaptılar. Yandaşlara, tarikatlara, cemaatlere, hısım akraba vakıflarına, parti yakınlarına belediye kaynağını yani halkın parasını akıtmak için döşenen hortumları kaynağında tespit ettiler.
Hortumları kestiler.
Belediye gelirlerini ve kaynaklarını, kentin acil ihtiyacı olan yatırımlara yönlendirdiler ve yüksek hayat pahalılığı cenderesine sıkışmış yoksul kentliye ucuz ekmek, ucuz et, ucuz lokanta yemeği eliyle servis ettiler. Dara düşmüş emekliler için “belediye berberi” dükkanı açan bile oldu. Birkaç pis örnek hariç adam kayırmadılar, partili ayrımı yapmadılar.
Güven doğdu.
2019 yılında halkın denemek, sınamak, sonucu görmek için belediye yönetimine seçtiği topal ördekler(!); kaz adımlı iktidar belediyelerine kıyasla daha halkçı, daha demokrat, daha adaletli, hukuk çizgisinde kaldı. Şehirde musluktan sular aktı. Tramvaylar, metrolar, otobüsler çalıştı. Çöpler kaldırıldı. Çöplükler patlamadı. Parklarda çiçekler solmadı. Şehir tiyatroları kapalı gişe oynadı.
Ve sonuç geldi.
47 yıl sonra Manisa, Denizli, Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak, Kırıkkale, Balıkesir, Amasya, Bartın, Giresun, Kilis, Kütahya, Uşak, Zonguldak, Ardahan, Bartın, Çanakkale, Edirne, Kırşehir, Adıyaman ve diğerleri dahil; 14 büyükşehir, 21 şehir, 337 ilçe, 48 belde olmak üzere toplam 420 belediye yönetimi CHP’ye geçti.
Muhtemelen!
Dünyada ilktir.
Türk halkı, CHP’ye tarihi bir görev verdi. Bir parti “yerel yönetimlerde iktidar” ve “merkezi yönetim için de muhalefet” oldu. Seçmen CHP’ye; 420 belediyeyi; “çalmadan- çaldırmadan- dürüst ve çok çalışarak yönet” ve “genel seçimlerde sana iktidarı verdiğimizde de başarılı olacağını, böylece göster” demiş oldu.
Sandık dile geldi:
Şöyle seslendi:
Yönetimini devir aldığın belediyelerde yandaşlara, tarikatlara, cemaatlere, hısım akraba vakıflarına, parti yakınlarına belediye kaynağını yani halkın parasını akıtmak için döşenmiş hortumları tespit et, bul, belgele, çıkar.
Kim yemiş?
Kiminle yemiş?
Borç niçin artmış?
Arpalıklar nasıl kabarmış; kim, hangi hukuksuz yöntemle yemlenmiş? Vatandaşa duyur. Halkın dikkatine sun ve adaletin önüne getir. Böylelikle kendi yönetimin için de bir model bulmuş olduğunu bize göster.
Özetle; halkın CHP’ye son seçimde “hem iktidar ve hem de muhalefet görevini” aynı anda vermiş olmasına bağlı olarak şu kaçınılmaz soru mutlaka sorulacaktır: Hesap sormayacaksan, çalmadan, çaldırmadan, dürüst çalışmayacaksan niçin seçildin?
Altın fırsat çıktı.
Türkiye’de böyle bir pırlanta şans daha önce hiçbir siyasi partiye ve onun yönetici kadrosuna nasip olmadı. CHP’nin önüne Türkiye’yi ileri demokrasi ülkesi ve soygun hortumlarını keserek verimli bir üretim ve bölüşüm ekonomisi yapabilmek için halktan demokratik destek bulma fırsatı doğdu.
Fırsat!
Karınca hızıyla gelir.
47 yılda geldi.
Şimşek hızıyla kaçar.
Kaçmasın!
Posted in Uncategorized | Leave a comment

FEYM Grubu ve AYAcademy Bilgilendirme Bülteni (05 Nisan 2024)

FEYM Grubu ve AYAcademy
Bilgilendirme Bülteni
(05 Nisan 2024)


1. Ermeni Meselesi
a.  Ermenistan müttefiklerini belirledi: ABD ve AB. Brüksel’de Ermenistan-AB-ABD buluşması. Erivan yönetimi, bölgesel barış çabaları yerine tamamen Batı’ya yöneldi. Ermenistan Dışişleri Bakanı Mirzoyan, ‘ABD ve AB’yi temel ortaklarımız olarak görüyoruz.’ derken, Paşinyan’ın 4 Nisan’da Brüksel’e gideceği bildirildi. Erivan’ın son dönemdeki ‘Batı odaklı tutumunu’ yorumlayan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ermenistan yönetiminin zorlama bahanelerle kasıtlı olarak Rusya ile ilişkilerin bozulmasına yol açtığını söyledi. Lavrov, Ermenistan ve Rusya arasındaki ilişkilerin durumunun Moskova ile ilişkileri kasıtlı olarak bozan Erivan yönetiminin tutumu nedeniyle iyimserlik uyandırmadığını vurguladı. Türk Dışişleri Bakanlığı, Ermenistan, ABD ve Avrupa Birliği arasında 05 Nisan 2024’te Brüksel’de düzenlenecek üçlü toplantının, bölgedeki karmaşık sorunların çözümü için temel alınması gereken tarafsızlık yaklaşımını zedeleyeceğini belirtti. Bakanlık, Azerbaycan’ı dışlayan bu inisiyatifin barışa hizmet etmekten ziyade Güney Kafkasya’nın bir jeopolitik çekişme alanına dönüşmesine zemin hazırlayacağını bildirdi. https://anlatilaninotesi.com.tr/20240401/ermenistan-muttefiklerini-belirledi-abd-ve-ab-1082333523.html
https://www.aydinlik.com.tr/haber/ermenistan-muttefiklerini-belirledi-abd-ve-ab-464371
https://www.ntv.com.tr/turkiye/ermenistan-abd-ve-ab-arasinda-uclu-gorusme-disislerinden-aciklama,IGO8Ig8sukeex-ZdAKgZAw
https://www.agos.com.tr/tr/yazi/30087/bruksel-de-ermenistan-ab-abd-bulusmasi
https://en.armradio.am/2024/04/05/pashinyan-blinken-von-der-leyen-and-borrel-make-statements-for-the-press-ahead-of-high-level-meeting/

b.  BM İnsan Hakları Konseyi 55. oturumunda Ermenistan’ın getirdiği “Soykırımın Önlenmesi” konulu kararı oybirliğiyle kabul etti. Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme’ye dayanan iki yılda bir alınan karar, bu suçun tekrarlanmasının risklerine ve önlenmesinin gerekliliğine dikkat çekiyor.  https://www.panorama.am/en/news/2024/04/04/UN-resolution-Armenia/2985386

c.  ABD’li Senatörler Edward J. Markey, Bill Cassidy, Thom Tillis ve Gary Peters, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’e bir mektup göndererek, ABD Dışişleri Bakanlığı’nı, Azerbaycan tarafından yasa dışı bir şekilde tutuklu olarak bulundurulan Dağlık Karabağ’ın Ermeni siyasi liderlerinin ve tüm Ermeni savaş esirlerinin serbest bırakılmasına öncelik vermeye çağıran bir mektup gönderdiler. https://en.armradio.am/2024/04/04/senators-markey-and-cassidy-urge-state-department-to-help-secure-release-of-armenian-political-leaders-by-azerbaijan/
https://news.am/eng/news/816215.html

ç.  AB’nin Ermenistan Büyükelçisi Vassilis Maragos, Ermenistan’ın Avrupa Entegrasyonunda Yeni Perspektifler ve Zorluklar konulu parlamento toplantısında yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği’nin Ermenistan’a “öldürücü silahlar içermeyen” askeri yardım sağlamayı düşündüğünü söyledi. Büyükelçi, “Ermenistan’ın talebi üzerine Avrupa Birliği, Ermeni Silahlı Kuvvetlerinin kapasitesini güçlendirmek için önemli bir destek sağlamayı düşünüyor” dedi. https://massispost.com/2024/04/european-union-ready-to-provide-non-lethal-military-aid-to-armenia/

d.  ABD’deki Massis Yayıncılık, yapımcılığını ve yönetmenliğini Kadir Akın’ın üstlendiği İngilizce altyazılı belgesel film RED’in ABD prömiyerini gerçekleştirecek. Gösterim 18 Nisan 2024 Perşembe günü Kaliforniya’da bulunan AGBU Vatche ve Tamar Manoukian Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. “RED”, Kadir Akın’ın kaleme aldığı “Ermeni Devrimci Paramaz – Abdülhamid’den İttihat Terakki’ye Ermeni Sosyalistleri ve Soykırımı” adlı çığır açıcı kitaptan uyarlanıyor. Film, “SÖZDE” Ermeni soykırımının arka planında Ermeni devrimcilerin karmaşık tarihini ve mücadelelerini keşfederek adalet ve sadakat gibi derin temaları irdeliyor. https://massispost.com/2024/04/massis-publishing-presents-u-s-premiere-of-red-documentary/


2.  Yunan Sorunları/Haberleri
a.  ABD Başkanı Joe Biden, her yıl düzenlenen Yunanistan Bağımsızlık Günü etkinliğine 3 Nisan Çarşamba günü Beyaz Saray’da ev sahipliği yaptı. Etkinliğe Amerika Başpiskoposu Elpidophoros, Kaliforniya Vali Yardımcısı Eleni Kounalakis ve Yunan Amerikan toplumunun saygın üyeleri katıldı. Başkan Biden etkinlik sırasında “Ben Joe Bidenopolis’im” diyerek orada bulunanlardan alkış topladı.  https://www.panorama.am/en/news/2024/04/05/Biden-Greece/2985879

b.  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile müzakere hususunu görüşmek üzere ABD’ye gitti. BM gözetiminde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) arasında resmî müzakerelerin başlaması hususunda görüşmeler yapacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, ülkesinin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün sağlanması şartını yineledi. Görüşmeyi KKTC tarafının Guterres’ten talep ettiğini dile getiren Tatar, “egemen eşit ve eşit uluslararası statü” maddesinden taviz vermeyeceklerinin altını çizdi.  https://www.qha.com.tr/turk-dunyasi/kktc-cumhurbaskani-tatar-bm-genel-sekreteri-guterres-ile-gorusecek-487123

3.  AYAcademy Bülteni
Yükseköğretimde Analitik Düşünme Becerileri” başlığı ile yayınlanan akademik makaleye ilişkin bilgiler AYAcademy’nin aşağıdaki sosyal medya kanal linklerinde yayınlanmaktadır.

https://www.instagram.com/ayacademy.org.tr/ – https://www.facebook.com/ayacademy.org.tr/ https://www.linkedin.com/company/ayacademy/https://www.threads.net/@ayacademy.org.tr  https://www.tiktok.com/@ayacademy.org.trhttps://twitter.com/ayacademy_tr https://t.me/AYAcademyTelegramhttps://www.youtube.com/@AYAcademy_TR
Saygılarımla,
Serkan KORKMAZ
Posted in Uncategorized | Leave a comment

BELLEK DÜRTÜCÜ * ORGANİZE İŞLER * KOMİSYONCU HÜKÜMET * Yapılan 2 köprü için devletin kasasından 8 köprü parası çıktı

CHP’li Tarhan: Yapılan 2 köprü için
devletin kasasından 8 köprü parası çıktı

Gazete Pencere 12 Eylül 2023

CHP Genel Başkan Yardımcısı Tahsin Tarhan, “Sloganları neydi, ‘Yaparsa AK Parti yapar’ diyorlardı. Yapılan projelere baktığımız zaman hepsinde özel şirketleri görüyoruz ve Hazine’den, döviz kuruna bağlı garanti verilmiş oluyor. Dolar arttıkça faiz ve maliyet de 4-5 katına çıkıyor. Hükümet olarak, kamunun üstlendiği projeler ya yarım kalıyor ya da tamamen terk ediliyor. Ancak Hazine’den garanti varsa proje tamamlanıyor. En büyük zarar da işte bu garantili projelerden kaynaklanıyor. Hastanede hasta garantisi, köprü ve otoyolda araç geçiş garantisi, hızlı tren için yolcu garantisi veriliyor. ‘Devletin cebinden 1 kuruş çıkmayacak’ dediler, yapılmış 2 köprü için şimdiye kadar 8 köprü parası ödendi. Hükümetin burada yaptığı nedir? Yandaşa verilen ihaleden komisyon almak dışında ne yapıyor? Komisyoncu hükümet, vatandaşa hizmet getirmiyor, aksine külfet oluyor” dedi.
CHP Yurt Dışı Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tahsin Tarhan, Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredilen şirketlere ilişkin yazılı açıklama yaptı. Tarhan’ın açıklaması şöyle:
“Adı varlık olan fonun sonu zarar oluyor”
“Kâr eden Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), Türkiye Varlık Fonu (TVF) bünyesine alındıktan sonra zarar ediyor. BOTAŞ en fazla kâr eden kurumlardan biriydi, 2017’de 3,3 milyar lira kâr etmişti. Fona devredildikten sonra toplam 26 milyar lira zarar etti. Geçtiğimiz yıl merkezi bütçeden 126,2 milyar lira BOTAŞ’a aktarıldı. Şimdi farklı bir isimle şirket kurarak özelleştirmeyi planlıyorlar. Varlık Fonuna devredildikten sonra KİT’lerin mali yapısı bozuluyor. ÇAYKUR, TÜRKŞEKER, PTT, Et ve Süt Kurumu (ESK) yıllardır üst üste zarar ediyor. Varlık Fonu’na devrinden sonra bu dört şirketin toplam zararı 8 milyar lira. Adı ‘varlık’ olan fonun, sonu zarar oluyor. Çünkü Fona aktarılan işletmeler TBMM denetiminden çıkarılıyor. Liyakatsizlik ve denetimsizlik nedeniyle kamusal zarar oluşuyor.
“Kamusal projelerde hazine garantisi olmayan işler yarım kalıyor”
Kamusal projelerde hazine garantisi olmayan işler yarım kalıyor. Hükümetin bu konudaki beceriksizliği ortada. Bursa’da Demiryolu projesi için Bursa, Balıkesir ve Bilecik’te acele kamulaştırma kararıyla binlerce parsel arazi kamulaştırıldı. 4 defa yüklenici firma değişti. Her gelen kazanacağı meblağı aldıktan sonra işi bıraktı. 10 milyar lira tutarındaki proje için 2012’de temel attılar, güya 2016’da bitecekti. Keza Çukurova’da yapılması planlanan Havalimanı, 2013’ten beri bitmiyor. 8 milyon metrekare tarım arazisini kamulaştırdılar; 9 kere ihale, 3 kere temel atma töreni yapıldı. Bitiş tarihi 7 kez değişti. Neden bitmedi? Çünkü hazine garantisi yok. Üstelik hükümetin iş bitirme becerisi de zayıf.
“Komisyoncu hükümet vatandaşa hizmet getirmiyor aksine külfet oluyor”
Sloganları neydi, ‘Yaparsa AK Parti yapar’ diyorlardı. Yapılan projelere baktığımız zaman hepsinde özel şirketleri görüyoruz ve hazineden, döviz kuruna bağlı garanti verilmiş oluyor. Dolar arttıkça faiz ve maliyet de 4-5 katına çıkıyor. Hükümet olarak, kamunun üstlendiği projeler ya yarım kalıyor ya da tamamen terk ediliyor. Ancak hazineden garanti varsa proje tamamlanıyor. En büyük zarar da işte bu garantili projelerden kaynaklanıyor. Hastanede hasta garantisi, köprü ve otoyolda araç geçiş garantisi, Hızlı Tren için yolcu garantisi veriliyor. 1 buçuk milyar dolar maliyetli Osmangazi Köprüsü için şimdiye dek 5 buçuk milyar dolar garanti ödemesi yapıldı. Yavuz Sultan Selim Köprüsü 3 milyar dolara mal oldu. 4 köprü parası eritti. ‘Devletin cebinden 1 kuruş çıkmayacak’ dediler, yapılmış 2 köprü için şimdiye kadar 8 köprü parası ödendi. Üstelik gelecek nesillerimizi de borçlandırdılar. Hükümetin burada yaptığı nedir? Yandaşa verilen ihaleden komisyon almak dışında ne yapıyor? Komisyoncu hükümet, vatandaşa hizmet getirmiyor, aksine külfet oluyor.” (ANKA)
Posted in Uncategorized | Leave a comment

KÜBA * YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA YAŞA…

Posted in Uncategorized | Leave a comment

UCUZ ET

UCUZ ET

Metin Atamer

Dikkat ettiniz mi ? Günlerdir ekranlarda asgari ücretle çalışanlar, emekliler ve dar gelirliler genelde bir iki gıda maddesinin ucuza satıldığı yerlerde kuyruklara sabah ezanı okunmadan sıraya girip, saatlerce bekleyip gıda maddelerini alıp evlerine gittiklerini izledik.
Seneler önce ilk Moskova’ya gittiğim günleri hatırlarım. Komünist idarenin Gorbaçov ile yeni bir döneme değiştiği yıllardı bu seyahatlerim. Moskova’nın soğuk kış günlerinde kar günlerce yağar, soğuk insanın içine işlerdi. O günlerde Moskova’ ya gidişlerimde yanımda mutlaka , hazır poşet içinde çorba, el sabunu , tuvalet kağıdı , diş macunu gibi bazı ihtiyaçlarımı da beraberimde götürürdüm. Sabun ve Tuvalet kağıdı ülkede pek yaygın değildi.
Turgut Özal rahmetlinin açtığı koridorda Pazar payı aramak için olağan üstü çaba sarf etmekteydik. Neler yoktu ki pazarlama yelpazemizde. Her şey vardı. Bir seferinde Moskova’ya Uluç Gürkan la beraber gitmiştim, birkaç seferde Mustafa Koç’la beraberdik . Turist otelde kalırdık genelde .
Başka otellerde de kaldığımız olmuştu. Cosmos otelini de severdim ama Mecnuna otel benim favorimdi. Mecnuna otelde Bremen mızıkacılarını andıran bir heykel vardı, giriş lobisinde, ve her saat başında en üstteki horoz figürü ötmeye başlardı. Lobinin sonunda bir lokanta vardı, sabahtan, akşam yemeği için, yer ayırtmamışsanız, aç kalmaya mahkum olurdunuz. Lokantada bütün masalar boş duruyor olsa da , eğer masa ayırtmamışsanız, o akşam aç kalırdınız.
Bu seyahatlerimde bankalarda resmi olarak 1 dolara 0.6 ruble ödenirdi. Ancak kara borsa da 1 dolara 12 ruble teklif edilirdi. Lokantalarda her türlü yemeği bulabilirdik fakat gıda satılan yerlerde bu malzemeleri bulmak hayal unsuruydu.
Moskova da GUM denilen bir galeri vardı. Ankara da Sheraton oteli uzantısı KARUM gibi bir mağazalar sırası bulunmaktaydı. Genelde Kooperatif dükkanlarının bulunduğu bir bina idi. Kooperatifler hangi ürünü pazarlıyorsa , o ürünün dükkanı idi. Hatta bu dükkanların birinden kürk kalpak ve başlık aldığımı hatırlarım. Birkaç sene evvel aynı yere gittiğimde tanıyamamıştım. Bu dükkanların yerine marka mağazaların açılmış olduğunu hayretler içinde seyrettim.
Bu konuları bir kenara bırakırsak, Rusya da her ürünün bir kuyruğu vardı. Hatta köylerden toplanan mallar için Kooperatif Mağazaları gibi marketler vardı. Buraya zaman zaman değişik mal gelir, uzun kuyruklar oluşurdu. Bir konu dikkatimi çekmişti. Bu mağazaların önündeki kuyrukta bekleyen insanlar hiç boş durmazlar, hepsinin elinde bir kitap, okurlardı. Moskova da kaç adet kitap satan dükkan olduğunu tahmin bile edemem.
ARBAT adlı caddenin üzerindeki bütün kahve içilen dükkanların içinde bile, duvarlara dizilmiş kütüphanelerin içi kitaplar doluydu. Okumaya bu kadar meraklı halk, bir başka ülkede görmedim desem, yalan olmaz. Bir de Londra’nın metrosunda, insanların ellerinde ya gazete yada kitap, okuduklarını görmüştüm.
Moskova’daki yiyecek kuyruğunda bekleyen insanların ellerindeki kitapları görmek, ilgimi çekmişti. Hatta Moskova irtibat kaynağım Huseyn İzmaylova, benden İngilizce Kuran istemişti, okumak için. Bir sonraki seyahatimde Kuran götürmüştüm. Üzerinde kendisi ile çok tartıştığımızı hatırlarım. Huseynaynı zamanda Hürriyet gazetesine muhabirlik yapıyordu.
Moskova’da bir ürünün önünde kuyruk olmazdı. O da dondurma. Süt ve süt ürünlerinin bolluğundan olsa gerek, kışın soğuk eksi 10-15 bazen 20 olduğunda, sokaklarda dondurma yiyen insanları gördüğümde, hayret etmiştim.
Moskova metrosunda dolaşırken çok hoşuma giden bir çok istasyonları vardı. Sanki resim sanatı galerisinde dolaşıyorsunuz sanırsınız kendinizi. Yüzbinlerce insanın Moskova metrosunda her gün seyahat ettiklerini öğrenmiştim. Metro ücretlerinin çok düşük olmasından dolayı insanlar, sanki bir arı kovanı ağzına benzer hareketlilikle, oradan oraya koşturmalarını bile seyretmek, başka bir eğlenceydi.
Moskova da esas eğlencemiz Kalinin Ploshatda Bar Vizovsky’nin yeri idi. Bazı akşamları gittiğimizde çok güzel sesli bir kız vardı, ALLA, söylediği güzel şarkılar içinde birkaç da Türkçe şarkı vardı. Ancak bu bara da gitmek için günün erken saatlerinde telefon ederek yer ayırtmak mecburiyeti vardı. Hani tak kapı Bar’a giderseniz, içerisi boş olsa da , sizi kabul etmezler.
Moskova zaman içinde çok değişime uğradı, İlk McDonald’s dükkanının Puşkin Meydanında 1990 yılı, Ocak ayının sonunda açıldığında, GUM galeri dükkanlarının karşısında, Kremlin meydanın da bulunan Lenin’in mozolesinin önündeki kuyruktan daha uzun bir kuyruk oluştuğunu izlemiştim. İlk gün bu dükkan 38,000 kişiye hizmet vererek bir rekora imza koyduklarını hatırlarım.
Ülkemdeki ucuz gıdaya ulaşmak için emekli, yaşlı, dar gelirli vatandaşların oluşturdukları kuyruk, komünist rejimde ve sonrası Moskova’ daki gıdaya ulaşmak için oluşturulan kuyruk kadar olmasa da ona yakın olduğuna inanmaktayım.
Merakım mucip oldu, Ankara’da böyle ucuz et satan bir market zincirine uğradım. Adının yanında bir balık resmi bulunan market zincirine girdim. Niyetim UCUZ ET almaktı. Fiyatına baktım aşırı fazla makul olduğunu gördüm. Bir miktar alıp eve geldiğimde, etin saldığı kırmızı sıvının boya olduğunu eşimle fark ettik. Hemen tencereden çıkarıp, doğru markete koşturdum. Market müdürüne etin boyalı olduğunu gösterdim. Görevli Kadın, bu etin Et ve Balık Kurumu tarafından POLONYA’dan ithal edildiğini, ve dağıtıldığını, ısrarla belirtti.
Boyalı etin ne eti olduğunu bilmediklerini, ancak kurumun da bu eti sattığını öğrenince, üzüntüm daha katlandı. Benim değerli emekli , dar gelirli, dul ve yetim vatandaşlarımın saatlerce bu kurumun önünde kuyrukta bekleyerek, benim gibi, aldıkları boyalı etin ne olduğunu bilmediklerine inanmaktayım, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Posted in Uncategorized | Leave a comment

POLİTİKA GÜNDEM * TÜRKİYE İTTİFAKI

TÜRKİYE İTTİFAKI

Rifat Serdaroğlu – 02 NİSAN 2024

Sayın Kılıçdaroğlu ile karşılıklı görüşmelerde ve yazılarımda kendisine şunu anlatmaya çalışmıştım; “Kemal Bey, Bırakın şu ‘Altılı İttifakı’, bunların halkta karşılığı yok. Halkımız AKP’den bıkmış, siz AKP’de Başbakanlık-Genel Başkanlık-Ekonomiden Sorumlu Bakanlık yapmış ve Türk Milletinin başına dert açmış AKP Larvaları ile çalıştınız! Türk Milleti “Sığınmacılardan nefret etmiş, siz 13 Milyon sığınmacıyı ülkeye sokan adam ile ittifak yaptınız! Türk Milleti boğazına kadar borca batırılmış, siz milleti borca sokan İngiliz Tefecilerinin elemanını ittifak ortağı yaptınız!
Bırakım bunları, yüzünüzü Türk Milletine dönün.
HDP/DEM dahil atın sırtınızdan bunları! Bunların topunun alacağı oy %10 bile değildir. Ayrıca getirdiklerinden fazlasını götürürler. Türk Milletinin hassasiyetlerine ve üslubunuza çok dikkat edin.
Tam Türk Milleti ile aranızı ısıtıyorsunuz, Milletvekillerinizden biri, “Atatürk’e “Dersim Katliamcısı” diyor. Bu geçiyor, vatan haini “Şeyh Said” veya “Seyit Rıza’yı” sahipleniyorsunuz! Yeni seçildiğinde Özgür Özel de aynı sizin gibi yalpalamıştı. Siz hiç Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu’ndan bu sözleri duydunuz mu? Duymadığınız için, ikisi de CHP kökenli olmadıkları halde hem CHP tabanı hem de Türk Milleti ikisini de sevdi!
Yeni CHP Yönetiminin de yüzünü tamamen Türk Milletine döndüğünü söylemek henüz mümkün değil. Kuruluş değerlerine dönüp, Türk Milletinin gerçek “Sosyal Demokrat” Partisi olması zaman alacak.
Türk Demokrasisinin, Laik Cumhuriyetin ve Hukuk Devletinin yaşayabilmesi için, bizler yani DOĞRU Partinin deneyimli siyaset adamları olarak yol göstermeye devam edeceğiz. Zorlansak da devam edeceğiz…
Önümüzdeki günlerde bu seçimi değerlendirmeye çalışacağız. Önce, AKP-MHP-İYİ-Gelecek-Deva-Saadet-Zafer-Memleket Parti Genel Başkanlarının değerlendirmelerini dinleyelim, gerekirse analiz ederiz. Bazı “Siyaset Bilimcileri” seçim zaferini, bu kez CHP’nin seçim güvenliği için aldığı tedbirlere bağladılar. Gerçek şudur;
Türkiye Genelinde seçilecek Belediye Meclis Üyesi sayısı 21.001’dir. 18.082 kişi de Yedek Aday olarak seçilir. Bu durumda sadece bir partiden 39.083 kişi ADAY OLMAKTADIR.
Seçime katılan 5 partiden doğal olarak 200 bin aday, aynı zamanda Sandık Görevlisi kadrosu ortaya çıkmış oluyor. Yerel Seçimlerde bu kolaylık işin doğasında vardır. Genel Seçimlerde “Sandık Güvenliği” zordur ama bundan böyle bu zor iş DOĞRU Partililerin işidir. Çünkü biz bu işi iyi biliriz!
Yazıyı, deneyimli büyükleri olarak Sayın Özel,
Sayın Yavaş, Sayın İmamoğlu’na bir çağrı yaparak bağlayalım!
Sizleri birbirinize düşürmek isteyecek çok sayıda kişi ya da kuruluş olacaktır. CHP’ye ve demokrasiye zarar verecek en önemli şey partide “Patronaj” kavgası varmış havasını yaymaktır. Buna fırsat verilmemesi şarttır. Bir de mütevazi olmak şarttır. Hem Türkiye İttifakı kurduk deyip, hem tüm oyları CHP oyları saymak demek olan “Cam Tavanı Deldik” gibi laflar etmeyin.
Özellikle Merkez Sağ oyların yarısı sandığa gitmeyerek AKP’ye oy vermediler. Diğer yarısı ise, bizlerin iknası sonucu CHP Adaylarına oy verdiler! Başta Sayın Genel Başkan ve Belediye Başkanlarımıza bu tuzağı işaret eder, dikkatlerine sunar, başarılar dileriz…
Sağlık ve başarı dileklerimle.

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı
Posted in Uncategorized | Leave a comment