DEVLETE İSYAN EDEN HAİN ŞEYH SAİD * İhanetin adı barış olamaz…* TBMM’de Cumhuriyetin olanaklarından yararlanarak makamlarında bulunan kimileri ettikleri yemini unutarak ülkemizin kurucusuna dil uzatıyorlar. Bingöl de birliklerine gitmeye hazırlanan sivil, silahsız 33 askeri şehit eden bir teröristin kardeşi, ülkeyi birlikte kurmaktan söz edip hakaretler yağdırıyor.

DEVLETE İSYAN EDEN HAİN ŞEYH SAİD

Şeyh Said (d. 1865/1866; Palu, Elazığ – 29 Haziran 1925, Diyarbakır)

“Şeyh Said idama giderken haykırır: Mahşerde hesaplaşacağız!”.
Savcı Ahmet Süreyya Bey (Özgeevren) ‘‘Neden isyan ettiniz?’’
diye sorunca, cevabı ‘‘şeriat için’’ oldu

Zaza asıllı Kürt Nakşibendi tarikatı lideri. Şeyh Said İsyanı’nın elebaşıydı. Cumhuriyet’in ilanına ve reformlarına karşı çıkarak şeriat ve bağımsız Kürt devleti isteğiyle dönemin hükûmetine karşı silahlı isyanda bulunmuş, bunun üzerine 1925 yılında yargılanmış ve ardından idam edilmiştir. Şeyh Said İsyanı Şubat 1925’te başlamış Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde merkezî yönetime karşı girişilen, geniş çaplı, Kürt ve Zaza aşiretlerin destek verdiği Kürt milliyetçisi ve hilâfet taraftarı ayaklanma olan Şeyh Said İsyanı’nın lideri oldu. Genç Hâdisesinin (Şeyh Said İsyanı) bastırılmasından sonra “Şark İstiklal Mahkemesi”nde yargılanıp idama mahkûm edildi.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Şeyh_Said

İhanetin adı barış olamaz…

CUMHURİYET – Erol Ertuğrul – 29.11.2025


Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı. Dün kimsenin aklından bile geçiremediği, “Olamaz” diye düşündüğü şeyler oluyor; verilen ödünlerle yenileri gündeme getiriliyor.

TBMM’de Cumhuriyetin olanaklarından yararlanarak makamlarında bulunan kimileri ettikleri yemini unutarak ülkemizin kurucusuna dil uzatıyorlar. Bingöl de birliklerine gitmeye hazırlanan sivil, silahsız 33 askeri şehit eden bir teröristin kardeşi, ülkeyi birlikte kurmaktan söz edip hakaretler yağdırıyor.

Kurtuluş Savaşı’mız sürerken 1921’de Koçgiri ayaklanmasını, 1922’de Simko , 1924’te Nasturi ayaklanmasını yok mu sayacağız. Cumhuriyet kurulduktan sonra da Şeyh Said ayaklanması, Ağrı ayaklanmaları, Dersim ayaklanması ve sayısız ayaklanmalar unutulup görmezden mi gelinecektir. Bu ayaklanmalar ile uğraşırken Ocak 1921’de Birinci İnönü, Nisan 1921’de İkinci İnönü savaşları sürüyordu.

Ülkeyi bu duruma getiren yönetimin yanlış politikaları ve “terörsüz Türkiye” adı altında yürütülen aldatıcı uygulamalardır. DEM Partililerin terörist başı ile özgürce görüşmeleri sağlanmış, terörist başı istemleri kamuoyuna ulaştırılmıştır. Diyarbakır’da binlerce kişi DEM’in girişimleri sonucunda bölücünün posterleri ile sloganlar atmış, geçmişteki ayaklanmacı bölücülerin resimleri duvarlara yapıştırılmıştır. Bunları yapanlar hiç utanıp sıkılmadan Türk polisi için de “düşman” sözlerini kullanmışlardır. Demokrasiden, barıştan söz edenler terörist başının eleştirilerden rahatsız olduğunu ve bu eleştirilerin önlenmesi ve eleştirileri yapanların susturulması için yönetimin bir şeyler yapmasını istemişlerdir.

Bir başka anlatımla, kimse onları eleştirmeyecek, bu yanlışlıklara, emperyalizmin desteğindeki bu bölücülüğe kimse sesini çıkarmayacak, seslerini çıkaranlar ise cezaevlerine atılarak susturulacaktır. Bunları içerideki terörist başı istiyor, bu sözlere inanan bir DEM’li milletvekili de dile getiriyor. Meydan bu kadar mı boştur? TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Milli Güvenlik Kurulu, PKK’nin artık silahlı bir örgüt olmaktan çıktığı yönünde karar alırsa bu meselenin hukuki zemini tahkim edilmiş olur” diyor. Bu kanlı terör örgütü böylece aklanmış olabilir mi?

Terör örgütünün silah bıraktığı iddiası bir tiyatrodur. Örgütün uzantıları silah bırakmadıklarını ve silah bırakmayacaklarını söylüyorlar. Örgütü destekleyen emperyalizmdir. Para ve silah yardımı dışında ABD’nin Suriye’de bir ordu kurmaya çalıştığı biliniyor. O zaman bu aldatmacaya inanmamızı kimse beklemesin. Bu koşullarda terörist başına umut hakkından söz edilmesi ve bunun gerçekleşmesi ise kabul edilemez. TBMM’de kurulmuş açılım kurulu adına AKP, MHP ve DEM’in İmralı’ya gitmesi kararı kapalı oturumda alınmıştır. Böylece ulusumuzdan bir şeylerin gizlendiği anlaşılıyor. Bu durum bölücülere ve onları destekleyen emperyalizme bulunmaz bir ödün oluşturacaktır. Bölücü başının ve terör örgütünün Lozan’ı tanımak istemediği ve Türkiye’yi soykırımcı olarak gördüğü, ana dilde eğitim istediği biliniyor. O zaman İmralı’da ne görüşülecek? DEM’in amacı terör elebaşısını yasallaştırmak, AKP’nin amacı ise anayasayı değiştirmektir.

Türkiye bu noktaya alıştıra alıştıra getirilmiştir. Terör örgütü ile görüşmeler yapılması, TBMM adına İmralı’ya gidip görüşülmesi yeni ödünlerle konuyu dönülmesi zor bir noktaya taşıyacaktır.

Emperyalist bir proje olan bölücülüğe ödün verilemez. Kimse Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına ihanet edemez ve ihanetin adı barış olamaz. Büyük Ortadoğu Projesi’ni yaşama geçirmeye çalışmayı kimse barış diye gösteremez.

AV. EROL ERTUĞRUL

This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, SİYASAL İSLAM, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *