BAYRAM KUTLAMASI YERİNE; ÜLKEMİZİN DURUMU VE SPİNOZA’NIN TANRISI

BAYRAM KUTLAMASI YERİNE;
ÜLKEMİZİN DURUMU


Türkiye’nin en büyük sorunu, çağımızın ihtiyaçlarına, icat ve yeniliklerine, değişen hayat şartlarına ayak uyduramayan, doğru yanıtı veremeyen islam dinidir. Dünyanın en gelişmiş İskandinav ülkelerinde halkın büyük çoğunluğu inançsızdır.

Afganistan, Sudan gibi en geri kalmış ülkelerde ise yaşam tamamen din odaklıdır ve ortaçağ zihniyeti, şeriat kuralları geçerlidir. Laikliğin, akılcılığın değerini hiç bir devlet adamımız yüce Atatürk kadar anlayıp önemsememiştir.

Dinsel duygulardan (“kutsal” masallardan, hayal ürünü “öbür dünyalardan”) kaynaklanan beklentileri, endişeleri, korkuları hiç bir siyasetçi, başımızdaki islamofaşist “Tek Adam” kadar ustalıkla istismar edip bu kadar uzun süre (büyük ölçüde takiyye ve zorbalıkla) iktidarda kalmayı becerememiştir. Kimse kalkıp da İslamiyetin bir merhamet, yardımlaşma, kardeşlik dini olduğunu söylemesin. Bu gibi erdem ve meziyetlerin inançsız toplumlarda daha yaygın olduğu bilimsel verilerle savunulmaktadır.

Cihat, islamiyetin vecibelerinden, temel özelliklerinden birisidir; diğer inançlara
(ve inançsızlara) karşı savaş ve şiddet uygulanmasını emreder; islami terör örgütlerinin yönlendirilmesine, güçlenmesine olanak sağlar. (Hizbullahçı cinayet çetesi Hüdapar dışında) Ülkemizin en “dindar partisi” geçinen AKP, bir süredir Atatürk’ün Partisi CHP’ye karşı haksız, amansız, acımasız bir darbe, adeta cihat uygulamaktadır.

Kin, nefret, vicdansızlık, düşmanlaşma, 100 küsur yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç bir zaman (enflasyon, işsizlik, yolsuzluk gibi olumsuzlukların da yanında) bu boyutlarda ülkemizi perişan etmemiştir. Tek çare (halkımızın en az yarısına, tüm muhaliflere düşmanca davranan) Tek Adam’dan (bir erken seçim yoluyla) bir an önce kurtulmaktır.

Komşularımızın hazin durumuna bakarak, Atatürk (ve O’nun laiklik ilkesi) sayesinde İslamiyetin, diğer ülkelere göre, Türkiye’ye daha az zarar verdiğini söyleyebiliriz. Örneğin, sonuçlarını hesaplamadan HAMAS’ın aptalca, çılgınca İsrail’e saldırması, günümüzün en büyük trajedisine, yıkımına, soykırımına yol açmıştır. “Uygar” dediğimiz Batı Dünyasının İslamiyete karşı duyduğu allerji, haklı endişe, korku (yani islamofobi) yüzünden, İsrailin orantısız şiddeti, canavarlığı karşısında sessiz kalınmakta, masum, suçsuz Filistinliler, savunmasız, aç, susuz çocuklar işkence içinde ölüme terkedilmektedir. Petrol zengini Müslümanlar ise bu korkunç ayıbı, insanlık suçunu uzaktan seyretmekle yetinmektedir.

Gazze’deki soykırım kontrolsüzce sürüp giderken, öte yanda, (muhtaç müslümanların et ihtiyacını zamana yayarak, rasyonel şekilde karşılamak yerine) sayısız hayvan, toplu şekilde, bu günlerde katledilecektir. Hayır sahipleri hiç olmazsa bir dönem kurban paralarını Gazze’deki “din kardeşlerine” bağışlasalar (eğer adaletli bir Tanrı varsa) daha çok sevap kazanmış olmazlar mı? Ben ise, kurban kesmeden de topluma başka şekillerde (başta Kemalist kimliğimle) yararlı olmaya çalışmaktayım.

6.06.2025 – Kemal Rastgeldi



SPİNOZA VE TANRI


Einstein’ın ABD üniversitelerinde konferans verdiğinde
öğrencilerin ona sık sık sordukları soru:

-Tanrı’ya inanmıyor musun?…

Einstein hep şu cevabı verirdi:
“Spinoza’nın tanrısına inanıyorum”.

Spinoza’yı okumayan kişi aynı yerde kalır…
Şöyle özetleyebiliriz:


Baruch de Spinoza, 17. yüzyıl felsefesinin üç büyük “Rasyonalist”inden biri olarak kabul edilir, Fransız Descartes ile birlikte. *Spinoza’nın tanrısı ya da doğasına göre; 

Tanrı şöyle derdi:

Dua etmeyi ve boşuna göğsüne yumruk atmayı bırak!
Yapmanı istediğim tek şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarmandır.
Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum..
Kendi inşa ettiğin tapınaklara gitmeyi de bırak. Oraların benim evim olduğunu söylüyorsun ! Benim evim dağlarda, ormanlarda, nehirlerde, göllerde, plajlarda ve senin kalbindedir.. Sefil hayatın için beni suçlamayı bırak;

çünkü ben sana hiçbir zaman yanlış bir şey olduğunu ya da günahkar olduğunu ya da cinselliğinin kötü bir şey olduğunu söylemedim! O yüzden seni inandırdıkları her şey için beni suçlama..Benimle hiçbir ilgisi olmayan ve anlamadığın halde sözde kutsal yazıları okumayı da bırak;

Gün doğumunda, bir manzarada, arkadaşlarının dostluğunda, küçük bir çocuğun gözlerinde beni okuyamıyorsan, henüz yazının bilinmediği devirlerde benim adıma yazıldığı iddia edilen hiçbir kitapta beni bulamazsın !

Bana güven, ama önce kendine güven ve herşeyi benden istemeyi bırak;
Bana işimi nasıl yapacağımı sen mi söyleyeceksin?
Benden korkmayı da bırak; Çünkü ben öcü değilim ve seni yargılamıyorum,
seni eleştirmiyorum, sana sinirlenmiyor, seni rahatsız etmiyorum,
asla seni cezalandırmıyorum. Beni sadece sevmen yeterlidir..

Benden özür dilemeyi de bırak;
çünkü affedilecek bir şey yok. Eğer seni ben yarattıysam… Seni özgür iradenle donattım.
Sana verdiğim akıl ve iradeni kullanarak yaşıyorsan seni nasıl suçlayabilirim?
Seni sen olduğun için nasıl cezalandırabilirim?
Bir yaratıcı bunu nasıl yapabilir?

Her türlü emirleri unut, her türlü yasayı unut; bunlar seni manipüle etmek için, seni kontrol etmek için, senin suçluluk hissetmeni isteyenlerin kurgusudur. Bunlara inanma, sadece kendi aklını kullan..Kendine saygı göster ve kendin için istemediğin şeyi başkalarına da yapma. Senden tek istediğim hayatına dikkat etmen. Çünkü bu hayat ne bir test, ne bir basamak, ne bir adım, ne bir prova ne de cennete giden bir yoldur….

Ben seni tamamen özgür kıldım; Ödül yok, ceza yok, günahlar yok,
erdem yok, kimse skor taşımıyor, kimse kayıt tutmuyor.

SADECE SEVGİ VAR..!!! Ancak hayatında bir cennet veya cehennem yaratmak için kesinlikle özgürsün.!!

Bu hayattan sonra bir ne olup olmadığını söyleyemem, ama sana bir tavsiye verebilirim ; Bu hayattan sonra bir şey yokmuş gibi yaşa. Düşün ki bu hayat senin zevk alman, sevmen ve var olman için vardır, yani hiçbir şey yoksa, sana verdiğim bu yaşama fırsatından zevk almış olacaksın. Ama eğer bir şey varsa, orada da sana iyi mi kötü mü diye sormayacağım.. Sana soracağım tek şey, beğendin mi? Eğlendin mi? En çok neyi beğendin? Yaşamında ne öğrendin ve hangi güzel işleri yaptın olacaktır..

Bana inanmayı bırak; inanmak tahmin etmek, hayal etmektir. Bana inanmanı istemiyorum, beni kendinde hissetmeni istiyorum. Beni sevmen yeterli.. Övülmekten sıkıldım, teşekkür edilmekten bıktım. Minnettarlık hissediyor musun? Bunu kendine, sağlığına, ilişkilerine ve dünyaya göz kulak olarak ifade et. İzlendiğini mi hissediyorsun?… Neşeni ifade et! Beni övmenin doğru yolları bunlardır..

İşleri zorlaştırmayı bırak ve benim hakkımda birilerinin öğrettiklerini papağan gibi tekrarlamaktan vazgeç.. Emin olabileceğin tek şey burada olduğun, ve yaşadığındır..Nitekim bu dünya harikalarla doludur.. Etrafına baktığında beni görecek ve hissedeceksin.. Neden daha fazla mucizeye ihtiyacın var ki?

Beni dışarıda ararsan bulamazsın.
Beni sadece kendi içinde bulursun.

SPİNOZA

This entry was posted in DİN-İNANÇ, DURUM VAZİYETİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *