TARİHİN İÇİNDEN SEYYAHLAR * ÜNLÜ GEZGİN MARCO POLO İPEK YOLUNDA

ÜNLÜ GEZGİN MARCO POLO İPEK YOLUNDA

MARCO POLU’nun seyyah olarak büyük ünü, üç temele dayanır. Birincisi, o başka birçok seyyah gibi zamanın bilinen bölgelerinde dolaşmamış, Avrupalıların sadece rüyalarını süsleyen gizemli Asya’yı boydan boya ilk defa dolaşan kişi olmuştur.

İkincisi, gezdiği yerleri ve kendisini etkileyen olayları ve olguları dikkatle gözlemlemiş ve notlar almıştır.

Üçüncüsü ve belki de en önemlisi, kendisini tarihsel figür yapan ve tarihi etkileyen bir seyahatname ortaya koymuş olmasıdır. Marco Polo’un henüz 17 yaşındayken babası ve amcasıyla birlikte başladığı ve 24 yıl süren seyahatinin gidiş ve dönüş koşulları farklıdır.

Gidişi çok büyük ölçüde kara seyahati, dönüşü ise çok büyük ölçüde deniz seyahatidir. Gidişte sadece Venedik’ten Doğu Akdeniz’deki Akka’ya kadar olan bölüm deniz seyahatidir, onun dışındaki bölümler Pekin’e kadar kara seyahatidir.

Dönüşte ise, sadece Hürmüz’den Trabzon’a kadar olan bölüm kara seyahatidir, onun dışındaki bölümler deniz seyahatidir.

Bilinmeyene Doğru Destansı Bir Yolculuk

Marco Polo’nun yolculuğu 1271’de başladı babası Niccolò ve amcası Matteo ile Doğu’ya doğru yola çıktığında. Amaçları Yuan hanedanının imparatoru ve efsanevi Cengiz Han’ın torunu Kublai Han’ın sarayına ulaşmaktı. Yolculuk hiç de kolay değildi: İpek Yolu’nun ticaret yollarından düşman toprakların tehlikelerine, sefer yirmi yıldan fazla sürdü . Ancak Polo sonunda Moğol İmparatorluğu’nun kalbine ulaştı ve Han ile ayrıcalıklı bir ilişki kurdu.

Kubilay Han’ın Sarayı

Marco Polo için en sıra dışı deneyimlerden biri de şu zamandı: Kublai Han’ın sarayında geçirdi . Burada, genç Venedikli bir danışman ve diplomat olarak karşılandı ve imparatorun imparatorluğun en uzak eyaletlerine değerli bir elçisi oldu. Polo, Kublai’nin imparatorluğunu bir yer olarak tanımladı büyük zenginlik ve gelişmişlik , ileri teknolojiler, geniş ve iyi organize edilmiş şehirler ve gelişen bir ticaret. Çin devlet örgütlenmesi, ticaret yolları ve Doğu kültürleri hakkındaki açıklamaları o dönem için benzersizdi.

Marco Polo’nun babası ve amcası, daha önce 1255’te ticari amaçlarla Pekin’e kadar gitmişler ve orada Cengiz Han’ın torunu Kubilay Han’ın güvenini ve takdirini kazanmayı başarmışlardı. 1269’da Venedik’e döndüklerinde, Kubilay Han’dan, Hıristiyanların liderine bir de mektup getirmişlerdi. Bu mektupta Kubilay Han, dostça bir ifadeyle Çin’e başka ziyaretçiler de çağırıyordu.

Polo kardeşler, Kubilay Han’a Venedik’ten yüz bilgin getirecekleri sözünü de vermişlerdi. Fakat yolculuğa çıkarken böyle bir girişimde bulunmadılar. Pololar Çin’e ulaştıklarında, babasıyla amcası ticari işlerle uğraşırken, Marco, her seferinde Çin hükümdarı Kubilay Han’ın kendisine güvenini daha da arttıran çeşitli görevleri başarıyla yerine getiriyordu.

Bu görevleri sırasında gördüğü ve kavradığı, Moğol İmparatorluğu’nun yönetim sistemi, mükemmel denilebilecek posta sistemi, yollar, köprüler, kanallar, ipek işçiliğinin uygulamaları ve Avrupa’da o dönemde söz konusu olmayan kâğıt para kullanımı, onu en çok etkileyen şeyler arasında bulunuyordu.

Harikalar Dünyası

Marco Polo’nun anlatılarını Avrupalılar için bu kadar ilgi çekici kılan yönlerden biri, başka bir dünyaya ait gibi görünen yerleri ve gelenekleri ayrıntılı bir şekilde betimleme yeteneğiydi. altın saraylar ile Hangzhou gibi devasa şehirler , Polo Batı’da bilinen her şeyi aşan kültürel ve maddi zenginlikten bahsetti. Hikayeler anlattı baharatlar , ipek , değerli taşlarve Avrupa’da henüz bilinmeyen kağıt para ve kömür gibi inanılmaz teknolojiler.

Marco Polo, 17 yıl boyunca Kubilay Han’ın hizmetinde kaldı. Kubilay Han yaşlandığında, Marco Polo, onun ölümünden sonra artık eskisi kadar güvende olmayacağını düşünerek ülkesine dönmeyi düşünmeye başlamıştı. Bu düşüncesini Han’a açtığında olumsuz cevap aldı. Fakat bir süre sonra dönüş için bir fırsat çıktı.

Pers ülkesinde Kubilay Han’a bağlı Argun Krallığı’nda Kral’ın karısı Kraliçe
Bolgana ölmüştü ve Kral’ın yeni evliliği için hanedandan bir prenses isteniyordu. İşte Marco Polo, Prensesi İran’a götürecek bu kafileye (babası ve amcasıyla birlikte) eşlik edecekti. Fakat bu yolculuğun karadan yapılması düşünülüyordu. Ancak Tatar devletlerinin kendi aralarındaki savaşlar yüzünden kara yolunun tehlikeli olduğunun anlaşılması üzerine kafile çıktığı yoldan geri döndü ve yolculuğun denizden yapılmasına karar verildi.

İşte böylece kara seyyahı Marco Polo, bu defa bir Venedikli’ye de uygun düşecek şekilde denizci Marco Polo olarak sahneye çıkmış oldu.

Marco Polo’nun gemileri Akdeniz’de – 1300 / Görsel Alamy

Dörder direkli ve on ikişer yelkenli 14 büyük gemi 1292 yılında yola koyuldu. Gemilerden dördünde 250’şer mürettebat bulunuyordu. Denizcilerin dışında 600 kişi vardı. Bu muazzam filo, yiyeceklerle ve diğer tüm gerekli şeylerle donatılmıştı.

Filo, Malakka Boğazı yoluyla Seylan’a, oradan da Hürmüz’e geldi. Ancak yolculuk, korsan saldırıları, gemi kazaları ve hastalıklar yüzünden olağanüstü zor koşullarda gerçekleşmişti. 18 ay süren bu yolculuğun sonunda, çok az sayıda kişi sağ kalmıştı. Marco Polo’nun kendisi de ölümcül bir kazadan zor kurtulmuştu.

Marco Polo, okyanus yolculuğu boyunca hem kendi gözlemlerini hem de uğradıkları limanlarda tüccarlardan ve yerli halktan duyduklarını not etmişti. Bu bakımdan onun deniz yolculuğuyla ilgili olarak Seyahatler’inde birçok ilginç bilgi ve olay bulunmaktadır.

Marco Polo, bu eserinde birçok şeyin yanı sıra Çinli tüccarların Hindistan’a gelip gittikleri büyük gemileri anlatır. Bu Çin gemileri, köknardan ve çamdan yapılan, geniş güverteli gemilerdir. Her birinin 60 kamarası vardı. Bir dümeni, dört direği ve dört yelkeni bulunuyordu. Ayrıca istenildiği zaman kaldırılıp kenara konabilen iki direk daha eklenebiliyordu.

13 ambarı olan gemiler vardı. Ambarlardan biri herhangi bir nedenle delinecek olsa, o ambardaki mallar hemen diğerine aktarılıyor ve tüm malların zarar görmesi böylece engelleniyordu. Marco Polo, bu gemilerdeki su geçirmeyen ambar teknolojisinden Avrupalıların habersiz olduğunu söylemektedir. Gemilerin ziftle kaplanmadığını, bunun yerine, yeşil limon ve ince doğranmış keneviri alıp havanda dövdükten sonra bir ağacın yağıyla karıştırdıkları maddeyle gemilerini kapladıklarını ve bunun çok iyi bir su geçirmez malzeme olduğunu anlatır.

Gemiler 150 ila 300 gemici tarafından kullanılıyordu ve bu büyük gemilerin, liman kapasitelerinin zayıflığından dolayı daha küçük versiyonlarının yapılmasına rağmen, onlar bile 5 bin veya 6 bin küfe karabiber taşıyabilecek kadar büyüktüler.

Korsan gemileri, “avlarını” yakalamakta son derecede beceriklidirler. Yirmili ya da otuzlu gruplar halinde ilerlerler ve gemilerini 7-8 kilometre arayla demirleyerek büyük bir hat oluştururlar. Böylece çok uzun bir aralık boyunca açık denizi kontrol etmiş olurlar.

Marco Polo’nun, balina avcılığıyla ilgili olarak anlattıkları da son derecede ilginçtir. Bu anlatıya göre, Arap denizcileri Hint Okyanusu’nda balina avına çıktıklarında, özel bir sosa bulandırılmış Orkinos balığı salamurasını gemiye bağlı yem olarak kullanıyorlardı. Balina çok sevdiği bu balık salamurasını yediği sırada bir denizci çengelli zıpkını balinanın gövdesine saplıyordu.

Balinanın etinden, amberinden, kemiğinden, dişinden ve yağından yararlanılıyordu. Marco Polo, bir balinadan yaklaşık 450 kilo yağ çıktığını söylemektedir. Marco Polo, 1295 yılında Venedik’e ulaştı. O bu dönüş yolculuğunda sadece gözlemcilik yapmakla yetinmemiş, denizciliğin esaslarını da öğrenmişti. Herhalde kazanmış olduğu bu güven duygusu nedeniyledir ki, Venedik’e döndükten sonra bir gemi komutanı olarak da savaşa katıldı. Ancak Venediklilerle Cenovalılar arasında 1296 yılında yapılan bir savaşta esir düştü.

Marco Polo 1299 yılına kadar Cenova’da hapiste kaldı. Seyahatler’i bu sırada arkadaşı Rustichello’ya yazdırdı. 1324 yılında Venedik’te öldü. Marco Polo, Doğu ile Batı arasındaki kültürel iletişimin en büyük öncülerinden biri oldu.
Onun varlığı, Rönesans’ın ve modern dünyanın ilk ve büyük kıvılcımlarından birini oluşturdu.

Avrupa Üzerindeki Etki

Marco Polo ne zaman 1295’te Venedik’e döndüğünde , hikayeleri o kadar inanılmaz görünüyordu ki çoğu kişi ona inanmadı. Ancak, anlatımı hapishanede Rustichello da Pisa tarafından yazıya geçirildi ve Marco Polo’nun Seyahatleri’nin yayımlanması Avrupa çapında bir başarıya ulaştı. Bu kitap, Kristof Kolomb da dahil olmak üzere, takip eden yüzyıllarda sayısız kaşife ilham verdi. Seyahatler Amerika’ya yaptığı yolculuk sırasında Polo’nun Doğu’yu anlamadaki katkısı temeldi ve bu, gelecekteki keşifler ve ticaret.

İki asır kadar sonraki coğrafi keşiflerin de en büyük ilham ve teşvik kaynaklarından biriydi. Büyük denizciler Kristof Kolomb ve Macellan da Marco Polo’nun Seyahatler kitabının en büyük okuyucuları oldular.

Paha Biçilemez Bir Miras

Marco Polo sadece bir kaşif değildi; iki dünya arasında bir köprüydü, Avrupalıların çok uzak ve farklı bir kıtayı hayal etmelerini ve anlamalarını mümkün kılan bir hikaye anlatıcısıydı. Onun sayesinde, Doğu dünyası daha ulaşılabilir hale geldi ve hikayelerinin çoğu harikalar ve efsanelerle dolu olsa da, gelecek nesiller üzerindeki etkisi yadsınamazdı.

This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, HAYATIN İÇİNDEN, Tarih. Bookmark the permalink.

One Response to TARİHİN İÇİNDEN SEYYAHLAR * ÜNLÜ GEZGİN MARCO POLO İPEK YOLUNDA

  1. emin says:

    Batılıların en büyük özelliklerinden yalnızca birisi keşfetmek,sonraki aşama da sanayileşmektir… gelişmiş ülkelerinin temelinde rönesans vardır.Kristop kolomp ülkesine büyük kazançlar sağlamanın dışında misyonerlik dahil olmak üzere milyonlarca yerlinin katledilmesine yol açmıştır.
    .Marco polo nun özelliği Kristop kolomp tan farklıdır.Araştırmacılara göre Çin imparatorluğunda uzun müddet bulunmuştur.Avrupa ve ile Asya ülkeleri arasında ki bağlantıyı kuran çok önemli gezginlerden birisidir.teşekkürler.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *