DENİZLERDEN HİKAYELER * MEDUSA’NIN SALI * Fransızca “Le Radeau de la Méduse”

MEDUSA’NIN SALI
Fransızca Le Radeau de la Méduse

Naci kaptan – 28.04.2025


YUNAN MİTOLOJİSİNDE MEDUSA

Yunan mitolojisinde Medusa, mitolojinin en şansız karakteri olarak kabul edilir. Medusa’nın yaygın olarak bilinmesinin nedeni insanları taşa çeviren, yılan saçlı, lanetli ve ölümcül olmasıdır. Aslında Medusa güzelliği ile gözleri kamaştırırken Athena’nın laneti sonucu güzelliğinin bedelini ödemek zorunda kalmıştır.


MEDUSA’NIN SALI olayı 1816 yılında yaşanmış
olan bir deniz kazasının gerçek hikayesidir.

Fransız ressam Théodore Géricault tarafından 1818-1819 yıllarında çizilen ve Fransız romantizminin ikonlarından biri sayılan yağlı boya tablodur. Boyu 491 cm, genişliği 716 cm olan tabloyu, Géricault yirmi yedi yaşındayken tamamladı.Tabloda, 1816 yılında Moritanya açıklarındaki Arguin Kayalıkları’na çarpan Fransız fırkateyni Méduse’ün çaresiz yolcuları, bir salın üzerinde betimlenmektedir.

Resim, bir kazazedenin hatırlayıp anlattığı bir anı gösteriyor: Kurtulmalarından önce, ufukta bir gemi görmüşler (resmin sağ üst tarafında) ve ona işaret göndermeye çalışmışlardı. Ancak gemi gözden kaybolmuştu ve kazazedenin sözleriyle saldakiler “çılgınca bir mutluluktan derin bir ümitsizlik ve kedere düşmüşlerdi”. Argus isimli bu gemi iki saat sonra geri dönmüş ve hayatta kalanları kurtarmıştı.

Fransız ressam Théodore Géricault tarafından oldukça genç bir yaşta resmedilen Medusa’nın Salı tablosu, sanatçının en başarılı resimlerinden bir tanesi olarak kabul edilir ancak daha ilginç olan, Medusa’nın Salı tablosu gerçekten de yaşanmış ve hayatta kalanları yamyamlığa kadar sürüklemiş bir kazanın hikayesini anlatır.

Olay nasıl gerçekleşti?

Tabloya konu olan olay, Senegal’i İngilizlerden devralıp bir Fransız kolonisi yapmak amacıyla 17 Haziran 1816 günü Fransa’nın Rochefort limanından kalkan Medusa (Méduse) gemisinin, Temmuz’un ilk günlerinde Batı Afrika’daki hedef kıyılara yaklaştığı sırada karaya oturmasından sonra yaşanmıştır.

gemideki yaklaşık 500 Yolcunun tamamını taşıyacak sayıda cankurtaran filikası bulunmadığından geminin aksamı kullanılarak 7×20 m boyutlarında bir sal yapılmış ve filikalara binemeyen 147 yolcu, filikalara bağlanan bu sala binmişti.

Dönemin Fransa kralı XVIII. Louis’in verdiği emir üzerine dört gemiden oluşan bir ekip Senegal açıklarına gitme hazırlıklarına başladı. Amaçları, birkaç yıl önce İngilizler tarafından ele geçirilen kolonilerini yeniden kendi yönetimleri altına almaktı. Gemilerin en önemlisi 47 metre uzunluğundaki La Meduse isimli bir fırkateyndi.

La Meduse fırakateyninin sorumlusu yirmi beş yıldır denize açılmamış olan Hugues Duroy de Chaumareys isimli bir deniz subayıydı. Gemide memurlar, askerler, bilim insanları ve koloni yerleşimcileri olmak üzere 400’den fazla yolcu vardı. Hazırlıklar tamamlandı ve La Meduse, 1816 yılının Haziran ayında Fransa’dan Afrika kıyılarına doğru yola çıktı.

La Meduse, diğer gemilerden önce varmak için önden gidiyordu:
La Meduse fırkateyni hem daha önemli yolcular ve yükler taşıdığı hem de diğer yelkenlilerden daha hızlı yol aldığı için önden giderek Senegal kıyılarına ilk varan olmaya çalışıyordu. Fakat kaptan Chaumareys büyük bir hata yaptı. Ne haritaları inceledi, ne de subay tavsiyelerini okudu.

Kaptan Chaumareys’in amacı Banc d’Arguin olarak adlandırılan en geniş kumsala ulaşmaktı. Ancak dikkatsiz bir şekilde ilerlediği için önündeki engelleri fark edemedi ve Moritanya kıyılarının yaklaşık elli kilometre açığında La Meduse karaya oturdu.

Hiç beklemediği kadar sığ bir noktada karaya oturan kaptan, çaresizce gemiyi yüzdürmeye çalıştı ama nafile. Birkaç gün boyunca öylece kaldıktan sonra çıkan fırtına Le Meduse gemisinin omurgasını kırdı. Artık yolcular gemiyi terk etmeli ve hayatta kalma mücadelesinin tam ortasına atılmalıydılar.

Derme çatma bir salla okyanusların derin sularında hayatta kalma mücadelesi:
La Meduse fırkateyninde kayıklar ve kanolar vardı ancak 400’den fazla yolcu için bunlar yeterli değildi. Parçalanan geminin sağlam kalan kalaslarından 20 metre uzunluğunda, 7 metre genişliğinde derme çat bir sal yapıldı. 5 Temmuz günü denizciler ve askerlerden oluşan 150 kişi bu sal ile okyanusa açıldı.

Gemide bulunan ilk vali ve üst düzey görevliler, filikalardaydı. Salı, filikaların yedeğinde karaya doğru çekerek ilerlemenin güç olacağından ve saldaki yolcuların panikleyerek filikalara saldırmasından korkan filika yolcuları, ipleri kesip saldakileri erzaksız ve susuz kaderleri ile baş başa bırakınca saldakiler aç ve susuz denizin ortasında hayat mücadelesi vermişlerdir.

Salda birbirini suya atarak öldürme ve intihar vakaları yaşandı; dördüncü gün 67 kişi sağ kalmıştı.

Aslında asıl amaç kanolar ve kayıklar yardımıyla bu salı kıyıya çekmek idi. Ancak yola çıktıktan iki saat sonra bağlantı ipleri kesilince Medusa’nın Salı okyanusun ortasında küreksiz, yelkensiz tek başına kaldı. Kontrolün mümkün olmadığı bu sal, Atlantik okyanusunun hırçın dalgalarında sürüklenmeye başladı.

İnsanların hayatta kalmak için yaptıkları şeyler tüyler ürperticiydi:
Derme çatma bir salın üstünde okyanusun ortasında kalmaktan daha kötüsü, erzakların ilk günden bitmesidir. Bazı yolcular bir umut kendilerini köpekbalığı dolu sulara attılar ama sonları felaket oldu. Birkaç gün içinde düzinelerce yolcu bu şekilde hayatını kaybetti.

Geride kalanlar ise uçan balık olarak adlandırılan ve salın üstüne atlayan balıklarla beslenmeye çalıştılar. Tabii bu balıklar yok denecek kadar az olduğu için ipler, şapkalar, kemerler kemirilmeye başladı. Açlık ve susuzluk ölümcül noktaya gelince bazı yolcular ölen arkadaşlarını yiyerek yani yamyamlık yaparak hayatta kalmaya çalıştılar.

Medusa’nın Salı bulunduğunda geriye çok az kişi kalmıştı:

La Meduse fırkateyninin arkasından gelen gemiler, 17 Temmuz günü Medusa’nın Salı ile karşılaştılar. 150 kişi ile başlayan yolculuktan geriye yalnızca 15 kişi kalmıştı. Açlık, susuzluk ve kızgın güneş yüzünden berbat halde olan kazazedelerin beşi de sonrasında hayatını kaybetti. Geri kalanlar Saint – Louis’e ulaştı.

14 Eylül 1816 tarihinde yayımlanan gazetelerde, hayatta kalan isimlerden bir tanesi olan cerrah Jean Baptiste Henri Savigny’nin röportajına yer verildi ve Medusa’nın Salı’nın hikayesi anlatıldı. 1817 yılının Şubat ayında La Meduse komutanı yargılandı, donanmadan atıldı ve üç yıl hapis cezasına mahkum edildi.

Medusa’nın Salı ülkenin en popüler konularından bir tanesi haline geldi:
Kaptanın yargılanması ile birlikte La Meduse fırkateyninin yaptığı kaza ülke gündemine oturdu. 1817 yılının Kasım ayında cerrah Jean Baptiste Henri Savigny ve hayatta kalan başka bir kazazede olayı çok daha detaylı şekilde anlattılar. Tam da bu dönemde, o zaman 26 yaşında genç bir ressam olan Théodore Géricault bu konuya ilgi duymaya başladı.

Théodore Géricault, böyle bir tablo yapmanın kendisini ünlü edeceğini düşünerek konuyu araştırmaya başladı. Kazazedelerle konuştu ve salın küçük ölçekli bir modelini yaptı. 1819 yılında da Medusa’nın Salı adlı resmini tamamladı. Bu hikayenin anlatıldığı 1990 yapımı Le radeau de la Méduse isimli bir de sinema filmi vardır.

Derme çatma bir sal ile okyanusun ortasında yaşam mücadelesi veren kazazedelerin anlatıldığı Medusa’nın Salı tablosunun gerçek hikayesinin detaylarından bahsettik. En güzel sanat eserlerinin böyle korkunç olaylardan çıkıyor olması hayatın ilginç bir ironisi.

This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *