SİYASAL TARİHİN ÖZETİ

Türkiye’nin yönetimi, ABD ile imzalanan 23 Ṣubat 1945 tarihli Ankara antlaṣması ile ABD’ye devredilmiṣti. 27.Ṣubat 1946 Kahire antlaṣması ile, ABD için TC-Merkez bankasında bir hesap açılmıṣ ve TC. ABD’ye olan borçlarını TL olarak bu hesaba yatırmaya baṣlamıṣ ve ABD’nin bu paraları Türkiye içinde dilediḡi gibi kullanmasına müsaade etmiṣ, hattâ bu konuda her türlü yardımı taahhüt etmiṣti. 1946 Eḡitim Antlaṣması ile eḡitimi ve 1952 de NATO’ya girerek savunmasını da ABD’ye devretmiṣti.

ABD’nin sinsi stratejisi daima „çok partili“ yönetimde ısrarcı olmasıdır. Çünkü böylece iktidar partisini ele geçirir ve onu iktidardan düṣürme tehdidi altına sokar. Dolayısıyla ABD „demokrasinin ṣartı“ dediḡi bu yöntemle hem iktidarı hem de muhalefet partisini elinde tutar. ABD tek partili ülkeleri „anti-demokratik” kabul eder.

1946 da çok partili yönetime geçmemiz de ABD’nin baskısı ile olmuṣtur. Ìktidardan düṣen CHP’nin 1950 den 1960 a kadar genel sekreteri, ABD’de okumuṣ, MOON tarikati mensubu ve Türkiye temsilcisi olan Kasım Gülek’dir. Ondan sonraki genel sekreteri ve baṣkanı Bülent Ecevit de, Robert Kolej mezunudur ve iki sene ABD’de (sonradan ABD dıṣiṣleri Bakanı olan, Alman Musevisi) Kissinger tarafından hazırlanmıṣtır.

2002 de iktidara taṣınan AKP kurucularından Abdullah Gül, Ìngiltere’deki Exeter üniversitesinde hazırlanmıṣ, o Cumhurbaṣkanı yapılırken RTE, 27 Mayıs 2002 de, önce Trabzon’da Fethullah Gülen ile görüṣtürüldükten sonra, Kalkavan’ların Çengelköy’deki yalısında, Baṣbakanlıḡa tayin edilmiṣtir.

(bakınız: Karanlıkta Gölgeler, 2002 Günizi yayınevi)

Kısacası, önce CHP ABD hizmetine girmiṣ, sonra AKP baṣa getirilmiṣtir; her ikisi de, birbiri ile yarıṣır gibi görünürken, sırayla ABD’ye hizmet etmiṣ ve etmektedirler.

Yavuz Dedegil