Propaganda Denizinin Gerçek Adası
İsrail-Gazze. Ukrayna’daki Savaş
Michael Welch , Glenn Michalchuk
ve Tamara Lorincz tarafından
Küresel Araştırma, 16 Şubat 2025
Birinci Dünya Savaşı’na geri dönersek, Devlet Propagandası’nın uygulanmasının insanların savaşa gitme konusundaki tutumlarını değiştirmede önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Arthur Ponsonby’nin 1928 tarihli “Savaş Zamanında Yalan, Büyük Savaş Sırasında Milletler Arasında Dolaştırılan Çeşitli Yalanları İçeren” adlı kitabının özeti, Savaş Propagandasının On Emri’ne kadar inmektedir:
Biz savaş istemiyoruz.
Savaşta tek başına karşı taraf suçludur.
Düşman şeytanın yüzüdür.
Biz kendi çıkarlarımızı değil, asil bir davayı savunuyoruz.
Düşman sistematik olarak zulüm yapıyor; bizim talihsizliklerimiz ise istem dışı.
Düşman yasak silahları kullanıyor.
Bizim kayıplarımız az, düşmanın kayıpları ise çok büyük.
Sanatçılar ve aydınlar davamıza destek veriyor.
Davamız kutsaldır.
Propagandamıza şüpheyle yaklaşan herkes haindir.
Bu tür savaş zamanı mesajlarının “haber” veya “eğitim” kisvesi altında düzeltilmesi, modern barış hareketinin ana odak noktasıdır veya olmalıdır. İnsanların büyük çoğunluğu savaş ve şiddete karşıdır. Ciddi medya, düşman tarafından işlenen kötü niyetli insan hakları ihlalleri hakkında haber yayınladığında, ortalama bir Joe veya Jane, suçları kontrol edilmeden bırakılırsa daha fazla vahşetin gerçekleşmesini engellemek için onlarla savaşmamız gerektiği sonucuna varır.
Bu nedenle, I. Dünya Savaşı sırasında binlerce kadına ve çocuğa tecavüz edip infaz eden Alman “Hun” hikayeleri, 1990’da bebekleri kuvözlerden çıkaran Irak’lıları veya İsrail “tamamen hazırlıksız” yakalandığında Hamas’ın yüzlerce kişiyi katletmesi , intikam adına dökülecek kan havuzlarını haklı çıkarmak için yeterlidir.
…………………………………………..