TERÖR BARONU ABD * “KİRLİ İŞLER” UZMANI: ALBAY STEELE

“KİRLİ İŞLER” UZMANI: ALBAY STEELE

Yazar Banu Avar -9 Ocak 2017


Bu ikisi aynı adam! Sadece arada işkence ve katliam dolu bir 30 yıl var…

BU emekli Albay James Steele. Yukarıdaki fotoğraflara dikkatle bakın. 30 yıl boyunca işi kan, işkence, katliamdı.. İşte o yüzden 30 yıl önce gülümseyebilen gözleri, 30 yıl sonra boşluğa açılan çanaklar gibi. Albay Steele ABD Dışişleri bakanlığı’nın kitle imha taşeronluğunu üstlendi.

Honduras’dan Bağdat’a kadar ‘ölüm mangalarını’ örgütledi. Şimdi Teksas’da yaşayan bir emekli. Albay James Steele saati 15 bin dolar ücretle ‘motivasyon konuşmacısı’ olarak şirketlerde kontr gerilla deneylerini anlatıyor. http://www.spiegel.de/politik/ausland/us-militaerberater-steele-unterstuetzung-fuer-grausame-folter-im-irak-a-887357.html

İlk büyük işi ABD’nin Honduras büyükelçisi John Dimitri Negroponte zamanında geldi. Negroponte 80’li yıllarda, Orta Amerika’yı kana bularken onu görevlendirmişti. Steele’in iyi iş çıkaracağından emindi.

Nikaragua’da ‘Salvador Modeli’ diye adlandırılan kontr gerilla faaliyeti sonucu onbinlerce kişi işkenceyle , kurşuna dizilerek can verdi.. Ülkenin aydınları gazetecileri doktorları öğretmenleri öğrencileri, ABD’ye ve hedeflerine karşı çıkan kim varsa yok edildi. 10 yıl sonra bu model Irak’a kopyalanacaktı.. Daha sonra da Suriye’ye.

2005’de Pentagon, Irak’da Amerikan işgaline direnen kim varsa yok edildiğini şu sözlerle onaylayacaktı:

Kürt ve şii savaşçılardan oluşan vurucu timler oluşturularak, Irak’da direnen grupların liderlerinin hedefe konması, 20 yıl önce Orta Amerika’da solcu gerillalara karşı ABD’nin verdiği mücadeleden örnek alınmıştır.

(…Irak isyanının [Direniş] liderlerini hedef almak için Kürt ve Şii savaşçılardan oluşan suikast timleri kurmak, 20 yıl önce Orta Amerika’daki sol görüşlü gerillalara karşı verilen Amerikan mücadelesinden ödünç alınan stratejik bir değişimdir”. (Savaşın Küreselleşmesi/ Prof. Michael Chossudovski)

(forming hit squads of Kurdish and Shia fighters to target leaders of the Iraqi insurgency [Resistance] in a strategic shift borrowed from the American struggle against left-wing guerrillas in Central America 20 years ago”. (The Globalization of War/ Prof Michael Chossudovski)

Steele 2003’de işgal altındaki Bağdat’a geldi. Kısa bir süre bir Amerikan enerji şirketinde konuşlandırıldı. Irak’a gelişi meşrulaştı. Sonra Irak İçişleri Bakanlığı’nın Irak Güvenlik Güçleri’ne ‘danışman’ oldu. Özel Polis Komando Gücü oluşturacaktı. İşe Şii milis gücü, ‘Bedir Örgütü ve Mehdi Ordusu’nu örgütleyerek başladı. . Örgütlediği ‘ölüm mangaları’ kısa zamanda kontrolden çıkacak, serbest kalan zemberek yayı ölüm saçacaktı!

“Rapor mu Ne Raporu?!”

Albay Steele, Irak İçişleri bakanlığına bağlı olarak örgütlediği ‘Kurtlar Taburu’ (Wolf Brigade) sayesinde Irak’da sonu gelmeyecek bir mezhep savaşına imza atmış, IŞİD ve benzeri yapıların doğup güçlenmesini sağlamıştır. Önce Şii güçleri oluşturup Sünnileri katlettirmiş sonra Sünni polis gücü şiileri yok etmiştir.

Her katliam, Paul Bremer’e, General Petraeus’a rapor olarak geçilmiş ve bunlar doğrudan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e iletilmiştir. ‘İş’ başında olduğu dönemde ayda ortalama 3000 Iraklı katledilmiştir! 29 Kasım 2005’de yapılan bir basın toplantısında, bir gazetecinin Irak’daki toplu katliamlar konusundaki sorusuna Savunma Bakanı Rumsfeld, şu yanıtı vermiştir: “Ben herhangi bir rapor görmedim. Oradan gelen herhangi bir belge yok.”

Sonraki yıllarda Irak’da işlenen toplu cinayet ve işkencelerle ilgili 400.000 ABD Ordusuna ait belge basına sızdırılmıştır. Irak işgal sürecinde belki de dünyada ilk kez bu büyüklükte bir kiralık ordu ile sarılmıştır. ‘Terör şirketleri’nin kiralık askerlerinin sayısı 2003’de 10 bin iken 3 yıl içinde 48bin kişiye ulaşmıştır. Black Waters bu işi yapan şirketlerden en ünlüsüdür. (The Shock Doctrine: The Rise of Disaster Capitalism Naomi Klein s. 479)

Tüm işkence ve toplu cinayet belge ve kayıtlarına rağmen sessiz kalan ‘sistem’ 10 yıl sonra ellerini yıkamak istemiş, ve Irak’da kitle katliamını, İnsan hakları Komisyonlarından, Birleşmiş Milletlere, ana akım medya bültenlerinden belgesellere kadar heryere taşımıştır.
Amerika’nın Irak SOYKIRIMI asla unutulmamalıdır!

O günden beri Irak’da insanlar ‘ölüm’le içiçedir. Durmayan bir nehirdir kan! Sorumlular ise Suriye’de, Yemen’de ve daha bir çok ülkede yeni kan nehirleri peşindedir…

Banu AVAR / Zemberek sayfa 47-48


Irak’taki işkence merkezlerini Pentagon mu yönetti?

Irak savaşı sırasında ülkede işkence merkezlerinin kurulması ve yönetilmesinde ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un ve eski CIA Başkanı David Petraeus’un parmağı olduğu iddia edildi.

Guardian gazetesi, özel haberinde, ABD’nin Irak işgali sonrası yıllardır söylenti düzeyinde iddiaları, olaylara tanıklık eden kaynaklara dayandırıyor. Haber, 20 yıl hapis cezası ile yargılanan Amerikan askeri Bradley Manning’in Wikileaks’e sızdırdığı belgelerin ardından, Guardian ve BBC Arapça Servisi’nin yaptığı bir araştırmayı temel alıyor.

Habere göre Pentagon, Latin Amerika’da milis gruplara danışmanlık yapan ABD özel kuvvetlerinde görevli Albay James Steele’i, gizli gözaltı ve işkence merkezleri oluşturan komando birliklerini denetlemek ve isyancılardan bilgi toplamak için Irak’a gönderdi. Bu gözaltı birimleri ABD’nin Irak işgali sırasında ağır işkence vakalarıyla anılıyordu.

Dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld tarafından görevlendirilen 58 yaşındaki Steele, Sünni direnişçilere karşı mücadele etmek için milis grupları organize etmekten sorumluydu.

Pentagon’un Şiilerin güvenlik güçlerine dâhil olmasının önünü açmasıyla, Steele ”Özel Polis Komandosu” olarak bilinen timin kurulmasına öncülük etmişti. İşkence merkezlerinin de bu birimler tarafından idare edildiği öne sürülmüş, Şii Bedir Tugayları’nın da işkence olaylarına dahil olduğu iddia edilmişti.

Gazete, Irak’ta ABD’nin milyonlarca dolar harcayarak kurduğu gözaltı merkezlerine gönderilen bir diğer ismin de emekli Albay James H. Coffman olduğunu yazıyor.

David Petraeus’a doğrudan sorumlu olan Coffman da 2004 yılının Haziran ayında yeni güvenlik güçlerini eğitmek için Irak’a gönderilmiş, 2006’da ABD’ye döndüğünde de raporlarını doğrudan Rumsfeld’e sunmuştu.  İddiaları kapsayan dönemde Petraeus, Irak’taki Amerikan güçlerinin komutanı olarak görev yapıyordu.

‘Elektrik, tırnak çekmek, cinsel organa darbe…
Gazeteye göre, bu haberle birlikte ilk defa ABD’nin Irak savaşı sırasında meydana gelen işkence vakalarındaki rolü açığa çıkarılmış oldu. Haber, General David Petraeus’un ve Amerikalı askeri danışmanların da Irak’taki insan hakları ihlallerle ilgileri olduğunu ilk defa ortaya koyuyor.

Gazetenin araştırmasına göre Coffman, Amerikan askeri birimleri hakkında haberlere yer veren Stars and Stripes adlı gazeteye verdiği söyleşide kendisini ”Petraeus’un Irak’taki gözü kulağı” olarak tanımlıyor.

Komandoların bölgeye konuşlandırıldığı dönemde, bir yıl boyunca Steele ve Coffman’la çalışan General Muntadher el Samari, Steele ve Coffman için ”El ele çalıştılar. Gözaltı merkezlerinde 40 ya da 50 defa onları birlikte gördüm. Orada olup biten her şeyi biliyorlardı… işkenceleri… en korkunç işkenceleri” diyor.

ABD’nin Irak’taki sorgu birimleri hakkında ilk defa konuşan Samari, ”her bir gözaltı merkezinin kendine ait soruşturma komitesi olduğunu, her komitede bir istihbarat görevlisi ve 8 sorgucu bulunduğunu” iddia ediyor.  Samari, ”Komite, gözaltındakilere itiraf etmeleri için, elektrik vermek veya baş aşağı sallandırmak, tırnaklarını çekmek ve hassas bölgelerine vurmak gibi türlü işkenceler uyguluyorlardı” diyor.

Haberde, Steele veya Coffman’ın tutuklulara doğrudan işkence uyguladıklarına dair bir kanıt olmadığı, yalnızca ara sıra işkence yapılan merkezlerde bulundukları ve gözaltına alınan binlerce kişiyle ilgili işlemlere dâhil oldukları belirtiliyor.

Samari de Özel Polis Komandolarının denetiminde olduğunu iddia ettiği işkence merkezlerinde gördüklerini anlatıyor:

”Kütüphane kolonlarından birine bağlanan 14 yaşında bir oğlan çocuğunu hatırlıyorum. Bacakları başının üstünden bağlanmıştı. Vücudu, kablo darbeleri nedeniyle masmavi olmuştu.”

‘Her yerde kan gördüm’
O dönemde New York Times için çalışan fotoğrafçı Gilles Peress, Samarra’daki o kütüphanede bulunan komando merkezini ziyaret etmiş. Peress, ”Steele’le söyleşi yapmak için kütüphanedeki odalardan birindeydik. Etrafıma baktığımda her yerde kan gördüm” diyor.

Peress’le beraber çalışan New York Times muhabiri Peter Maass da tanık olduklarını şu sözlerle anlatıyor: ”Suudi bir cihad savaşçısı ile röportaj yaparken Jim Steele de odadaydı. Korkunç çığlıklar geliyordu. Biri ‘Allah, Allah, Allah’ diye bağırıyordu. Ama bu dini bir haykırıştan çok acı ve dehşet çığlıkları gibiydi.”

Guardian gazetesi, Irak’ta yaşananları, 1980lerde ABD danışmanlarının finanse ettiği, Orta Amerika’da faaliyet gösteren milis grupların insan hakları ihlalleriyle paralellik olduğuna dikkat çekiyor.

Steele’in, El Salvador’da kontrgerilla harekatına karşı mücadele eden güvenlik güçlerini eğiten Amerikan birliklerini başında olduğu hatırlatılıyor. Petraeus’un da 1986’da Steele görevdeyken, El Salvador’u ziyaret ettiği belirtiliyor.

Daha önce, işkence olaylarına karıştığı iddialarını reddeden ve açıkça insan hakları ihlallerine karşı çıktığını dile getiren Steele, El Salvador ve Irak’taki rolüne ilişkin Guardian ve BBC Arapça Servisinin sorduğu soruları yanıtsız bırakmış.

Coffman da yorum yapmayı reddetmiş.

Petraeus adına gazeteye konuşan bir yetkili, “Irak’taki görevi boyunca Petraeus, Irak güvenlik güçlerinin gözaltındakilere işkence yaptığına dair iddialardan haberdardı. Her bir olayla ilgili bilgileri doğrudan ABD ordusunun komuta zincirine, ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğine… ve ilgili Irak liderlerine iletiyordu” diyor.

İşkence görüntüleri TV’de
Guardian’ın haberine göre, Özel Polis Komando birliklerinin işkence olaylarına karıştığı haberi, Irak’ta bazı kurbanların ”Adaletin Ellerinde Terörizm” adlı televizyon programına çıkıp anlatmasıyla ülke çapında duyulmaya başlandı.

CIA Eski Başkanı David Petraeus’un da danışmanları aracılığıyla işkencelerden haberdar olduğu iddia ediliyor. Gazete, Özel Polis Birlikleri’nin gözaltı merkezlerinde, ABD ordusunun bütçesiyle alınan kameralarla programda gösterilmek üzere gözaltındakilerin görüntülerinin çekildiğini yazıyor. Görüntüler, Irak halkının tepkisini çekince Petraeus da harekete geçmiş.

Gazeteye konuşan Samari, özel komandoların başındaki isim General Adnan Thabit’ın evindeyken, Petraeus’un ofisinden bir telefon geldiğini ve işkence görenlerin televizyon programında yayınlanan görüntülerine son verilmesini istediğini anlatıyor.

Petraeus’un özel tercümanından gelen mesajdan 20 dakika sonra da, Irak İçişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili arayıp Petraeus’un işkence görüntülerini televizyonda görmek istemediğini söylemiş.

New York’ta yaşayan Othman, Petraeus adına böyle bir telefon konuşması yaptığını doğruluyor. Özel komandoların başındaki isim Thabit ise Amerikalıların bu görüntülerden haberdar olduğunu sanıyormuş:

“Ben ayrılana kadar Amerikalılar yaptığım her şeyden haberdardı. Sorgu sırasında yaşananları ve gözaltındakileri biliyorlardı. Hatta gözaltındakilerle ilgili bazı istihbarat bize onlardan geldi. Yalan söylüyorlar.”

Haberde Steele için şu ifadeler kullanılıyor:

“Steele gizemini koruyor. Irak’tan 2005 Eylül ayında ayrıldı ve enerji alanına girdi… Şimdiye dek medyanın ilgisinden uzaktı. Eğer Wikileaks’e milyonlarca ABD belgesi sızdıran ve şu an 20 yıl hapis cezası ile yargılanan ABD askeri Bradley Manning olmasaydı öyle kalmaya da devam edecekti.”

Petraeus ve Steele, 2005 yılının Eylül ayında Irak’ı terk etmeden hemen önce Cebir Solag İçişleri Bakanlığına getirildi. Bedir Tugaylarına yakınlığıyla bilinen Solag döneminde, işkence ve zulüm iddiaları da artmıştı. Bu birimlerin, ölüm mangalarıyla da ilgili olduğuna inanılıyordu.

Guardian, işgal sonrası ABD ile çalışan üst düzey Iraklı yetkililerin, Petraeus’u Solag’ın İçişleri Bakanlığı’na getirilmesinin olumsuz sonuçları olabileceği yönünde uyardığını ama çağrılarının dikkate alınmadığını yazıyor.

Gazete, ”Milis güçlere maddi kaynak sağlamak ve silahlandırmak, Sünni toplumlarında terör estiren ölümcül mezhepsel bir silahlı grubu ortaya çıkardı ve on binlerce kişinin ölümüne neden olan bir iç savaşın filizlenmesine yardım etti” yorumunu yapıyor.

https://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/03/130307_guardian_iraq

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *