MİLLİ SAVUNMA BAKANI’NA AÇIK MEKTUP ve BİR YORUM

Sayın E.Albay-Prof. dr. Süleyman Çelik bey merhaba.
Göndermiş olduğunuz açık mektuptaki haklı düşüncelerinizi yansıtan değerli bilgilerinizi için teşekkür ederim.
Disiplinsizlik (laçkalık) sadece Anıt Kabir’de değil, tüm Bürokraside hakim. Geçtiğimiz yılın sonunda (29.12.2023) Suudi Arabistan’da oynanması planlanan Fenerbahçe-Galatasaray maçı; Büyük Önder bilge insan Mustafa Kemal Atatürk’ün posterleri ve futbolcuların üzerlerine giyeceği kıyafetlerde yer alan Atatürk’ün posterlerine Suudi’lerin yasak koyması üzerine her iki takımın yöneticileri onurlu bir davranışla maçı oynamayacaklarını beyan ettiler. Tebrik ve teşekkür ederim.
Aradan dokuz ay geçtikten sonra Eylül 2024’te Ankara’da Suudi milli bayramı kutlamasını organize eden Büyükelçinin resepsiyonuna MSB Bakanı, Genel Kurmay başkanı, Kara-Deniz-Hava Kuvvetleri Komutanları iştirak etti. Hafızam yanılmıyor ise Sözcü Gazetesi bu resepsiyonun haberini aynı iki fotoğrafı kullanmıştı.
İkinci fotoğrafta bizim katılımcıların adlarını fotoğrafta ayrıca bir pano ile yazmışlardı. Aslında tarihi bir fotoğraf ve ekte sunuyorum (esas duruşta duran komutanlarımızın vaziyeti diğer fotoğraflarda görülüyor).
Haberi yazan Deniz Ayhan hanımefendiye teşekkür ederim.
https://www.sozcu.com.tr/diyanet-isleri-baskani-nin-cumhuriyet-alersisi-p87016
Türkiye Cumhuriyeti devletinin uluslararası ilişkilerden sorumlu olan bakanlığı T.C. Dışişleri Bakanlığı ve hiçbir diplomat haberde zikredilmemiş. MSB’lığının bu tavrı ayrıca soruşturulmaya tabi tutulması gerekir. Dokuz ay evvel Suudilerin Atatürk’e karşı takındığı tavır, MSB’nı ve TSK’lerinin tam kadro katılmasıyla; Suudilerin Fenerbahçe ve Galatasaray takımlarının Atatürk posterleriyle sahaya çıkmasının yasaklanması yönündeki tavrı maalesef MSB ve TSK tarafından onaylandı.
Teğmenlerin cezalandırılması, Cumhurbaşkanının cezalandırma arzusundan kaynaklanıyor. TSK’nin tüm ihtiyaçları ve maaşları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından karşılanıyor. Cumhurbaşkanı bu ihtiyaç ve maaşları cebinden karşılamıyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti Anayasası olan bir devlet. Anayasa maddelerine göre Cumhurbaşkanı tarafsız olacağına dair TBMM’de şerefi ve namusu üzerine yemin ediyor fakat tersini uyguluyor.
Diğer bir husus ise yine Anayasa’da yer alan hükme göre bir kişi EN FAZLA iki defa Cumhurbaşkanı olabilir.
3. defa Cumhurbaşkanlığının hukuki alt yapısı yok… EN FAZLA Türkçe kelimedir ve seçilmenin üst sınırını belirlemiş. Bu ifadeyi, Anayasamızın diğer başka hükümleri marifetiyle farklı yorumlamaya cevaz vermiyor…
Eğer Türkiye Cumhuriyeti devletinin kamu yönetimi kişiselleştirilir ise ve TSK’leri buna göre hareket ederse ve bu şahıs tekrar seçilememesi halinde TSK’lerinin şahsı tekrar görevlendirmeyi İHTİLAL yoluyla gerçekleştirmesi bir ihtimal olarak düşünülmesi gerekir!!!
Ayrıca yirmi sene evveline baktığımızda İstanbul’da psikiyatri dalında uzman bir Prof. Dr. meslektaşınız, şahsın noyroloji hastası olduğu üzerine birçok kez beyanda bulundu.
Tüm bu olaylar ve gelişmeler dikkatlice etüt edilir ise Türkiye Cumhuriyeti devleti “binmiş alamete, gidiyor kıyamete”. Şüphesiz yurtdışında yaşıyor olsak dahi ülkemizdeki her olumsuzluk bizleri derinden etkiliyor ve üzüyor. Genç Teğmenlerin soruşturma kararı TSK’lerinin en büyük imtihanı olacak.
Bilvesile sağlıklı uzun ömür ve çalışmalarınızda kolaylık dileklerimle birlikte, kalın sağlıcakla.
Rehan Gündoğmuş

MİLLİ SAVUNMA BAKANI’NA AÇIK MEKTUP


Sayın Bakan,
Kara Harp Okulu’ndan bu yıl mezun olan bir grup teğmenin, mezuniyetlerini özel olarak kutlamak için, resmi törenin ardından bir araya gelip kılıç çatarak, 2016’da neden kaldırıldığı belli olmayan klasik subaylık andını içip, ardından da “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demiş olmaları bazılarını rahatsız etmiş!..
Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını veya ülkenin bölünmez bütünlüğünü ya da Türk ulusunun namus ve şerefini korumaya ant içmek” kimleri rahatsız etmiş!?.
Sayın Bakan, emekli bir asker olarak siz bu andı, Harbiye’den mezun olduğunuzda resmi törende içmiş olmalısınız…
Askerler emekli olduktan sonra da içtikleri anda ve ettikleri yemine bağlı kalırlar. Politikacılar gibi, “Meclis kürsüsünden edilen yemin kürsüde kalır” diyerek, vatana ihanete kadar gidebilecek, yeminlerine aykırı uygulamalar ve girişimlerde bulunmazlar…
Bu durumda siz bu anttan rahatsız olmuş olamazsınız. Zaten, daha iki hafta önce, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda, huzurunuzda yapılan bir törende bu ant içilmiş ve siz de o subayları kutlamışsınız!..

Yaptığınız açıklamada olaya disiplin açısından yaklaştınız ve “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde disiplin anlayışının her zaman en önemli husus olduğunu” bildirdiniz.
Disiplin elbette askerliğin temelidir ama resmi tören sona erip törene katılanlar ayrıldıktan sonra, teğmen olmanın heyecanını yaşayan, yıldızlarını yeni takmış gençlerin bir araya gelip mezuniyetlerini özel olarak kutlamak istemelerinin disiplinsizlikle ne ilgisi olabilir? Lütfen empati yapın ve insanın kendisini teğmen değil, imparator hissettiği o günleri anımsayın!..
Oysa son yıllarda, askerliğin temeli olan disiplinsizliğe aykırı bazı uygulamaların sürekli yapıldığını görüyoruz. Örneğin, Genelkurmay Başkanlığına bağlı Anıtkabir Komutanlığı tarafından yönetilen,  Anıtkabir’de yapılan törenlerde son yıllarda sürekli bir disiplinsizlik yaşanmaktadır.
60 yılı aşkın Anıtkabir’de yapılan birçok törene katılmış, 80 yaşında bir yurttaş olarak çok iyi biliyorum ki resmi tören sona erip protokole dahil zevat Anıtkabir’den ayrılana kadar tören alanına siviller alınmaz. Sadece askerler alınır. Onlar da kuvvetlerine göre sıraya girip protokolü bekler.  Protokolün ardından, tek erle kol halinde yürüyerek merdivenleri çıkıp Şeref Holü’ne girer ve Ebedi Başkomutanlarını selamlayarak ayrılırlar.
Tören alanına bundan sonra sivil yurttaşlar alınır. Öyle ki yurdun dört bir yanından, Ata’sının kabrini ziyaret etmek üzere, 9 Kasım gecesi otobüslerle yola çıkıp sabahın köründe Anıtkabir’in girişine dayanan yurttaşlar içeri alınmaz, saatlerce kapıda bekletilirler. Ben de bu şekilde birçok kez geldiğim için bunu iyi bilirim. Fakat son yıllarda, tören alanının Misak-ı Millî Kulesi tarafında, askerlerin yanına bazı seçilmiş sivillerin de alındığı ve bu kişilerin, Şeref Holü’nden çıkıp merdivenleri inerken, Tayyip Erdoğan lehine gösteri yapmak üzere görevlendirildiği görülmektedir. Bunlar görevlerini yaptıktan sonra, Mozole’yi ziyaret etmeksizin Anıtkabir’den ayrılıp gitmekteler!..
Anıtkabir yönetmeliğinin 35’nci maddesine göre, “Anıtkabir’de, ancak Atatürk’e saygı için çelenk konabilir, tören düzenlenebilir. Başka amaçlarla; tören, yürüyüş ve gösteri düzenlenemez, çelenk konamaz. Anıtkabir’in manevi varlığına yakışmayan her türlü tavır, hareket, söz, yazı ve davranışlara izin verilmez.”
Sayın Bakan, sürekli yaşanan bu disiplinsizliğe engel olmadığı için Anıtkabir Komutanlığı suç işlemektedir. Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız yıllarda, makamınıza bağlı olan Anıtkabir Komutanlığı hakkında, bu konuda hiç disiplin soruşturması açtınız mı? Bakan olduktan sonra Anıtkabir Komutanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı hakkında disiplin soruşturması açtınız mı?
Sayın Bakan, öyle görülüyor ki hem E. Genelkurmay Başkanı hem de Bakan olarak siz de bu disiplin suçunun ortağısınız!..
Diğer bir örnek, 15 Temmuz’dan sonra icat edilen sivil generaller tarafından yapılan disiplinsizlikleridir…
Mevzuata göre “askerler, izinsiz olarak medya ya da başka araçlarla kamuya açıklama yapamaz, izinli dahi olsa hiçbir zaman siyasal beyanatta bulunamazlar.” Hatta emekli askerlerin de aynı yasak kapsamına alınması için bir yasa hazırlığından söz ediliyor!..
Askeri sivil memurların da tabi olduğu bu mevzuata sivil generaller tabi değiller mi?
Eğer tabi iseler, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü olan ve kendisine Korgeneral karşılığı rütbe verilmiş olan zat, bir tv kanalında Murat Bardakçı ile sık sık nasıl, “enseye tokat” derecesinde laubali, siyasal muhabbetler yapabiliyor?..
Bu adam, harp okulları ve akademileri komutanlarının da üzerinde bir konuma sahip. Yani, “Türk Ordusununun gelecekteki komutanlarının rol modeli” konumunda olan bu zat, Emevi valisi Kuteybe’nin, Türk erkeklerini topluca katledip, kadın ve kızları köle/ cariye olarak satmasının anlatıldığı bir programda, “Kuteybe büyük katliamlar yapmıştır. Ama iyi ki yapmış, o sayede Müslüman olduk” gibi bir laf etmiştir. Türk tarihinin kara sayfaları olduğu için tarih kitaplarımızda anılmayan bu iğrenç olaylar için, hiçbir Türk subayı, “iyi ki yapılmış” demez! ..
Sayın Bakan, Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü size bağlı değil mi? Size bağlı ise bu adam hakkında neden disiplin soruşturması açmıyorsunuz?

Teğmenlerin içtikleri anttan değil de “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demelerinden rahatsız olanlar varsa, onlar da şu tarihsel gerçeği öğrensinler:
Bilindiği gibi, Ulusal Kurtuluş Savaşımızda, Ulusal Kuvvetlere karşı savaşan Yunan askerleri ile isyancıların yanında Osmanlı askerleri de vardı. Bunların başında İngiltere’nin isteği ve desteği ile Halife Sultan tarafından kurulmuş Kuvayı İnzibatiye ile Ahmet Anzavur Ordusu’nun askerleri gelir. Bunları ayırt etmek için o yıllarda yerli ve yabancı basın tarafından Ulusal Kuvvetler (Kuvayı Milliye) askerlerine, “Mustafa Kemal’in Askerleri” denilmiş ve bundan sonra Türk Askerinin adı Mustafa Kemal’in Askeri olmuştur.
Türk’ün Anadolu’da yok olmasını önleyen Mustafa Kemal Paşa da Türk Ordularının “Ebedi Başkomutanı” olmuştur.
Tanrı korusun! Bir kez daha Türk’ün Anadolu’da yok olması tehlikesi doğar ve gene bir kahraman çıkıp bunu önlerse, işte o zaman bu kahraman Türk Askerinin yeni “Ebedi Başkomutanı” olur.
O zamana kadar Türk Askeri, Mustafa Kemal’in askeri; Mustafa Kemal de Türk Ordularını Ebedi Başkomutanıdır.
Kendisini Mustafa Kemal’in Askeri kabul etmeyenler ya Yunan ya da Anzavur’un askeri olabilirler. Bunu da kendileri bilir!…
Saygılarımla…
Prof. Dr. Süleyman Çelik – Emekli Albay
This entry was posted in SÜLEYMAN ÇELİK, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *