KÜLTÜR SANAT * İnsansı robot sanatçısı, Alan Turing portresinin 1 milyon avroluk açık artırmayla satışıyla tarihe geçti

BELLEK DÜRTÜCÜ

Üzücüdür ki, toplumumuz Arap kültürü dayatması ile peygamberin zamanına 1400 yıl öncesine götürülmek istenirken batı medeniyeti akıl, bilim ve sanatta sınır tanımıyor. Uzaya gönderilen bir roket görevini tamamladıktan sonra tıpkı bir uçak gibi geri gelip kendisini fırlatan sistemin birkaç metre çapındaki yuvasına geri dönüp konarak atıldığı yuvasına yerleşiyor. Bu hesabı ancak matematik, fizik, kimya öğretisi alan toplumlar yapabilir, din eğitimi alanlar değil!!! İlahiyatçıların bilgisi ancak dini alanlarda değerlenir, bilimin ışığını saçması gereken okullarda değil. Türkiye’nin imam hatiplere değil çağdaş bilim öğretilen okullara ve bilim, sanat, kültür öğreten öğretmenlere gereksinimi var.

Müslümanlığın yaşanmadığı ülkelerde  ilk/ orta okulda, lisede HANGİ  papaz, haham ÖĞRETMEN olarak eğitim almış olan EĞİTMENİN yerine derse girerek fizikten, matematikten, kimyadan, sanat ve kültür derslerinden çalınan saatlerle doldurulan DİNİ BİLGİLERİ, incil’i, Tevrat’ı, duaları, ibadeti, kiliseyi, vaftizi, kutsal yerleri tavaf etmeyi, mezarlıkta ne yapılacağını öğreten  DERSLERİ veriyor? 

Bir diğer önemli konu da; Dünyada Türk’lerden başka bir millet yoktur ki; anlamadığı bir dilde ibadet etsin, anlamını bilmediği duaları arapçanın zorluğu nedeniyle büyük yanlışlar yaparak okusun. Arapça yazıları dua, arapça konuşmaları kutsal sansın… 

Türkiye bilimde nasıl ilerleyecek? Dualar okuyarak mı?

Konuyu örnekleyelim; Sultan Abdülhamid döneminde Haliç’e kapatılmış olan donanma gemileri direk başından omurgasına kadar çürümüş, bordası, güverte saçları delinmiş, zabitler kamaralarında bile şemsiye açar duruma gelmişti. Hatta bazı gemilerde tavuk ve küçükbaş hayvan beslendiği de görüldü. Donanmanın ıskartaya çıkartılması sonucu gemilerde görevli mürettebatın da maaşları senelerce ödenemedi. Bu nedenle gemilerin görevlileri Kasımpaşa’da, Beyoğlu’nda ve çevresindeki bitirimhanelerde, sağda solda uygunsuz işlerde çalışmaya başladı . Gemilerdeki sarı, pirinç, bakır v.b malzemeleri sökerek sattılar. Stimli gemilerin yabancı donanmalarda göreve başlaması ile donanmamızın mürettebatının eğitimi de sorgulandı. Bunun için İngiltere’den getirilen denizci bir albay gemileri dolaşıp görüştüğü zabitlerin  denizcilik bilgisini inceledi ve sultana denizcilerimizin gereğince denizcilik bilgisine, riyaziyeye (matematik)  sahip olmadığını, eğitime ihtiyaçları olduğunu rapor etti.

Sultan albaya; “medreselerde alim hocaların olduğunu ve onların bu görevi yapabileceğini” söyleyince albay bu hocalarla sultanın huzurunda görüşmek istedi. Medreselerin en bilgili, en alim hocaları saraya çağırıldı. Albay hocalara şu soruyu sordu;  “Bir üçgenin iç açılarının toplamı nedir?”

Alim denilen hocaların tümü sessiz kaldı… Uzun bir sessizlikten sonra en alim hoca şu yanıtı verdi; “ÜÇGENİNE GÖRE DEĞİŞİR” … Günümüzün de durumu budur…

Osmanlı’nın ıskalayarak kaçırdığı sanayi devrimleri sürecini AKP döneminde de tekrar yaşıyoruz. TUBİTAK’ın Darwin’in EVRİM TEORİSİNİ, YARATILIŞA VE DİNE bağladığı bu süreç içinde çağdaş medeniyet YAPAY ZEKA ile bilimin sınırlarını zorluyor. Yapay zeka robotu Aİ-DA tarafından yapılan soyut bir portre 1 milyon euro’ya satılıyor.

Eğitim bakanın tarikat ve cemaatlerle yapmış olduğu anlaşmalar sonucu okullarda derslere öğretmenlik formasyonu olmayan, pedogoji bilmeyen, akılcı bilimden uzak, 1400 yıl öncenin kuralcı din öğretilerini bile tam olarak bilmeyen imamlar, hocalar derslere giriyor. Planlı bilinçli emperyal bir proje ile geleceğin Türkiyesi akıl, bilim, çağdaşlık ve sanattan kopartılıyor. Bilim derslerinin saatleri azaltılarak bu saatler DİN ÖĞRETİMİNE kaydırılıyor.

Bu sistemi kurgulayanlar ve de eğitim bakanı Türkiye’yi karanlık ve cehalete taşıyacak olan emperyalist bir projenin uygulayıcısıdır. Hedefleri BİREY yerine KUL yetiştirmektir. Bu sürecin sonucu ise çağdaşlıktan arap cahiliyesine geçiş ve çağdaş ülkelerin sömürgesi ve işçisi olmaktır. 

Cambaza bakarak uyuyanlar, pembe yalanlara inananlar, aya dört şeritli yolun yapılmasını bekleyenler, Reisin gerçekten ekonomist olduğuna sananların da uyanma zamanıdır. Az kaldı ayağınızdaki yırtık ayakkabının, poponuzdaki yırtık donun da gitmesine.

Naci Kaptan

İnsansı robot sanatçısı, Alan Turing portresinin
1 milyon avroluk açık artırmayla satışıyla tarihe geçti

euronews – Theo Farrant – 08/11/2024

Satış, bir insansı robotun sanat eserinin ilk kez açık artırmada satılması anlamına geliyor ve “küresel sanat pazarında yeni bir sınır” olarak tanımlanıyor.
Modern bilgisayar biliminin babası Alan Turing’in yapay zekalı bir robot tarafından yapılan tablosu, açık artırmada 1.084.800 dolara (1 milyon avro) satılarak tarihe geçti.
Sotheby’s, AI God adlı dijital sanat eserinin 27 teklif aldığını ve satışının beklentileri fazlasıyla aştığını bildirdi. Başlangıçta 120.000 $ (113.000 €) ile 180.000 $ (169.000 €) arasında bir fiyata satılması bekleniyordu.
Dünyanın ilk gerçekçi insansı robot sanatçısı Ai-Da tarafından yaratılan eser , açık artırmada satılan ilk insansı robot eseri olması nedeniyle tarihi bir dönüm noktası teşkil ediyor.
Müzayede evi, satışın “küresel sanat piyasasında yeni bir çığır açtığını, bir insansı robot tarafından yapılan bir sanat eseri için müzayede ölçütünü belirlediğini” söylüyor.

Ai-Da, Cenevre’deki Birleşmiş Milletler’de “AI God Polyptych” adlı eserini sunuyor. Kredi: AI-Da Robot Sanatçısı/Aidan Meller
Müzayede gerçekleşmeden önce, Euronews Culture, Ai-Da ve yaratıcısı Aidan Meller ile çevrimiçi bir görüntülü görüşmede konuştu: “Alan Turing son derece yetenekli bir matematikçi ve orijinal bir düşünürdü. Ve Cenevre’deki Birleşmiş Milletler’de sergilenen bu sanat eserinin onun katkılarına odaklanmasını sağladığı için mutluyum” dedi insansı robot.
2019’da yaratılan ve gözlerindeki yüksek teknoloji kameralar, karmaşık yapay zeka algoritmaları ve özel olarak tasarlanmış bir robotik kol sayesinde çizim ve boyama yapabilen Ai-Da. Eserleri, Venedik Bienali , Oxford’un Ashmolean Müzesi gibi prestijli mekanlarda sergilenerek ve hatta 2021’de Londra Tasarım Müzesi’nde bir solo sergiye ev sahipliği yaparak dünya çapında ilgi gördü.
Ai-Da, insan katılımı olmadan sanat eseri yaratamaz. Her sanat eseri, yapay zeka dil modelini kullanarak yaptığı ilk sohbetle başlar; örneğin, bir portre için Alan Turing’i önerdi. Turing’in bir fotoğrafı gösterildikten sonra, A3 tuvaller üzerine bir dizi ön taslak ve resim üretti. Daha sonra bu taslaklar birleştirilerek nihai bir sanat eseri oluşturuldu.
Ai-Da’nın yaratıcısı Aidan Meller, portrenin isminin ardındaki anlamı şöyle açıkladı: “Bu portre kışkırtıcı bir şekilde ‘Yapay Zeka Tanrısı’ olarak adlandırılmıştır. İsim, şu anda gerçekleşen büyük bir değişimi yansıtmaktadır: kararlar, insanların tam yetkiye sahip olduğu insan kontrolünden, giderek daha fazla bizim adımıza seçim yapan algoritmalara doğru kaymaktadır. Karar verme gücünde bir transfer söz konusudur ve yapay zekanın muazzam potansiyeliyle, büyük nüfusları etkileyebilecek tanrısal yeteneklere yaklaşıyor olabiliriz.”
Şunları ekledi: “Umuyoruz ki bu tablo, yapay zekayı yeni yollarla kullanmaya devam ederken derin etik soruları gündeme getirecek. Bu teknolojiyi etik ve sorumlu bir şekilde nasıl kullanırız? Ve gücü göz önüne alındığında, gezegene ve insanlığa fayda sağlamasını nasıl sağlayabiliriz?”
This entry was posted in KÜLTÜR - EĞİTİM - ÇAĞDAŞLIK, SANAT - RESİM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *