SİYASİ TARİH * Cumhuriyet çok çekti çok… * Hiç kimse, eğitimde tarikatlara bu kadar yer açılacağını hayal etmemişti… Ve fakat hiç kimse, “Mustafa Kemalin askeriyiz” diyen subayların linç edileceğini aklına getirmemişti…

Cumhuriyet çok çekti çok…

SÖZCÜ – Naim Babüroğlu – 28 Kasım 2024

7 Ocak 1946… Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından Demokrat Parti (DP) kurulur. Celal Bayar, parti başkanı olur.
21 Temmuz 1946 seçimleri… CHP 395, DP 64, bağımsızlar altı milletvekili çıkarırlar.
14 Mayıs 1950 seçimleri… DP 408, CHP 69 milletvekili ile Meclis’e girer. Çoğunluk, artık DP’dedir.
22 Mayıs 1950… CHP, hiçbir gerginlik çıkarmadan siyasi iktidarı DP’ye devreder. Büyük bir diplomatik ve siyasi olgunluk örneğidir.
22 Mayıs 1950… Celal Bayar 3’üncü Cumhurbaşkanı olarak seçilir. Adnan Menderes başbakan olur.

Menderes’in ilk işi çok önemlidir?..
Ordunun üst kademelerinde, büyük değişiklikler yapar. Meşhur, “6 Haziran 1950  tasfiyesi”… Üst rütbeli komutanlar, toplu olarak emekli edilir. Komutanların çoğu, İstiklal Savaşı gazisiydi. Atatürk’e bağlıydı.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, “Bu kesin bir operasyon planıdır. Karşı çıkanlar olsa da bu plan başarılı kılınmalıdır” der.
Adnan Menderes ise el yükseltir… “Bu bir ‘İkinci Nizam-ı Cedit’ planıdır. Gerçekleştirmek iktidarımızın şerefi olacaktır” açıklamasını yapar. Ve o şerefe nail olur…

6 Haziran 1950… Türkçe ezan uygulamasına son verilir. Köy okulları eğitim programına din dersi eklenir. Atatürk’ün başlattığı Dil Devrimi’ne karşı, açıkça bir politika yürütülür.
25 Haziran 1950… Kore’ye, Meclis kararı olmadan savaşa asker gönderilir. Anayasa açıkça ihlal edilir.
18 Şubat 1952… Türkiye, NATO üyesi olur. DP’den Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu, “Kore’de bir avuç kan verdik ama böylece büyük devletler arasına katıldık” açıklamasını yapar.

Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu Lizbon’dadır. Türkiye’nin katıldığı ilk NATO toplantısındadır. Konuşmasında şöyle der: “Karşınızda, büyük bir istekle ve kayıtsız şartsız iş birliği zihniyetiyle, hareket etmeyi ilke edinen bir Türkiye bulacaksınız.”
Türk Dışişleri Bakanı, “NATO’nun isteklerini, kayıtsız şartsız yerine getirecek bir Türkiye’nin olduğunu” söylüyordu. Ama Menderes, el yükseltir ve daha iddialı bir ifade kullanır:
Türk- Amerikan ilişkilerine “ölümsüz dostluk” der.
ABD Dışişleri Bakanı John Fuster Dulles’in yanıtı kırıcıdır. Amerikalı’dan çok Amerikalı olan Menderes’le alay eder gibi… Fakat, Dulles’in cevabı oldukça gerçekçidir:
Amerika’nın dostu yok, çıkarı vardır.”

Menderes, Cezayir’de yaptığı katliam nedeniyle Fransa’yı hiç eleştirmez. Fransa, cömerttir… Ödülle karşılık verir. Menderes’e, 1953’te Fransa’da “Légion d’Honneur Nişanı” takılır. “Grand Cordon rütbesi” verilir.
Mısır lideri Nasır, Süveyş Kanalı’nı millileştirir. Menderes hükümeti, Nasır’ın karşısında durur, İngiltere’nin yanında yer alır.

1958… Türkiye, dış borçlarını ödeyemez.
Yüzde 320 oranında, bir devalüasyon yapılır.
1 dolar 2.80 TL’den 9 TL’ye çıkarılır.
DP dönemi geri gidişte sınır tanımaz.
1923’ten sonra, ilk kez okuma-yazma oranında düşme olur.
1955- 1960 döneminde, okuma-yazma oranı yüzde 40.9’dan yüzde 39.5’e düşer.
Din eğitimi veren okullardaki öğrenci sayısı yüzde 93 artar.

Sıra, Halkevleri ve Halkodaları’nda… Halkın kültürel düzeyini yükseltmek için, Atatürk tarafından 1932’de kurulmuşlardı. Halkın aydınlanmasında önemli yer tutan, Halkevleri ve Halkodaları kapatılır.
4 Mayıs 1951… Menderes bu kurumları, “faşist bir anlayışın ürünü” olarak tanımlar. Oysa aynı Menderes, Halkevleri’nin kurucularından biriydi. 15 yıl, bu Halkevleri’nin müfettişliğini de yapmıştı. Hatta, 1930’da Halkevleri’nin açılış törenlerinde yaptığı konuşmada övgüler yağdırır. Çünkü, Atatürk o zaman hayattadır.

Menderes bununla da kalmaz… İstiklal Savaşı’nın, “Mustafa Kemal’in ihtirasları” yüzünden uzadığını söyleyecek kadar ileri gider:
27 Ocak 1954… Cumhuriyet’in aydınlık meşalesi, Köy Enstitüleri kapatılır.
Atatürk’ün özlem duyduğu o aydınlık meşale de tam yanmadan söndürülür.

Cumhuriyet çok çekti çok…
Ve yıl 2024…
Ve hiç kimse, eğitimde tarikatlara bu kadar yer açılacağını hayal etmemişti… Ve fakat hiç kimse, “Mustafa Kemalin askeriyiz” diyen subayların linç edileceğini aklına getirmemişti…
Ve hiç kimse… Atatürk’ün laik Cumhuriyeti’ne ve ordusuna “Balyoz”la bu kadar şiddetle vurulacağını düşünmemişti…
Ve hiç kimse… Sığınmacı ve kaçak göçmen akınıyla, Türkiye’nin demografik yapısının değişeceği tehlikesini hesaplamamıştı…

“Yetmez ama evet”çiler, ne düşünür acaba?..
Ne var ne yok oralarda?..
Çiçekler açmış mıdır kahve fincanınızda?..
“Atatürkçü olanlar linç edilsin” duanız gerçekleşti mi?..
“Vatandaş kul olsun, laik Cumhuriyet yok olsun” duanız ne alemde?..
Erdiniz mi muradınıza?..
Ve ne düşünür acaba… Emanete ihanet edenler…
Suriye ve Afganistan’dan sonra…
Batı’ya en fazla iltica başvurularının yapıldığı Türkiye’de…
This entry was posted in SİYASİ PARTİLER, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *