Atatürk olsa ne yapardı?..


Atatürk olsa ne yapardı?..

SÖZCÜ – Naim Babüroğlu – 14 Kasım 2024

İsmet İnönü, 1938’den 1950 yılına kadar Cumhurbaşkanı’dır.
Türk İstiklal Savaşı’nın Batı Cephesi Komutanı’dır.

Üç Mustafa’dan biridir: Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı Mustafa İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Mustafa Fevzi (Çakmak) Paşa. 1921’de 37 yaşındadır.
1950’de iktidardan ayrılır. İktidarını Demokrat Parti’ye sorunsuz devreder. Hiç itiraz etmeden…Strateji ustasıdır… Ama aklına anayasa değişikliği gibi yöntemler gelmez mesela…
1950 seçim sandık sonuçları açıklanır.
Eşi Mevhibe İnönü’ye; “Ne kadar zamanda taşınırız?” diye sorar.
“Hemen, çabuk taşınmaya başlarız” cevabını alır.
“Otobüse bineceksin değil mi?”
“Tabii Paşam.”
“İğnemi de sen yapacaksın.”
“Yaparım Paşam…”
Bir hafta kadar sonra, Çankaya’dan Pembe Köşk’e taşınırlar. Taşınırken, “En büyük yenilgim, en büyük zaferimdir” diyecekti. Bu konuşma, Cumhuriyet’i kuranların israfa yer vermeyen, mütevazı ve sade yaşantılarının bir özetidir… Vatanın sınırlarının cetvelle değil, şehitlerin kanıyla çizildiğini bilenlerin onurlu duruşudur bu…
İnönü, İkinci Dünya Savaşı döneminde, dış politikada inatla denge siyaseti izler. Türkiye’yi, savaş felaketinin dışında tutmayı başarır. Muhteşem bir diplomatik başarıdır.
Atatürk de ülkesini savaş macerasına sokmazdı. Savaş rüzgarının estiğini gören Atatürk, iki ittifakın kurulmasına öncülük etti. 1934’te Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan arasında Balkan Antantı. 1937’de Türkiye, İran, Irak ve Afganistan’ın imzaladıkları Sadabat Paktı.
Bu iki paktla, Türkiye barış gölü haline getirilir. Dış politikada “gerçekçilik”, “tam bağımsızlık” ve “ulusal çıkarlar” doğrultusunda adım atmak budur. Stratejik öngörü budur. İngiliz başbakanlarından Churchill, iktidardan ayrılan İnönü’ye, 31 Mayıs 1950’de bir mektup gönderir:
“Tarih, general olarak kazandığınız zaferlerden başka, Türkiye Cumhuriyeti’ni İkinci Dünya Savaşı’nın çok önemli tehlikeleri içinden nasıl sıyırıp geçirdiğinizi kaydedecektir…” Tarih nankör değildir, elbette… Bu konuda, İsmet Paşa’ya hakkını teslim eder.
1950’den 53 yıl sonra… 4 Temmuz 2003’te… Kuzey Irak’ta Süleymaniye’de ABD askerleri, 11 Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin başına çuval geçirdi. NOTA bile verilmedi. Atatürk olsa, ABD’yi yaptığına bin pişman ederdi.
22 Şubat 2015… Türkiye-Suriye sınırının 37 kilometre güneyinde Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi vardır. Vatan toprağıdır. Türbe, sınırın yaklaşık 200 metre yakınına taşındı. Bu bir geri çekilmeydi. Atatürk olsa, vatan toprağını terk ettirmezdi.
2011… Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) gereği ABD, Suriye ve Libya’yı parçaladı. Türkiye, ABD’yle birlikte hareket etti. Atatürk olsa, ABD’yle işbirliği yapmaz ve İsrail’in önünü açmazdı… Ulusal çıkarlara ve ulusal güvenliğe aykırı, tek bir adım atmazdı.
27 Şubat 2020… Rusya, Suriye’de 35 askerimizi şehit etti. Bu düşmanca tutum için, NOTA verilmedi. Rusya özür bile dilemedi. Hiçbir sorun yokmuş gibi, Cumhurbaşkanı’nın yer aldığı Türk heyeti, Moskova’da Putin’i ziyaret etti.
Atatürk olsa, Suriye politikasında stratejik hatalar yapılmazdı. Rusya’ya misliyle karşılık verilirdi. Moskova’ya hiçbir Türk heyeti gitmezdi.
20 Eylül 2024… Yunan sahil güvenlik botu, Bodrum’da Türk karasularını ihlal etti. Ardından, 23 Eylül 2024’te Datça’ya kadar geldi. Yunan askeri, 102 yıl sonra Türk toprağına ayak bastı. Devletin egemenliğini ihlal edildi. Türkiye NOTA vermedi. Ankara’nın Yunan Büyükelçisi ülkesine gönderilmedi.
Atatürk olsa, Yunan askeri Datça’ya kadar gelebilir miydi? Devletin güvenliği ve sınırları ihlal edilir miydi?..
Atatürk döneminde, 1934’te çıkarılan İskân Yasası’na göre, “Yabancıların bir belediye sınırları içindeki nüfusu, yerli nüfusun yüzde 10’nunu geçemez.” Bu yasa 2006’da değiştirildi. Atatürk olsa, en büyük BEKA sorununa dönüşen, böyle bir sığınmacı politikası uygulamazdı.
Atatürk, diplomatlara üç tavsiyede bulunurdu:
-Emperyalistlerin peşine takılmayın,
-Arap coğrafyasının iç işlerine karışmayın,
-Rusya’yı tahrik etmeyin.
Son yirmi yılda, tam tersi politika uygulandı… Ve , Türkiye her alanda kötüye giden, prestiji sarsılan bir ülke oldu. Stratejik hatalar zincirinin birkaç halkasıdır yukarıda yer alan…
Atatürk olsa, toplumu ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı politika izlemezdi.
Atatürk olsa, gençler Türkiye’de gelecekleriyle ilgili hayaller kurardı. Başka ülkelere akın etmezlerdi mesela…
Atatürk olsa, akıl ve bilim rehber olurdu. Ekonomi dibe vurmaz, insanlar yoksulluk çekmezlerdi. Kadına şiddet olmazdı.
Adam kayırmacılık, yozlaşma zirveye tırmanmazdı. Liyakat sistemi çökmezdi. Yüzsüzlük yiğitlik, saygısızlık nezaket olmazdı… Küçük insanların büyük gölgeleri hiç olmazdı mesela…
Atatürk olsa, ne yapardı biliyor musunuz?…
Cevabı, Falih Rıfkı Atay versin:
“Ara sıra: ‘Atatürk sağ olsa ne yapardı gibi bir soru duyulur.’
Ben cevap vereyim mi? Topumuza birden lanet okurdu…”

This entry was posted in ATATURK, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *