MİLLİ MERKEZ BASIN AÇIKLAMASI * İLÂNININ 101inci YILINDA TÜRK MİLLETİNİN CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN

MİLLİ MERKEZ BASIN AÇIKLAMASI

İLÂNININ 101inci YILINDA TÜRK MİLLETİNİN
CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN


Yüzbir yıl önce 29 Ekim 1923’de, batılı emperyalistlerin Anadolu’yu istilâ ve Türk Milletini yok etme emellerini sonsuza kadar tarihin çöp sepetine gömmüş olan Türk Milleti, ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “en büyük eserim” dediği TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ bütün dünyaya ilân etmiştir.
Cumhuriyeti’mizin 101. yılını idrak ettiğimiz bugünde en önemli görevlerimizden biri de, uluslararası planda yapayalnız kalmamıza yol açan bugünkü dış politikamızın gözden geçirilmesinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda, ilk yapılacak iş gerçekçilikten, akılcılıktan ve tutarlılıktan uzak yaklaşımların terkedilmesidir.
Milli menfaatlerimizi esas almayan ideolojik, duygusal ve neye hizmet ettiği anlaşılamayan maceracı dış politikanın ülkemizi yalnızlaştırdığına ve güvenilmez bir konuma sürüklediğine esefle şahit olmaktayız. Dünyanın çok kutupluluğa evrildiği bir dönemde Türkiye büyüklüğündeki ve coğrafyasının verdiği avantajlarla bölgeler arası güç yansıtma potansiyeli olan bir devletin, Yunanistan karşısında bile yalnızlaştırılmış olması kabul edilemez.
Küresel jeopolitik dengelerin yeniden şekillenmeye başladığı günümüzde ülkemizi kuzeyden çevreleyen Karadeniz’de, özellikle Rusya-Ukrayna çatışmasını bahane eden ABD liderliğindeki NATO ülkelerinin; Rusya’yı kuşatma gayretleri nedeniyle ve CIA+MOSSAD yapımı HAMAS terör örgütünün, İsrail’e saldırısı ile başlayan ve İsrail yönetiminin Gazze’deki Filistin ahalisine karşı başlattığı yoğun bombalama ile sürdürdüğü soykırıma destek için Doğu Akdeniz’e kuvvet yığması, ülkemiz için de büyük bir tehdit oluşturacak bölgesel ve yaygın bir savaş ihtimali doğurmaktadır.
Bu durum, komşumuz Yunanistan’ı hem Ege’de hem de Kıbrıs’ta sonu silahlı çatışmaya varabilecek bir takım genişlemeci arayışlara yöneltmektedir. NATO içinde müttefik olduğumuz Yunanistan, ABD ve Fransa ile yaptığı ikili askeri işbirliği anlaşmaları, Ege Denizi’ndeki ada ve kayalıklara ve Lozan Antlaşmasını ihlâl ederek gayrı askeri statüdeki adalara asker çıkartması, Türkiye karşıtı hasmâne tavırları ve silahlanma çabalarıyla Ege’deki barışı tehdit eder hale gelmiştir. ABD, AB, Mısır ve İsrail ile anlaşmalar yapan Yunanistan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Deniz Yetki Alanlarındaki hak ve menfaatlerine karşı eylemlerini sıklaştırmaya başlamış bulunmaktadır.
Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki kırmızı çizgisinin, bir kere daha, net olarak belirlenmesi ve sonuna kadar savunulması önem arz etmektedir. Bu kırmızı çizgi ülkemizin ve KKTC halkının 1959-60 (Londra ve Zürih) Antlaşmaları ile elde ettiği hak ve çıkarların sonuna kadar korunması olmalıdır. Bir yandan Kıbrıs sorununda doğru olan iki devletli çözüm seçeneğini benimseyip, öte yandan da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası arenada tanınmasını sağlamaya yönelik halâ sistemli ve tutarlı adımlar atılmaması üzüntü vericidir.
Suriye savaşında baştan yapılan ve sonradan devasa boyutlar kazanan ve ülkemize sığınmasına izin verilen milyonlarca Suriyeli ve Afganlının varlığı gibi tehlikeli hale gelen hatalarda ısrar etmenin Türkiye’nin ulusal çıkarlarıyla alâkalı bir tarafı olmadığı ortadadır. Talibanla bile görüşürken Suriye yönetimini ısrarla dışlamanın Türkiye’ye maliyeti sürdürülemez hale gelmiştir.
Oysa Türkiye mevcut çok kutuplu dünya düzeninde ulusal çıkar odaklı politikalarla, hem içinde bulunduğu Batı dünyasından faydalar temin edip, aynı bloktaki bazı devletlerden gelen hasmâne girişimleri etkisiz hale getirebilmek hem de ekonomik çıkarlarını en üst seviyeye taşımak için yükselen küresel güçlerle dengeli ilişkiler kurabilecek kapasiteye sahip bir ülkedir.
Yüzyıl önce varlığımıza kasteden batılı emperyalistler bugün de Karadeniz’den, Irak ve Suriye’den, Akdeniz ve Ege’den; Türk Devleti’nin varlığını, Türk vatanının bölünmez bütünlüğünü tehdit etmeye kalkmaktadırlar.
İktidarın ABD’nin BOP projesinin hukuki altyapısını oluşturacak sivil anayasa ve ana muhalefet partisince de desteklenen yeni ‘bölücü-kürtçülük’ girişimlerinin yaratacağı toplumsal kargaşa ihtimali ortadadır.
Bu kadar büyük tehdit, Türk Milletinin tamamının iradesinin temsil edildiği
TBMM öncülüğünde, yeniden kesin kuvvetler ayrımına dayanan lâik, demokratik parlamenter rejime dönmekle göğüslenecektir.
Türk Milleti’nin tarihte olduğu gibi bugün de yarın da; devletin bekasına ve Cumhuriyetimizin sonsuzluğuna yapılan saldırılara sessiz kalmadığı ve kalmayacağı, vatanın ve milletin bölünmesine müsaade etmeyeceği, Cumhuriyetimizi ilelebet muhafaza ve müdafaa azim ve kararında olduğu bilinmelidir.
Türk Milletine bir Cumhuriyet armağan eden Gazi Mustafa Kemâl Atatürk başta olmak üzere, İstiklâl Savaşı kahramanlarımızı, şehitlerimizi saygı ve rahmetle, gazilerimizi minnet ve şükranla anarken,
Türk Milletinin CUMHURİYET BAYRAMINI kutluyoruz.
MİLLÎ MERKEZ YÖNETİM / YÜRÜTME KURULU
This entry was posted in ATATURK, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *