TÜRKAN SAYLAN (ÇYYD) VE YOKSUL KIZ ÇOCUKLARININ OKULA GİTMESİNİ ENGELLEYEN CEMAATLER


TÜRKAN SAYLAN (ÇYYD) VE YOKSUL KIZ ÇOCUKLARININ
OKULA GİTMESİNİ ENGELLEYEN CEMAATLER


“Baba(m) Beni Okula Gönder(emedi)”. Benzer süreç aktörleri değişerek devam ediyor. Zira, Fethullahçıların koltuğuna başka cemaatler oturdu. ÇEDES projesiyle okullara tarikat şeyhleri sokuldu. Çağdaşlığın yerine cehaletin örgütlenmesi sağlandı.


“Siz Deniz Feneri için neler söylediniz… Bakalım ‘Baba Beni Okula Gönder’ kampanyasının altından neler çıkacak… O paralar nerelere gidiyor?”
Savcı Fikret Seçen, gözaltındaki şüpheli Tijen Mergen’e söylüyordu bunu. Sözde terör örgütü şüphelisi Mergen, Milliyet gazetesinin icra kurulu üyesi ve “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasının koordinatörüydü.
Türkan Saylan’ı hatırlayın. “Kız çocuklarını okutmak zorundayız, onların okuması Türkiye’de devrim yaratacak” diyordu. Bu devrimin taşlarını döşemek için ÇYDD on binlerce kız öğrencinin elinden tuttu; çocuk yaşta gelin yapılmak istenenlerin kendi ayakları üstünde durabilen kadınlar olmasını sağladı; onlara burs, yurt, kalem verdi.
Madem ilericilik devrimi içindi bu, karşıdevrim de gereğini yapmalıydı. Yıkımı o zamanın makbul tarikatı Fethullahçılar eliyle başlattılar. Bilir misiniz, ÇYDD davasında suç unsuru olarak şu tespit yer aldı: “Türkan Saylan’ın başkanlığını yaptığı ÇYDD, Türkiye’nin her kesiminden özellikle de kız öğrencilere okuma bursları verdi.”
Ya bugünün ÇYDD Genel Başkanı Ayşe Yüksel’i tutukladıkları belgede şunun yazdığını hatırlar mısınız: “Doğu illerinde üniversiteyi kazanan çocuklara burs verilmesine yardımcı olduğu ve teşvik ettiği telefon konuşmalarından anlaşıldı.”

CEHALET YERİNE SEN ÖRGÜTLEN
Düşünün…
Milliyet gazetesi 2005’te ÇYDD ile birlikte bir kampanya başlattı: Baba Beni Okula Gönder. Adından da anlaşılacağı üzere, kampanyanın amacı gelecekleri elinden alınan kız çocuklarını kazanmak içindi. Kampanya sayesinde 33 yurt ve 12 okul yapıldı, binlerce kız çocuğuna burs sağlandı. Öyle ki tüm yurtta yeni bir bilinç yeşeriyordu. Haliyle, bu atmosfer Fethullahçıların eğitimde örgütlenmesinin önünde engeldi. Diğer yandan, Deniz Feneri davasında Milliyet’in haberciliği de iktidarın büyük öfkesini çekmişti.
Böyle olunca ÇYDD’yi kriminalleştirecek ve kampanyayı sönümlendirecek operasyon yapıldı. Ah nasıl unutulur, Türkan Saylan’dan ve ÇYDD’den hoşnutsuzluğu sır olmayan dönemin AKP’li milli eğitim bakanı, bugünün pek “demokratı” Hüseyin Çelik’ti.
Sonrası malum…
ÇYDD’nin burs bilgilerinin yer aldığı bilgisayarlara uzun yıllar el kondu. Milliyet derneğin isminden korktu, kampanya sona erdi; nihayetinde gazete de satıldı ve etkisizleştirildi.
O günkü kumpaslar ise görünürde bitti. Kumpasçı polislerin sanık olduğu dava devam ediyor, yargı mensupları ise halen yargılanmadı. Lakin benzer süreç aktörleri değişerek devam ediyor.
Zira, Fethullahçıların koltuğuna başka cemaatler oturdu. ÇEDES projesiyle okullara tarikat şeyhleri sokuldu. Çağdaşlığın yerine cehaletin örgütlenmesi sağlandı.

CUMHURİYET – Barış Pehlivan’ın 11.09.2024 “Hani kalbin kuruyacaktı?” yazısından kısaltılmış alıntılar
This entry was posted in CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, EĞİTİM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *