Demografik işgal * Türkiye ekonomik açıdan büyük bir ekonomik krizin ortasındadır ve milyonlarca göçmeni, sığınmacıyı, mülteciyi kaldırabilecek bir ekonomik güce sahip değildir.

Demografik işgal

CUMHURİYET – Örsan K. Öymen – 01 Temmuz 2024 Pazartesi

Dünyadaki demografik değişimleri, dönüşümleri ve denetimsiz, plansız göç, göçmen, mülteci, sığınmacı sorununu kökten engellemenin tek yolu, dünyadaki sömürüyü ve adaletsizliği bir bütün olarak engellemektir.
Bunu engellemenin tek yolu da kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele etmektir. Çünkü bugün yeryüzündeki ekonomik ve sosyal adaletsizlikler, sömürü düzeni, savaşlar ve çatışmalar, kapitalizmin ve emperyalizmin sonuçlarından başka bir şey değildir. Neden ve sonuç ilişkisini doğru bir biçimde kurmadan bu küresel sorunu çözmek olanaklı değildir.
Dünyadaki tüm ülkelerde sömürü, ekonomik ve sosyal adaletsizlik, savaş, iç savaş ve çatışma olmasa, insanlar başka ülkelere göç etmek zorunda kalmazdı.
Ancak kapitalizm ve emperyalizm sorununu çözmek uzun bir zaman alacağına göre, dünyada en fazla göçmeni, sığınmacıyı ve mülteciyi barındıran ülkelerden birisi olan Türkiye’de, bu soruna karşı kısa vadeli çözümlerin getirilmesi gerekir.
Bunun üç nedeni vardır.
Birincisi, Türkiye, ekonomik açıdan daha gelişmiş olan ABD, Britanya ve Avrupa Birliği ülkeleriyle aynı kategoride değildir. Türkiye ekonomik açıdan bu ülkelerden çok daha zayıf olduğu gibi, büyük bir ekonomik krizin ortasındadır ve milyonlarca göçmeni, sığınmacıyı, mülteciyi kaldırabilecek bir ekonomik güce sahip değildir.
İkincisi, Türkiye, siyasi açıdan da ABD, Britanya, Avrupa Birliği ülkeleriyle aynı kategoride değildir. Demokrasi, laiklik, hukuk devleti, insan hakları, düşünceyi ifade, yayın ve örgütlenme özgürlüğü konularında Türkiye, özellikle AKP döneminde, dünyadaki en geri kalmış ülkelerden birisi konumundadır. Böyle bir ülkede radikal demografik değişimler ve dönüşümler, ekonomik sorunların da tetiklemesiyle, din, mezhep, felsefi görüş, etnik kimlik üzerinden büyük çalkantılara, çatışmalara, bölünmelere, parçalanmalara, kutuplaşmalara ve büyük bir ulusal güvenlik sorununa yol açar.
Üçüncüsü, demokrasi ve laiklik karşıtı AKP hükümeti, çoğunluğu dinci, şeriatçı ve laiklik karşıtı olan göçmenleri, sığınmacıları ve mültecileri, Türkiye’de teokratik bir devleti kurmak için bir araç olarak kullanmaktadır. Türkiye bu nedenle de, din, mezhep, felsefi görüş ve yaşam tarzı üzerinden bölünme, parçalanma, kutuplaşma ve çatışma riskiyle ve büyük bir ulusal güvenlik sorunuyla karşı karşıyadır.
***
Türkiye’deki denetimsizlikten dolayı, göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin toplam sayısı konusunda sağlıklı bir veriye ulaşmak da olanaklı değildir. Resmi açıklamalara göre bu sayı yaklaşık 5 milyondur. Bazı gayriresmi açıklamalara göre bu sayı yaklaşık 8 milyondur.
Bu sayılar mevcut nüfusun yaklaşık yüzde 6’sına veya yüzde 9’una denk gelmektedir. Böyle bir oranı, ekonomisi ve siyaseti sağlam olan bir ülke bile kaldıramaz!
Onlarca yıldır laik ve anti-laik, Sünni ve Alevi, Türk ve Kürt ayrımları üzerinden bölünme, parçalanma ve kutuplaşma yaşayan Türkiye, bu gidişle, laik ve antilaik çatışmasını daha derin bir biçimde yaşayacağı gibi, Türk ve Arap ile Kürt ve Arap etnik kimlikleri üzerinden de yeni bölünmeleri, parçalanmaları ve kutuplaşmaları yaşayacaktır.
***
Bu sorunun kısa vadedeki tek çözümü, Türkiye’deki göçmenlerin, sığınmacıların, mültecilerin tamamının en geç iki yıl içinde ülkelerine gönderilmeleri; sınırlardaki denetimlerin ve gözetim noktalarının, personel ve araç-gereç takviyesiyle, acilen, en yüksek seviyeye getirilmesi; Ottowa Antlaşması’ndan çekilmek suretiyle, İran, Irak ve Suriye sınırlarındaki uygun yerlerin, en geç bir yıl içinde, uyarı levhalarıyla ve dikenli telleriyle birlikte, mayınlanmasıdır.
Dünyadaki bütün ülkeler ulusal çıkarlarını korurken, Türkiye’nin bunun dışında kalması, hem aptallıktır hem de vatana ihanettir!
This entry was posted in GÖÇLER-GÖÇMENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *