ŞERİAT KAPIDA * DÖRT ANA BİLİM DERSİNİN TOPLAMI “DİN” DERSLERİNDEN AZ * İRTİCA TEHLİKESİNİN CİDDİYETİ KARŞISINDA AZİZ MİLLETİME (BAYRAM HEDİYESİ NİTELİĞİNDE) SESLENİŞİMDİR:

Değerli okur,
07 Haziran tarihinde paylaşmış olduğum DÖRT ANA BİLİM DERSİNİN TOPLAMI “DİN” DERSLERİNDEN AZ * MEB SAHTECİLİK YAPIYOR, EĞİTİMDE BÜYÜK SKANDAL başlıklı,  https://nacikaptan.com/2024/06/dort-ana-bilim-dersinin-toplami-din-derslerinden-az/ bağında bulunan yazıma görüş bildiren aydın, bilge kalem arkadaşlarımın değerli görüşlerini okumanıza sunuyorum.
Naci Kaptan


İRTİCA TEHLİKESİNİN CİDDİYETİ KARŞISINDA AZİZ MİLLETİME
(BAYRAM HEDİYESİ NİTELİĞİNDE) SESLENİŞİMDİR:
Ülkemizin en büyük sorunu, dinselleştirilen ve bilimden, akılcılıktan uzaklaştırılan yürürlükteki eğitim sistemidir. Merakla ve ümitlenerek beklenen Erdoğan’la bu ilk görüşmesinde (belki de dinsizlikle suçlanmaktan hala korktuğu için) Özgür Özel bu yaşamsal konuya ne yazık ki, dokunmamıştır.
Çocuklarımızın körpe, savunmasız beyinlerine Hz Muhammedin (savaşlar, saldırılar içeren) hayatını (örnek niteliğinde) zorla sokuşturmak, yetişmekte olan kuşakları (yani geleceğimizi) en az bin yıl geriye, ortaçağ kabile hayatının ilkel, karanlık dönemlerine sürükleyebilir. Ülkemizi kurtaran, laik, demokratik, çağdaş Cumhuriyetimizi kurup bizlere armağan eden yüce Atatürk’ün hayatını gençlerimize okutmak ise ülkemizi geleceğe, aydınlık günlere, “muasır medeniyetlerin” de ötesine taşıyabilir, şimdiki perişanlıktan kurtarabilir.
En büyük kusurumuz, eşsiz Atatürk’ümüzü (dinle, imanla kolayca kandırılabilen) halkımıza yeterince, doğru şekilde tanıtamamak olmuştur; şimdi de bunun ağır bedelini ödemekteyiz. Sadece CHP değil, başta Atatürkçüler, (ADD, ÇYDD, İSK, AKOB, Y. Köy Enst. gibi) sivil toplum kuruluşları, eğitimciler, veliler (özetle tüm yurtseverler) örgütlenerek hemen uyarı bildirimler düzenlemeli, sokaklara, meydanlara dökülmeli, AKP’nin hazırladığı dinci müfredatı şiddetli (fakat silahsız) tepkilerle ve afyonlanarak sağırlaştırılmış kulaklara haykırarak protesto etmelidir.
NOT: (D. Bahçeli yüzük takıp “Allah bana yeter” dese de) bilim öncülüğünde meraklı aklım, mantığım “yeter” demiyor, her alanda daha fazlasını korkusuzca, özgürce araştırıp öğrenmemi istiyor.
Kemal Rastgeldi – 13.06.2024

YÜCE BİR SORUMLULUK DUYGUSU GEREKTİRİR ADIM
Çökmeseydi çölden bir kara bulut üstümüze,
Bilimi, akılcılığı, sanatı getirmeseydi bu denli dize,
Kadın saçı bile batmasaydı diken olup göze
İnanılmasaydı imamdan çıkan her saçma söze.
Kahrolup yanmazdı yürekler, dönmezdi şimdiki gibi köze!
Herkes Mustafa Kemal yüceliğine erişemese bile
Hiç olmasa dönmeye çalışalım, Ata’nın bize yakıştırdığı o onurlu öze.
Hurafeye, kör inanca tutsak olup Araplaşmak hiç yakışmıyor bize!
“Mustafa Kemal” adının yarısını bile taşımak büyük şereftir bu Kemal’e!
Kemal Rastgeldi – 11.11.2022

İslamiyet ilk gününden itibaren zorbalıkla yayılmış bir dindir. Önce Arabistan yarımadası, sonra Mısır ve Mezopotamya halkları, ardından İran, Türk illeri ve bazı Slav toplumları hep kılıç zoruyla müslüman olmuşlardır.
İslamiyetin temelinde yatan bu zorbalık müslüman erkeklerin kadınlarına ve kendilerinden değişik düşünüş ve inanca sahip insanlara karşı davranışlarında açık seçik görülür. Hristiyanlığın yayılmasına sebep olan merhamet ve empati, Yahudiliğin camialarını uyanık ve akıllı tutan sorgulama hürriyeti müslümanlara tanınmamış haklardır.
İslamiyet akılla, muhakeme ile değil, körü körüne itaat ve biatla çalışır. Onun içindir ki Farabi, Mevlana, Yunus Emre, Ahmet Yesevi, Pir Sultan Abdal, Nazım Hikmet, Tevfik Fikret gibi islam aleminde zaman zaman yetişmiş liberal düşünürler halktan saygı görmekten bir adım ileriye gidemez, islamiyetin gelişmesine hiçbir katkı yapmalarına müsaade edilmez.
Sorgusuz sualsiz kabul edilen tek varlığın Allah olduğunu bar bar bağıran riyakar islami liderlik kendi söz ve hareketlerinin sorgulanamazlığını empoze etmekle Allaha karşı büyük bir günaha girmektedirler ve asıl o iblisler cehennemde yanacaklardır, buna hiç şüphem yok. Beni ve benim gibi düşünen Atatürk çocuklarını kurtaran o sorgulama hürriyetini bize kazandıran liberal eğitim olmuştur. Şimdi anladınız mı neden milletin kafasını yüzlerce sayfa safsatayla doldurmaya çalıştıklarını ?
Beyinler sulanacak ki düşünemez, muhakeme edemez, koyun gibi önündekinin kıçına bakarak yürüyen biatkarlarla dolacak bu dünya. Beri yanda lüks, kurşun geçirmez Mercedes’lerde gezecek efendi baba hiç sorgulanma endişesi olmadan.
Ahmet N. Taşpınar – 17.06.2024

BİR HAYAL OLAN RUH HAKKINDA
Binlerce yıl önce, insanlık daha emekleme aşamasında iken birilerinin “durun bakalım, bu fikir veya davranış doğru olabilir mi?” diyerek sorgulaması ile felsefenin ilk tohumları atılmış sayılabilir. Daha sonra bu yöntemle bilimin, teknolojinin, sanatın her alanında ilerlemeler, gelişmeler, buluşlar, icatlar, keşifler elde edilebilmiştir. Felsefe, (kanıtlanabilir) bilinenlerden yola çıkarak bilinmeyenlere gerçekçi, doğru, evrensel değerde yanıt bulma, sorun çözme yöntemidir.
Son bir, iki yüzyıl içinde elde edilen başarılar, daha önceki binlerce yıllık birikim toplamından daha fazladır. Özellikle de internet her alanda devrim yaratan bir mucizedir. Doğru şekilde kullanılırsa geri kalmış toplumları kısa zamanda kalkındırıp, geliştirme, bilinçlendirme potansiyeline sahiptir. Bu nimetten yararlanmanın karşısındaki en büyük engel örgütlü cehalet, yani dinler, kötü alışkanlıklar, katı geleneklerdir.
Başta felsefe ve onun bir ölçüde ürünü olan bilim dalları sayesinde dünyada ve evrende bilinmeyen artık pek kalmamıştır. Zaman ve mekan bakımından sonsuzluğun ne anlama geldiği, dünyada hayatın nasıl başladığı henüz tam olarak bilinmemektedir. Milyonlarca yıllık uzun bir evrim süreci sonunda spermle yumurtanın birleşmesi, yaşamın başlaması için doğanın bulduğu en başarılı ve etkili formül sayılabilir.
Fakat doğa ölümsüzlük için bir çare bulamamıştır. Gelişmiş aklı sayesinde, diğer bütün canlılardan farklı olarak, sadece insan türü ölümün kaçınılmaz olduğunun bilincindedir, fakat bu acıyı, travmayı kabullenmemek için çareler aramıştır. RUH ölüm endişesinin, korkusunun ürünü bir icattır ve bilimsel gerçeklere tamamen aykırıdır. Mevcut olmayan bir şeyin yokluğunu kanıtlamak, şartlandırılmış, ön yargılı insanlara kabul ettirmek dünyanın en zor işidir, hatta çoğu zaman imkansızdır. Bunun en yaygın örneği ruh kavramıdır.
Şeklinin ne olduğu, vücudun neresinde depolandığı, ölümden sonra nereye ve ne zamana kadar sığındığı hakkında hiçbir bilgi yoktur. Ruh çağırma oturumu düzenleyen şarlatanlar, sahtekarlar bir dönem bundan ilgi ve kazanç elde etmiş olsalar da, günümüzde o modayı artık kapanmış sayabiliriz. İnsanlığın çoğunluğu ruhun varlığına inanmayı hala sürdürse de, örneğin İskandinavya’da olduğu gibi, bilimin, akılcılığın ilerlediği uygarlaşan toplumlar bu ruh yanılgısından er geç kurtulacaktır. Bizim kurtulmamız ise siyasal İslamcı despotlardan ve partilerden kurtulmamıza bağlıdır.
Kemal Rastgeldi – 9.06.2024
This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, SİYASAL İSLAM, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *