HİBRİT/ ASİMETRİK SAVAŞ * BOP VE GÖÇLER, SIĞINMACILARIN SİLAH OLARAK KULLANILMASI * Sığınmacı akınları ulus devleti yıkmak için kitle imha silahıdır

HİBRİT/ ASİMETRİK SAVAŞ * BOP VE GÖÇLER,
SIĞINMACILARIN SİLAH OLARAK KULLANILMASI

Naci Kaptan / 19 Haziran 2024

GİRİŞ

Kendisinin BOP EŞBAŞKANI olduğunu defalarca söyleyen Erdoğan bu deyişi ile kendi GÖREV TANIMINI yapıyordu. Başbakan Erdoğan’ın ifadesine göre Diyarbakır özerk olacak ve kurulacak olan Kürdistan’ın başkenti olacak idi. Gariptir ki TBMM’de bulunan AKP tayfası kendi ülkelerinin bölünmesi çalışmalarına alkış tutuyor, muhalefet ise gereken tepkiyi göstermiyordu. İhanetin itirafı gelmişti…Türkiye emperyalizmin ziyafet sofrasında ana yemek idi…
Bu büyük oyunun kurgulayıcısı emperyalizmdir, uluslararası sermayedir. Bu sistemin vekil kıldığı başbakan, cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşbaşkanı olduğu BOP görevini alttan alta farklı planları devreye alarak yapıyor. Su saman altından akıyordu.
DEVLET yok edildi. İktidar kamunun tüm katmanlarını ele geçirdi. HUKUK VE ULUS ORDU siyasallaştırılarak eritildi, yandaşlaştı.  EKONOMİK İŞGAL tamamlandı. Tüm milli varlıklarımız uluslararası sermayenin eline geçti. Ülkemiz ödenemeyecek miktarda planlı borçlandırıldı. Şimdi de 10 MİLYONU aşan sığınmacı/ göçmen/ mülteci ile DEMOGRAFİK işgalin sonuna gelindi. Bunlar sadece gerçek durumun ön satırbaşlarıdır…
Esas amaç, ABD’nin petrol ve petrol yollarını kontrol altına alarak başka ülkelerin kullanmasını önlemek ve İsrail’in varlığını korumaktır. Kendisinin defalarca söylediği gibi; BOP Eş Başkanı başbakan/ Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır:
Ne demişti Erdoğan; “Diyarbakır’ı BOP’un merkezi yapacağız.” tarih 14 Mart 2007. “Tayyip Erdoğan ABD’nin, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 24 ülkenin sınırlarını değiştirecek olan Büyük Ortadoğu Projesinde Diyarbakır’ı merkez yapacağını söylüyor” (https://www.youtube.com/watch?v=6oSfiOnFvQo)
BOP kapsamında gündeme gelen harita ile Sevr (Sevres) anlaşması ile öngörülen harita arasında büyük benzerlik vardır. Sevr Anlaşması’nın 62, 63 ve 64. maddeleri Kürdistan ile ilgilidir. Fırat’ın doğusunda, Ermenistan’a verilecek toprakların güneyinde Gaziantep, Birecik, Urfa ve Mardin illeri Suriye’ye bırakılmak üzere Türk-İran sınırına kadar olan bölgede İngiliz, Fransız, İtalyan devletlerinin himayesinde, önce yerel özelliğe sahip olan bir Kürt devleti kurulacaktır. Daha sonra Milletler Cemiyetine müracaat etmeleri ve konseyin uygun görmesi hâlinde bağımsız olacaklardır. Irak’ın kuzeyindeki Kürtler bu devlete katılmak isterlerse, bu istekleri başlıca Müttefik Devletlerce kabul edilecektir. Türkiye bu bölgeler üzerindeki haklarından ve sıfatlarından peşin olarak vazgeçecektir.
BOP’un gerçek hedefleri şunlardır: İsrail’in varlığını ve güvenliğini garanti altına almak, terörist devlet olarak kabul ettikleri devletlerin elindeki kitle imha silahlarını yok etmek, petrol sevkiyatının aksamasını önlemek, terör odaklarını ve destekçilerini ortadan kaldırmak, Ulus devletleri bölerek parçalamak ve sömürge devletçikler yaratmak, 22 devletin yönetim ve sınırlarını değiştirmek, ABD’ye yönelik muhalif unsurları ve yönetimleri yok etmek, ılımlı İslam anlayışını bölgede hakim kılmak (Terör örgütü FETÖ’ye destek bu kapsamdadır), ABD’nin nüfuzunu bölgede yaygınlaştırmaktır.

BÖLÜM 1

HİBRİT/ ASİMETRİK SAVAŞ * GÖÇÜN VE SIĞINMACILARIN SİLAH OLARAK KULLANILMASI

Siyaset bilimi literatüründe YÖNLENDİRİLMİŞ GÖÇÜN, ASİMETRİK bir silah olarak ve HİBRİT savaş olarak kullanılmasının en erken dile getiren belki de Machiavelli’dir. Machiavelli, Prens adlı eserinde;

Bir başka iyi çare de … göçmen göndermektir. Bunlar o ülkede bir kölenin bacaklarındaki prangalar gibi olurlar; fazla seçenek yoktur ya kalabalık bir askeri garnizon ya da göçmenler. Bu göçmenler için fazla bir yol parası harcayacak, fazla masraf edecek de değilsin; …Bunlar o memleketin çok küçük bir kesimini temsil ederler; bundan böyle yoksul düşmüş ve dağılmış olarak artık asla sana zarar veremezler. Darbe yemeyen öteki büyük kitle ise suskun ve hareketsiz kalacaktır. Aynı şekilde yağma edilmek korkusuyla hiçbir gaf yapmamaya dikkat edecektir. Sonuç olarak diyorum ki,…. Eğer göçmenler yerine prens silahlı adamlar yerleştirirse bu ona çok daha pahalıya mal olacaktır çünkü onların geçimini sağlamak için ülkenin tüm kaynaklarını harcayacaktır; öyle ki kazancı kayba dönüşecektir. Dahası, orada burada konaklayarak bütün halka çok daha büyük zarar vermiş olacaktır. Herkes bundan acı çekecek, herkes düşman kesilecektir ve bunlar oha uzun süre zarar verebilecek düşmanlar olacaktır, çünkü yenilmiş de olsalar kendi yurtlarında kalacaklardır. Her ne şekilde olursa olsun, göçmenler nice yararlı olursa bu silahlı bekçiler de onca boşuna olacaktır.’

Diyerek Prense hem istenmeyen muhaliflerden kurutulmak hem de hedef alınan ülkeyi bir başka ülkeyi nasıl güç duruma sokulabileceğinin ve işgal edilebileceğinin örneklerini vermektedir.

Prusyalı General ve teorisyen Carl von Clausewitz’in “her çağ kendi savaşını yaratır” sözünü doğrular şekilde, dünyanın teknolojik gelişmelerin öncülüğünde süregelen değişim ve gelişimine paralel olarak savaş kavramı da dönüşüme uğramıştı.
Yeni savaş çağı ile birlikte tanımlanan ve son zamanlarda belki de en çok gündeme gelen savaş türü hibrit savaştır. Hibrit savaş, içerisinde geleneksel savaş yöntemleri ve konvansiyonel güç kullanımının yanında düzensiz taktik ve oluşumları, gelişigüzel şiddet ve zorlama içeren terörist eylemleri ve kriminal kargaşa gibi unsurları aynı anda barındıran bir savaş türü olarak ifade edilmektedir.
Bir başka tanıma göre hibrit savaş, ulus devletlerin yanı sıra devlet dışı aktörler tarafından uygulanabilen, konvansiyonel askeri yetenekler ve taktiklerin yanında, konvansiyonel olmayan terörizm, şiddet ve kaos türleri ile siber savaş, finans ve medyanın kullanımı gibi unsurları bir arada içeren bir savaş türüdür.
Yapılan tanımlar dikkate alındığında bu savaş türünün, “eski” ve “yeni”den oluşan, düşmanın pek çok zayıf noktasını aynı anda hedef alan, farklı stratejilerin kullanıldığı, çok boyutlu bir yapı olarak ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.
Söz edilen özellikleri sebebiyle de hibrit savaş, öngörülemez, tahmin edilemez ve bu nedenle savunma yapmanın son derece güç olduğu, korkutucu bir bileşim olarak nitelendirilebilir. Bu konuda uzman askeri analistlere göre hibrit savaş, ilgili aktörlerin, düşmanlarının zayıflıklarını hedef alan özgün kombinasyonlar ve benzersiz hibrit tehditleri bir arada kullandığı, adeta 21. yüzyılı tanımlayıp bu yüzyıla damgasını vuran, yeni savaş türü olacaktır .
Dünyanın durmaksızın devam eden değişimi ve dönüşümüne paralel olarak savaş kavramı da dönüşüme uğramış; günümüzdeki savaş ve çatışma yöntemleri “hibrit” bir yapıya bürünmüştür.
Hibrit savaş içerisinde, savaşı yürüten aktörlerce kullanılabilecek en etkili araçlardan birisi de göç ve özellikle toplu göçlerdir. Esasen insan topluluklarının kümülatif hareketi ve göçler, herhangi bir silahlı çatışmanın yürütülmediği ortam ve durumlarda belli amaçlara yönelik olarak kullanıldığında, tek başına “hibrit tehdit” olarak kabul edilmektedir Göç hareketleri, geleneksel savaş yöntemleri ve silahlı çatışmaların yanı sıra kullanıldığında ise “hibrit savaş” içerisinde başvurulabilecek bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu çerçevede, hedef öznenin zayıf yönlerine göre özel olarak yapılandırılmış, geleneksel ve geleneksel olmayan yöntemleri bir arada içeren hibrit savaş ve stratejilerin kullanımı günden güne artmıştır.
Hibrit çatışma ortamında başvurulan en etkili araçlardan birisi de göçün ve özellikle toplu göçlerin, belli amaçlara ulaşmak için kasten kullanılmasıdır. Böyle bir kullanım, literatürde “göçün silah olarak kullanılması” veya kısaca “göçün silahlaştırılması” olarak ifade edilmektedir.
“Göçün Silah Olarak Kullanılması” veya “Göçün Silahlaştırılması”
“Göçün silahlaştırılması” ilk defa, Amerikalı siyaset bilimci Kelly Greenhill kullanmış ve akademiye tanıtmıştır. Greenhill ayrıca göçün silah olarak kullanılması konusunu, bugüne kadar pratikte gerçekleşen pek çok uygulamayı da ortaya koymak suretiyle son derece ayrıntılı çalışmış ve bu konu üzerine yaptığı pek çok çalışmayla literatüre ciddi katkılar sağlamıştır.
Greenhill göçün silahlaştırılmasını “siyasi ve askeri amaçlara yönelik operasyonel ve stratejik araçlar olarak nüfus hareketlerinin manipülasyonu” şeklinde tanımlamıştır. Burada sözü edilen manipülasyon, doğrudan gerçekleştirilen eylemler yoluyla olabileceği gibi, hedef alınan özneye karşı belirli bir yönde eyleme geçileceği konusundaki tehditlerle de yapılabilir.
Savaş ve barış dönemleri arasındaki sınırların iyice kaybolmasına neden olan yeni nesil savaş çağı ve hibrit savaşlar çerçevesinde, pek çok devlet ve devlet dışı aktörün, sözde şiddet içermeyen bir yöntem olarak göçü günden güne daha fazla silahlaştırmaya başladığı görülmektedir.

BÖLÜM II

Sığınmacı akınları ulus devleti yıkmak için kitle imha silahıdır


Türkiye’ye yönelik mülteci göçüne dikkat çeken emekli tümamiral Yaycı “Sığınmacı meselesi içimizdeki bombaya dönüştü. Eğer bir ülkenin içi karıştırılmak isteniyorsa sığınmacılarla çok rahat gerçekleştirilir” dedi.
KİTLE İMHA SİLAHI GİBİ
Benim de mezun olduğum ABD’deki okulda, sığınmacı konusu Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bir doktrin olarak oluşturuldu. Sığınmacılar ve göçlerle ulus devlet yapılarını yıkmak. Yani göç, sığınmacı akınları ulus devleri yıkmak için adeta kitle imha silahı. Bunun altını çizmek lazım. Ülkemizde kayıtlı olduğu yetkililer tarafından belirtilen sığınmacı sayısını biliyoruz ama kayıtsız sığınmacı sayısını bilmiyoruz.
Birleşmiş Milletler’e kayıtlı 193 ülke var. Ülkelere kayıtlı sığınmacıları yaklaşık yüzde 20’si Türkiye’de. 45 bin sığınmacı olan Avrupa devletlerinde, sığınmacı, göçmen, mülteci politikası nedeniyle hükümetler düşüyor. 45 bin sığınmacı bizim için küsurat bile değil. Güney Kore’de 100 küsur sığınmacı konusu ‘Biz bunları ne yapacağız?’ diye ülke gündemi oldu. Depremden doğrudan zarar gören 12 ilimizde hayatını kaybedenlerle ilgili önceki İçişleri Bakanı ‘Yüzde 14’ü yabancı uyruklu’ demişti. Bazı şehirlerimizde çoğunluğun yabancıların eline geçmiş gibi gözüküyor.
VATANDAŞIMIZDAN ÜSTÜN!
Kilis, Hatay, Gaziantep gibi illerimizde çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu, bazı illerimizde nüfus çoğunluğunun Kilis örneğinde olduğu gibi Suriyelilere geçtiğini anlatan Yaycı sözlerini şöyle sürdürdü: Türkiye’de yanlışlık şu: Hiçbir devlet, diğer devletlerin vatandaşlarını kendi vatandaşından memlekette üstün tutmaz. Türkiye’de Türk vatandaşı, Amerika’da Amerikan, Almanya’da Alman vatandaşı üstündür ve bu da son derece normaldir. Çünkü devlet vatandaşı için vardır. Vatandaş devleti için çalışır. Askerlik yapacaksınız, vergi vereceksiniz, zorluklara katlanacaksınız. Atalarınız devletin kuruluşunda, savunmasında şehit, gazi olacaklar, ondan sonra oradan buradan gelmiş insanlar sizinle eşit olacak. Görülmüş şey değil. Ülkemizde yabancıları kendi vatandaşımızın üstünde tutmuşuz.
YANLIŞ VE TEHLİKELİ
Dünyanın hiçbir yerinde sığınmacı kamplarında kalanlara vatandaşlık verilmediği sürece kampın dışına çıkamadığını kaydeden Cihat Yaycı “Çünkü ülkeler kendi düzenlerini, asayişlerini, demografik yapılarını, örf ve adetlerini korumak için bu sığınmacılara da insani yardım sıfatıyla bunların can emniyetini sağlayacak şekilde kampta muhafaza ediyorlar” dedi. Bunları, Türk vatandaş gibi eşit tutmanın son derece yanlış ve son derece tehlikeli bir durum olduğuna işaret eden Yaycı, açıklamalarını şöyle sürdürdü: Çünkü bu insanlar memleketlerinden, savaştan kaçtı. Ukraynalılardan da erkekler ailelerini getirip geri dönüyor. Azerbaycan’da Karabağ Savaşı’nda bir tane adam Türkiye’ye geldi mi?
Savaştan kaçan oldu mu? Biz Suriyelilerden ne bekliyoruz Allah aşkına? Türk devleti için savaşmalarını mı bekliyoruz? Vatandaşlık şu demek değil midir? Türk bayrağını gördüğünde tüylerinizin diken diken olması, İstiklal Marşı’nı içerisinden gelerek söylemek, milli takım kazandığında havalara uçmak, yenildiğinde üzülmek değil midir? Bunlardan hangisi olabilir. 400 bin dolara vatandaşlık verilmesi gerçekten çok üzücü şeyler. Türkiye açık kapı politikası uyguladı. Türkiye, gelenin beyanına itibar etti. Bunların ne olduğunu bile bilmeden vatandaşlık verildi.

KAYNAKLAR
https://tasam.org/tr-TR/Icerik/69037/gocun_asimetrik_bir_guc_olarak_kullanilmasi_baglaminda_suriyeden_gocun_degerlendirilmesi_
Hibrit Savaş, Bir Savaş Aracı Olarak Göç Silahı / Selin Başer – Fenerbahçe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt 2,
Sayı 2, sayfa 238-257, 2022 * https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2812802
https://www.turkishnews.com/tr/content/2019/10/30/
https://www.sozcu.com.tr/siginmaci-akinlari-ulus-devleti-yikmak-icin-kitle-imha-silahidir-wp7758500
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, GÖÇLER-GÖÇMENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *