AYDINLANMA YAZIŞMALARI

Hiçbir olumsuzluk yoktur ki içinde olumluya dönüştürülebilecek, fakat hemen görünmeyen bir tohum barındırmasın. Ümidini, cesaretini yitirmeden, emek vererek bu gizli tohumu bulup değerlendirebilene “akıllı insan” denilir.

Bunun en somut örneği, olumsuzlukları sırtlayıp mucizeler yaratan Atatürktür. Siyasal İslamcıların yıllardır ülkemize verdiği zarar, yıkıcı ve telafisi zor olumsuzluklar, yüce Atatürk’ün Demokrat Parti iktidarına kadar sahip olduğu öneme, değere tekrar kavuşmasına yol açmaktadır. Son zamanlarda ve özellikle de CHP’nin 31 marttaki başarısından sonra yazılarıma gelen yanıtlar, geri dönüşümler, öneriler, eleştiriler bunu teyit edici nitelikte olduğu için onları (şimdi altta yaptığım gibi) paylaşmaya değer buluyorum ve fikir alış verişine katılanların çoğalıp seslerini duyurmasını diliyorum.
Tüm olumsuzluklar yanında gayet olumlu bulduğum, direnme azmimizi güçlendirip moralimize destek sağlayabilecek bir haber kanalından söz etmek isterim. Dinciler halkımızı kolayca kandırabilmek için pek çok TV, Radyo kanalını, gazete, dergi, internet gibi iletişim araçlarını, çıkarcı, yalancı yazarları ele geçirmiş durumda. Bunlara karşı çetin bir mücadele veren TELE 1 kanalını ilgi ve beğeniyle izlemekteyim; özellikle de Prof. Emre Kongar ile Merdan Yanardağ tarafından sunulan ve saat 20’de başlayan programı tüm yurtseverlere, ülkemizin artık kurtulmasını isteyen herkese tavsiye ederim.
Yaş epeyi ilerlediği için şimdi daha az yazıyorum. “Bilinçli” bir Atatürkçü olarak elimden geldiğince erişebildiğim insanları uyarmaya çalıştığımı bilirsiniz, fakat edindiğim izlenim, halkımızın yeterince duyarlı (ve yürekli) olmadığı yönündedir. Atatürk ve laiklik karşıtı, çağdışı, ilkel kafaların (başta örgütlü cehaletten, yani körinançtan yararlanıp) bu denli uzun süre ülkemizin siyasetine, (hedefi aydınlanma, kalkınma olması gereken) yaşam tarzımız üzerinde ters yönde yoğun egemenlik kurması utanmamızı, sert tepki göstermemizi gerektirir. Örneğin, son günlerde bir yanda kız öğrencilerin giyim kuşamına ilkelce müdahale ile karşılaşırken, öte yanda üniversitelerde bile şeriatçı toplantı ve gerici eylemlere tanık olmaktayız. Halkımız, ne yazık ki, tepki göstermekten (GEZİ benzeri) protesto eylemlerinde bulunmaktan korkuyor. Kurtulmamız için tek çare CHP’nin erken seçim yönünde acilen seferber olması ve halkımızı örgütleyip harekete geçirmesidir.
 Kemal Rastgeldi

Gezi olaylarından sonra halk biraz umudunu mu yitirdi acaba? Beni en çok kaygılandıran ordumuzun sessizliği. Hep onlara güvendik. Liboşlar “darbeciler” diye orduya sürekli saldırırken şimdiki sivil darbecilere ses çıkarmadıkları gibi yanlarında yer aldılar. En acısı da bu. Biraz da onların yardımı ile körinanç egemen oldu. CHP de daha fazla ses çıkarıp Atatürkçülüğünü ortaya koymalı aynen sizin her zaman söylediğiniz gibi. Çoğumuzun CHP’ye kuşkuyla bakmamızın nedeni Atatürk ilkelerini daha sert bir duruşla korumayıp bazı yobazlara da göz yumması oldu diye düşünüyorum. Bu nedenle de çoğu Atatürkçü umutsuzluğa kapıldı. Güvenecek kapı, tutunacak dal bulamıyor. Elinde güç olan birini halkın izlemesi çok daha kolay olurdu (Atatürk gibi, kendisi askerdi örnek, o güçle çıktı, halk da destekledi, aydın arkadaşları da). Demokrasi demokrasi diye çığıran liboşlar demokrasi elden giderken bön bön bakıyor. Faşizmi yerleştirmek için demokrasi kullanılamaz, ama bunu yaptılar ülkemizde, Atatürk’ün koyduğu kuralları bir bir delerek. İlk başta dini politikaya karıştırarak.
Elinde güç olan birisi ya da birilerinin önderlik etmesi gerektiğini, halkın da onların izleyeceğini düşünüyorum. CHP içindeki çürük elmalar temizlense ya da elinde güç olan herhangi biri önderlik etse belki umutlar yeşerir. Çığ büyür. Gözümde en güçlü organ ordumuzdu. Atatürkçü olarak umudumu yitirmiyorum. Yeter ki o gücü yakın zamanda görebileyim diliyorum. Çevremdekileri yeterince aydınlatmaya çalışıyorum her fırsatta. Aydınlatmaya karşı savaş, dışarıdan yobazları, cahilleri ve suçluları ülkemize doldurmak oluyor. Buna karşı duran kaç güç var? Topraklarımızı parayla satıyorlar, hani uğruna yüzbinlerce insanımızın öldüğü topraklarımızı. Ülkemizde yer bolluğu varmış gibi. Konuşacak, üzülecek, kaygılanılacak o kadar çok konu var ki, umudu yitirmemek için bir güç aramakta görüyorum umudu, halkın onu izleyeceğinden eminim.
Sevgilerimle saygılarımla. İyi ki varsınız!
Şaziye Çakıroğlu

İslamiyet ilk gününden itibaren zorbalıkla yayılmış bir dindir. Önce Arabistan yarımadası, sonra Mısır ve Mezopotamya halkları, ardından İran, Türk illeri ve bazı Slav toplumları hep kılıç zoruyla müslüman olmuşlardır.
İslamiyetin temelinde yatan bu zorbalık müslüman erkeklerin kadınlarına ve kendilerinden değişik düşünüş ve inanca sahip insanlara karşı davranışlarında açık seçik görülür. Hristiyanlığın yayılmasına sebep olan merhamet ve empati, Yahudiliğin camialarını uyanık ve akıllı tutan sorgulama hürriyeti müslümanlara tanınmamış haklardır.
İslamiyet akılla, muhakeme ile değil, körü körüne itaat ve biatla çalışır. Onun içindir ki Farabi, Mevlana, Yunus Emre, Ahmet Yesevi, Pir Sultan Abdal, Nazım Hikmet, Tevfik Fikret gibi islam aleminde zaman zaman yetişmiş liberal düşünürler halktan saygı görmekten bir adım ileriye gidemez, islamiyetin gelişmesine hiçbir katkı yapmalarına müsaade edilmez.
Beni ve benim gibi düşünen Atatürk çocuklarını kurtaran o sorgulama hürriyetini bize kazandıran liberal eğitim olmuştur. Şimdi anladınız mı neden milletin kafasını yüzlerce sayfa safsatayla doldurmaya çalıştıklarını ?
Beyinler sulanacak ki düşünemez, muhakeme edemez, koyun gibi önündekinin kıçına bakarak yürüyen biatkarlarla dolacak bu dünya. Beri yanda lüks, kurşun geçirmez Mercedes’lerde gezecek efendi baba hiç sorgulanma endişesi olmadan.
Ahmet N. Taşpınar
This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *