NANKÖRLEŞEN DİNDARLIK
Atatürk’e saldıran videodaki kadına kızmak değil, ona teşekkür etmemiz gerekir düşüncesindeyim. Hızla gelişen bilim ve iletişim dünyasının sunduğu imkan ve nimetlere rağmen, “yüce dinimiz” denilerek halkımızın büyük çoğunluğunun dört elle sarıldığı ortaçağ Arap ideolojisinin, bir takım “inançlı” görünen insanlarımızı ne hale getirdiğini, akıl, mantık, sağduyu, utanma duygusu bırakmadığını, körleştirip nankörleştirdiğini gösteren bu video herkes tarafından ibretle izlenmelidir.
https://x.com/i/status/1803158503768428699
İslam aleminde aşağılanan, köle, cariye muamelesi gören, kumaştan hapishaneye (tesettüre) kapatılan kadın Atatürk sayesinde, (Avrupalılardan bile daha önce) seçme, seçilme olanaklarına, insan haklarına, özgürlüğe, saygınlığa kavuşabilmiştir. Kurtarıcımıza karşı yapılan bu terbiyesizlik karşısında Atatürkçü kesimden hiç kimse kalkıp “ben de onun peygamberini (örneğin, kadına düşkünlük, sübyancılık gibi özelliklerini) eleştiririm” diye düşünmez, ona inanmasa da, toplumu gücendirmemek için saygıda asla kusur etmez.
Dinle ilgili konular hala “tabu”, yani sakıncalı sayıldığı için (en etkili iletişim aracı olan) televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde özgürce ve halkımızı doğru şekilde bilinçlendirecek tarzda tartışılamıyor. Dinsizlikle suçlanmaktan korktuğu için (Atatürk’ün Partisi) CHP bile laikliği yeterince savunamadı, AKP’nin halkımızı dinle, imanla kandırmasına, sömürmesine, eğitim sistemini medreseleştirip ortaçağ karanlığına sürüklemesine seyirci kaldı.
İlgi ve beğeni ile her akşam izlediğim ve herkese de tavsiye ettiğim TELE 1 kanalında Prof. Emre Kongar bile İslamiyetin (saygı göstermemiz gereken) “yüce” bir din olduğu yönündeki savunmasına katılmadığımı belirtmek isterim; zira bana göre “yüce” olan artık inanç değil, bilim ve akılcılıktır. Çelişkiler, tezatlar barındıran Kuran’ın ne denli “Tanrı kelamı” olduğu da özgürce tartışılmalıdır. Günümüzün şartlarına, ihtiyaçlarına yanıt verebilecek, barış ve karşılıklı saygı, hoşgörü içinde insanları mutlu kılabilecek (bir iki istisna dışında) hiçbir inanç sistemi bulunmadığı görüşündeyim.
Tarih boyunca en acımasız, en kanlı savaşlar Allah adına yapılmıştır ve günümüzde de en korkunç en insafsız şekilde Gazze’de devam etmektedir. HAMAS’ın neye güvenerek “islami terör” saldırısına çılgınca giriştiğini (bu kıt aklımla) anlamış değilim; bedelini en çok masum çocuklar ve kadınlar ödemektedir, islam alemi uzaktan seyrederken. Suudi Arabistan, Afganistan gibi en “Müslüman” toplumlar dünyanın en geri kalmış, İskandinavya gibi, büyük çoğunluğu inançsızlardan oluşanlar ise en gelişmiş, uygarlaşmış ülkeler olarak kabul edilmektedir.
Bu bakımdan inançsızlarımızın çoğaltılmasını “kutsal” bir görev saymakta ve Atatürk ilkeleri doğrultusunda, (ertelenen iki ay hapis cezasına rağmen) elimden geldiğince çevremi bilinçlendirmeye çalışmaktayım. Düşünce ve merak dünyasını geliştirip güçlendirmeyen, biraz “filozoflaşıp” yeterince özgürleşemeyen insanların “yüce” bir güce sığınma ihtiyacı içinde olmalarını anlayışla, (yerine göre saygıyla) karşıladığımı da belirtmeliyim.
Hassas ve sakıncalı sayılan konuları tartışmaya açtığı için Diamond Tema’nın (gündem olan) girişimlerini gayet yerinde ve yararlı bulmaktayım. Ünlü ilahiyatçıların bazı TV kanallarında din konusunda tartışmalara katılması ile ilgili olarak, “kasten cahil bırakılmak istenilen halkımızın gözünü bir nebze açmaya belki yardımcı olabilir” umudunu taşımaktayım.
Yirmi iki yıldır AKP tarafından dinle afyonlanarak aldatılan halkımızın (ağırdan da olsa) nihayet uyanmaya başladığını 31 Mart seçiminde kıvançla görebildik. Ülkemizin bir an önce kurtarılması için bir erken genel seçimin gerçekleşmesi yönünde tüm gücümüzle örgütlenip seferber olmalıyız. Görüşlerinizi (ve eleştirilerinizi) merakla beklemekteyim.
Kemal Rastgeldi – 22.06.2024