AYDINLANMA YAZILARI * DİNİ İNANÇLA İLGİLİ BİR “I.Q.” DEĞERLENDİRMESİ

DİNİ İNANÇLA İLGİLİ BİR “I.Q.” DEĞERLENDİRMESİ


“An intelligence quotient (IQ) is a total score derived from a set of standardised tests or subtests designed to assess human intelligence”.


Bir toplumda yaşam kuralları ne kadar katıysa, onları sorgulamak, eleştirmek yasaksa (veya günah sayılıyorsa), dünyadaki kaçınılmaz değişimlere rağmen alışkanlıkları, gelenekleri zamana ve yeni şartlara göre değiştirme gereği duyulmuyorsa, o toplumda IQ endeksinin yüksek olması mümkün değildir.
Konuyla ilgilenen bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, kabaca beyaz, siyah, sarı diye nitelendirdiğimiz değişik ırklar arasında IQ endeksi açısından fark bulunmadığı saptanmıştır. Dinler esas alınarak yapılan araştırmalar ise Müslüman toplumların daha düşük IQ düzeyine sahip olduğunu, yaşam tarzlarını (tüm ayrıntılarıyla) Kuranda belirtilen değişmez katı kurallara göre düzenlediğini göstermektedir.
“Allahın kelamı” olduğuna inanıldığı için asırlar boyunca asla değişmeyen sadece Kuran değildir, ona inanan ve islamiyeti tüm benliğiyle özümseyen inançlıları değiştirmek te asla mümkün değildir. Hırıstiyanlıkta haftada bir defa kiliseye gitmek yeterli sayılırken, Müslümanların günde beş defa namaz kılması emredilmiştir. Diğer bir emir de (doktorların, bilim insanlarının “düzenli beslenme” uyarılarına rağmen) Ramazanda gün boyunca aç, susuz kalmayı gerektirmektedir. Oysa, beslenme alışkanlıklarının zeka düzeyi üzerindeki etkileri artık bilimsel olarak belirlenebilmektedir.
Kadınların erkekler nezdindeki (ikinci sınıf diyebileceğimiz) konumunu, nasıl giyinmeleri gerektiğini bu denli katı kurallara göre belirleyen, “özgürlük” diyerek onları kumaştan hapishaneye (tesettüre) mahkum eden başka din yoktur. Afganistan gibi ülkelerde kadının erkeklerle beraber çalışması, üniversiteye gitmesi yasaklanmıştır. Yemek yemenin, tuvalete gitmenin, cinsel faaliyetlerin bile belli ve değişmez kuralları vardır. “Ne ararsan Kuranda bulursun” inancı, insanların her hangi bir konuda kafa yormasını, araştırmasını, sorgulamasını gereksiz kılmaktadır. Bu şartlarda IQ düzeyinin yükseltilebilmesi nasıl mümkün olabilir ki ?!..
Hamas’ın I.Q. konusundaki tereddütleri ortadan kaldırma açısından başarısı küçümsenemez. Sonuçlarını akıl, mantık, sağduyu kullanarak iyice hesaplamak yerine, Allahın kendilerinden yana olduğu inancıyla yapılan çılgınca saldırı, cehennemin kapılarını sonuna kadar açmıştır ve İsrail bunu fırsat bilerek her gün binlerce Filistinliyi oradaki alevlerin üzerine savurmaktadır.
En masum olanlar, yani çocuklar ve kadınlar (petrol zengini islam ülkeleri uzaktan bakarken) bu cehennem ateşinde (benim yüreğimle beraber) en çok yananlardır. Başka bir islami terör çetesi (DEAŞ) “cihat” uygulayarak bu kez Rusya’daki bir konser salonunu dün cehenneme çevirdi. Sanatla ilgilenmeyi (yüce Atatürk çok önemseyip desteklemiş olsa da) o gibi örgütler günahkarlık sayarak cezalandırır. Utanç duymamızı gerektiren başka bir durum da, Suriye’ye saldıran, tahrip eden islami terör örgütlerine başımızdaki tek adamın verdiği sınırsız destektir.
İktidardaki siyasal İslamcıların laiklik ilkesini çiğneyerek eğitimi dinselleştirmesi, kuran kurslarını, tarikatları destekleyip beslemesi “sayesinde” fanatik, acımasız, “cihatçı terörist” adayları rahatça örgütlenip ülkemizde de (daha önce nispeten ufak çapta tanık olduğumuz gibi) her an eyleme geçebilecek (patlamaya hazır) çok ciddi tehdit ve tehlike potansiyeli oluşturmaktadır.
Kendini yenileme, dünyanın hızla değişen yaşam şartlarına ayak uydurma yeteneği, şansı bulunmayan bir ortaçağ Arap ideolojisinin zararlı etkilerinden, “geri zekalılığa” (I.Q. düşüklüğüne) sürüklemesinden başta kadınlarımızı, masum çocuk ve gençlerimizin körpe, savunmasız beyinlerini, ayrıca hurafe ve “kutsal” masallarla kandırılan saf halkımızı korumak, uyarı ve eleştirilerde bulunmak yürekli, vicdanlı aydınlarımızın en öncelikli (ve en “kutsal”) görevi sayılmalıdır.
Kendini aydın (hatta Atatürkçü) olarak nitelendiren (ve iyi niyetlerinden asla şüphe duymadığım) bazı yurtseverlerin inatla, ısrarla İslamiyeti tümüyle savunmasını, şirin göstermeye çalışmasını, bu ilerlemiş yaşımın (94) sağladığı bilgi ve birikime rağmen, (bir muamma gibi) anlamakta zorlandığımı belirtmek isterim. Parti olarak da tek kurtuluş ümidimizi (başta laiklik olmak üzere) Atatürk ilkelerini, O’nun başlattığı reform, aydınlanma girişimlerini içtenlikle, korkusuzca savunabilecek bir yenilenmiş CHP olarak görmekteyim.
Kemal Rastgeldi – 23.03.2024
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *