AKIL FİKİR YAZILARI * AYDINLANMA ÜZERİNE GÖRÜŞLER DÜŞÜNCELER

AYDINLANMA ÜZERİNE GÖRÜŞLER DÜŞÜNCELER

Başarılı gençlik yerine dindar gençlik yetiştirmek doğru değildir. Çünkü Müslüman, dünya mutluluğu peşinde değildir, öbür dünya mutluluğu peşindedir. İmam hatipte okudum, medreseden geliyorum, İslam’ın öngördüğü dünya, öbür dünyaya yatırımdır, buraya geçici bakar. Dünya mutluluğu ikinci plandadır, asıl mutluluk ertelenmiş mutluluktur. Bir insanın zihninde bu varken neden bu dünyada bu kadar başarılı olsun?
Yatırımı öbür tarafadır. İslam’ın Batı tipi bir medeniyet kurma ideali yoktur, ihtimali de yoktur. Batı medeniyetinde, bilim, sanat, edebiyat, refah, neşe, şiir falan var. İslam böyle bir toplum öngörmüyor. Ben de iddia ediyorum ki dünya mutluluğu olmadan başarı olmaz, dünya mutluluğu olmadan ahlak da olmaz. Mutsuz insan ahlaklı olamaz, sevemez. Mutsuzlar arasında dayanışma da olamaz. İnsan tabiatı bu dünyaya yönelik mutluluk ister. Dünyasını mükemmelleştirmeyen insan kim olursa olsun mutsuzdur.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim üyesi, Felsefe Profesörü Yasin Ceylan.

GÖNÜLLÜ KÖLELİK ve ZİHİNSEL ÖZGÜRLÜK

Çare bulma, kurtulma, tedavi edilme şansı bulunmayan bir gönüllü kölelik şekli vardır ki çağımızın sunduğu tüm olanaklara, bilimsel ve teknolojik devrimlere rağmen egemenliğini, gücünü binlerce yıldır sürdürebilmektedir. Bunun nedeni, insanın bazı bilinmeyenler karşısında duyduğu ve kökleri derinlerde, genlerimizde bulunan ilkel, içgüdüsel korku mekanizmasıdır. Bu öyle bir korkudur ki, en gerçekdışı, (hastalıklı sayılabilecek) hayal ürünü masalları bile kutsalmış gibi kabul ettirip her türlü çılgınlığı insana yaptırabilmektedir ki bunun sayısız örneklerini, bilim ve teknolojideki gelişmişliğe rağmen günümüzde hala görebilmekteyiz. Ölümden sonraki belirsizliğin sebep olduğu derin korku, farklı coğrafyalara ve yaşam şartlarına göre insanların değişik dinlere, tanrılara sığınmasına, bir bakıma “inanç bağımlılığı” şeklinde köleleşmesine yol açmıştır. Çok zor, hatta bazen imkansız gibi görünse de, İskandinavya gibi halkının büyük çoğunluğu inançsız olan gelişmiş ülkeler Allah korkusunu ve “kutsallaştırılmış” gönüllü köleleşme güdüsünü yenerek zihinsel özgürlüğe kavuşabilmiştir. Geri kalmış toplumların dışladığı, lanetlediği ateistlik, huzur ve özgürlüğe açılan en sağlam kapı işlevi görebilir. Yüce Atatürk’ün araladığı bu kapıdan sızmayı başaran aydınlanma ışığı, yıllardır siyasal İslamcılar tarafından zindan karanlığına çevrilmektedir. Bilimsel, laik eğitim yardımıyla mutluluğu doğru yerde, yani (inançsızlığa uzanabilen) zihinsel özgürlükte aramayı halkımıza öğretememişiz ve bunun bedelini ağır şekilde ödemekteyiz.
Kuranın “oku” tavsiyesi ile başladığı söylenir. Hiç şüphe yok ki, söz konusu hadis sadece Kuran ve kutsal sayılan diğer kitaplarla ilgilidir. Eğer akılcılığa, mantığa, aydınlanmaya dayalı bilim kitapları kastedilmiş olsaydı, dünyada (ve hele ülkemizde yüce Atatürk’ün aydınlanma seferberliğine rağmen) bu kadar çok sayıda zır cahil müslüman bulunmazdı.
Türkiye karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüştür: “Atatürk Türkiyesi” bir yanda ve başlarındaki despot “tek adamla” “siyasal islamcılar Türkiyesi” öte yanda. Atatürkçülerin sayısını arttırmak (başta CHP olmak üzere) hepimizin en “kutsal” görevi sayılmalıdır.
Kemal Rastgeldi – 28.02.2024

Prof. Yasin Ceylan İslam dünyasının içinde bulunduğu acı durumu çok özlü bir şekilde anlatmış. 10 milyon nüfuslu İsviçre’nin 26 Nobel Ödülü alan bilim insanı yetiştirmesi ve 1.8 milyar nüfuslu 57 İslam ülkesinin bir tek bile Nobel Ödülü alan bilim insanı yetiştirememesi gerçeği de, yine bu acı durumun başka yönden görüntüsüdür. İslam ülkesinde doğmuş 3 bilim insanı Nobel Ödülü almıştır, fakat onlar ödüle layık görülen çalışmalarını ülkeleri dışında yapmışlardır.
“Din mi yoksa dinin özünden saptırılarak din tüccarlarının elinde bir para ve siyasi güç kazanma aracı olarak günlük yaşamda kullanılması mı bu sonucu doğurdu” sorusu tartışmaya açılmalıdır. Yahudi ve Hırıstiyan dinlerine inananların yaşadığı ülkeler bilimsel ve teknolojik alanlarda niye öncü oldular ve olmaya devam ediyorlar? Onlar da bir zamanlar Rönesans ve Aydınlanma devirleri öncesi dinin karanlığında boğuluyorlardı. Ne zaman ki devlet ile dini ayırdılar, yani laikliği tam anlamı ile kabullenip uyguladılar, ondan sonra dev adımlarla ilerlediler. Benim görüşüme göre, islam dünyasının sorunu din ile devletin iç içe olması ve bu bütünlük içinde akıl, bilim, özgür düşünme, sorgulama kapılarının kapatılmış olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, büyük kurtarıcı ve düşünür Atatürk’ün önderliğinde bu kapıları açtı ve laik bir devletin onlarca yıllık savaşların yıkıntısı üzerinde neler başarabileceğini hem halkına hem de dünyaya gösterdi.
Asım Esen
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *