Hedefteki kilit taşı: Laiklik

Hedefteki kilit taşı: Laiklik

CUMHURİYET – Prof. Dr. Can CEYLAN – 12.02.2024

Anayasamızın 2. maddesi “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” şeklinde düzenlenmiştir. Anayasanın 4. maddesi de devletin cumhuriyet, resmi dilin Türkçe ve bayrağımızın Türk bayrağı olduğuna hükmeden 1. ve 3. maddeleri de içine alarak, bu maddelerin değiştirilemeyeceğini, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini vurguluyor.
EVRENSEL DEĞERLER
Karşıdevrimin temelleri, 1950’li yıllarda Menderes hükümetinin antidemokratik karar ve uygulamaları ile atılmaya başlanmıştır. Ardından, Amerikan güdümlü 1980 askeri darbesinden sonra, çağdaş evrensel değerlerin örselenmesi, dinsel figürlerin daha da ön plana çıkarılmasıyla, karşıdevrim hamlelerinin en önemli enstrümanı olan siyasal İslam projesinin yolu açılmış oldu. 2002’de, ülke siyasetinin yaşadığı çalkantılı süreç, ülke ekonomisindeki olumsuz gidişle birleşince; emperyalist güçlerin gizli amaçlarını gerçekleştirmek için, 1923’ten beri bekledikleri fırsat fişeği, AKP’nin siyaset sahnesine sürülmesiyle ateşlenmiş oldu. Ardından, Atatürk ilke ve devrimleri, Cumhuriyet kazanımları; emperyal işbirlikçi FETÖ yapılanmasının devlet kurumlarına ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızarak ya da AKP himayesiyle sızdırılarak güç kazanması ile hedef haline getirilmiş oldu. AKP lideri “Hem laik hem müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın ya laik. İkisi bir arada olduğu zaman adeta ters mıknatıslanma yapar, ikisinin bir arada olması mümkün değil” gibi anayasa ve laiklik karşıtı söylemlerini her fırsatta dile getiriyordu artık. Ülkenin kurucusu ve Cumhuriyetin temel değerleri konusundaki asılsız ve olumsuz söylemler de hız kesmeden devam ediyor.
TEK ADAM YÖNETİMİ
Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki kurucu ilkelere bağlı yurtsever kurmayların Ergenekon, Balyoz kumpasları ile tasfiye edilmesi, demokratik parlamenter sistemden partili tek adam yönetimine geçilmesi, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılması, yürütmenin tarafsız olması gereken partili cumhurbaşkanı tarafından atanması ve Meclis denetiminden soyutlanması, yasamanın işlevsiz hale getirilmesi; karşıdevrimin en önemli hamleleri olarak tarih sayfalarında yerini alacaktır.
Kuşkusuz; AKP’nin iktidarını sürdürmesindeki en önemli kozu, siyaset kurgusunda din unsurlarını fazlasıyla kullanması, seçim kaybetme riski ortaya çıktığında da kutuplaştırma söylemlerini, “iktidar değişirse ülke bekasının bozulacağı” sopasını devreye sokmasıdır.
Önümüzdeki süreçte demokratik parlamenter sistemin yeniden kurulması, kurucu değerlerin yeniden ülke yönetiminde egemen kılınması noktasında muhalefet partilerine büyük görevler düşmektedir.
Bu görevlerin belki de en önemlisi; demokratik çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin korunması, ülkede barış ve huzur ortamının güvence altına alınması, evrensel değerlerden beslenen kalkınma girişimlerinin yaşama geçirilmesi için laiklik ilkesinden asla ödün verilmemesi, laikliğin sırf dinsel inançlar için değil tüm temel insan hakları ve özgürlükler için gerekli olduğunun halka anlatılıp benimsetilmesidir. Başka bir deyişle laiklik, insanın kendi içinde yaşaması gereken dini duyguların siyasi propagandalara malzeme edilmemesinin, inançların sömürülmemesinin ana sigortası ve kilit taşıdır.
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *