AYDINLIK YAZILAR, DÜŞÜNCELER

MEKTUP I

İngilizcedeki kısaltılmış şekli ile “IQ” olarak bilinen ve zeka, akılcılık düzeyinin ölçülmesinde kullanılan bir kavram vardır. Güvenilir olduğunu düşündüğüm bu zeka ölçme yöntemini kullanarak bazen oldukça sağlam sonuçlar alabilmekteyim. “IQ”sunu ölçmek istediğim insana örneğin şu basit soruyu yöneltirim:
“Atatürk hakkında ne düşünüyorsunuz”?
“Ona hayranım” diyenler en üst puan olan 10’u hak ediyor demektir. (Övünmek gibi olmasın, ben de bu kategoride olduğum düşüncesindeyim.)
Atatürk’ü beğenmediğini söyleyenlerin IQ notu sıfıra kadar düşebilmekte ve hatta bir kısmı “embesil”, yani ahmak, geri zekalı sınıfına girmektedir. Ortak özellikleri aşırı dinci, şeriatçı, Atatürk düşmanı olmalarıdır; tarikatlara, cemaatlere katılanlar ise gittikçe çoğalmaktadır.
AKP (yani Ahmaklaştırma ve Kandırma Partisi) halkın IQ seviyesini düşürmek için “üstün” gayret göstermiş ve çok da “başarılı” olmuştur. En büyük desteği, en cömertçe beslediği Diyanet İşleri Başkanlığı ona canla, başla sunmaktadır. Aziz Nesinin yıllar önceki o yüzde yetmişlerde kalan değerlendirmesi günümüzde artık geçerli değildir; o da her şey gibi enflasyona uğramış ve aptallaşma oranı zirveye tırmanmıştır.
İnsanın bilgisini, zekasını, mantığını, sağduyusunu, cesaretini ölçmek için başka bir sorudan yararlanmak da mümkündür (eğer yürek elveriyorsa):
-Öldükten sonra insan “öbür dünyada” tekrar dirilebilir mi?
Bana göre dünyanın en doğal ve en önemli sorusu bu olsa da, insanlığın büyük bölümü hala bunu günahkarlık, “tabu” (tehlikeli) saymakta, konuya dokunmaktan korkmaktadır.
Bilimin, akılcılığın, teknolojinin, yani tıp, biyoloji, astronomi gibi müspet ilimlerin (özellikle de devrim yaratan internetin) bu denli gelişmiş olduğu çağımızda, insanlığın büyük çoğunluğu ölüm gerçeğini kabullenmemekte ısrar ve inat edip direnmektedir. İnsanlık alemini “tekrar dirilme” yanılgısından, hayalperestliğinden, bu en büyük yalandan kurtarmak için donanımlı, güvenilir bilim insanları dincilerin şirretliği, şarlatanlığı, saldırganlığı karşısında çaresiz kalmakta, gereken kararlılığı, özveriyi, cesareti gösterememektedir. Buna rağmen, az da olsa, ülkemizden de bazı kahramanlar çıkabilmiştir. Aziz Nesin gibi yürekli, gerçek aydınlarımızı, dincilerin katlettiği Turan Dursun gibi Cumhuriyet şehitlerimizi şükranla, minnetle anmalıyız.
Özetle, tüm canlılar tek bir defa doğar, bir defa ölür ve istisnasız bir daha da asla dirilemez. Halkımızı aydınlatmak yönünde olağanüstü gayretlerinden dolayı değerli dostum Naci Kaptana bir kez daha teşekkür ederek bu “aykırı” ama “gerçeği arama amaçlı” yazımı burada noktalıyorum.
Kemal Rastgeldi – 10.02.2024

MEKTUP II

Kemal ağabeyimize bu güzel yazıları bizlerle paylaştığı için teşekkürler. Ertan Abalı’nın hayat hikayesi iftiharla ve keyifle okunacak bir yazı, kendisini ve evladını tebrik ederim.
Ölümden sonra hayat var mı sorusu çoğumuzu değişik seviyelerde meşgul etmiştir ve etmektedir. Birkaç sene evvel kaybettiğimiz değerli dost Necdet Egeli ölümden sonra ” resurrection ” olduğuna emindi.
Benim geldiğim nokta, bilmiyoruz, bilmemiz de günün şartlarında mümkün değil. Elimde resurrection veya ahrette başka bir yaşam olduğuna dair hiç bir delil yok, ama ruh çağıranlar, medyum denilen aşırı hassas insanlar öbür tarafla iletişim içinde olduklarını söylemekteler. Ben bir kere birkaç arkadaşımla bir ruh çağırma seansına katıldım ve izah edemediğim olaylara şahit oldum. İzah edemediğim için de konuyu kurcalamaktan vaz geçtim.
Orta Doğu menşeli dinler bize cennet ve cehennem masallarını anlatmakta ve din adamları cennet vaatleriyle krallar gibi yaşamakta. Diktatörler cehennem korkusuyla dine sarılan cühela tabakanın oylarıyla her türlü istibdadı ve hırsızlık düzenlerini kurmakta. Bir insanın cehalet derecesini inançlarından emin olma derecesiyle orantılandırmak mümkün. Sanırım bu mühim sorunun cevabını öğrenemeden göçüp gideceğiz. William Shakespeare’in Hamlet’e söylettiği gibi: “.. for ın that sleep of death what dreams may come, must give us pause”
Ben ölümden sonra cennete gitmeyi bu dünyada sevdiğim ve beraberliğine doyamadığım insanlara kavuşmak olarak görüyorum; aile büyüklerim ve küçüklerim, iki sene evvel kaybettiğim 62 yıllık eşim Seval’im, arkadaşlarım, sevgi ve saygı duyduğum Mustafa Kemal gibi liderler ile ilelebet beraber olmak benim için günde 72 bakireden çok daha cazip bir varoluş.
90. yasını tamamlamaya birkaç ayı kalan biri olarak benim için herhalde uzun bir bekleme süresi bahis konusu değil.
Saygılarımla,
Ahmet N. Taşpınar

MEKTUP III

Aslında Haçlıların Türk Milletini Anadolu’dan orta Asya’ya sürme programı aksamadan sürekli olarak yürütülmektedir. İşin aslı da budur. Bu programın iki ana temeli vardır. DENK bütçe yerine AÇIK BÜTÇE ve laik eğitim yerine VAHABİ dini eğitimi. Dikkat edelim. Burada Kur’an dini eğitimi yok. (Kur’an dini eğitimde beşikten mezara bilim okumak ve komşun açken tok yatmamak temel Hadislerimizdir.)
Bu temel hadislerimize göre DENK bütçe yapacaksınız. Bilimi Çin’de bile olsa gidip alacaksınız. Beşikten mezara kadar bilim okuyacaksınız ve her saat her gün her ay her yıl bilimle yaşayacaksınız. Kur’an dinimizin bize gösterdiği yol budur. Tartışmaları bu ilkelerin dışına çektiniz mi onların istedikleri düzeye tartışmayı indirmiş olursunuz. Şimdi gelelim. son 3 yılın bütçe açıklarına:
İşte Son 3 yılın açık bütçeleri
2022 yılı bütçe açığı 278 Milyar ve
2022 yılı ek bütçesi açığı 880 Milyar
2023 Bütçesi TBMM de 660 Milyar TL açıkla kabul edilmiştir.
2023 Bütçesine ek bütçe olarak çıkarılan 1,1 Trilyon açık ek bütçe de TBMM de kabul edilmiştir.
2024 yılında ise Bütçe açığı 2 trilyon 652 milyar TL olarak bütçede yer almıştır.
TOPLAM: 5 Trilyon 580 Milyar
Müslüman bir devlet yöneticisi Müslüman halkına bu bütçeleri yapar mı. Dinimize bilime yüce Müslümanlık hadislerine ( Beşikten mezara bilim okuyun. Bilim Çin’de ise bile gidin alın) hadisi şeriflerine uyar mı?
11 Şubat 2024
Op. Dr. Aytekin Ertuğrul
(E ) Dz Tbp Kd. Alb.
Tıp Doktoru- Yazar
Türk Milletinin Bir Ferdi

MEKTUP IV

Sayın Kemal Rastgeldi,
Yazdıklarınızın hepsine katılıyorum.
Dün akşam Stockholm’den geldım. Torunumu ziyarete gitmiştim. Oğlum Bilen Emek Abalı, Uppsala Üniversitesinde Profesör. Akışkanlar Teorisi üzerine 4 Springer Verlag’tan yayınlanmış kitabı ve 100 den fazla uluslararası kabul görmüş yayını var. Gurur duyuyoruz. Üniversiteyi İTÜ de bitirdi. Münih ve Berlin’de doktora ve doçentlik yaptı. Şimdi Uppsala Uni’de 40 yaşında kürsü sahibi oldu. Ben de Braunschweig Uni de 1962-70 arasında okudum ve Elektrik Mühendisi oldum.
Hem Almanya’da hem de Türkiye’de sol politik görüşü savundum ( bunu oğlumun adında da görmektesiniz) 82-22 arası Türkiye’de CHP, ADD, ÇYDD örgütlerinde aktıf çalıştım ama görüldüğü üzere diplomasız, cahil haramiler, yobazları da arkalarına alarak bence diktatörlük ve islami monarşiyi hayata geçirdiler. Bizimkiler ise hala demokrasicilik oynuyorlar. Kiminle konuşsam, hepsi umutsuz.
Şimdi 80. yaşımı Almanya da kutlayacağım. Ne yapılabilir bilmiyorum. Dostlarım ile WhatsApp üzerinden eleştirilerimi taze tutuyorum. O kadar.
Bilgi dolu yazılarınız için çok teşekkürler.
Sevgilerimle
Ertan Abalı
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *