Yeşil darbe * 21 yıllık bu dönüşüm, AKP’nin renkli darbelerinin son halkasıdır: AKP, ABD destekli turuncu darbe ile iktidar oldu, FETÖ destekli mavi darbeyle devletin kurumlarını tasfiye etti, Türk-İslam sentezli yeşil darbe ile kendi rejimini inşa etmeye çalışıyor.

Yeşil darbe

Mehmet Ali Güller – Cumhuriyet Gazetesi – 1.2.2024

21 yıl önce TBMM, CHP’li vekillerin desteğiyle Anayasa’yı değiştirerek Erdoğan’a milletvekili olma yolu açtı. 21 yıl sonra TBMM, Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymayarak, Hatay’dan seçilen Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürdü.
21 yıllık bu dönüşüm, AKP’nin renkli darbelerinin son halkasıdır: AKP, ABD destekli turuncu darbe ile iktidar oldu, FETÖ destekli mavi darbeyle devletin kurumlarını tasfiye etti, Türk-İslam sentezli yeşil darbe ile kendi rejimini inşa etmeye çalışıyor.
Milletin iradesini yansıtmayan Meclis
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), fiilen artık milletin meclisi değildir çünkü vekilleri, milletin aleyhine karar almaktadır. Sadece son bir haftada alınan şu iki karar bile vekillerin oylarının milletin tutumunu yansıtmadığını göstermektedir:
1) Milletin çoğunluğunun tutumunun aksine, Meclisteki vekiller NATO’nun genişleme programını onayladı.
2) Anayasa Mahkemesinin kararına uyulmadı ve Can Atalay’ın milletvekilliği hukuksuz olarak düşürüldü.
Öyle bir hukuksuzluk ki zaten “anayasal düzen” olmaktan çoktan çıkmış düzeni, artık “anayasalı düzen” saymak bile zor…
Anayasa’ya darbe
Can Atalay üç kez Anayasa Mahkemesine hak ihlali için başvurdu. Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi ama hem İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, hem de Yargıtay 3. Ceza Dairesi, sarayın desteğiyle karara uymadı. Üstelik Yargıtay 3. Ceza Dairesi, “Anayasa Mahkemesi’nin kararının hukuki değerinin olmadığını” savundu!
Böylece Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu tutumuyla Anayasa’nın 153. ve 158. maddelerini yok saymış oldu. Anayasanın 153. maddesine göre “Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir” ve “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar”. Yine anayasanın 158. maddesine göre “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır”.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, iki maddeyi yok sayarak anayasayı da yok saymış oldu. Böylece saray desteğiyle anayasaya darbe yapılmış oldu.
Hedef: Yeni rejim için yeni anayasa
AKP için Anayasa, uyulması gereken bir toplum sözleşmesi değil. İktidar o nedenle defalarca anayasayı değiştirdi, gücü oranında deldi. Hatta Bahçeli “Madem Erdoğan anayasaya uymuyor, biz anayasayı Erdoğan’a uyduralım” diyerek, Erdoğan’a “Türk tipi başkanlık modeli” hediye etti. O da yetmedi. Erdoğan sonrasında anayasaya aykırı olarak üçüncü kez cumhurbaşkanı oldu.
Sonuç olarak AKP 21 yılda anayasayı neredeyse baştan aşağı değiştirdi, idari sistemi yıktı, parlamenter sistem yerine uygulaması “tek adam rejimi” olan başkanlık sistemini getirdi.
Ancak Saray’ın hâlâ ulaşamadığı hedefi var: Rejimi yıktı ama yerine yenisini tam olarak inşa edemedi. İşte Erdoğan “yeni anayasa” ile inşa etmekte olduğu rejimine anayasallık kazandırmaya çalışıyor. Saray, bu amaçla Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında kendisini “hakem” gibi konumlandırarak, “çözüm yolunun yeni anayasadan geçtiğini” savunuyor. Yani yarattığı krizi, kendisine kaldıraç yapmaya çalışıyor.
Meclis yoksa alanlar var
Can Atalay meselesinin iktidar açısından bu kadar önemli olmasının nedenlerinden biri de Gezi’dir, yani milyonların katıldığı Haziran Halk Hareketi’dir.
İktidar, -tekrarlanmamasını umarak- Gezi’yi “suç” gibi göstermeye çalışıyor. O nedenle de Can Atalay başta Gezi davasından tutuklananların içeride kalmasını sağlamaya uğraşıyor.
Ancak mesele şu: Haziran’da milletin iradesi alanlardaydı, Meclisin iradesine darbe vurulduğu şartlarda, milletin iradesini yine alanlarda göstermesi, anayasal hakkıdır.
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *