“Türk Tarih Tezinin Ana Hatları” * “M.Ö.625 yılında Zile yakınlarında Pers ordusu bir hile ile Saka/iskit ordusunu(Alper Tunga’yı) yenene kadar tüm Anadolu”ya Saka’lar hakimdi. Saka’lar MÖ. 5. YY.da Altından elbise yaparken, o tarihte ne Rus vardı, ne Alman ne de Fransız vardı.”

Türk Tarih Tezinin Ana Hatları


Özellikle Kürt ve Arap milliyetçiliğinin yükseldiği coğrafyamızda her nedense Türk kimliği tartışmalardan uzak tutulmakta, Türk kavramını oluşturan kültürel, biyolojik ve siyasi unsurlar görmezden gelinmektedir. İster genetik olarak, isterse de kültürel olarak değerlendirilsin her toplumsal kimlik ister istemez kökünü tarihten ve toplumu oluşturan bireylerin, atalarının geçmişinden alır.

Mustafa Kemal Atatürk 1928-1930 yılları arasında Türk Tarih Tezi’nin oluşturulmasında tarihçilere önderlik etmiştir. Atatürk’ün, “Anadolu 7000 yıllık Türk beşiğidir” sözü onun Anadolu’daki Türk varlığının Malazgirt’den çok öncelere dayandığı düşüncesini yansıtmaktadır. Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu Atatürk’ün özel önem verdiği kurumlar olarak Türk Tarih Tezini araştırmak üzere kurulmuştur.


Türk Tarih Tezi, beyaz ırkın kökeninin Orta Asya olduğu hipotezinden yola çıkmaktadır. Buna göre değişik çağlarda, çeşitli göç dalgaları halinde Orta Asya’dan dünyaya yayılan Türklerin de atası olan halklar, dünya medeniyetlerinin önemli bir kısmını kurmuştur.
Türk Tarih Tezi, 1930’lu yıllarda, Mustafa Kemal Atatürk’ün teşvikiyle oluşturulan tarih yorumu. 1930 yılında yüz adet basılan Türk Tarihinin Ana Hatları isimli eser Türk Tarih Tezi’nin bildirgesi sayılır.  Bu eser doğrultusunda hazırlanan ve 1931-1941 yılları arasında liselerde okutulan dört ciltlik ders kitabı da Türk Tarih Tezi’nin temel metinlerindendir. İslam ve Hristiyan çatışmasına dayalı Osmanlı tarihi tezine ve Türkler aleyhinde yazılan Batılı tarih tezlerine tepki olarak ortaya konmuştu.

Mustafa Kemal, 1923 yılında İstanbul Üniversitesi Profesörler kuruluna
“Ulusal bağımsızlığımızı bilim alanında da tamamlama” görevi verdi.

Türk Tarih Tezi, Osmanlı tarih yazımının mirası olan İslam merkezli tarih yorumlarına ve Avrupa merkezli tarih yorumlarına karşı alternatif bir millî yorum geliştirilmesi amacıyla 1930’larda ortaya atılmıştır. Atatürk batılı tarih tezlerinin doğru kabul edilip okullarda okutulması yerine millî bir tarih yazılması gerektiğine inanıyordu.
On beşinci yüzyıldan beri, Batılı tarih yazarları medeniyetin başlangıcı yeri olarak Yunan medeniyetini vermekteydi. Bu tarih görüşünde Türkler, Orta Asya’daki göçebe aşiretler olarak anlatılıyordu. Özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu tez ırkçı antropolojik yaklaşımlarla bir ırk aidiyetine (Sarı ırk, Brakifesal beyaz ırk vb.) oturtulmaya çalışılmıştı. Bir Fransız okulunda öğrenci olan Afet İnan, Fransızca tarih kitaplarında Türklerin uygarlık yapıtlarına yer vermediğini ve Türklerden “ikinci dereceden sarı ırktan, istilacı barbar kavim” olarak söz edildiğini Atatürk’e anlatır.
Bununla birlikte, Atatürk’ün okuduğu bilinen iki önemli tarih kitabında Türklere ciddi şekilde yer verilir. İlki, Joseph de Guignes tarafından 1756’da Paris’te yayınlanan 5 ciltlik Histoire générale des Huns, des Turcs, des Mogols, et des autres Tartares occidentaux] eseridir. İkincisi 1920 yılında H. G. Wells tarafından yayınlanmaya başlanan 1208 sayfalık Outline of History adlı eserdir. Yazarın Atatürk tarafından benimsenen “dünya barışının kalıcı olması için düşünceleri” Nutuk’ta adıyla beraber tekrar edilmektedir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_Tarih_Tezi

“Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda çıkan kemiklerin
DNA analizleri şaşırtıcı gerçekleri ortaya koyuyor. Herodot tarihi der ki;

“M.Ö.625 yılında Zile yakınlarında Pers ordusu bir hile ile Saka/iskit ordusunu(Alper Tunga’yı) yenene kadar tüm Anadolu”ya Saka’lar hakimdi. Saka’lar MÖ. 5. YY.da Altından elbise yaparken, o tarihte ne Rus vardı, ne Alman ne de Fransız vardı.”
Biraz daha geriye gidelim…
Sümerlere( yani orta asyali Kengerler)
Turukku’ya, “Türk” Turku krallığına gidelim…
Çünkü Anadolu medeniyetini kuranların eski Yunan Medeniyeti olduğu tezi bize yıllardır yutturulmustu ya…. biraz öfkeliyiz bu tarihi yalanlara karşı! Iste, şimdilerde dünya çapında Arkeoloji Profösörleri topraktan çıkardıkları kemiklerin Dna’larıyla o yöredeki köylülerin DNA’larını karşılaşınca şok geciriyorlar.. çünkü Dna’ları yüzde 97 uyumlu.
Örneğin;
Antik Burdur -İsparta tarihi Aglasun kazılarından… Burdur ve Isparta’da ki SAGALASSOS uygarlığı da Ön-Türk uygarlığı çıktı. Belçika LEUVEN Katolik üniversitesi’nden Prof.Dr. Matc WAELKENS, Ağlasun kasabasında yaptığı kazılar esnasında ortaya çıkan kemiklerin DNA’sını köylülerle karsılaştırınca şok oldu. Toprak altından çıkan 6-8 bin yıl öncesinin kemikleriyle çalıştırdığı işçi-köylülerin dna’sı yüzde 97 aynı çıktı)
Yani onlar da Ön-Türklerin bir kolu olan SAGALASSOS çıktı.
Frigya’si da boyle Yazilitaşı da böyle,
Urartu’su da böyle Hitit’ i de boyle…
Eskiden Batılı Arkeolog”lar buluntuları çalıp çırpıp ülkelerine kaçırıp, Anadolu tarihini uyduruk Helen diye bize kakalasalar da bizimkiler de aksini ispat etmeyi başarıyor hele şükür…
buna bir örnek de Assos;
Assos”u kuranlar da Ön-Türklerin bir kolu Lelegler ve Pelasglar çıktı….
Ey Atatürk sen ne büyuk adam çıkıyorsun her geçen gün böyle…Teee Alacahöyük kazılarını yaptırdığında bunları söylemiştin, sana inanmayanlar utansın!
Kemalist tarih tezi diye küçümseyip kenara atılan “Türk Tarih Tezinin Ana Hatları”
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *