İSRAİL NEDEN AMERİKAN ASKERİ İSTİHBARAT GEMİSİ USS LIBERTY’İ VURDU?

İSRAİL NEDEN AMERİKAN ASKERİ İSTİHBARAT
GEMİSİ USS LIBERTY’İ VURDU?


İnanması güç geliyor: İsrail ordusuna ait 3 hücum bot, 2 Mirage ve 2 Mystère jeti bir Amerikan savaş gemisine saldırıyor; 37 Amerikan askeri ölüyor; 200’e yakın yaralı var. Gemi neredeyse batacak; soğuk savaşın ortasında 2 Rus destroyeri gelip Amerikalıları kurtarıyor.

Rusların sayesinde Malta’ya sığınıp batmaktan kurtulan gemi o kadar kötü bir halde ki, ABD’ye getirilince doğrudan hurdaya gönderiliyor… Yoksa bazı delillerin ortaya çıkmasından mı korkuluyordu? Bakalım ne olmuş? Kurtulan askerler ne yaşamışlar?
Tarih 8 Haziran 1967, 6 gün savaşı bitiyor; Sina yarımadası açıklarındayız. USS Liberty’nin vurulduğu yer uluslararası sular. Sıradan bir gemi değil bu; dev “kulaklara” sahip. ABD zaten bölgedeki bütün hükümetleri ve askerî haberleşmeleri dinliyor ama…Uss Liberty’nin sahile yaklaşması, artık “taktik” haberleşmelerin de dinlendiği anlamına geliyor: Yani İsrail, Suriye ve Mısır’ın birlik hareketleri, lojistik yolları, mühimmat, su ve yakıt tedariki Amerikan ordusunca takip ediliyor.
Tabi şöyle bir soru gelebilir: “İsrail ordusunun ABD tarafından takip edilmesinden neden rahatsız olsun?” Zaten ekonomisi, silahları, petrolü… Kısacası hayatta kalması tamamen ABD’ye bağımlı olan İsrail ile ABD’nin menfaatleri nasıl ayrılabilir? Dahası var tabi…
Haydi ciddi bir menfaat çatışması var diyelim. İsrail ne cüretle bir Amerikan gemisini batırabilir? Amerika’nın olaya verdiği tepkideki tuhaflıklara bakmadan önce garip bir ayrıntı: Saldırı bir uyarı atışına benzemiyor. Neden?
USS Liberty’nin bombalanması 1.5 saat sürmüş ve denize atılan filikalar bile makineli tüfekle taranmış. Yani geriye tanık bırakmak istemiyor İsrail pilotları. Hücum botlar birkaç torpil atıyor; ıskalıyorlar ama bir tanesi isabet ediyor. Yani gemiyi gerçekten batırmak istiyorlar.
Meseleyi çözmek için “ulus-devlet” gözlüklerini çıkarmak gerek. ABD ve İsrail’i gerçek aktör, gerçek irade sahibi özne güçler olarak düşünmeyin. Bankalar, enerji şirketleri çatışıyor. ABD’nin organları da her zaman aynı safta değil. Nedir?
Amerikan deniz kuvvetlerinin istihbaratı için kullanılan USS Liberty’nin “dev kulakları” ve diğer elektronik donanımı NSA tarafından kurulmuş; meşhur National Security Agency. Yani doğu Akdeniz’de CIA’nin rakibi. Senato’ya veya başkana ulaşması “sakıncalı” bilgileri toplayabilir. CIA’nin ABD başkanı ve senato denetimi dışında, adeta paralel bir hükümet gibi hareket ettiğini daha önce burada anlatmıştık.
ABD’nin dış politikasını anlamak için Amerikan devleti dâhilinde olup menfaatleri çatışan aktörleri iyi bilmek gerekir. Soğuk savaş ortamında Suriye ve Mısır Rusya’dan silah ve teknik yardım alırken ABD’nin müttefiki İsrail 1967’de gerçekten tehlikede miydi? Avrupalı gizli servislerin verdiği bilgilere göre İsrail ordusu açık üstünlüğe sahipti.
İsrail ordusu ve yerleşimciler Suriye sınırında tahriklerini yoğunlaştırdılar. İsrail bir savaş istiyordu ama savaşı resmen başlatanlar Araplar olmalıydı. Cemal Abdünnasır, ekibine sızdırılan İsrail ajanlarınca yanlış yönlendirildi. Muhtemelen Arap dünyasının süper kahramanı olma hevesi de vardı.
Mayıs 1967’de Sina çölünde büyük birlik hareketleri gerçekleştiren Mısır, 1957’den beri bölgede olan Birleşmiş Milletler’in ayrılmasını istedi; Ürdün’le askeri ittifak imzaladı. Ayrıca Akabe Körfezi’nde Kızıldeniz’e İsrail’in Eilat limanına erişim sağlayan Tiran Boğazı’nı ablukaya aldı.
İsrailli diplomatlar barış istiyormuş gibi yapmak için Avrupa turuna çıktılar. Fransa “ilk kurşunu siz sıkmayın yoksa desteklemeyiz” diyerek her türlü false flag operasyonu için yeşil ışık yaktı.
Bu barış kelebeği müsameresi bittikten sonra 5 Haziranda İsrail hava kuvvetleri Mısır’ın kuzeyindeki ve Sina yarım adasındaki bütün hava üslerini bombaladı. Sonra kara birlikleri Sina’dan Mısır topraklarına girdiler. Hedefte Kudüs şehri de vardı.
Ürdün ordusu Kudüs’ü İsraillilere hiç savaşmadan verdi. 7 Haziran Ürdün – İsrail arasında ateşkes imzalandı. Mısır ve Suriye de izleyen günlerde İsrail ile ateş imzaladılar. İşte Amerikan savaş gemisi USS Liberty’nin vurulması bu şartlarda gerçekleşti. Kurtulan askerlerin ifadelerine göre 8 Haziran sabahı İsrail jetleri, Amerikan bayrağı taşıyan geminin üzerinden 7 kez uçtular.

Sonra Dassault Mystère tipi iki jet gemiyi bombalamaya başladı. Amerikan askerleri neden yakındaki bir gemiden yardım istemedi? Çünkü elektronik karıştırma kullanan İsrail ordusu US Liberty’nin dış dünya ile irtibatını kesmişti. Mystère’lerin saldırısı 20 dakika sürdü.
Bu ilk saldırıdan sonra anten, radar… iletişim ve dinleme için kullanılan ne varsa tahrip olmuştu ama geminin gövdesi ve makine dairesi sağlamdı. Bomardıman sırasında Amerikan bayrağı yanmıştı. Kaptan yeni ve daha büyük bir bayrak çektirdi.
10 dakika sonra 3 İsrail hücum botu göründü; bunlar torpil taşıyan botlardı. USS Liberty’nin motorları sağlamdı ama tam güç çalıştırsa bile hücum botlardan kaçması imkânsızdı. ikisi hedefi ıskaladı; biri vurdu. Geminin gövdesinde 10 metre yarık açıldı. 20 Amerikalı teknisyen öldü.
Yara ağırdı ama gemi batmadı çünkü su alan bölmenin kapıları kapatılmıştı. Ancak torpilin patlaması elektrik kesintisine ve makinelerin durmasına sebep olmuştu. İsrail saldırısı devam ederken kaptan geminin tek savunması olan 4 ağır makineli tüfeğin kullanılmasını emretti.
Hücum botlar makineli tüfek ateşi yüzünden yaklaşamadılar ama gemiyi taciz etmeye devam ettiler. yeniden sessizlik. Sanki saldıran İsrail değilmiş gibi hücum botlardan biri kaptan ile irtibata geçip yardım teklif etti. Kaptan reddetti.
USS Liberty’de sağ kalanlar motorları yeninden harekete geçirdi; gemi güçlükle Kıbrıs’a doğru yol alırken iki Rus destroyer ile karşılaştı ve Ruslar Kıbrıs açıklarındaki Amerikan donanmasına ulaşmalarını sağladılar.
Tabi Amerika’nın muazzam bir protesto ile tepki vermesini bekliyorsunuz değil mi? Kınama, ekonomik yaptırım vs. Öyle olmuyor. İsrail yarım ağızla özür diliyor ama mes’uliyet kabul etmeden. İsrail bir sürü çelişkili açıklama yapıyor: “…Mısır destroyeri sandık, Rus casus gemisi sandık…”
Kabul edilebilecek gibi değil zira pilotlar sadece ülkeleri ve gemi modellerini değil tek tek gemileri ayırd edecek bir eğitimden geçiyorlar. Yani Mısır gemisi sanmaları saçma. Sonra yeni bir yalan: “O saatte bir Mısır gemisi İsrail kıyılarını bombaladı”. Kimse inanmıyor; delil yok.
Meselenin sümen altı edilmesi zor; ABD ve İsrail 2 ayrı soruşturma açıyor. Ama tesadüfe(!) bakın ki iki soruşturma komisyonu aynı sonuca varıyor: Karışıklık olmuş; kasıt yok. İsrail raporunun ABD’de yayınlanması yıllarca yasaklanmış.
İsrail’in örtmeye çalışması normal de… ABD’nin aynı tavırda olması çok garip tabi. ABD kongresinin soruşturma açması engellenmiş. Oysa ABD vatandaşlarının ülke dışında ölümüyle sonuçlanan her olayda kongre soruşturması açılıyor.
Dahası var: İsrailli müfettişlerden biri komuta zincirinde “ağır hatalar” bulmuş ama gariptir; ne deniz ne de hava kuvvetlerinden bir subay ceza aldı. İnsan ister istemez bunun da “collateral damage” tezini güçlendirmek için yapılmış bir aldatmaca olacağını düşünüyor.
Ya kurtulan Amerikalı denizcilerin ifadeleri? Amerikan soruşturma heyeti bunları kırpıyor ve İsrail’i üzecek şeyleri rapora koymuyor. Bu askerler haklarını savunmak için dernek kurmuşlar 1980’lerde olanları bir kitap halinde kamuoyuna sunmuşlar.
İşte bu kitaplardan öğreniyoruz geminin iletişiminin elektronik karıştırıcılarla kesildiğini, denize atılan şişme botların makineli tüfek ateşiyle batırıldığını… ve İsrail helikopterlerinin güverteye inmeye çalıştığını. Amerikan askerlerine göre hata olamaz; çok kararlı ve eşgüdümle saldırıyorlardı.
Peki neden batırıldı Amerikan gemisi? Acaba 6 gün savaşı çok mu erken bitmişti? ABD savaşa girmek için bir bahane mi arıyordu?
Eğer Amerikan gemisi batsaydı ve hiçbir Amerikan askeri kurtulmasaydı, suçu Mısır’ın üzerine atmak; ardından bu ülkeyi de Irak gibi işgal etmek çok kolay olacaktı. Perl Harbour saldırısında olduğu gibi Amerikan kamuoyu ve senato şahinlerin yanında yer alacaktı.
Çok mu paranoyak görünüyor? ABD’nin Vietnam savaşını başlatmak için kullandığı Tonkin saldırısını(!) veya Irak’ı işgal etmek için bahane yaptığı ve hâlâ bulamadığı kitle imha silahlarını hiç duydunuz mu?
Ama İsrail askerleri bu false flag görevi ellerine, yüzlerine bulaştırdılar. Hücum botların torpilleri üçte bir yerine üçte üç isabet kaydetmeli, gemi dakikalar içinde batmalıydı. Kurtulan askerler helikopterle taranacak; ABD “öcü” Cemal Abdünnasır’a karşı savaşa girecekti.
Irak için söz konusu olan biyolojik ve kimyasal silahların varlığını reddeden BM müfettişinin öldürülmesi de ilginçtir. Evet… Buna “false flag” denir yani sahte bayrak. Saldırı için bahane üreten ülke, kendi askerlerine düşman üniforması giydirir ve sivillere/kendi ordusuna saldırtır.
Tarihe “Gleiwitz hadisesi” olarak geçen false flag operasyonu (31 agt 1939) ile Alman askerler Almanya’daki radyo istasyonuna saldırmış ve Hitler’e Polonya’yı işgal etme bahanesi vermiştir. Yani 2ci dünya savaşının yanlışlıkla, daha doğrusu yalanla başladığını söyleyebiliriz.
Ya ABD’nin 2ci dünya savaşına girmesine sebep olan Pearl Harbour saldırısı? False Flag veya benzer bir şey olabilir mi?
Tarihteki olaylara baktığımızda, USS Liberty’nin israil tarafından vurulmasını ABD eski dış işleri bakanı ve sonra CIA başkanı olan Dulles’e, Cemal Abdünnasır’a ve Rockefeller’a bağlayan tuhaf tesadüfler(!) var. Karar sizin.
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *