Atatürk, toprak satmadı; satılanları geri aldı…

Atatürk, toprak satmadı; satılanları geri aldı…

Orhan Özkaya (Arş-Yazar) – 04.12.2023

Satılanlar geri alındı

1925 tarihinde 442 Sayılı Köy Kanununu çıkartılarak, belediye sınırları dışındaki satışlar yasaklandı. Atatürk kırsal alanda toprak satışlarına kesinlikle izin vermedi. Belediye sınırları içinde imarlı konut satışları 1867 yılından kalan yasayla devam etti. Yabancılar 1867 tarihli yasaya dayanarak İzmir’de binlerce dekar arazi satın aldılar. Türkiye genelinde 6-7bin km2.lik arazi satın almışlardı.
Atatürk bunların hepsini geri aldı. 442 Sayılı Köy Kanunu ve 2644 Sayılı Tapu kanunuyla toprak satışına yasak getirdi. Köy Kanunu 87. Maddesi ile “Yabancılar Belediye sınırları dışında toprak satın alamazlar, Tapu Kanunu’nun 35. Maddesiyle “Yabancılara toprak satışına 30 hektarı geçmemesi şartı” getirildi. Bu dönemde toprak satışı yapılmadığı gibi, konut satışında da sınırlı yapılması sağlandı.
AKP’nin 2 Temmuz 2003 tarihinde çıkarttığı 4916 sayılı “Yabancılara Taşınmaz Satışı Yasası” nın yürürlüğe girmesinden bu yana satılan taşınmaz miktarı 300 milyon metrekareye dayanmış durumdayken; 5. İzmir İktisat Kongresi’nin açılışında yapılan konuşmalarda, “Cumhuriyet sermayeyi renklere ayıran değil, onları bir ve beraber gören bir anlayışı egemen kılmıştı. Uluslararası sermayeye kapı aralanmış, yabancıların mülk edinmesinin önünün Cumhuriyetin ilk yıllarında açıldığını bizzat Mustafa Kemal döneminde yabancılara toprak satıldığını, burada özellikle vurgulamak isteriz” diyerek, İktidarın Atatürk döneminde toprak satıldığına dair açıklamalarında tarihi bir gerçeklik payı bulunmuyor.
Atatürk döneminde yabancılara bir metrekare bile toprak satılmazken konut satışında da ciddi sınırlamalar getirildi. Bu nedenle yabancılar Türkiye’den 30 hektardan fazla konut alamıyordu, aldıkları konutlar belediye sınırları içerisinde olması ve çeşitli kısıtlamalar getirilerek yapılıyordu. Satışlarda mütekabiliyet şartı aranıyor; karşılıklılık ilkesine göre taşınmaz satın alabilen yabancı ülkelerin sayısı da 30’u geçmiyordu. Bu düzenlemeler 1925 yılında çıkartılan 442 sayılı Köy Kanunu’nda yer almaktaydı.
Atatürk’ten önce Osmanlı borçlarını ödemek amacıyla 1867-1868’li yıllarda çıkartılan, “Ecnebilerin Gayrimenkul Edinimine Dair Kanun” la, yabancılar Türkiye topraklarına el koydular. Osmanlı Maliyesi’ nin gelirlerini “Reji İdaresi” topluyordu. Dolayısıyla ülke toprakları da yabancıların paralı istilasına uğramıştı. Atatürk bu düzenlemeleri Lozan’da kaldırabilmek için İnönü’nün mücadelesiyle büyük çaba gösterdi, ama o dönem koşulları buna olanak vermedi.
Ancak Lozan’ dan sonra 1925 yılında 442 sayılı Köy Kanunu’nu çıkartarak yabancılara belediye sınırları dışında gayrimenkul satışı yasaklandı. ‘Atatürk zamanında toprak satışları yapıldı’ demek çok yanlış ve tarihi bilmemek demektir. Atatürk aynı yasanın bir başka maddesiyle yabancıların köylerde ikamet etmelerini “devrimler aleyhine propaganda yapmasınlar, casusluk yapmasınlar, halkın eğitim düzeyini istismar ederek kışkırtıcılık yapmasınlar diye “İçişleri Bakanlığı”nın iznine tabi tuttu.
Bu kadar özenli davranan bir insan köylerde, kırsal alanda toprak satışını yapar mı?” Erdoğan’ın İzmir İktisat Kongresi’ nde, söylediği “Yabancıların mülk edinmesinin önünün Cumhuriyetin ilk yıllarında açıldığını bizzat Gazi Mustafa Kemal döneminde yabancılara toprak satıldığını hatırlatmak isterim” şeklindeki sözlerinin gerçeği yansıtmadığı ortada. Bu açıklama tarihi gerçeklere uymadığı gibi, Atatürk döneminde yabancıların mülk edinmesinin önünün açılmayıp, kapatıldığı ve ülkenin Atatürk’ün liderliğinde “Kurtuluş Savaşı” vererek işgal edilen ve Osmanlı’nın sattığı topraklarını kanıyla, canıyla geri aldığını saptırmak çok acı bir durumdur.
Yeni Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş savaşı sonrasında uluslararası antlaşmalar çerçevesinde Osmanlı’nın bir hayli yüklü dış borçlarını üstlendi. Yabancı devletler tarafından 1867 tarihli Ecnebilerin Gayrimenkul Edinimine Dair Kanun kapsamında Duyun-u Umumiye borçlarına istinaden topraklara el konulmasını kabul etmeyerek savaş verdi. Atatürk ve İsmet İnönü, bu yasayı kaldırmak için Lozan’da çok mücadele verdiler, ancak sonuç alamadılar. İçerideki iç isyanlar, Musul-Kerkük gibi günün önemli meseleleri nedeniyle fazla üstüne gidemediler. Türkiye’nin borçları önlerine çıktı. Bu nedenle bu yasa bir süre kaldı.
Mütekabiliyet arandı. Belediye sınırları içindeki satışlara da sınırlamalar kondu.
1-) Askeri yasak bölgelerde hiçbir satışa izin verilmedi.
2-) Belediye sınırları içerisinde yerel yönetimlere sorularak imarlı bina, konut gibi gayri menkullerin satışı söz konusu edildi.
3-) Karşılıklılık (Mütekabiliyet) ilkesi arandı.
Şimdi bunların hepsi kaldırıldı. Yabancılara toprak, bina, fabrika, geniş tarım alanları, limanlar, otoyollar, Boğaz Köprüleri, demiryolları, bankalar, madenler, sular, dereler, barajlar ülkenin Cumhuriyet kazanımları, Milli Emlak değerlerinin hepsi mülkiyet değiştirilerek satıldı, elden çıkartıldı. Bu satışlar da hiçbir sınırlama bırakılmadı. Yabancı şirketlerin önü tamamen açıldı… Yabancı gerçek kişilere (şahıslar) sınırlamalar kaldırıldı ve vatandaşlık verilmeye başlandı. Toprak satışlarını Atatürk dönemine indirgemek büyük haksızlıktır. İktidar işine geldiği zaman Atatürk’ü referans alıyor. Türk toplumunun tepkisinden çekiniyor. Ama işine gelmediği zaman da Dersim olaylarını öne sürüyor.”
Toprak satışlarında verilen rakamlar inandırıcı değil
Kamuoyuna konuyla ilgili yapılan açıklamalar, inandırıcı olmaktan uzak. Medyada açıklanan rakamlar 2004 yılı verilerinden bile geride. 68.419 yabancı gerçek kişi 57.541 taşınmaz, 36.015 dekar miktarında yer almıştır; diye verilmekte. Oysa Hatay’ın %020’si (satışlar yasaklanmıştı), Mardin’ de %0 6, Kilis’te %040 (satış devam ediyor.) G. Antep’ te %06, Urfa’da %06, Aydın, Muğla, Antalya’da %06 sınırına yaklaşıldığı için yasa değiştirilerek satışlar binde beş sınırından, “Bir ilin imar alanının yüzde onu” düzeyine çıkartıldı.
Bütün bunlara karşın yabancı gerçek kişilerin, aldığı taşınmazlar sanki bölgelere göre özenle düzenlenmiş gibi. Didim’deki toplam 42.800 taşınmazın 18.500’ü İngiliz, İrlandalılara ait. İngilizler, aralarına İrlandalıları dahi kabul etmiyorlar. 9000 abonelik İngilizce su makbuzu günlerce basın ve medyada yer aldı. Fethiye’de başta Üzümlü beldesi, Ölüdeniz civarı olmak üzere 12.000 taşınmaz İngiliz, Alman. Britanya Anadolu Kültür Derneği Ekim 2005 yılında açılmış. Kuşadası’nda 3500 İngiliz ve İrlandalı; Alanya’da 12.000 taşınmaz Alman ağırlıklı ve dernekleri var. Kaş-Kalkan’da 1800 taşınmazın 900’ü İngiliz ve Alman. Kalkan-Time isimli iki dergi çıkıyor. Antalya’da Ruslar kendi televizyonlarını kurmuşlar ve 15 bin aboneli Komsomolskaya Pravda Gazetesi çıkıyor.
Bodrum ABD, Alman, İngiliz; Marmaris ABD, Alman, İngiliz; İstanbul ABD, Yunanlı; Çeşme, Alman, İngiliz; Urla Hollanda, Milas İngiliz, Alman şeklinde devam ediyor. Kars, Van, Ermeniler; GAP Bölgesi İsrail, Hatay, Mardin, Kilis v.s de Suriyeliler diye açıklanabilir.
İstanbul Suudi ve diğer Arap ülkelerine de açık hale getirilmiştir. İngiliz OPP Gayrimenkul Şirketi, 10 yıl içinde 150 bin İngiliz ve İrlandalının İstanbul ve Bodrum’da eski Roma mimarisinden esinlenerek yapılacak villa alacağını belirtiyor. Sevda Tepesi’ ni Suudi Kralı; Karayolları arsasını Arap Şeyhi almıştır. Fener Rum Patriği tarafından Balat’ da Rumlara çok sayıda konut aldırıldığı yine basına yansıdı.
Ayrıca özelleştirilen kurumların binlerce taşınmazı; arazisi, tesisleri, depoları ya bancıların eline geçti. Serbest Bölgelerle, Endüstri Bölgeleri’nin arazileri, taşınmazları, tesisleri de yabancıların oldu. Meclis’te bekleyen 2762 sayılı Vakıflar Yasası’nın getireceği hükümlerle kaybedilecek topraklara bir de Kilise, Manastır gibi eski dini yerlerin bedelsiz olarak verilmesi ve yeni alacakları araziler de eklenecek.
Gelecekte bu toprakların hukuki statüleri uluslararası hukuk açısından ülkemize son derece sıkıntı yaratacaktır. Bu durum 1984-1986 tarihinde Anayasa Mahkemesi ile 1974 tarihindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun kararlarında da çok net ifadelerle belirtilmiştir. Ülkemiz bir taraftan malûm haritalarla, bir taraftan da özelleştirmelerle bölünmeye çalışılıyor. Hiçbir ülke topraklarını bizim gibi anahtar teslimi satmamaktadır. Ülkedeki ABD üsleri dahi kendi toprağımız sayılmamaktadır. Halkımız, ulus devletinin yıkılıp gitmesine, topraklarının ne binde beşine ne de bir santiminin satışına kesinlikle izin vermemeli ve mutlaka bütün bu satılan varlıklarını geri almalıdır.
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *