KÜRESEL POLİTİKALAR * Netanyahu’yu savaş kurtaramaz…

Netanyahu’yu savaş kurtaramaz…

Orhan Özkaya

Halk, Netanyahu’ ya hayır diyor
İsrail halkı, bütün toplum yapısıyla başta Tel Aviv olmak üzere diğer illerde de son yılların en kapsamlı direnişini, ayaklanmasını aylardır sürdürüyordu. Filistinli, yılların acılarıyla yoğrulup gelen ve dev orduların, silahların ve tankların karşısına dikilerek direnen yeni büyümüş, şehit olmuş büyüklerinin nöbetini devralarak, Yaser Arafat’ın “çocuk taş generalleri” iki halkın da umudu oldular… Tel Aviv’in Eliezer meydanında kurulan platformlarda sivil toplum önderleri, muhalif liderler, sendikacı, sanatçılar tüm halk “diktatörlüğe hayır”, “hemen demokrasi” istemleriyle söz alıyorlardı. Kudüs ve Hayfa gibi büyük kentlerle diğer kent merkezlerinde gösteriler aylarca devam etti. Muhalefet liderleri yaptıkları konuşmalarda, “Sokaklarda, Meclis’te, mahkemelerde mücadele edeceğiz. Ülkemizi kurtaracağız çünkü demokratik olmayan bir ülkede yaşamak istemiyoruz…” şeklindeki konuşmalarla halkı direnmeyi ve ayaklanmayı sürdürmeye davet ediyorlardı. Netanyahu’nun getirmek istediği yargı paketine karşı protestolar; bölgede baskın, saldırı ve can kayıplarının arttığı bir atmosferde gerçekleşiyor, İsrail ordusu, işgal altında tuttuğu Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te sürekli baskınlar düzenleyerek toplu Filistinli katliamlarına devam ediyordu. Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da sadece 2023 yılı başından bugüne kadar kadın ve çocuklar olmak üzere yüzlerce Filistinli öldürüldü. Adalet Bakanı Yariv Levin, 5 Ocak 2023’ de Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini sınırlandıran ve etkilerini azaltan bir tasarı planladıklarını açıklaması, bardağı taşıran gelişmelerin başlangıcı oldu.
Yargıyı teslim almaya çalışmak
Yargıya ait yetkilerin Meclis’e devredilmeye çalışılması karşısında halk, sokağa çıkarak isyana başlamış, Yüksek Mahkeme ile hükümet arasındaki gerilim iyice derinleşmiş ve halk bu duruma seyirci kalmamıştı. İsrail Yüksek Mahkemesi, Meclisin çıkardığı kanunları bozma yetkisinin elinden alınmasına karşı sert bir tepki vererek duruma müdahale etti ve halk desteğini de almayı başardı. Netanyahu kabinesinde yer alan Şas (Tevrat Sefarad Koruyucuları) Partisi Lideri Arya Deri’nin kesinleşmiş, hüküm altına alınmış “vergi suçu” nun bulunması nedeniyle bakanlık görevinde bulunamayacağına Yüksek Mahkeme’nin hükmetmesi, ortamın tamamen gerilmesine yol açtı. Bu durum karşısında Netanyahu, Deri’yi görevden almak zorunda kaldı. Ayrıca İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara, hükümet tarafından yargı düzenlemesine karşı itirazlarını yazılı olarak iletti, “güçler ayrılığı, yargının bağımsızlığı ve bireysel hakların korunması” nın bozulacağı endişelerini belirtmişti.
Suç dosyaları kabarık olan Netanyahu
İsrail tarihinin en sağcı, ırkçı hükümetinin kurulmasıyla, Filistin halkı yine katliamlara, cinayetlere ve acımasız soykırıma tabi tutulmaya devam ediyor. Suçlamalardan kurtulabilmek ve tek başına iktidar olamamanın öfkesiyle, kaybettiği seçimleri 1 Kasım 2023’ deki seçimle; kendi partisi Likud ve fanatik Otzma Yehudit (Yahudi Gücü), Birleşik Tevrat Yahudilik ve Ultra Ortodoks Parti gibi Siyonist partilerle yeniden 6. kez başbakan olarak ülkenin gündeminde kalması mümkün değildi. Batı Şeria, Necef Çölü, Golan Tepeleri ve Celile bölgesini yerleşime açacağını belirterek; fetih stratejisini de açıklamaktan geri durmuyor, Kudüs’ün statüsünü güçlendirme amacıyla, Mescid-i Aksa (Tapınak Dağı) baskınlarını yoğunlaştırmaya devam ediyordu. İktidardan ayrılmamak pahasına bu saldırıları sürdüreceği yorumları yapılıyor; Bennett-Lapid hükümeti dönemindeki, “iki devletli” çözüm stratejisi yerine Batı Şeria’yı tamamen işgal amacı taşıyordu. 1967’de Golan tepelerini de Suriye’den alarak işgal etti. 1982’de de Ariel Şaron, katliamlara devam etti. Aslında bütün bunlar, “iki halkın barış içerisinde bir arada yaşama iradesi” ne karşı, faşizmin ta kendisi sayılır.
Aşırı sağ diktatörlük yaşayamaz
İşte son ayaklanmalar, direnişler aşırı sağ dinci diktatörlüğün ordu içerisinde de, başta Hava Kuvvetleri olmak üzere özel kuvvetler, istihbarat görevlileri ve yedek subaylar arasında destek bulmadığını ortaya koymuştu. Netanyahu ise,
“İsrail ordusunu siyasi söylemlerden uzak tutmak gerekiyor. Askerlik görevi kırmızı bir çizgidir” yönündeki uyarısına karşın tepkiler durdurulamıyordu. Yediot Ahronot gazetesinden Avi Issacharoff, “Yedek subayların adımları İsrail’de şok etkisi yarattı. Bu şok, büyük bir deprem gibi…” diyerek değerlendirmesi önemli bir gelişme sayılır. Devam eden protestolarla birlikte ordu görevlilerinden gelen tepkileri sürpriz bir gelişme olarak gören Issacharoff: “Hükümet öncülüğündeki darbeye karşı tüm protestolara rağmen hava kuvvetleri, istihbarat ve özel kuvvetlerden yedek subaylardan gelen mesajlar kesinlikle beklenmiyordu. İsrail halkı arasında bunun büyük bir etkisi oldu. Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ekibi dahi yedek subayların bu tepkisini beklemiyordu. Bu nedenle kendileri de bir şok yaşadı ” demek suretiyle görüşlerini tamamladı. İsrail Kamu Yayın Kuruluşu (KAN), ülke genelindeki “Diktatörlük Karşıtı Gün” protestoları çerçevesinde yedek subayların, Hayfa Limanı’na yanaşmaya çalışan bir konteyneri engellemeye çalışmaları, Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin, yedek subaylara karşı öfkelenmelerine neden oldu. İsrail Hava Kuvvetleri’ndeki bir grup subay, Genelkurmay Başkanı’na, yargı tasarısını onaylanması halinde çok sayıda subayın görevi bırakacağı uyarısında bulunmaları gerginliği iyice tırmandırmıştı. İşte bütün bu koşullar düşünüldüğünde Netanyahu için, tek çarenin “savaş” çıkartmak olduğu ortada; ABD desteğinin yanında olmasından şımararak, Filistin’de soykırım yapmaya devam ediyor. Ancak başarılı olması ve yargılanmaktan kurtulması olanaksız¸ hem de bu kez “insanlık suçundan.”
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *