21.YÜZYIL ERDOĞAN DÖNEMİNDE KAPİTÜLASYONLAR YİNE BAŞLADI

21.YÜZYIL ERDOĞAN DÖNEMİNDE KAPİTÜLASYONLAR YİNE BAŞLADI

Naci Kaptan – 03. Ekim. 2023

Kapitülasyon, bir devletin bir anlaşmaya bağlı olarak başka devletlere tanıdığı iktisadi ve sosyal ayrıcalıklara denir. Kapitülasyon kelimesinin kökeninde Latince caput sözcüğü vardır. Geniş anlamıyla kapitülasyon baş eğmek, teslim anlaşması yapmak anlamlarını taşır.
Osmanlı Devleti içerisinde ise devletin dağılma dönemlerinde yaşadığı sıkıntılarından ötürü kapitülasyonlar her zaman sorun konusu olmuştur. Kapitülasyonlara örnek verecek olursak ; Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan yabancıların kendi aralarında çıkan anlaşmazlık ya da sorunlarda konsolosluklara yargı yetkisinin tanınması , taşımacılık alanında yabancıların serbest bırakılması gibi haklardır diyebiliriz. 24 Temmuz 1923 yılında İsviçre’nin Lozan şehrinde bir çok devletin imzaladığı Lozan Barış Antlaşması ile kapitülasyonlar tamamen ortadan kaldırılmıştır. Kapitülasyonların kesin olarak kaldırılması ile Türkiye Cumhuriyeti ekonomik olarak özgürlüğünü de ilan etmiştir.

21. YÜZYILDA TÜRKİYE’NİN ÇÖKÜŞ DÖNEMİ
Erdoğan’ın başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye aynen Osmanlı’nın son döneminde yaşadığı çöküş ve dağılma sürecine girdi. Ülkenin hazinesi son kuruşuna kadar, özelleştirme masalları ile birlikte milli yatırımlarla birlikte talan edildi.  Bunlar yetmedi Türkiye’nin kefen parası da lüks ve israfa harcandı. onlarca dünyanın en pahalı uçakları, yüzlerce lüks arabalardan, saraylardan, saltanattan hiç bir şekilde tasarruf edilmedi. İstihdam ve üretim sağlayan tüm ekonomik ulusal varlıklarımız siyasetçilerin katkısı ile yabancılara, uluslararası şirketlere devredildi.
Borç alanın emir aldığı dünyada Türkiye’nin senelik MİLLİ GELİRİ kadar dış borç olarak  500  MİLYAR dolar alındı, borçlar vadesinde ödenemedi. Türkiye kredisi olmayan itibarsız ülkeler sınıfına düştü. yabancılar Kredi vermez oldu. Türkiye yavaş yavaş morotoryuma yol almaya başladı. Batı ülkeleri Türk pasaportu taşıyanlara sınırlarını kapattı, vize vermez oldular.
Erdoğan’ın 1400 yıl öncesinin dinci NAS politikaları ile ekonomi çöktü. Türkiye dünyanın en yüksek enflasyonlu, en pahalı, yoksulluğun, işsizliğin en yüksek olduğu ülke oldu. Demokrasi, hukuk iflas etti. Eğitim çöktü. Yolsuzluklar ansiklopedilere sığmayacak kadar arttı. Tüm kamu yönetimi sadece din eğitimi almış olan liyakatsız, bilgisiz insanlara teslim edildi.
Türkiye Diyanet eliyle araplaştırılmaya ve din devleti olmaya yönlendirildi. Eğitim ve sağlık tarikatlara ve cemaatlere teslim edildi. İmamlar okullarda öğretmenin yerini aldı. Laik demokratik sosyal devlet yok edildi. AKP’liler zenginleştiler ve yeni bir kast sınıfı oluşturdular. Ülke aydınları ise düşman olarak bellendi. Gözünün üzerinde kaşın var diyen yurtsever aydınlar hapishaneye gönderildi. Ülkede aydın düşmanlığı başladı. Cehalet başa geçti. “Doktor dövme özgürlüğüne” kavuştuklarını utanmadan söylediler.
Derin yoksullaşma ile birlikte sosyal toplumsal çöküşler başladı. Toplum etnisite ve inanç üzerinden çatlatılarak bölündü. Toplumsal çatışmalar başlatıldı. Kardeşi kardeşe düşman ettiler.
Erdoğan’ın eşbaşkanı olduğu BOP; insan hakları, demokrasi diyerek Türkiye’yi işgal etti. 10 milyon mülteci sınırları kevgire dönmüş olan ülkemize girdiler ve yuvalandılar. Türkiye’nin demografisi, sosyal bütünlüğü,  sağlık sistemi, ekonomisi, yaşam huzuru yok edildi. Ülke aydınları, doktorlar, iyi eğitimli insanlarımız ülkemizi terk ederek yabancı ülkelere çalışmaya giderek o ülkelere yerleştiler. Türkiye yavaş yavaş bilimde, aydınlamada, sanatta, kültür ve çağdaşlaşmada küme düşmeye başladı.
Türkiye Kurtuluş savaşının kutlu zaferlerinden sonra  ilk kez Erdoğan döneminde savaşmadan toprak verdi. Toprağımız olan Süleyman Şah türbesi düşmana terk edildi. Yunanistan’a gizli anlaşmalar ile 14 ada ve adacık verildi. Bunlar yetmedi şimdi de Erdoğan döneminin KAPİTÜLASYONLARI başladı. Erdoğan Ruslar’a Mersin’de toprak ve liman bağışladı.  Bu anayasal bir suçtur.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin Rus CEO’su şöyle dedi;
“Bu nükleer santral, Rusya’ya aittir” Bu durum AKP döneminde kapitülasyonun en gerçek, yalın halidir. Rusya topraklarımızda kendisine ait olan bir nükleer santral yapmış ve üretilen elektriği bize değerinin üzerinde satacaktır. Santralda olası bir nükleer kazanın tüm olumsuzlukları ise Türkiye’yi vuracaktır. Özetle davul bizim boynumuzda, tokmak Rus’lardadır.
Bu da yetmemiş tesiste yapılan liman ile Kabotaj hakkımız da Rusya’ya devredilmiştir. Bu limanda Rus’ların bir de RADAR SİSTEMİ kurduğu iddia ediliyor. Bu radar ile Rusya tüm Akdeniz’i gözetleyebilecektir. Bu santralda bulunan liman Türk otoritelerinin denetimi dışında olup, doğrudan Rusya’nın denetim ve kontrolu altındadır. Rus’ların açıklaması şöyle devam ediyor:
“Akkuyu Nükleer A.Ş. CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Anastasia Zoteeva’nın, Rus basınına “Akkuyu Nükleer Santrali“ne ilişkin açıklamalarda bulundu. Zoteeva, Mersin’in Gülpınar ilçesinde inşa edilen santral için “Biz, kendi topraklarımızda değil, kendimiz için inşa ediyoruz. Bu nükleer santral, Rusya’ya aittir. Bu, başka bir ülkenin topraklarında bulunan kendi santralimizdir” ifadesinde bulundu. “İnşaatın ihtiyaçları için Türkiye’nin en büyük beton fabrikası kuruldu” ifadesinde bulunan Zoteeva, “reaktör bileşenlerinin teslim edildiği kendi limanı mevcut” dedi. Zoteeva, limana ilişkin “Burası bizim limanımız. Burası tamamen organize bir gümrük bölgesi. Kargoların gümrük işlemleri burada yapılıyor. Burada sadece Rusya Federasyonu’ndan değil, dünyanın farklı ülkelerinden gelen gemileri de kabul ediyoruz” açıklaması yaptı.”
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *