ARAPLAŞAN TÜRK’LER VE CEHALET

Türkler Araplaşıyor mu


AKP iktidarıyla birlikte Türkiye’de dincilik yükseliyorken beraberinde ümmetçi düşünce ve buna koşut olarak da Arapçılık güç kazanıyor. AKP hükümetleri döneminde Arap dünyasından gelen turist sayısından tutun da Arap göçmenlere kadar her alanda Arapların ve Araplığın etkisini her zamankinden daha yoğun hissediyoruz. Özellikle Suriye kriziyle birlikte Türkiye’ye gelen 3 milyona yakın sığınmacının Türkiye’de kalıcı olduğu anlaşılıyor. Bu durum Türk eğitim sistemini de sarsıyor. Arapça eğitimi ve öğretimi ilkokul 2. Sınıfa kadar indiriliyor. Arapça eğitim yapan okullar açılıyor. Türkçeyi Arap harfleriyle yazma yani Osmanlıca tartışmasını da bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Suriyeli göçmenlerin çocuklarının özellikle İmam Hatip Okullarına yönlendirildiğini yahut tümüyle Arapça eğitim yapan yeni okulların açıldığını görüyoruz. Bu durum Türkiye’deki Araplaşma eğilimine güç kazandırmışa benziyor. Ancak Araplaşmanın tarihimizdeki kökü elbette ki çok daha eskiye dayanıyor.
Türklerde Araplaşma temayülü İslam’ın kabulüyle başlıyor. Yaklaşık bin yıllık bir süreçte Türkler, hem Arap kültüründen yoğun şekilde etkilenmiş hem de ciddi sayıda Türk topluluğu Arap asimilasyonuyla erimiştir. Günümüzde Türk kimliğini devam ettiren kitleler üzerinde de Araplaşma temayülü devam etmektedir.
Araplaşma; bir kimsenin Arap soyundan yahut Arap kültür dairesinden olmadığı halde çeşitli etkilerle Arap kültürünü benimsemesi ve kendini Arap hissetmesi olarak tanımlanabilir. Bir de buna Arap kültür ve dilinin egemenliğine ve üstünlüğüne inanma duygusunu ekleyebiliriz.
Yaklaşık bin yıl önce başlayan Araplaşma serüvenimiz halen devam etmekte. Zaman zaman ivme kazanan bu süreç, zaman zaman da kesintiye uğradı. Araplaşmaya karşı İslam’ın kabulü sonrasındaki süreçte bazı tepkilerin yükseldiğini biliyoruz. Bu tepkiler daha ziyade Türk dilini savunma merkezli gelişti. Bu, pek tabii bir şeydir. Zira bütün milli kimliklerin temelinde özgün bir dile sahip olma olgusu vardır.
Cemil Kılıç – İlahiyatçı

ARAPLAŞAN TÜRK’LER VE CEHALET


‘Arap bir gazetecinin sözleri*: “Siz Osmanlının 400 yıl bizi yönettiğini söylüyorsunuz, ama biz sizi çocuklarınıza verdiğiniz isimlerden, cenazenizi nasıl defnedeceğinize, düğünlerinize ve selamlaşmanıza kadar 1400 yıllık masallarımızla yönetiyoruz zaten”

Arap alfabesini kutsal alfabe, Arapçayı Allah kelamı,
sahabe isimlerini kutsal adlar, Arap milletini “kavmi necip” görenler.
Günde beş kere minarelerden ezan okunur Arapça…
Nereye baksan minare, cami.
İki kelime de Arapça…
Konustuğu dilde 7 bine yakın kelime Arapça…
Arapça kelime kullanmadan 10 tane cümle kuramaz.
Arapça kökenli isim oranı yüzde 60, Türkce kökenli isim oranı sadece yüzde 19.
Selam verir Arapça, selam alır Arapça. Selamünaleyküm, aleyküm selaaam Arapça…
Tanriya ibadet eder Arapça.
Bütün ömür calısır, emekli olur, ömründe bir kere yurtdısına çıkma imkanı vardır onda da gider Araplarin dedelerinden kalma, Beytullah’ı ziyaret eder. Arabın ictiği suyu kutsal diye bidon bidon doldurur getirir, törenle içirir konuklarına…Orucunu hurmayla açar. Neden armutla açmaz misalen?
İse başlar Bismillah…
Işini bitirir Çok sükür…
Vukuunu dilediği işler, olur insaallah…
Beğenir maşaallah…
İstemediği durum varsa maazallah…
Tanrı dersin kızar, ille de Allah diyeceksin der, Arapça…
Çocuğu doğar, kulagına ezan okur, Arapça…
Pipisini keser sünnet,
yemeği sıyırır sünnet,
yerde yemek yer sünnet, başına sarık sarar sünnet..
Ölür cenaze namazı kılınır Arapça…
Mezar taşına yazılır huvelbaki, o da Arapça…
Sonra da der ki: Biz Araplaşmadık, Müslüman olduk..
Fesubhanallah.. Müslüman olmak demek Araplaşmaktır.
İtiraz eden önce adının bir Arap adı mı, Türk adı mı olduğuna baksın…Bir Türk arabistanda 20 yılda araplaşır, dilini unutur.. Arabı getirin Türkiyeye 500 yıl geçsede Türkleşmez Türkü araplaştırır.. Nedeni arap dini ve din diye pompalanan arap kültürüdür..
Araplar dünyanın en katı ırkçılarıdırlar..
Bilim yok, sanat yok, edebiyat yok, felsefe yok, üretim yok.
80 yıldır “vatan, millet, ezan, bayrak” diyerek ülke yönetiyor..
Şeyh çok, türbe çok, cami çok, imam çok..
Lakin din yok, iman yok..
Çünkü vicdan yok..
vicdansizca yönetebilir..
Bunu din kisvesiyle yaparlar ruhun duymaz..
Şuan bunların tamamı kendilerine arap derler..
Öküzün öküzlüğü doğallığından geliyor. Beyin vardır, ama zeka yoktur. Öküz olmak, öküz gibi yaşamak zorundadır. İnsanın ise, insanlığı her ne kadar doğal yapısından geliyor ise de, beyni ve işleyen, işletilen bir zekaya sahiptir. Ancak beyni hurafelerle doldurulmuş ise, üstümüzü, başımızı yırtsak doğruları anlatamayız, karanlıktan aydınlığa çıkaramayız.
Öküz olmaya, öküz gibi yaşamaya devam eder…
CEHALET İNTİKAM MI ALIYOR?
Büyük Friedrich…Aydınlanma Çağının önde gelen hükümdarından biri. İlham kaynağı Voltaire. Neler yapmıştı:
1. Orduyu kuvvetlendirdi.
2. Prusya’yı adil bir devlet yaptı.
3. Okul sayısını artırdı. Aklı ve bilimi rehber edindi.
III. Mustafa…Cahil bir adamdı. Ülkeyi müneccimlere danışarak yönetirdi. Prusya girdiği bütün savaşları kazanınca, ”Her halde onun müneccimleri, benimkilerden daha iyi,” diye düşünerek, Friedrich’ten üç müneccim rica etti. Kral, müneccim yerine akıl gönderdi;
-“Benim üç müneccimim:
1.Güçlü bir ordu,
2.Güçlü bir ekonomi ve dolu bir hazine
4.Tarih okuyarak günü anlayıp, geleceği öngörmek,” dedi.
Bizimki anlamadı tabi Kral’ın ne demek istediğini. “ Kefere yardım etmek istememiş,” dedi. Hatta, “Batı bizi kıskanıyor,” diye aklından geçirmiş bile olabilir.
O sırada, Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi olan amcasını ziyaret için İstanbul’a gelen Baron de Tott ile tanıştı. Baron kurmay subaydı. Fırsatı kaçırmak istemedi bizimki ve Osmanlı ordusunu inceleyerek kendisine bir rapor vermesini rica etti. İnceledi Baron ve dedi ki:
-“Silahlarınız çok eski, subaylarınız bilgisiz. Okula ihtiyacınız var.” Yutmadı tabi Sultan;
-“Medreselerimiz ve orada çok bilgili büyük alimlerimiz var,” diye karşılık verdi Ve karar verdiler, beraberce medreselerimizdeki alimleri sınamaya.
Sultan; -“İstediğin adama istediğin soruyu sor,” dedi.
Adam göklerden değil, yerden bir soru sordu.
-“Bir üçgenin iç açılarının toplamı kaç derecedir?”
Kimsede cevap yok. Sonunda Medrese Emini bir cevap vermek zorunda olduğunu hissederek, -“Üçgenine göre değişir, Sultanım,” dedi. Baron bunu Avrupa’da ilkokul öğrencilerinin bildiğini söyleyince, Sultan yeni okullar açılmasını kabul etti. Bu arada, Çeşme Deniz Savaşı çıktı ve cahil subayların kumandasındaki Donanmada, bir gemi dışında, tümü Ruslar tarafından yakıldı. Kurtulan gemi Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın gemisiydi.
Bu facia üzerine, öncelikle bahriyeli subayların eğitilmesi için okul açıldı: Mühendishane-i Bahri Hümayun; yıl 1773. Bu tarih mühendis eğitiminin başlangıcı olduğu için İstanbul Teknik Üniversitesi’nin de kuruluş tarihi olarak kabul edilir.
Bugün ülkemizde Prusya Kralının bahsettiği üç müneccimle kastettiği olgu, ne yazık ki yok. Hala depremin bizim sınanmamız için gerçekleştiğini sananların çoğunlukta olduğu bir toplumda yaşıyoruz.
Yıl 2023. 81 ilin valisi İmam Hatip mezunu. 250 sene sonra müneccim devrine döndük hamdolsun. • BAKALIM, CEHALET BİZDEN DAHA NE KADAR İNTİKAM ALACAK?
İfral Turgut
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *