ANA DİLDE EĞİTİM * “Ana Dilde Eğitim” ilk bakışta kulağa hoş gelen, insan hakları ve özgürlükler kılıfına sarılmış zehirli bir şekerdir!

ANA DİLDE EĞİTİM

Rıfat Serdaroğlu: 07 Ocak 2023

“Ana Dilde Eğitim” ilk bakışta kulağa hoş gelen, insan hakları ve özgürlükler kılıfına sarılmış zehirli bir şekerdir! Ulus Devletin ve Üniter Yapının düşmanı bir enstrümandır. Şimdi bu enstrümanı 6’lı masadaki emperyalistlerin kuklası Genel Başkanları kullanarak ihanet ediyorlar! Konuyu bilmeyenler için bir defa daha anlatalım ki, gerçek ortaya çıksın…
Kaynak Yayınları tarafından 2009 yılında 6. Baskısı yayınlanan “Abdullah Öcalan ile Görüşmeler” kitabının 49-120-152’nci sayfalarında Doğu Perinçek,(Erdoğan ve Bahçeli’nin ortağı) Öcalan’a soruyor;
*Kürtçeyi mi yoksa Türkçeyi mi daha iyi biliyorsunuz?
Öcalan; “Ne Kürtçesi, ben rüyamı bile Türkçe görüyorum. Türkçe meramımı daha iyi dile getireceğime inancım tamdır. Haliyle Türkçemiz kuvvetlidir. Ben tamamen Türkçe düşünme ve eylem gücümü geliştiriyorum. Kürtçe ise ikinci planda kalan eylem ve düşünce gücüdür. Hatta şunu söyleyebilirim;
Birinci zarf Türkçe, ikinci zarf Kürtçedir. Hemen belirteyim ki, önce Kürtçenin kurtuluşu için çaba harcayanlar var. Bu benim düşüncemde yoktur. Bağımsızlık sağlandıktan sonra bile, uzun süre bağımsızlığı Türkçe ile icra edeceğiz.
Elbette bu temelde Kürt dili gelişecektir ve Kürt kültürü kendi diliyle ifade olunacaktır. Görüyorsunuz beni, bütünüyle Türkçe sistemiyle düşünüyorum. Bu Kürt’ten çok Türk Halkını ilgilendirir. Türk Ulusunun değerleriyle belki Ecevit’ten daha fazla bütünleşebilirim.
Türk Halkının Ulusal değerleriyle bütünleşmede hiç zorluk çekmem. Kişisel planda Türk Kültürü içinde yaşamak benim için kolaylık sağlar. Ben yaşamımı daha çok Kürtçeyle değil, Türkçeyle götürüyorum”.
Bu sözler hiç yalanlanmadı. Öcalan bugüne kadar bu fikirlerinin aksini de söylemedi. Çünkü o da biliyor ki; Anadil konusu pratik bir sorundur. Bütün Kürtler arasında ortak anlaşma dili olan bir Kürtçe yoktur. Kırmanci ve Zaza’ca konuşan üç-dört Kürt kökenli vatandaşımız bir araya geldi mi, aralarında doğal olarak Türkçe anlaşırlar. Tunceli Mazgirt’in iki köyünden insanları bir araya getirin anlaşamazlar. Elazığ’da yaşayan Kürt kökenli biri ne Diyarbakır ne Van ne de Şanlıurfa da konuşulan Kürtçeyi anlamaz.
Ayrıca okuyan, inceleyen herkes bilmektedir ki;
*PKK kamplarında anlaşma dili, Türkçedir.
*PKK Kongrelerinde Türkçe konuşulur, PKK’nın yayınları ve iç yazışmaları Türkçedir.
*PKK elemanlarından İran’ın Kürdü, Suriye’nin Kürdü, Türkiye’nin Kürdü bir araya geldiklerinde ne Arapça ne Farsça ne de Kürtçe ile anlaşamazlar. Anlaşabildikleri ortak anlaşma dilleri, sadece Türkçedir.
PKK’nın ve onun siyasi ayakları olan HDP-KCK’nın, ana dilde eğitim hakkı talepleri ve zaman zaman cezaevindeki militanlarını açlık grevlerine sürüklemeleri ülkeyi bölme hareketinden ve kendi örgütlerini diri tutma gayretinden başka bir şey değildir. Aksi takdirde, günlük hayatta anlaşma pratiği olmayan, kamusal hayatta yazılma ve kullanılma olanağı bulunmayan, hukuk dili olarak gelişmiş bir dil olmayacak olan, küresel ekonomik sistemde karşılık bulması mümkün olmayan, bilim ve uygarlık dili olarak kullanılamayacak kadar dar bir yapısı olan bir dili niçin istesinler ki?
Ana dilde eğitim-öğretim talebinin; Kürt kökenli vatandaşlarımızı cahil bırakmanın, bölgedeki insanımızı köle olarak kullanmaya devam etmek isteyen her biri onlarca köy sahibi toprak ağalarının ve siyaset cambazlarının işine geldiği o kadar açık ki.
Bakın M.Bedri Gültekin kitabında neler soruyor;
*Kürtçeye çevrilmiş bir Sümer tableti var mı?
*Hititler ile Mısırlılar arasındaki Kadeş Antlaşmasının Kürtçesi var mı?
*Orhun Yazıtlarının Kürtçesi var mı?
*Adam Smith-Ricardo- Stuart Mill’in Kürtçeleri var mı?
*Darwin’in evrim teorisinin Kürtçesi var mı?
*Marks’ın Kapital’inin Kürtçesi var mı?
Elbette ki yoktur, olması da mümkün değildir. Bugün için Kürtçenin her hangi bir lehçesiyle Doktor-Avukat-Savcı-Yargıç-Mimar-Mühendis ve Bilim insanı yetiştirmek olası değildir. Tunceli Üniversitesi’nde Kürtçe öğretilen bölüme 3 yılın sonunda giden öğrenci kalmamıştır. O zaman Ali Babacan denen bu çocuğun ısrarı niye?
Cezaevine düşürdüğü gençlere, örgüt niçin emirle açlık grevi yaptırıyor?
Bölünmeyi çabuklaştırmak, mağdur insan sayısını çoğaltmak, insanları cahil bırakmak, sömürmek ve bölgeyi emperyalist devletlerin emrine vermek. Tıpkı Sevr’de olduğu gibi.
Dünya her konuda süratle ilerliyor. Gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki mesafe gittikçe büyüyor. Siz, bilim ve uygarlık dilinde karşılığı olmayan bir dille, bu acımasız dünya ile nasıl yarışacaksınız?
Türkiye de yaşayan her vatandaşımızın ana dilini öğrenmek, kültürünü yaşatmak en doğal ve vazgeçilmez hakkıdır. Devlet buna önayak olmalıdır. İnsanlarımızın ana dillerini-kültürlerini öğrenmeleri ve yaşatmaları için devlet önayak olmalı ve yerel yönetimler kanalıyla yapılacak bu projelerin mali desteğini ve denetimini tamamen üstlenmelidir. Fakat “ana dilde eğitim ve öğretim” mümkün değildir. Hiçbir devlet kendisini bölecek bir projeye geçit vermez, vermemelidir.
AKP ve larvaları fırsat bulurlarsa bunu yaparlar mı?
Dakika sektirmeden yaparlar. Başka türlü adamı “Eşbaşkan” yapıp, “Yahudi Cesaret Madalyası” takıp, bir taraftan Türk düşmanı Papa’nın önünde diz çöktürüp, diğer taraftan Arap Kralının veledinin elini öptürürler mi?
Şimdi, AKP Larvaları Babacan ve Davutoğlu’nun neden PKK’nın kavuğunu salladıklarını anladınız mı? Emperyalist devletlerin yeni tetikçilerini, onları koruma altına alan partileri, basındaki yalakaları lütfen iyi tanıyın…

Sağlık ve başarı dileklerimle – 07 Ocak 2023
This entry was posted in Bölücü KÜRTÇÜLÜK, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, Rifat SERDAROĞLU yazıları. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *