Arşivden Gündeme * GÜNÜMÜZ TÜRKİYE’si GEORGE ORWELL’in “1984” KİTABINDAKİ ÖNGÖRÜLERİ YAŞIYOR * George Orwell diyor ki ; 1. SAVAŞ BARIŞTIR. 2. ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR. 3. BİLGİSİZLİK KUVVETTİR.

GEORGE ORWELL’in “1984” TÜRKİYE’Sİ

Naci Kaptan 09.03.2020 / 15 Ararlık 2022

AKP iktidarı iç ve dış politikada ektiği rüzgarların fırtınalarını biçiyor. İktidar planlı bir şekilde Türkiye’ her yönüyle çökertecek politikalar üretti. Bunun cezasını toplum trajik bir şekilde çekmeye başladı. Muhalif aydınlar, gazeteciler, yazarlar iktidarı eleştirdiklerinde hak ve adalet pusulasından şaşmış ve iktidarın sopası haline gelmiş olan yargı muhalifleri biçmeye başladı. Polis gücü iktidarın baskı aracı haline geldi. 
Dünya kadınlar gününde dahi kadınlar dövüldü, gazlandı, tutuklandı. Yakın geçmişte Ankara’daki Özgürlük anıtı dahi tel örgüler arkasına ve polis korumasına alınmıştı!!! Şimdi ise Türkiye’nin en değerli genç araştırmacı gazetecileri SUDAN NEDENLERLE sabahın köründe evlerinden alınarak tutuklanıyor ve hapsediliyorlar. McCharty’in ruhu sarayda dolaşmaya başladı.
Türkiye’nin dışarıda itibarı kalmadı. Erdoğan’ın son Rusya gidişinde Erdoğan, ekibi ve de Türk halkı aşağılandı. Sayısı bilinmeyen askerimizi şehit eden, yüzlerce askeri aracımızı, ambulansları dahi vuran Putin’in ayağına gidilerek, Erdoğan kapıda ve ülkemizi aşağılayan simgelerin ve tarihi tabloların önünde bekletildi. Şehitlerimizin hesabı sorulmadı!!!. Rusya tüm isteklerini kabul ettirdi.
https://twitter.com/i/status/1236772213275217920
Gariptir ki Ülkesinde herkese hakaret eden Erdoğan Putin’e huzura “Kabul edildiği için TEŞEKKÜR” etti. Buraya bir not düşelim; Devlet başkanları KABUL EDİLMEZLER, EŞİTLİK İLKESİYLE GÖRÜŞÜRLER…
AKP’nin Türkiye’yi bir İslam devletine taşıyabilmek için emperyal devletlere verdiği tavizler sonucu Türkiye toplumsal bölünmelere, kamplaşmalara, kavgalara sürüklendi. BOP/GOP ayaklı sistematik ve planlı saldırıların sahiplerine EŞ BAŞKAN işbirlikçiler tarafından tüm bariyerler kaldırıldı.
İşgal sessizce başladı. Türkiye hiç olmadığı kadar borçlandırılarak, üreten ve istihdam sağlayan tüm kaynaklarımız değerinin altından yabancılara devredildi. Borçlar altından kalkılamayacak miktara ulaştı. Milli ekonomimiz çökerken, enflasyon ve işsizlik  tavan yaptı.
İktidar Türkiye’yi uçuruma sürüklüyor, eleştirileri ve muhalefeti sindirmek için ağır baskı uyguluyor. Tutukluyorlar, dövüyorlar, gazlıyorlar, hapsediyorlar.
14 Aralık 2022 tarihinde ise İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığını Erdoğan’a karşı 2 kez kazanan  aleyhine kurgulanana düzmece bir dava ile Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verilerek Belediye başkanlığından alınması ve siyasetten yasaklanmasının önü açıldı.
George Orwell diyor ki ;
1. SAVAŞ BARIŞTIR.
2. ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR.
3. BİLGİSİZLİK KUVVETTİR.

Bağlantılı yazı https://nacikaptan.com/?p=76778  / 2020’DE GEORGE ORWELL’İN ‘1984’ÜNÜ YAŞAMAK

1984 George Orwell
Bütün dünyayı etkileyen George Orwell (gerçek adı Eric Arthur Blair)ateş ve öksürükler arasında, hastalığını göz ardı edip –daha sonra adı 1984 olacak olan– The Last Man in Europe’un (Avrupa’daki Son Adam) taslağını tamamlar. George Orwell’ın Amerikalı yayıncısı 1984 isminin, yazarın acımasız ve totaliter süper güçlerin yönettiği bir dünyanın çok da uzak bir gelecekte olmadığını öngörüp basitçe kitabın yazıldığı yılın son iki hanesinin yerlerinin değiştirilmesiyle oluştuğunu söyledi. Kitap 8 Haziran 1949’da yayımlandı.

George Orwell’ in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır.
Kitabın başkahramanı olan ve kurulu düzenin ayrılmış olan 3 düzeyinin ortasında bulunan Winston un düzene karşı yaşamı ele alınarak düzen anlatılmıştır. Tüm devirlerde bulunan yönetici (üst düzey), yönetici olmak isteyen kesim (orta düzey) ve yönetici kim olursa olsun hep çalışan ve sömürülen kesim (alt düzey) den oluşan bu düzen de her zaman iyilik veya kötülük değil üst düzey kazanacaktır…
Kitap 1949 yılında 1984 yani 35 yıl sonrası kurgulanarak yazılmış. Kitapta iktidar sahibi olan parti yi oluşturan iki unsur vardır; iç ve dış partililer. İç partililer birçok yönden özgür üst düzey yöneticilerdir. Dış parti üyeleri ise düzenin ve partinin devamlılığını sağlayacak görevleri yerine getiren parti üyelerini oluşturur.
Birde “proleter” denilen bir kesim vardır ve bu kesim çok ta müdahale edilmeyen kendi halinde yaşamasına izin verilen en alt düzeydir. Müdahale genellikle dış parti üyelerine yapılmaktadır bunun sebebi partiyi yıkacak tehdidin dış parti üyeleri olmasıdır.
1984 yılında bazı kurallar vardır. Bu kurallardan bazılarından bahsedelim. İlk ve en önemli kural DÜŞÜNCE SUÇUdur. Bir kişi parti veya partinin başındaki Büyük Birader( bir grup yerine bir kişi öne sürülerek insanların sevgisi sömürülmektedir) e aykırı bir durum veya yasakları çiğnemeyi düşünmesi affedilemez bir suçtur. Aşık olmak, sevişmekten zevk almak büyük bir suçtur. Verilen işleri yapmamak yasaklanan yiyecekleri ve içecekleri kullanmak suçtur. Spor saatinde spor yapmamak suçtur. Ve bu suçların cezası net olarak belirlenmemiştir, yani sınır yoktur. İnsanlar duyuruların yapıldığı “Tele-ekran” denilen cihazlar tarafından 24 saat takip edilmektedir.
Winston partinin geçmişte yaptığı yanlışları doğru gibi gözükmesi için eski evrakları yok edip geçmişte hazırlanmış gibi gösterilen ve arşive eklenen belgeler hazırlama görevindedir. Partiye karşı bir düşünce de değildir fakat eskiye özlemi içten içe büyümektedir. Bir gün parti çalışanlarından Julia eline bir kağıt verir ve bir şekilde buluşurlar yasak olan bu buluşma gün geçtikçe sıklaşır ve aralarında yasak ve bir o kadar da büyük bir bağ oluşur. Birlikte parti ye karşı savaştığı düşünülen kardeşlik adındaki örgüte girmek için çeşitli girişimlerde bulunurlar ve örgüte girerler.
Olayın aslı örgüte girdiklerini düşündükleri anda parti tarafından yakalanır ve çeşitli işkencelere maruz bırakılırlar. Sonunda birbirlerine ihanet eder ve işkenceden kurtulurlar. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra karşılaştıklarında birbirlerine karşı artık hiçbir şey hissetmediklerini anlarlar. İşkence amacına ulaşmış korku yerine itaate bırakmıştır…
This entry was posted in FAŞİZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *