BELLEK DÜRTÜCÜ – 1 * ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI * TÜRKİYE NEDEN YOKSULLAŞTI? * ÖZELLEŞTİRMELER * SEYDİŞEHİR ALUMİNYUM KURTLAR SOFRASINA NASIL SUNULDU?

Naci KAPTAN – 16 Aralık 2022

Her birgün çok farklı ve önemli GÜNDEM konularıyla aklımız karışıyor, çağdaş ülkelerde ayda, yılda bir meydana gelen olayların çok daha katmerlisi ülkemizde üçü-beşi birden aynı günde karşımıza çıkıyor. Despotik sultanizm yönetimi ile toplumun özgürlüğü, hakları, vergileri çalınıyor. Bunlar yetmiyor demokrasi, cumhuriyet,  sosyal devlet, laiklik, çağdaşlık, aydınlanma devrimleri de çalınıyor. Dünyanın en büyük, planlı, şeytanın aklına gelmeyecek yöntemlerle yapılan yolsuzluklarla son 20 yılda halkın vergilerinin 420 milyar dolarının çalındığı hesaplanıyor. Küresel değerlendirmelerde , İYİ olan sıralamalarda ülkemiz en diplerde, KÖTÜ sıralamalarda ise en üst sıralarda  yer alıyor. Bu kadar büyük karmaşada aklımızda oluşan karışıklıktan olanları unutuyoruz. İşte BELLEK DÜRTÜCÜNÜN görevi burada başlıyor.
Naci KAPTAN

BELLEK DÜRTÜCÜ 1 * https://nacikaptan.com/?p=104095 – ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI * TÜRKİYE NEDEN YOKSULLAŞTI? * ÖZELLEŞTİRMELER * SEYDİŞEHİR ALUMİNYUM KURTLAR SOFRASINA NASIL SUNULDU?
BELLEK DÜRTÜCÜ 2 * https://nacikaptan.com/?p=104126 – ORGANİZE İŞLER, SPK, BORSA OYUNLARI * KERİZ SİLKELEME * TAŞKESENLİ, BAN OLAYI RAFA KALDIRILDI!!!
BELLEK DÜRTÜCÜ 3 * https://nacikaptan.com/?p=104876 – ORGANİZE İŞLER, SOYGUNLAR, MANİPÜLATÖRLER VE YARGININ SESSİZLİĞİ * TAŞKESENLİOĞLU’giller

Değerli arkadaşlar,
Her birimiz geçmişte ve hatta yakın geçmişte yaşananları unutuyoruz. Kolay unutulmasının bir başka nedeni de AKP iktidarının otokratik yönetiminin ağır baskısı, polis devletine dönüşen ülke, Dünya klasmanına girebilecek boyuttaki yolsuzluklar, tutuklamalar, kısılan özgürlükler, muhalif aydınların, yazarların, gazetecilerin, akademisyenlerin ve hatta Lozan anlaşmasının bağdaşığı olan Montrö’yü  savunan 104 amiralin yargılanması, Ülkemizin kanunlarla değil, torba kararnamelerle yönetilmesi, askıya alınan parlamento, siyasallaşan ve iktidarın parçası olan kamu yönetimi, valiler, kaymakamlar, emniyet, genel müdürler, savcılar, yargıçlar. Yok edilen güçler ayrılığı ve ipi çekilmiş olan anayasa. Tarikatlar ve cemaatlerin kamu yönetimine ortak olması, dönüştürülen eğitim, kırılan laik demokratik cumhuriyete dönüştük.
Üst üste gelen ve bizleri sersemleten hafızamızda tutmaya çalıştığımız her bir kötü olayın üzerine kısa zamanda daha fazlası geliyor. Demokratik, çağdaş ve liyakatlı yöneticilerin bulunduğu ülkelerde üç beş ayda bir ve daha az dozda gerçekleşen olaylar maşallah bizde bir günde oluveriyor. Bu nedenle aklımız karışıyor. Kısa zaman önce gerçekleşen olumsuzluklar hafızamızdan siliniveriyor.
 Burada dikkat çekmek istediğim önemli bir durum var; Kötü olaylara, özgürlüklerin gasp edilmesine, yöneticilerin yasa dışı eylemlerine, hırsızlık ve yolsuzluklarına, nepotizme, yoksulluğa, enflasyona, çocuk tecavüzlerine, kadınların sosyal yaşamdan dışlanmalarına ve kadın cinayetlerine TOPLUMUN BAĞIŞIKLIK KAZANARAK ALIŞMASI!!! Hepimizin bu konuda dikkatli ve uyanık olmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Farkındasınız veya değilsiniz;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, örtülü olarak Recep Tayyip Erdoğan tarafından fesih edilmiştir. TBMM, Parlamento var gibidir ama gerçekte yoktur. Anayasa var gibidir ama yoktur. Yasama, Yargı, Yürütme var gibidir ama yoktur. Ülke Beştepede var olan PARALEL bir hayalet topluluk tarafından yönetilmektedir. Sivil bir darbe gerçekleştirilmiştir.
Tüm bunların karanlığında gerçekleşen politik, sosyal olaylar aklımızı karıştırdığı için kolayca unutuyoruz. Bu nedenle zaman zaman BELLEK DÜRTÜCÜ olarak hatırlatmalar yapacağım.
Günümüzde yaşanmakta olan derin yoksulluk, önlenemeyen büyüklükteki enflasyon ve pahalılık, işssizliğin temel nedenlerinden birisi de Cumhuriyet hükümetlerinin 85 senede yapmış olduğu tüm MİLLİ VARLIKLARIMIZIN, sözde özelleştirme masalları ile ve değerinin çok altında satılmış olmasıdır. Özelleştirme, emperyalizmin, az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik olarak güçlenmemesi için, işbirlikçi iktidarlar, taşaronlar eliyle  ülke varlıklarına EL KOYMASI’dır. Ülkemizde üretim ve istihdam bitmiştir. Ülkemizin tüm kaynakları inşaata, yola, köprülere ve gereksiz büyüklükteki hastahanelere harcandığından üretim yapacak fabrika ve tesis kalmamıştır. Yapılan her bir yatırım GERÇEK MALİYETİNİN 3-5 katına ihale edilmiş ve aradaki büyük fark birilerinin zenginleşmesine aracı olmuştur. Türkiye tıpkı 80’lerde Arjantin’in yaşadığı özelleştirme ve derin yoksulluğu yaşamaktadır. Türkiye ekonomik olarak işgal edilmiştir.
Bilindiği gibi, 16 Kasım 2002 tarihinde AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanan AKP Acil Eylem Planı‘nda; özelleştirme çalışmalarına hız verileceği belirtilmiş, özelleştirmeler konusunda kararlı olunduğuna özellikle vurgu yapılmıştır. Görülen odur ki Recep tayyip Erdoğan iktidara geldiğinde her nasılsa ÖZELLEŞTİRME PLANLARINI önceden hazırlamış ve bunu da ACİL EYLEM PLANI olarak isimlendirmiştir!!!
SEYDİŞEHİR ALUMİNYUM TESİSLERİ; Türkiye’de birincil Alüminyum üreten tek kuruluştur ve yakın tarihte Oymapınar Barajı ile beraber Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satışa çıkarılmıştır. 1973 yılından günümüze alüminyum üretimini sürdüren Seydişehir Alüminyum Tesisleri 2004 yılında 26,5 milyon Dolar kar etmiştir.
Oymapınar elektrik santralinin kuruluşa bağlanması ile var maliyet sorunu önemli ölçüde ortadan kalkmıştır. Üretim kalitesi ve pazar yönünden en verimli döneminnde ve tesislerin tam kapasite ile üretim yaparken ve buna rağmen daha da iyileştirilebilecek olan Seydişehir tesisleri Erdoğan’un yandaşı olan CENGİZ HOLDİNG’e değerinin altında Oymapınar Barajı ile birlikte satılmıştır. Bu satış yakın zamanda yapılmış olan  Tank/palet fabrikasının satılmasında olduğu gibi, 50 milyon dolar yatırıma ihtiyacı olduğu iddiası ile çok stratejik bir tesis olan Tank/palet Fabrikası Katar’a devredilerek işlevsiz bırakılmasının bir örneğidir.
AKP Hükümeti, 2003 tarihinden bu tarafa hızlı bir şekilde devam etmekte olan özelleştirme gayretleri neticesinde, elde, avuçta satacak hazine arsaları ve VARLIK FONUNDA bulunan birkaç banka ve tesis kalmıştır.. AKP Hükümetinin adalet, hak, hukuktan dem vurması sadece meydanlarda estirilen bir rüzgardan öteye gitmiyor. Ozelestirmeler sonucu 68 milyar $ havadan para sahibi oldular ama hala cari, açık hâlâ artan dış borç var.
Seydişehir Eti Alüminyum Fabrikası 1999/2000 yıllarında DSP – MHP – ANAP hükümeti sırasında, özellikle ANAP kanadınca satılma aşamasına getirildi. DSP ve MHP karşı çıktılar. Hatta bir ara Alüminyum Fabrikasının Türkiyede ‘TEK‘ olması nedeniyle özelleştirilme kapsamı dışına çıkartmak istendi fakat, ANAP karşı çıktı. Ama yinede satılmadı/sattıramadı. AKP, geçmiş Hükümetlerin parça parça yaptığı özelleştirmeleri toptan yapmaya, bir an evvel kapitalizm ve ABD isteklerini yerine getirme ‘gayretine ‘ girdi.
Seydişehir Eti Alüminyum Fabrikasının nihai satışı 17 Haziran 2005 tarihlidir.
Danıştay, 27 kasım 2007 yılında fabrikanın satışını iptal etti. Lakin bu mercide alınan karar ve uygulanması, özellikle AKP hükümetinin engellemesi, mahkemelerin doğru kararı vermesini engelledi. Ve Danıştay kararı hükümetce – yok ‘sayıldı’.
AKP iktidara geldikten sonra satmayı/Özelleştrmeyi/Peş-Keş çekmeyi planladıkları kamu yatırımlarını kasıtlı olarak işlevsiz ve bakımsız bırakmıştır. Ardından da bu tesisler zarar ediyor mazereti ile Cumhuriyet hükümetlerinin yapmış olduğu tüm tesisleri değerlerinin çok altında yabancılara, kendi çevresine, yandaşlarına satarak elden çıkarmışlardır. Var olan iddialara göre satılan her bir tesis, fabrika, rafineri, liman v.b. değerlerden komisyon alınmıştır. Elbet iktidar değiştikten sonra bu komisyon iddiaları araştırılarak bu iddialar gerçek ise sorumlular cezalandırılacak ve mülklerine el konacaktır.
Kuruluşun , özelleştirme kapsamından çıkarılarak, kapasite artırımı ve tesislerin modernizasyonu amacıyla yapılacak yatırımlarla ülkemiz sanayisinin en yüksek katma değer yaratan- kuruluşlarından biri olması mümkün iken satılmıştır.
Türkiye’nin cevherden alüminyum elde eden ve madenden son ürüne kadar üretim yapabilen tek entegre alüminyum fabrikası Eti Alüminyum A.Ş., ülkemizin ve faaliyet gösterdiği bölgenin ekonomisine katkı sağlayarak çalışmalarına devam ederken. Türkiye’nin tek birincil alüminyum üreticisi Eti Alüminyum A.Ş., 2005 yılında özelleştirme kapsamında Cengiz Holding’e satıldı.
Eti Alüminyum A.Ş.’nin ürünleri, Avrupa’nın pek çok yerinde pencere profillerinden uçaklara, geniş bir yelpazede kendine kullanım alanları buluyor. Cengiz Holding bünyesine dahil edildikten sonra alüminyum üretiminde madenden gelen ve filtreleme ya da ayrıştırma süreçlerinde çıkan, alüminyum hidroksit ve alüminyum oksit gibi yan ürünlerin de satışını gerçekleştiren Eti Alüminyum A.Ş., bu ürünlerden yılda 400 bin tona yakın bir miktarda üretip 75 ülkeye ihracat yapıyor. Türkiye’nin yıllık yaklaşık 600 bin ton olan alüminyum ihtiyacının 82 bin tonu, Eti Alüminyum A.Ş. Seydişehir Entegre Tesisleri’nde üretiliyor.
Tüpraş’ın % 14 lük hissesinin borsa değerinin altında satılması; 52 milyon $ değerindeki Seka’nın 1,1 milyon $ satılması ve Cengiz Kardeşlere peşin 290 milyon $ satılan Eti Alüminyum Fabrıkasına ilaveten bedava verilen Oyma Pınar Hidroelektrik Santralinden dolayı devletin (Enerji Bakanlığının açıklaması doğrultusunda) 268 milyon$ zarara uğratıldığı tekrarlanmıştır.

300 MİLYON DOLARLIK TESİSE ALMANLAR’DAN 3 MİLYAR DOLAR 
AK Parti iktidarı, Seydişehir Alüminyum tesislerini Mehmet Cengiz’e yanında Oymapınar Barajı ile birlikte 300 milyon dolara satması yıllardır tartışılıyor. Satış süreci ile ilgili kamuoyunun bilmediği bir gerçek yıllar sonra ortaya çıktı. Meğer Almanlar 3 milyar dolar teklif etmiş..Bu günlerde de BEŞLİ ÇETENİN önde gelenlerinden olan Mehmet Cengiz 2005 yılında da Erdoğan’ın çok sevdiği bir müteahhit idi?
Türkiye’nin en büyük madencilik ve metalurji yatırımlarından biri olarak kabul edilen ve kendi alanında dünyanın sayılı tesislerinden Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nin satışı konusunda ciddi bilgiler ortaya çıktı. AK Parti’ye yakınlığı ile bilinen Mehmet Cengiz ve telefon tapelerinde milletin anasına sinkaflı küfürler savuran Mehmet Cengiz’in, Seydişehir Alüminyum Tesisleri’ni Almanlara 3 milyar dolara satmaya çalıştığı bildiriliyor.
Merkez Parti Genel Başkanı Prof.Dr.Abdurrahim Karslı, Seydişehir Eti Alüminyum Tesisleri özelleştirme sürecini yakından takip ettiğini belirterek “Burada dönen dolapların büyük bölümü kamuoyuna doğru dürüst aktarılmadı. Fabrikanın Mehmet Cengiz’e satışı Türkiye’de tam bir hukuk skanadladır. Sırf bu fabrikanın adı geçen işadamına satışı için kanun çıkarıldı, Anayasa Mahkemesi Yasa iptal etti. Tüm bunlara rağmen hala fabrika Mehmet Cengiz’e ait” dedi.
ALMANLAR ÖNCE HUKUK’A BAKTI
Seydişehir Eti Alüminyum Tesisleri ile birlikte Oymapınar Hidroelektrik Santrali’nin de aynı şirkete adeta “Promasyon” olarak verildiğini belirten Karslı şunları söyledi: “Bu fabrikayı bir alman şirketi geçtiğimiz yıllarda tam 3 milyar dolara satın almak istedi. Tıpkı TEKEL ve MEY gibi bir yol izlenerek birilerinin batık şirketleri el değiştirmek suretiyle zengin edilecekti. Fakat Alman şirket Seydeşehir’deki hukuk rezaletini ve dönen Ali-Cengiz oyunlarını farkederek satın almaktan vaz geçti. 300 milyon dolara al, 3 milyar dolara sat. Müthiş kar, Türkiye’nin milli kaynakları, bölge halkının emeği, alın teri AK Parti iktidar gücüyle adeta yağmalandı”

Özelleştirme Adı Altında Peşkeş!

Sendika.org

Türkiye’nin tek entegre alüminyum tesisi olan Seydişehir Alüminyum’u özelleştirerek “kurtlar sofrası”na sunmak, AKP iktidarının nasibine düştü. Oymapınar Barajı’nın işletmeye bağlanmasının özelleştirme öncesinde gerçekleştirilmesi ise kayıtlara ‘şark kurnazlığı’ olarak geçecek.
Bu noktada Oymapınar’ın dünyanın en ucuz elektriğini üreten barajları arasında sayıldığı da notlarımız arasında yer almalı. Bir parantez açarsak; baraj ile işletmenin eşzamanlı projelendirildiği ve alüminyum tesislerinin sürekli bir şekilde ucuz elektrik temin etmesinin hedeflendiği ancak, bunun gerçekleştirilmediği, Seydişehir’in yıllarca pahalı elektrik ile üretim yapmasına göz yumulduğu, enerji giderinin genel giderlerinin yüzde 49’unu oluşturur hale geldiği bilinmelidir.
İhaleyi AKP’ye yakınlığı ile bilinen Cengiz Grubun alması dikkat çekici bir başka nokta. Grubun aslında tüm özelleştirmeci hükümetlere yakın durduğu da vurgulanmalı. Daha önce ANAP’la anılan grup, şimdilerde AKP’ye yakınlığı ile tanınıyor. Grubun asıl olarak özelleştirmeye yakın durduğu, ülke kaynakları üzerinden rant sağlamak peşinde olduğu tartışılmaz bir gerçek.
Özelleştirme şartnamesinde, yatırım, kapasite artışı ve ek istihdam bulunmuyor. Kamuoyunda yaygın bir kanı var: Bilerek ve isteyerek üretim kapasitesi sınırlanan, teknolojik yenilenmesi yapılmayan işletmenin tekeller açısından cazip olmasının nedeni tesislerin kullandığı Boksit Maden Ruhsatları ile 400 milyon tonluk muhtemel boksit rezervleri.
Şirketin yıpranmış alümina tesisleri için gerekli yenilenmeyi yapmayacağı, daha sonra kapatarak sadece boksit madenciliğine yöneleceği iddialar arasında yer alıyor. Özelleştirmede hukuksuzluk Türkiye’nin tek alüminyum üreticisi Eti Alüminyum’un- özelleştirilmesi sırasında yapılan işlemlerde hukuksuzlar yapıldığı kamuoyuna yansıdı. Söz konusu tespitler bizzat Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapıldı. DSİ Genel Müdürlüğü’nün Seydişehir Eti Alüminyum İşletmeleri’nin özelleştirilmesi konusunda Enerji Bakanlığı’na yazdığı hukuki görüşte, Oymapınar Barajı’nın özelleştirme kapsamında firmaya devrinin hukuksuz olduğuna dikkat çekildi.
DSİ görüşüne göre, Oymapınar Barajı’nın özelleştirme öncesinde Eti Alüminyum’a devri bile yürürlükteki yasa ve yönetmelikler çerçevesinde hukuki olarak mümkün değildi. Çünkü 6200 sayılı DSİ Yasası’nın hükümlerine göre, Su Kullanım Anlaşması, DSİ ile Elektrik Üretim AŞ arasında yapılabiliyordu.
Yasanın amir hükümleri ancak 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında faaliyet gösteren şirketlere bu devrin yapılmasını olanaklı kılarken, hükümet bunu dikkate almadan Eti Alüminyum’a devir işlemi yaptı. Yani DSİ yasaya göre Oymapınar Barajı’nın ancak EÜAŞ’ye devredilebileceğini, bunun dışında kapsama girmeyen Seydişehir Eti Alüminyum’a devir yapılmasının mümkün olmadığını belirtti.
DSİ, bu nedenle yapılması gereken hukuki düzenleme olmadan devir işleminin yasal zeminin olmadığını vurguladı. Özelleştirmede tanıdık isim Eti Alüminyum İşletmesi 23.5.2005 tarihinde özelleştirildi. Özelleştirme için yapılan ihaleyi 305 milyon dolar bedelle Cengiz Şirketler Grubu kazandı. Cengiz Şirketler Grubu kamuoyuna yabancı bir isim değil. Daha önce kimi özelleştirme ihalelerinde ismini duyurmuştu. Grubun ismini duyurmasının bir nedeni de daha çok özelleştirme yanlısı siyasal iktidarlara yakın durması.
Grubun Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz daha önce ANAP, şimdi de AKP’ye yakınlığı ile tanınıyor. Grup bünyesinde Cengiz İnşaat, Ce-Ka İnşaat, HCM Makine, Balen Makine Enerji, Bana Turizm, Cengizler Sigorta, Cengiz Enerji şirketler bulunuyor. ‘İhale üstümüze kaldı parayı peşin ödeyeceğiz’ diyen Mehmet Cengiz Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın hemşerisi ve Çaykur Rize Spor Kulübü’nün onursal başkanı.
Yeraltı dünyasının boy gösterdiği kulüplerden birisi olan Rize Spor’un şimdiki başkanı Mehmet Cengiz’in kardeşi Ekrem Cengiz. Kulübün bir önceki ikinci başkanı ise Sedat Peker’in kardeşi Vedat Peker’di. Mehmet Cengiz, aynı zamanda eski bakan Yaşar Topçu’nun Yüce Divan’da yargılanmasına yol açan Karadeniz otobanının müteahhitlerinden.
Eti Bakır AŞ ile Karadeniz Bakır işletmesi AŞ’ye ait Samsun İşletmesi’nin Cengiz Grup tarafından özelleştirilmesi ve bu özelleştirmenin özellikleri kamuoyunda pek çok soru işaretinin doğmasına yol açmıştı. Grup 33 milyon dolarlık bir bedelle Samsun İşletmesini almıştı. O günlerde Maden Mühendisleri Odası’nın sorduğu sorular karşılıksız kalmıştı.
“240 milyon dolar değerinde bakır rezervlerine sahip olduğu bilinen Eti Bakır AŞ’nin kasasında 10 milyon dolar nakit ve stoklarında hemen nakde çevrilebilir 7 milyon dolar değerinde konsantre bakır bulunduğu ve özelleştirme ile bu değerlerin söz konusu firmaya verileceği doğru mudur? Eti Bakır AŞ ile birlikte firmaya verilecek olan Karadeniz Bakır İşletmesi AŞ’ye ait Samsun İşletmesi’nin toplam 1073 dönüm arazisinin bulunduğu ve söz konusu arazilerin toplam değerinin 9 milyon dolar olduğu doğru mudur?
240 milyon dolar değerinde rezervi ve 26 milyon dolar nakit ya da nakde çevrilebilir varlığı bulunan kamu tesislerinin 33 milyon dolar bedelle elden çıkarılmasının ekonomik gerçekliliği bulunmakta mıdır?
Samsun’da mevcut tesislerin çalışması için 1073 dönüm büyüklüğündeki araziye gerek olmadığı bilinmektedir. Bu durumda, arazilerin de firmaya verilme nedeni nedir?
Söz konusu firmanın madencilik deneyimi nedir?
Söz konusu firma daha önce benzeri bir maden işletmeciliği yapmış mıdır? Firma, teklif ettiği 33 milyon doları ne şekilde ve hangi sürede devlete ödeyecektir?”
Cengiz Grup, Samsun’da kurulan mobil santral ile yolsuzluklara konu olmuş, TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu çalışmalarında, Samsun Mobil’de devletin zarar ettirildiğinin saptadığı kaydedilmişti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, pahalı elektrik satarak devleti zarara uğrattığı gerekçesiyle sözleşmeleri 50 milyon dolar ödeyerek fesh ettiği beş şirket arasında Cengiz Grup da bulunuyor.
Devleti zarara uğratan bir şirkete özelleştirme ihalesi verilmesi kamu idaresi açısından dikkat çekici bir durum. Aynı grubun Hopa Kemalpaşa arasında yol yapım işi de kamuoyuna, işyerinde yaşanan olumsuzluklarla yansımıştı. Yol işçileri, işverenin kendilerine verilen sözlerin tutulmadığı, işten çıkarılma tehditleri yapıldığı gerekçesiyle gösteri yapmış, gösteriye polis müdahale etmiş, dokuz işçi gözaltına alınmıştı.
Cengiz Grup, kamuoyunun gündemine bir kez de özelleştirme sonucu satın aldığı Küre Etibakır’ın ocaklarında 19 madencinin ölümü ile girmişti. Kamuoyundaki yaygın kanı 19 işçinin ölmesi bir özelleştirme cinayetiydi. Özelleştirmenin ardından gelen sendikasızlaştırma, ‘tasarruf’ gerekçesinin ardında yatan ihmaller ve denetimsizlik madencileri ölüme götürmüştü. Cengiz Grup, bir süre sonra kapalı ve açık madenleri taşeron şirket STFA’ya devretmiş ve STFA’nın ilk uygulaması ise madeni çıkartmak için kullanılan vagonlu sistem yerine daha ucuz olan bantlı sistemi kurmak olmuştu.
Grup, HCM Makine, Ingersoll iş makinelerini pazarlıyor;
Champion (Kanada) yol greyderleri ile Nugo (İtalyan) Rocchietti’nin de Türkiye temsilcisi. Balen Makine Enerji, endüstriyel makine konusunda çalışıyor. Japon Furukawa firmasının Furukawa Lastik Tekerlekli Yükleyicilerinin ve Paletli Hidrolik Ekskavatörleri’nin Türkiye’deki tek temsilcisi. Bana Turizm ise, Antalya Kiriş’te Le Jardin Resort Hotel ve Beldibi’nde yedi yıldızlı SunGate Port Royal otelinin sahibi.
TMMOB Metalürji Mühendisleri Odası Başkanı Cemalettin Küçük’ten Seydişehir’in kısa öyküsü Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nin kuruluşu 1969 yıllarında başlıyor, 1974 yılında alümina üretiyor, 1975’te sıvı alüminyum alımına başlıyorlar. Alümina dediğimiz boksit madeninden alüminyumoksit üretilir. Ondan da elektrodiyaliz yöntemiyle alüminyum üretilir. Alüminyumdan da döküm yapılır, o dökümlerden de profil yapılır, boru yapılır, sigara kağıdından, çikolata kağıdına, folyoya kadar her şey üretilir.
Dünyada da cevherden, işlenip en son ürüne kadar üretim yapabilen dünyadaki tek tesistir. Başka böyle bir tesis yok. Diğer ülkeler ihraç yapıyor. Tesisin kurulduğu tarihlerde Türkiye’nin alüminyum ihtiyacı 18.000 ton. İlerde sanayinin gelişeceğini göz önünde bulundurarak, 60 bin ton kapasite ile kurulmasına karar veriliyor. Böyle bir tesisi kurmak için çeşitli ülkelerden kaynak arıyorlar.
Bugün AB ülkeleri olanlardan, ABD’ye kadar ileri kapitalist ülkelerin hiçbiri bize alüminyum tesisi kuracak teknolojiyi vermiyor. Bir tek Sovyetler Birliği Seydişehir Alüminyum Tesislerinin kurulması için gerekli teknolojiyi veriyor. Tarım ürünleri değiş tokuşu karşılığında veriyor hem de. Para karşılığı değil.
Dünyada petrol krizinin yaşandığı yıllar bu yıllar da. Cevherin hemen yanına 20 km yakınına kuruluyor tesis. Alüminyum tesislerinin çalışabilmesi için çok yüksek miktarda elektrik gereksinimi vardır. Boksit’ten elde edilen alümina, alüminyum olmak üzere elektrodiyalize tabi tutulurken çok yüksek miktarda elektrik harcıyor. Dünyada ortalama 15-16 bin kw/saat’tir tonu için.
Bu üretimde çok büyük bir tüketim olarak gözükse de, alüminyum üretildikten sonra, en az enerji gerektiren metallerden birisi. Şekillendirmesi, doğraması kolay, ikinci kez üretilirken eritilmesi için yüksek ısı gerekmiyor. Alüminyum elektrik tüketicisi değil, elektrik deposu olarak bilinir.
Tesisin elektrik ihtiyacı içinde yapılırken, yakınında Oymapınar’a baraj kurulmasına karar veriliyor. 70’lerden 1984 yılına kadar bu tesis bitirilmiyor. Bitirilmediği için o yıla kadar mobil santraller kuruluyor. Fuel-oil’le çalışan sistemler kuruluyor. Ama tabii bunlar çok pahalıya mal olan sistemler. Dünyada enerji sıkıntısı yaşanan bir dönem yaşanıyor zaten.
Bu yüksek elektrik maliyetinden dolayı Seydişehir hep zararda gözüküyor. 1984 yılında baraj bitirildiğinde, elektrik yine tesise bağlanmıyor. Baraj sistemini enterkonnekte sisteme veriyorlar. Verirken de, dünyada alüminyum fabrikalarına elektrik enerjisi 2 cent’e girerken Seydişehir’e 7 cent’e kadar girdiği olmuştur. 4-5 cent’e indiği zamanlarda Seydişehir kara geçmiştir, dolar yükselip elektrik enerjisi pahalandığı zaman Seydişehir zarar etmiştir.
Zarar kar meselesine gelince… Seydişehir’e 7 cent’ten elektrik verdiğiniz zaman kaç para alınıyor? 50 milyon ile 60 milyon dolar arasında para alıyoruz. Nereye alıyoruz bu parayı? Devletin kesesine.
Peki Seydişehir tesisleri ne kadar zarar etmiştir? 18 milyon dolar. Peki alınan 60 milyon dolar ne? Oymapınar’daki elektriğin maliyeti 1 cent’in altında halbuki. Dünyadaki en ucuz enerjilerden biri. Ama bu kar yok sayılıyor. 1990’lı yıllardaki krizli enerji sıkıntısı aşılınca, 2000’lerde metal borsaları yükselmiş ve Seydişehir 60 bin tonun üzerinde üretmeye başlamıştır.  60 bin kapasiteye rağmen nasıl bunun üzerinde kapasitede üretim yapıyor?
Eski yedek parçaları duruyor, mühendis arkadaşlarımız, çalışanlar, endüstri mühendislerinin katkılarıyla kapasite arttırılmıştır. Geçen yıl 64 bin tona dayanmıştı üretim. Türkiye’nin alüminyum gereksinimi 300 bin ton. Ama hala 69 bin ton üretiyoruz.
Türkiye Alüminyum kapasitesinin %10’unu üretiyor. Bu yüzden ihracat yapılamadığı gibi, ihtiyacın çoğu ithal ediliyor. Yeni tesislerin de yapılması gerekirken, özelleştirme furyası gelmiş Seydişehir’i yakalamış. Seydişehir Etibank’a bağlı idi. Etibank, maden tetkik arama enstitüsünün bulmuş olduğu madenleri, tek tek MTA’nın bulduğu, rezervini belirlediği madenleri, tesisleri ile birlikte işleyip pazarlayacaktı. Bunun finans kısmını sağlamak için bankacılık yapıyordu.
Özelleştirmeler için önce bu tesislerin finans kanadı yok edildi. Etibank’ın banka kısmını ayırarak Etibank’ı holding yaptılar. Eti Holding oldu. Holdingleştirerek her bir tesisi şirket haline getirdiler. Bu özelleştirmelerin ilk girişimi 1976 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu ekonomik uyum programında Etibank’ın holdingleştirilmesi vardı.
Ama bu o zaman yapılamıyor. 24 Ocak kararlarıyla 1980’de yine gündeme geliyor. Toplumsal muhalefet nedeniyle uygulanamıyor ve 12 Eylül faşist darbesiyle uygulanmaya geçiriliyor. Özallı özelleştirme, yıllarının sonunda holdingleştirilmiş Etibank’ın banka kısmı Sabah Gazetesinin sahibi Dinç Bilgin’e veriliyor. Sonra Etibank’ın içini boşaltıyor. Sonra bu parayı devlete ödetiyor.
O dönem Etibank’a ait ÇİNKUR fabrikası var. Çinkur Kayseri’de çinko ve kurşun üreten tesis. Çinkur özelleştiriliyor. Çinkur’u İran’lı bir firma alıyor. Fabrika üretecek, işçiler çalışacak diye garantiler imzalanıyor .
Özelleştirmeden hemen sonra firma iflas bayrağını çekiyor. İşçileri kapının önüne koyuyor, haklarını vermiyorlar. Tesisin malzemeleri özel sektöre dağılmış durumda. Tesiste de bir mobilya firması var. Mobilya yapıyor. Bu durumdan sonra Türkiye’nin çinko ihtiyacı nereden karşılanıyor? (…)
Etibank’ın bankası gitti, çinkosu gitti. Kükürt kapatıldı. Daha önemli Ergani Maden Kapatıldı. Sivas’ın Maden ilçesinde bakır tesisi idi. Orası da cevherden, külçe bakıra kadar entegre tesis üretim yapabiliyordu. Orası 5 Nisan 1994 kararları sonrasında özelleştirildi.

Naci Kaptan – 16 Aralık 2022
This entry was posted in BELLEK DÜRTÜCÜ, Ekonomi, ORGANİZE İŞLER, ÖZELLEŞTİRMELER, SUÇ DOSYALARI, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

3 Responses to BELLEK DÜRTÜCÜ – 1 * ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI * TÜRKİYE NEDEN YOKSULLAŞTI? * ÖZELLEŞTİRMELER * SEYDİŞEHİR ALUMİNYUM KURTLAR SOFRASINA NASIL SUNULDU?

  1. emin says:

    Emperyalizm talan ettiği ülkelerin içinde başta. Arjantin gelir…(Türco lakap takılmıştı! 1990 lar Bşk..Carlos menem olabilir)))Caddelerinin bile satıldığı,marketlerin yağmalandığı ülke ve çöktürülen Arjantin…Türkiye tarihinde ilk kez akp döneminde kasten çökertilmiş ,Arjantin ile çökertilen listeler de adına köşeyi paylaşmıştır…1ci-2- ci olarak.Sarı sendikaların olduğu ülkede sendikacılık olmaz…yıllardan beri bu mücadeleyi Disk vermektedir…kırmızı çizgimiz! sarı çizgi olmuştur.üzülmemek elde değil…Mücadelenize başarılar diliyorum.iktidarı ve özelleştirme söylemlerini kullanan partileride ülkeye ihanetle suçluyorum..sayğılarla.

  2. Pingback: MİLLİ KALKINMA DOSYASI /// BELLEK DÜRTÜCÜ ? TÜRKİYE NEDEN YOKSUL LAŞTI ? * ÖZELLEŞTİRMELER * SEYDİŞEHİR ALUMİNYUM KURTLAR SOFRASI NA NASIL SUNULDU ? – Stratejik Güvenlik

  3. Pingback: MİLLİ EKONOMİ DOSYASI : BELLEK DÜRTÜCÜ – 1 * ORGANİZE İŞLE R * SUÇ DOSYALARI * TÜRKİYE NEDEN YOKSULLAŞTI ??? – Stratejik Güvenlik

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *