DESAM HABER MERKEZİ * EĞİTİM SİSTEMİ ÇÖKTÜ!

Eğitim giderlerini devlet karşılasın

DESAM HABER MERKEZİ


EĞİTİM SİSTEMİ ÇÖKTÜ!
TÜM EĞİTİM PAYDAŞLARI CAN ÇEKİŞİYOR!


Ak Parti hükümetlerinin eğitime öteden beri pedagojik değil ideolojik yaklaştığı için ve en liyakatsiz kadrolarını eğitim alanında görevlendirmeye devam ettiğinden dolayı reform adı altında yaptığı hemen her yeni icraatının hüsran ve başarısızlıkla sonuçlandığını kaydeden Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) Başkanı Gürkan Avcı, Ak Parti eğitimde hızla gelişen/değişen dünyaya uyum sağlayamadı. Bir türlü milli ve kültürel özelliklerimizle evrensel çağdaş değerleri harmanlayarak özgün ve başarılı bir sistem inşa edemedi, dedi.
Ankara, Ekim 2022 Ağı İstişare Toplantıları, “Stratejik Araştırma, Ağ Geliştirme” ana teması ile 2 Ekim 2022 tarihinde saat 12.00’de DESAM Genel Merkezinde yapılan toplantıda konuşan Gürkan Avcı şunları söyledi;
MEB VE YÖK HALKIN ÇIKARLARI İÇİN ÇALIŞMIYOR
MEB ve YÖK Ak Parti hükümetlerinin ve onun imajının çıkarları doğrultusunda reforme edilip, modellenip durdu sürekli olarak. MEB ve YÖK’ün amacı öğrenci, veli ve eğitimcilere adaletçi ve eşitlikçi olmayan sistem anarşisi içerisinde uslu bir şekilde yaşayıp, rejime sadık olmalarını telkin ve sağlamak oldu.
Bırakın ilk, orta ve lise öğrenimini bugün üniversitelerimizde dahi gerçek öğrenmeyi yapamıyoruz. Öğretmen anlatıyor, öğrenciler dinliyor ve yazılı/sözlü sınav cevapları ve verilen talimatları ne kadar yerine getirdiği ile başarısı ölçülüyor. Hatırlama ve ezberleme üzerine kurulu derinliksiz, reaktif ve tecrübe etmekten uzak çağdışı bir eğitim modeli. Böylesi bir eğitim sisteminden geçmiş bireylerin küreselleşen dünyada başarılı olması ne kadar beklenebilir?
OKULLAR VE ÜNİVERSİTELER ÇOCUK VE GENÇLERİ KONTROL ALTINA ALMAK İÇİN VAR
Okullarımız ve üniversitelerimiz öğrencileri gün boyunca kontrol altında tutmak, çoktan tedavülden kalkmış bilgi ve içerikleri demode yöntem ve kolaycı esaslar üzerinden şırınga etmek, bağımlı bir şekilde zamanlarını doldurmaları için varlar. Gerçek hayatta ise özerklik ve aktiflik başarı ve verimlilik için çok büyük önem arz ediyor. Oysa günümüzde neyi, ne zaman ve niçin yapacağının kontrolünü, plan ve organizasyonunu ekip ruhu içerisinde koordine edebilen, özerk hareket kabiliyeti yüksek bireyler yetiştirmektir esas olan.
ÖĞRENCİLER OKULU SEVMİYOR ÇÜNKÜ OKULLAR ÖZGÜR DEĞİL
Özerklik hele çağımızda ve özellikle okullarda verilmesi gereken en önemli kazanımdır. OECD üyeleri içinde en çok okula devamsızlığın yaşandığı ülke Türkiye. Çocuklarımız okulu sevmiyor ve çok isteksizler. Çünkü okuldayken mutlu ve özgür olamıyorlar.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ YAPAY VE KOBAY
Dediğim gibi Türk eğitim sistemi büyük oranda yapay ve ezbere dayalı öğrenim üzerine kurulmuştur. Müfredatın dayattığı bilgi paketlerini ne kadar hatırladığını ve ezber gücünü ölçer. Oysa bilgi ve eğitim çok daha boyutlu ve yapaylıktan uzak bir gerçeklik ve bağ kurma, uyarlama kapasite becerisi ile ölçülmelidir.
O yüzden öğrencilerimiz okulu bitirdikten sonra hatta hemen sınavın ardından ezberledikleri bilgileri hemen unuturlar. Geride kalan yalnızca sınavda aldığı notun hatırasıdır.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ EKSİK VE GERİ ZEKALI
Üniversitelerde de durum aynıdır. Yapay eğitim sistemleri yüzünden öğrencinin aldığı eğitimin kariyerine ve yaşamına sağlayacağı avantajlar çok azdır. Gerçek hayatın sınırlarını zihinsel yetenekleriyle aşması, karşısına çıkan engellere meydan okumak için ihtiyacı olan stratejiyi oluşturan düşünsel vizyon aparatları hep eksiktir ya da yoktur.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ZENGİNLERİN ÇIKARLARINA HİZMET EDİYOR
Türkiye’de iktidar değiştikçe müfredatta değişir, kitaplarda, tüm bürokrasi ve yöneticilerde değişir, ta ki okul müdürlerine kadar hemen her şey. Bir şey değişmez! Sorgulamadan ve itiraz etmeden vergisini ödeyen, zorunlu ideolojik eğitime öğrencisini gönderen ve emredildiğinde gözünü kırpmadan savaşa giden, ülkenin sıkıntılarını, borcunu, cefasını ve fedakarlığı sırtlanan fakir halk çocukları değişmez.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ZORBA VE DESPOT
Türk eğitim sistemi hiçbir farklı görüşe yer vermediği gibi tahammül de göstermez; öğrenciyse okuldan atar veya kriminalizeye savurur, öğretmense sürgün eder yahut meslekten ihraç eder. Oysa demokratik, bilimsel, sivil ve halkçı eğitim sistemleri özgür, müreffeh, mutlu bir toplum yaratır. Kendi tabanını değil tüm halkı memnun etmeye çalışır.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ YETENEK VE BECERİLERİ ÖLDÜRÜYOR
Milli eğitimin en büyük handikaplarından birisi de bütün yumurtaları bir sepete koyan tek tipleştirici algoritmik dayatmasıdır. Vasat bir tek tipleşme yaratan eğitim sistemimiz her öğrenciye aynı bilgiyi, aynı zamanda ve aynı yollarla öğretmeye çalışır. Bu durum eğitim adı altında çocuklara yapılan bir işkencedir. Oysa her çocuk birbirinden farklı ilgilere, yetenek, beceri ve hedeflere sahiptir. Her çocuk farklı yollarla, farklı sürelerde ve farklı kaynakları farklı şekillerde kullanarak öğrenir. Verimli ve sağlıklı öğrenmek bu farklılıkları dikkate almakla mümkün olur.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ÖĞRENCİLERİ FİŞLİYOR
Ama bizim okullarımız “Ben kimim? Hangi alanlarda iyiyim? Ne yapmam lazım? Ne istiyorum?” gibi en yaşamsal ve temel konularda dahi öğrencilere yardımcı olamaz. Bizim eğitim sistemimiz öğrencilerin farklılıklarını da dikkate almaz. Ardından farklı birçok öğrenciyi başarısız ve tembel diye etiketleyerek kenara iter.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN ÖĞRENCİLERE VE ÖĞRETMENLERE SAYGISI YOK
Bu nedenlerle Türk eğitim sistemi insandan uzaktır ve farklılıklara saygısı da yoktur. Farklı ve değişik özelliklere sahip 30-40 öğrenciyi bir sınıfa doldurup hepsine aynı zamanda, aynı şeyleri ve aynı yöntemle adeta zulüm ederek öğretmeye çalışır. Bir taraftan da hepsini susmaya, uslu olmaya zorlayarak bir birleriyle etkileşim içine girmelerine, çocukluklarını/gençliklerini yaşamalarına ve kaynaşmalarına da izin vermez. Bizim okullarımız sıkılan, kafası karışan, geri veya geride olduğuna inanan, mutsuz, kompleksli, baskılanmış öğrencilerle doludur.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ TORPİL VE İLTİMASIN TALİMHANESİDİR
Türk eğitim sistemi pragmatist bir zihniyete sahiptir. Seçimler yaklaşırken yarım milyonu aşkın atanamayan öğretmenlerden oy toplamak için öğretmen atama takvimini işletir. Ülkenin rezerv ve ihtiyaçlarını planlamaksızın hiç olmadık yerlerde üniversite, fakülte açarak yerli vatandaşlara hayaller satar. Lüzumsuz yere açtığı üniversite ve okullara liyakat, ehliyet ve hakkaniyeti gözetmeden torpillileri doldurarak hem kadrolaşır hem istihdam yaratır.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ YENİLİK VE DEĞİŞİMİN DÜŞMANIDIR
Dijital devrim ve teknolojik gelişmeler bugün bilgi ve eğitime ulaşmada, eğitim sistemlerinde kökten farklılıklara neden olmaya devam etmektedir. Fakat Türk eğitim sistemi bu yenilik ve değişimlere ayak uydurmak şöyle dursun, değişimi anlamakta dahi çok geri kalmıştır.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ İLKEL VE ÇAĞDIŞIDIR
Yenidünyada eğitim ve bilgi mekân –sınır tanımadan değişip saniyeler içinde gerçekleşiyorken, bütün eğitim sistemlerinde alışılmışın çök ötesinde sıcak hareketlenmelere neden olurken Türk eğitim sistemi ülkeyi ve öğrencileri daha da geriye götürmekte, çağdaş dünyadan kopartan ilkel bir zihniyete bürünmektedir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ MÜFLİS VE MÜSRİFTİR
Örneğin 2010 yılında büyük hayaller, astronomik harcamalar, yatırımlarla ve eğitimde “Çağ açıp çağ kapatacak” iddiasıyla başlatılan ve 2014 yılında bitmesi gerekirken bugün yarısına dahi ulaşılamadan büyük şaibe ve skandallar eşliğinde çöpe atılan FATİH projesinin hazin sonu ne demek istediğimi açık seçik ortaya koymaktadır.
MEB VE YÖK CAHİL İDEOLOJİK YÖNETİCİLERLE DOLUDUR
Kontrolü kaybetme, tek tipleştirememe, asimile edememe korkusuyla eğitimde şeffaflaşma, özgürleşme, teknolojik imkânları kullanma, dijitalleşme gibi trendleri es geçen Türk eğitim sistemi çağdaş yöntem ve teknikleri olabildiğince sınırlamaya çalışmaktadır. Türkiye’nin çağdaş eğitim sisteminden anladığı okullara projeksiyon makineleri, bilgisayar ve akıllı tahtalar koymaktan ve öğretmenler/veliler arasında whatsapp grupları kurmaktan ibarettir.
MEB VE YÖK YENİTİCİLERİ ANLAMA VE KAVRAMA ÖZÜRLÜDÜR
Oysa dijital teknoloji ve buna bağlı olarak sürekli gelişen, değişen eğitim yöntemleri ve online eğitim araçları Türk eğitim sistemini yetersiz hatta biçare bırakmaktadır. Türk eğitim sistemini yöneten ideolojik politikacılar ve liyakatsiz bürokratlar günümüz gençliğinin evirilme hızına ayak uyduramadığı gibi eğitimde dijital devrimi anlama ve kavramakta dahi öğrenme güçlüğü çekmektedir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ÇATIŞMA VE KAN UYUŞMAZLIĞININ ENJEKTE MERKEZİDİR
Çünkü bu zihniyet dijital çağın değerleri olan özgürlük, ayrımsız insan sevgisi, insan/yaşam neşesi, kendini ifade etme ve bağımsızlık gibi evrensel değerleri kavramaktan uzaktır. Bu evrensel değerler bizimkilere göre zararlı düşünceler ve tehlikeli fikirler demektir. Bağımlı, itaatkâr, sorgulamayan ve büyüklerimiz her şeyin en iyisini bilir diyen bir gençlik anlayışını arzulayan Türk eğitim sistemi işte bu çatışma, kan uyuşmazlığı ve sorunlar yumağının müsebbibi ve suçlusudur.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ BEYİN YIKAMA MERKEZİDİR
Türk eğitim sistemi toplum mühendisliğinin ve genç beyinleri yıkamanın en etkin aracı olarak kullanılmaktadır halen. Tarih, felsefe, din gibi yoruma açık dersler yanı sıra hemen tüm ders ve konuları, resmi ve özel tüm okullarda tek bir müfredatla, tek bir ders kitabıyla ve tek bir perspektifle öğretmeye çalışır. Bu yüzden de ilkel, korkak ve sevgisiz bir ruha sahiptir.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ÖZGÜR DÜŞÜNCENİN DE DÜŞMANIDIR
2022’un dünyasında dahi Türk milli eğitimi özgür düşüncenin ve aydınlanmanın en büyük düşmanı durumundadır. Milli eğitim iktidar için, politikacılar için hamaset, demogoji ve oy toplama aracıdır. Milli eğitim halktan gasp edilen vergiler ve paralarla halka karşı mevzii güçlendirmektir.
MEB VE YÖK KAPATILSA TÜRK HALKI DAHA AYDIN, DAHA BİLİNÇLİ OLUR
Bu yüzden tüm toplumun geleceğini mahveden Milli Eğitim Bakanlığını kapatma gerekliliği tek bir pencereden izah edilebilecek kadar basit bir mevzu olmasa gerek. Gerçekten milli eğitimi kaldırsak Türkiye daha yaşanılabilir ve daha mutlu bir ülkeye dönüşür mü? Hangi girişimler, organizasyonlar bu eğitim işini yapabilir?
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ DOGMATİK KAFALARCA YÖNETİLİYOR
Aksi takdirde özgürlükleri denetim uğruna kısıtlayan, bağımsızlığa tahammül göstermeyen, adaletsizlikçi sınavlarla eğitimde çeşitli limitasyonlar koyan, farklı ve özgün müfredatları yasaklayan, farklı ekolleri temsil eden okullara müsaade etmeyen, öğrencilerin istedikleri okulların istedikleri bölümlerine girmesine izin vermeyen, gençlerin nitelikli okul ve üniversitelere girip otantik ve sofistike eğitimler almalarına engel olan, herkese ezberci ve merkezi planlamacı eğitimi dayatan, tek düze olmayan otantisitesi yüksek ve özgürlük tanıyan eğitim sistemlerine tamamen kapalı, bakanlıktan medet ummadan kendi çözümlerini üretmeye çalışan okul yönetimlerine tahammül göstermeyen bir eğitim sistemi ile daha ne kadar gidebiliriz ki?
2023 – 2053 – 2071 HEDEFLERİ GÜÇLÜ BİR EĞİTİM SİSTEMİYLE MÜMKÜN OLABİLİR
Türk eğitim isteminin reflekslerinin ve beslendiği güç kaynaklarının yeterli olmadığını, 2023, 2053 ve 2071 milli hedeflerini ifşa eden Türkiye’nin eğitim hedefleri olmadan bu jenerikleri yakalayamayacağını bilmemiz gerekiyor.
KALİTELİ EĞİTİM ZENGİNLERİN, POLİTİKACILARIN VE ELİTLERİN ÇOCUKLARINA VAR
Orman kanunlarının geçerli olduğu ekonominin esip gürlediği Türkiye’de zenginlerin, politikacıların ve bürokratların yani Türkiye’nin elitleri hariç herkes kalitesiz, ruhsuz, sağlıksız, verimsiz ve baştan savma eğitime mecbur ve mahkûm duruma gelmiştir.
ÇAĞDAŞ VE MİLLİ BİR EĞİTİM OLMADAN MİLLİ ENTELİJANSİYA DA OLMUYOR
Türkiye’nin uzmanlarının bu soruna tez elden çare üretmesi gerekiyor. Çünkü milli ve muasır bir eğitim vizyonu olmadan hiçbir sorun neşet olmuyor. Milli eğitim olmadan milli entelijansiya ve akabinde milli ekonomi de olmuyor, oluşmuyor…
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ SAĞLIKLI BİR RUH VE AKILDAN YOKSUN
Plansız bir modernleşme ve teknoloji ahlaki çürümeyi ve manevi yoksullaşmayı getirdi Türkiye’ye. Türk milleti her taraftan bombardımana tabi tutulduğu yeni ‘din ve din eğitimi politikaları’ ile deistleşiyor, Protestanlaşıyor. Böylesi bir toplum ilkeli ve farkındalığı yüksek bir siyasi iradeye de heves etmiyor. Kasıtlı olarak eğitimsiz ve yoksul bırakılmış halkımızın ne kendisini savunacak bir siyaset için bilgisi ne de bu siyaseti oluşturacak milli ve yerli güçleri destekleyecek takat, inanç ve gücü kalmıyor. Bu durumda siyasilerimizde büyük işler, fikirler ve başarılar ortaya koyacak, insanlığa esenlik verecek ruh ve akıldan yoksunlaştırıyor.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ KOPYACI VE BAŞTAN SAVMA
Dil eğitimi politikamız, çocuklarımıza adeta dil öğretmemek üzerine kurgulanmış. Yalnızca sömürge ülkelere has yabancı dilde eğitim ayıbını Türk eğitim sistemi alenen desteklemeye devam ediyor. Baştan savma, ezberci, kalitesiz, sınavcı ve kopyacı bir eğitim sistemimiz var. Çağdaş dünyanın bilgi ve bilişim okuryazarlığına odaklandığı günümüzde Türkiye henüz temel okuma yazma sorununu ve dahi 12 yıllık zorunlu eğitimde okullaşma hedefini dahi çözememiş durumdadır.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ KİŞİLİKSİZ, KİMLİKSİZ VE ŞUURSUZDUR
Gelişmiş ülkelerin çoktan tedavülden kaldırdığı müfredatlarla, eğitim yöntem, metod, teknik ve felsefesiyle, antidemokratik eğitim yönetimi anlayışıyla havanda su döğüyoruz. Kocaman bir millet kandırılmaya devam ediliyor. Tarih yazan, medeniyetler kuran bu toprakların çocukları oyuncak haline getirildi. Kişiliksiz, kimliksiz, ruhsuz ve şuursuz bir robota dönüştürüldü. İncelikten, estetikten, tevazu ve erdemden uzak kaba, kavgacı, kompleksli ve lümpen maganda bir jenerasyon yaratılıyor. Aklı ve hafızası kendisinden saklanan bir millet, büyük hedeflere erişemez!

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ AHLAKİ KOMPLEKSLİ VE AHLAKSIZ

Son dönemlerde izlenen eğitim ve kültür politikalarına baktığımızda gençlerimizin milli, manevi ve ahlaki değerlerimize daha çok yabancılaştığını açıkça görebiliriz. Batı hayranı, kendi kültür ve medeniyetine uzak, dahası kendi değerlerini hor gören bir gençlik yetiştirilmek için en müsait bir ortam yaratılmıştır. Din eğitimi ve kültür politikaları Türk toplumunu emperyalizmin çıkarlarına daha uygun hizmet eder hale getirmeyi amaçlamaktadır sanki. Medya organlarından ve her cepheden yapılan aleni ve subliminal propagandalarla telkin edilen tahribatlar had safhaya varmıştır.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ŞEKİLCİ VE TAKLİTÇİ
Eğitim sistemimizin üretim ve istihdam planlaması da başarısızdır. Oysa üniversiteye giren gençlerimize nitelikli bir eğitim, giremeyenlere de hayatını idame ettirebileceği bir meslek kazandırmamız gerekiyor.

Oysa bizim acilen öğrencilere yazılım/programlama kampları, yazılım ve kodlama sınıfları açmamız gerekiyor. Ezberci, sınavcı ve fazla zekâ harcamayı gerektirmeyen bir taktikle çoktan seçmeli soruları cevaplandırtan Türk eğitim sisteminde bilginin dayandığı temeller öğretilmez, şekilcilik esastır ve bu yüzden yaratıcı bireylerde yetiştiremez. Bizim eğitim sistemimiz Türk insanına şekilcilik, kurnazlık, kayırmacılık ve çabuk sonuç alma kültür ve eğilimi yüklüyor. Eğitim sisteminin dinleme ve anlama etiğini de vermesi gerekir oysa.

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ BÖLÜCÜ VE ÖTEKİLEŞTİRİCİDİR

Eğitim sistemimiz soru sormayı bilmeyen çocuklar yetiştiriyor. Bizim eğitim sistemimizde soru sormak, hesap sormak, eleştirmek, sorgulamak tehlikeli ve yasak. Son 2 – 3 asırdır ne yapıyoruz, başımıza gelenler kimler yüzünden geldi, dostumuz ve düşmanlarımız aslında kimdir, bize neler oldu? Ders kitaplarımıza bakın tam bir yalan rüzgârı. Ezberleyen ama gerçekleri öğretmeyen, bizi parça parça, sınıf sınıf bölen kendisi eğitime muhtaç bir eğitim sistemimiz var. Ortak bir sorunumuza karşı bile olsa asla ortak bir paydada buluşamıyoruz. Günü bir türlü yakalayamıyoruz.
EĞİTİM SİSTEMİNİ 2 YILDA DÜZE ÇIKARMAYA TALİBİZ
Biz Türk eğitim sistemini 2 yılda çözmeye ve dünyanın en muasır, en özgün, verimli ve sağlıklı bir sistemini kurmaya ekip olarak talibiz. Revizyona tali meselelerden değil ilkönce YÖK, MEB ve ÖSYM gibi temel ve yapısal kurumlardan başlanmalıdır. Çünkü aksi takdirde faturayı yine halk ödeyecek. Anne babalar unutmasın çocukları mutlu ve huzurlu değillerse kendileri de asla mutlu ve huzurlu olamayacak. Derin ve güçlü bir eğitim tarihi olan Türkiye’nin kopya ve özentili eğitim reformları yerine özgün bir felsefe ile klasik eğitim anlayışını modern eğitim anlayışıyla gelenek temeli üzerinde yükselir. Kendi gibi olamama ve buna karşın olmayı hedeflediği gibi yapamama depresif ruh hali içerisinde kıstırılıp kalan Türkiye bu mahkûmiyetten özgün ve bilimsel bir eğitim sistemiyle çıkabilir.
KÜRESEL MARKA BİR EĞİTİM SİSTEMİ KURMAYI TAAHHÜT EDİYORUZ
Türkiye küresel marka bir eğitim sistemiyle dünya devletine dönüşebilir. Kendi tanımını değiştiren Türkiye dünyanın ona layık gördüğü rolü de nitelikli, özgürlükçü, çağdaş, bilimsel ve demokratik bir eğitim sistemiyle tuzla buz edebilir. İşte böylesi bir eğitim sistemiyle Türkiye siyasi işgal ve kölelikle boğuşan mazlum ülkeler içinde bir umut ışığı olacaktır.
EĞİTİMDE BAŞARISIZLIK VE YIKIMIN FATURASINI DA HALK ÖDÜYOR
Orta halli bir demokrasiye, orta halli bir ekonomiye mecburluğumuz tamamen ama tamamen eğitim sistemimizin kalitesinin düşüklüğünden ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlayamamamızdan kaynaklanmaktadır. Bilgi ve kültür toplumunu hedefleyen bir Türkiye’nin en başta eğitim sistemini tüm basamaklarıyla tamamen parasız, adil ve eşitlikçi fırsatlar sunan aydınlanmacı, halkçı, bilimsel, nitelikli ve kati surette özgün/milli bir forma kavuşturması gerekmektedir. Kaliteli, başarılı ve verimli bir eğitim sistemi oluşturamamamızın en önemli ayaklarından birisi de yönetimde uzmanlık ve liyakatin değil sadakate ve yandaşlığa dayalı patronaj sistemidir. Mevcut eğitim sistemi yöneticilerini sadakat gösterisine, göze girme ve başkalarını gözden düşürme yarışına sürüklemektedir. Her konunun yukarıdan belirlenmesi ve merkezi denetimin oluşturduğu korku atmosferi inisiyatifi, girişimi ve yaratıcılığı boğarak öldürmektedir. Mevcut hükümet döneminde 7 kez milli eğitim bakanı değişti ve her gelen bakan, bir öncekinin yaptığını bozdu. İş başına getirilen eğitim bakanları ve üst yöneticilerin büyük bölümü eğitimin içinden gelmeyen, eğitimden anlamayan, partili referanslardan ve fanatik taraftarlardan seçildi. Eğitimdeki tüm bu yanlış, hatalı, şaibeli ve hastalıklı uygulamaların faturasını milyonlarca öğrenci ve bütün bir halk ödedi.
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİ BİLGİSİZ AMA BİLGİ EKSİKLİĞİNİ İLKEL İDEOLOJİLERİYLE DOLDURAN KAFALAR YÖNETİYOR
Türkiye eğitim bütçesinin çoğunu öğretmen yetiştirme ve inovasyon politikalarına ayırmalıdır. Bilgiyi içselleştiren bir eğitim sistemi kurmalıyız. Çünkü müfredat ve kitaplar bilgi odaklı. Kavram ve keşfetme odaklı değil. Çocuklar dersleri ve konuları karşılaştırma, analiz ve değerlendirme yaparak anlamlandıramıyor.
ÜNİVERSİTELER VE BİLİM İNSANLARI KONUŞTURULMUYOR
Türkiye’nin ve en başta bulundukları şehrin önündeki engelleri aşması için rehberlik yapması gereken üniversiteler ve bilim insanları hiç konuşmuyor. Türkiye’de, üniversitelere olağanüstü yatırım yapıldığı bir süreçte bilgi noksanlığını ideolojiyle dolduran, mesuliyetsiz bir özgürlük talep eden YÖK’e ve üniversitelere değil gerçeği arayan ve etkin sosyal rol üstlenen üniversitelere ihtiyaç var. Bu nedenle gelişmeyi yeterince yakalayamıyoruz. Eğitimi meslek kazanma ve işe girme aracı olarak görüyoruz. Bu halde toplumsal ilerleme olmaz. Bunu değiştirmeliyiz.
ÖZGÜRLÜK VE ÖZGÜNLÜK OLMADAN EĞİTİM OLMAZ
Eğitim bilgilendirmeden daha çok özgürleştirmedir. Türkiye’nin eğitimin anlamını tekrar tanımlamaya, güçlü ve özgün bir eğitim felsefesi oturtmaya ve başta ekonomik hedefler olmak üzere her şeyden çok çok daha önce milli eğitim hedeflerini belirlemeye ihtiyacı vardır. Bilimin, aklın, milli ve yerli projeksiyonumuzun ışığında ve ortak akılla, konsensüsle hazırlanacak bir yol haritasına ihtiyaç vardır.
Türkiye eğitim sistemini ve sosyal politikalarını reel politikle dönüştürerek bilimsel, tamamen parasız, demokratik ve özgün bir sistem yaratabilir. Eğitim sisteminde öncelikle hem ders saatlerini ve tatil sürelerini kısaltmalı hem de sınav ve ödev sayısını azaltan adımlar atılmalıdır. Okullarımızın eğitim kalite standardını eşitleyerek herkes için eşit ve adil eğitim fırsatları yaratılmalıdır. Ücretsiz ders kitabı, okul sütü gibi başarılı politikalar geliştirilip yaygınlaştırılarak tüm yardımcı ders kitapları, eğitim kırtasiyesi ve takviye dershanelerini de ücretsiz bir şekilde sunmalıyız. Okul kantin ve kafeteryalarında sağlıklı yemekler ve taze meyve ücretsiz bir şekilde her çocuğumuza ikram edilmelidir.

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ÜLKEYİ ÇÖKERTİYOR

Her okulda birer uzman hemşire/doktor/pedagog/psikolog dönüşümlü olarak istihdam edilmeli; her türlü sağlık sorunlarına, ruhsal, zihinsel, işitsel, görsel ve bedensel gelişim geriliklerine yönelik ciddi bir takip ve rehberlik hizmeti verilmelidir. Çünkü okullarda çocuklar arasında yaşanan görsel, işitsel, zihinsel her türlü gerilik, sosyal yoksulluk/yoksunluk, imkânlara ulaşmada eşitsizlik ve temel hizmetlerin yetersizliği eğitim sisteminin verim ve başarısını çökerten en güçlü etkenlerdir.

Bugün Türkiye’de kaliteli eğitime sadece parası olanlar ulaşabiliyor. Türkiye’de doğan her çocuk mensubu olduğu sosyal ve siyasal sınıfından bağımsız olarak hayata eşit başlamalı ve eğitim hayatının sonuna kadar bu eşitlik kesinlikle sağlanmalıdır. Ve tabi ki çok özel ve çok özgün milli bir öğretmen yetiştirme politikası hayata geçirmelidir. Ülkemizin en yetenekli ve zeki gençlerinin öğretmenlik mesleğini tercih etmesi sağlanmalıdır. Güçlü, mutlu ve başarılı bir millet, özgür, müreffeh ve bağımsız bir devlet böylesi bir eğitim sisteminin inşasıyla ve böylesi bir insan sermayesiyle mümkün olur.

İMAM HATİPLERİN YARISI YAZILIM, KODLAMA, YÜKSEK TEKNOLOJİ OKULU YAPILMALIDIR

Bugünün Türkiye’sinin ihtiyacı yüksek teknoloji ürünleri, katma değerli inovasyonları tasarlayabilen gençlerdir. Bugünün Türkiye’sinin ihtiyacı tam donanımlı mühendisler, formasyonu güçlü iktisatçılar, dünyanın en iyi yazılımcıları, en birikimli tarım ve hayvancılık girişimcileridir. Türkiye’nin mevcut sınırlı kaynaklarını verimli ve çağın gereklerine uygun kullanarak çocuklarına parlak bir gelecek hazırlaması en büyük ödevidir. Bu anlamda sayıları 5 bine dayanan İmam Hatip Ortaokulu ve Lisesinin yüzde doksanını Matematik, Ekonomi, Fen, Yazılım ve Kodlama, Yüksek Teknoloji, Tarım ve Hayvancılık okullarına/liselerine dönüştürmesi gerekmektedir

Türk eğitim sistemi yalnızca öğrencileri değil eğiticilerin eğitimi (uyumlaştırılması) yollarıyla dahi ki buna öğretmen yetiştirme/atama sistemi diyelim tüm eğitim paydaşlarını kendi ideolojik değerlerine devşirmek isteyen bilim/akıl dışı varoluş safına çekmek istemektedir. Bu antidemokratik varoluşa karşı durmak ve aydınlanmak isteyen öğrenci/öğretmen ve velilerin milli eğitime karşı kendilerini eğitmeleri gerekiyor. Ayrıca yerli ideoloji yanı sıra küresel ideolojik dayatmaların baskısı altında bir Türk eğitim sisteminden bahsediyorum.

TÜRKİYE KENDİ EĞİTİMİNİ KENDİ BİLİMİNİ KURMALIDIR

Son yıllarda yavaş yavaş herkes eğitimde bir yerlerde eksikliğin olduğunun farkında! İddia edilenin aksine milli gelirden eğitime ayrılan payların yetersizliğinden herkes rahatsız. Eğitim sorununun “gelecek sorunu” olduğunda herkes hemfikir. Eğitimdeki müzmin başarısızlık, kalitesizlik, verimsizlik, eşitsizlik ve adaletsizlik yavaş yavaş sorgulanmaya başlandı…

Bu sorgulamanın artmasına ve ardından; insanlığın yüksek, derin ve üstün değerleriyle; milli kültür, erdem ve inançlarıyla yoğrulmuş bilimsel, kaliteli ve özgün bir eğitim sistemine ihtiyacı var Türkiye’nin. Medeniyetimizin yaratıcı kimliğiyle, kültür ve siyasetimizle gençliğimizi bilime, teknolojiye, en yüksek değerlere ulaştıracak çağdaş bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Türkiye’nin iyi insan, iyi vatandaş, iyi birey olma yolunda çocukları hayata hazırlayan bir eğitim sistemi hedefi olmalıdır.

Türkiye bilimin saf ve özerk olmadığı yenidünyada kendi bilimini kurmalıdır. Türkiye eğitime ve bilime yenidünyanın egemenlerinin aksine rahmani bir rol biçerek, toplumun üstünde, ekonomik ve sosyal sömürü politikalarından bağımsız bir ulu gayret olarak bakmalı ve bu şuurla yürümelidir. Böylece tüm insanlık Türkiye’ye, hiçbir çıkar gözetmeksizin gerçeği aramaya ve insanlığa hizmete kodlanmış kahramanlar ülkesi gözüyle bakacaktır.

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN HER ALANINI DETAYLI VE STRATEJİK BİR PERSPEKTİFLE İNŞA ETMEYE TALİBİZ

Yaşamakta olduğumuz küresel ve bölgesel sorun/sarsıntılara rağmen Türkiye heyecan verici bir potansiyele sahip. Batı dahil herkes bunu itiraf ediyor. Milli özgüvenimizi yineleyerek en başta eğitim alanında daha uzun vadeli ve derinlikli hedefler ortaya koyacak ve başaracağız.
Cumhuriyetimizin 100. yılına yönelik hedefleri en başta eğitim alanında ortaya koyarak 2023 yılına tüm dünyada marka olmuş bir eğitim sistemini hayata geçirebiliriz. Değişimin çok boyutlu ve hızlı bir şekilde yaşandığı, rekabetin yoğunlaştığı ve belirsizliklerin arttığı günümüz böylesine riskli bir süreçte, eğitim sistemimiz her alanı detaylı ve stratejik bir perspektifle belirlemeye odaklı olacaktır.

Başka seçeneğimiz yok! muasır medeniyet düzeyinin üzerine çıkmış bir Türkiye hedefi ete kemiğe bürünecek. Bu nedenle, Türkiye’nin geleceği yenidünya düzenindeki pozisyonu, ufku, tasavvuru, talepleri ve izlediği siyasette eğitim sistemimizle yakından ilgili. Bu anlamda bir seferberlik sürecinde olmalıyız ve olacağız. Politik, demokratik ve ekonomik olarak sınıf atlamak isteyen Türkiye’nin en güçlü talebi eğitim sistemi olmaya devam etmelidir. Bugün Türkiye’ye dudak bükenler bu büyük ruhun temsil ettiği vizyonun küresel bir trende dönüştüğünü görmeye kesinlikle başlayacaktır buna sonuna kadar inanıyorum.

This entry was posted in EĞİTİM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *