BİZİ KİM GÖZETLİYOR -4

BİZİ KİM GÖZETLİYOR -4

ARAŞTIRMA YAZISI
NACİ KAPTAN – 20 Haziran 2022

BAĞLANTILI YAZILAR
https://nacikaptan.com/?p=100572 – BİZİ KİM GÖZETLİYOR -1
https://nacikaptan.com/?p=100589 – BİZİ KİM GÖZETLİYOR -2
https://nacikaptan.com/?p=100612 –  BİZİ KİM GÖZETLİYOR -3
https://nacikaptan.com/?p=100705   – BİZİ KİM GÖZETLİYOR -4

Post-Truth kavramı “Nesnel gerçeklerin yerini duyguların ve inançların aldığı durumlara işaret eden, hakikat ile yalanın iç içe geçtiği bir dönem”i ifade etmektedir.

Sosyal medyayı izleme, dinleme, arşivleme konusunda bilindiği gibi BİLGİ TEKNOLOJİLERİ  KURUMU (BTK) yetkili kılındı. Ülkede yaşayan tüm bireylerin, tüm kişisel bilgilerine,  adresine, telefon ve internet kayıtlarına, adli siciline, detaylı aramada banka hesaplarına, tapu bilgilerine, sağlık kayıtlarına v.b tüm bilgilere sadece KİMLİK NUMARASI ile ulaşılabiliyor.  Devlet kişisel bilgileri özenle saklamak ve bu bilgileri çıkarcı ve kötülük içeren nedenlerle kullanılmasından korumak zorundadır. Ne yazık ki AKP döneminde  vaziyet durumu böyle değildir.  Diyebiliriz ki BÜYÜK ABİ işbaşındadır.

ANIMSATMA
143 EKRANLI İZLEME MERKEZİ
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda oluşturulan gizli ve özel Canlı Yayın Merkezi, 11 çarpı 13 ekran büyüklüğünde olacak. Yani merkezde 143 ekran aynı anda görüntü sağlayabilecek. Buraya Türkiye’deki tüm görüntüler iletilebilecek (TV-Mobese-3G-IHA) ve aynı anda AFAD-POLNET-JANDARMA-MİT sistemlerinden bilgi aktarımı yapılabilecek. Aynı zamanda üç büyük server ile bütün MOBESE kayıtları arşivlenecek. Ayrıca BTK’nın merkeze kurduğu iki dev Work Station sayesinde kurum bünyesindeki her türlü özel bilgiye kolaylıkla ulaşabilecek. Operasyon durumlarında da, Genelkurmay ekranlarındaki tüm bilgiler Saray’daki Canlı Yayın Merkezi’nde toplanacak. Cumhurbaşkanı olarak aynı zamanda “Başkumandanlık” yetkisi bulunan Erdoğan, bu merkezden operasyonları izleyecek ve yürütebilecek.  Örneğin, basında yer alan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nın Süleyman Şah Türbesi operasyonunu takip ettiği Genelkurmay’daki operasyon merkezinin bir benzeri Saray da kurulmuş olacak.
Sistemin kurulmasıyla ilgili tüm çalışmalar üst düzey bir gizlilikle yürütülüyor. Merkeze kendi personeli dışında hiç kimse giremiyor. Birimin bulunduğu yere yakın bir noktada Emniyet, MİT ve jandarmaya ayrı odalar tahsis edildi. Buradaki yetkililer bile izleme ünitesinin bulunduğu merkeze giremiyor ama gereksinim duyulması halinde koordine olunabilmesi için yakın bir noktada konumlandırılmış bulunuyorlar. Emniyet’in MOBESE ve 3G şifreleri de Canlı Yayın Merkezi’nin yetkililerine teslim edildi. Bu sayede sistem Türkiye’nin dört bir yanındaki MOBESE kameralarına erişim yapılabilme yeteneğine kavuşmuş oldu.

BTK’nın  izlemesi yetmemiş olmalı ki, bir önceki yazımda bahse konu olan Sarayda kurulmuş olan 143 ekranlı tüm Türkiye’yi anında izleyen kameralara erişim sistemi olduğu basına yansımıştır. Örneğin İBB Başkanının kış zamanında İngiltere büyükelçisi  ile kısa bir buluşmaya gidişinin mobese kayıtlarından izlenmesi ve görüntülerin medyada paylaşılmasının bu sistemle bir ilgisi var mıdır?
Bizim gibi henüz tam demokrasiye geçememiş, Dünya sıralamasında HİBRİD DEMOKRASİ sınıfında olan  ülkelerde bu izleme/dinleme kaynakları ve sistemler ile muhalif aydınlar, toplum önderleri, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar izleniyor, dinleniyor ve bu bilgiler muhalifleri sindirmek, cezalandırmak  için kullanılıyor.
Tüm bunlar da iktidar hükümetine yetmemiş olmalı ki şimdi de sıra muhalif medyayı ve sosyal medyayı sindirmeye geldi.  Bu nedenle DEZENFORMASYON yasası çıkartılıyor ve seçim öncesi iktidar eline bir ceza sopası daha alarak toplumu daha da çok sindirmeye çalışıyor.
Aslında dezenformasyonun babasını yapan AKP iktidarı ile  doğruluktan sapmış olan iktidara göbeğinden bağlı, kalemlerini satmış gazetecilerin çalıştığı havuz medyasıdır. Aşağıdaki haber dezenformasyon konusunda yapılmış olan bir araştırmanın sonuçlarıdır.


Türkiye sahte haber ve dezenformasyonda zirveye oturdu

Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nün dezenformasyon ve yanıltıcı haber konusunda 37 ülkede yaptığı bir araştırmada Türkiye yüzde 49 ile bu alanda en çok dezenformasyona uğrayan ülke olarak açıklandı. Raporda yapılan araştırmada son bir hafta içerisinde sahte haber ve dezenformasyona maruz kaldığını belirtenlerin oranı veriliyor.
Buna göre Türkiye’yi Avrupa ülkeleri arasında yüzde 44 ile Yunanistan, yüzde 42 ile Macaristan, yüzde 38 ile Romanya ve yüzde 36 ile Çekya takip ediyor. ‘Fake-news’ yani sahte haber ifadesinin en yaygın olarak kullanıldığı Amerika Birleşik Devletlerinde bu oran yüzde 31 düzeyinde görünüyor. Yanıltıcı veya sahte haberlerin en az görüldüğü ülkeler ise Almanya, Danimarka, Hollanda ve İngiltere olarak tespit edildi. (Euronews – Sertaç Aktan • 19/06/2018)

DEZENFORMASYON KAVRAMI

Türk Dil Kurumu’na göre “bilgi çarpıtma” şeklinde ifade edilen dezenformasyon, yanlış bir haber ile bireyi, toplumu, devleti yıpratmak maksadıyla bilgi yayma anlamına gelmektedir. Bir başka tanıma göre ise “Yanlış bir şekilde yönlendirmeyi amaçlayan asılsız bilgiler” olarak tanımlanmıştır.
1* Günümüzde sahte belgeler, sahte web siteleri, sahte sosyal medya hesapları, sahte haberler, asılsız bilgi paylaşımları, internet dolandırıcılığı, aldatıcı reklam ve hükümet propagandaları, dezenformasyonun sık görülen örnekleridir.
2* Yalana dayalı, asılsız bilgi içeren dezenformasyon, özellikle günümüzde oldukça tehlikelidir. Kültür, siyaset, sosyal ilişkiler, finans vb. birçok alanda yanıltıcı ve sahte bilgiler paylaşmak, öncelikle bireylerde mağduriyete yol açmakta, daha sonra kitlelere yayılarak topluma ciddi hasarlar verebilmektedir.
3* Dünyada çok hızlı bir şekilde artmaya başlaması, neredeyse her hanede internete erişim imkânının olmasını sağlamıştır. We are Social ve Hootsuit şirketlerinin 2019 yılında yayınladıkları araştırma raporlarına göre dünya nüfusunun %56’sı internet kullanıcısı, %45’i sosyal medya kullanıcısıdır.
4* Türkiye’de de 2019 yılı TÜİK Verilerine göre hanelerin %88’inde internete erişim vardır.  Nüfusun ise %63’ü sosyal medya kullanıcısıdır. Bu istatistikler incelendiğinde; dezenformasyonun her geçen gün farklı bir boyuta ulaşabileceğini anlamak zor değildir. Çünkü sanal bir ortamda milyonlarca kişi anonim veya sahte hesaplarla sosyal medyada dolaşmakta, hiç bir denetime tabi olmadan her istediklerini paylaşabilmektedirler. Bunun için gerekli olan tek şey internete erişim imkânına sahip olmaktır.
20 yıl önce bir bilginin bu kadar hızlı paylaşılması ve yayılması mümkün değilken, hâlihazırda her türlü bilgi anında milyonlara ulaşmaktadır. Bu durum her geçen gün büyüyen bir tehlikeye işaret etmektedir. Araştırmalarda da belirtildiği üzere, sosyal medya platformlarında bilgiyi paylaşma konusunda evrensel bir standart yoktur. Bu durum bilgilerin çarpıtılmasına, sahte haberlerin sanal ortamda dolaşmasına, gerçeğe ulaşmanın önünün kapanmasına yol açmaktadır.
Sosyal medyada dezenformasyon çok çeşitlidir. Sosyal medya platformlarının çeşitliliği ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak gün geçtikçe şekillendiği de görülmektedir. Bunlar arasında hâlihazırda, Twitter botları, sosyal medya trolleri, asılsız bilgi paylaşan art niyetli kişiler bulunduğu gibi, ülkelerin seçim kampanyalarına müdahale edebilecek derecede güçlü veri manipülasyonları ve yalan haberler de kullanılabilmektedir. Bu çok ciddi bir meseledir.
Yaşanmış örneklerde de görüldüğü üzere demokrasileri tehdit edebilecek boyutlara ulaşabilmekte ya da toplumda anlık krizlere yol açıp endişe ve korkuyu tetikleyebilmektedir. Bu noktada önemli bir kavramdan daha söz etmek gereklidir. “PostTruth” olarak bilinen bu kavram, ABD’de 2016’da yapılan başkanlık seçimleri ile İngiltere’nin Brexit kararının gündem olduğu dönemde, gerçeklerden uzak sahte haberlerin yaygınlaşması ile ortaya çıkmıştır. Post-Truth kavramı “Nesnel gerçeklerin yerini duyguların ve inançların aldığı durumlara işaret eden, hakikat ile yalanın iç içe geçtiği bir dönem”i ifade etmektedir. Ayrıca Oxford sözlüğü tarafından yılın kelimesi olarak seçilmiştir. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1212160

Dezenformasyon düzenlemesi düşman ülkeler içindir, halk için değil

Bir yıldır AKP hükümetinin dezenformasyon yasası getireceği konuşuluyordu. Sonunda önümüze geldi. AKP dezenformasyon yasasını seçimde kendi yanlışlıkları ortaya konulmasın diye mi çıkarıyor? Bir yıldır AKP hükümetinin dezenformasyon yasası getireceği konuşuluyordu. Sonunda önümüze geldi ve içine baktığımızda “oğlum okur, döner döner yeniden okur” türü bir kanun gördük. Kişisel verilerin korunması diyor, hakaret diyor, kişilik haklarına saldırı diyor.
Ama baştan şunu da belirtelim: AKP bu düzenlemeyi yaparken, ABD ve AB’yi kendisine kalkan olarak kullanıyor. Doğrudur orada da dezenformasyon düzenlemeleri var ama 2500 yıl önce yazılan Sun Tzu’nun “Savaş Sanatı” kitabından beri dezenformasyon=savaş’tır. Dolayısıyla ABD’de, Almanya’da, Fransa’da ya da başka ülkelerde yapılan dezenformasyon düzenlemeleri hep düşman ülkelere (Rusya’ya) karşı yapılıyor. Ülkenin kendi vatandaşına karşı değil.
5651 sayılı internet yayınları kanununda yapılan 15 farklı değişikliğin her birinde de önümüze “hakaret” ve “kişilik hakları ihlali” bahanesi getirildi. Oysa asıl hedeflenen “fikir özgürlüğünün yok edilmesi”. bu kanun tasarısını AKP’li politikacılara yönelik eleştirilerin önünü kesmek için çıkardıkları görülüyor. Avrupa Birliği ve ABD’nin Düzenlemeleri Rusya’ya Karşı Yapılıyor ve Hapis-Para Cezası Yok.
Dolayısıyla dezenformasyon yasası yapılacaksa, bunun başka devletlerin yaratacağı dezenformasyon çalışmalarına karşı yapılması gerekir. Hakarete, kişisel hakların ihlaline, AKP’li politikacıların yanlışlarının ortaya konulmasının engellenmesine karşı değil. (T24 – Füsun Sarp Nebil – 08 Haziran – 2022)

Oxford’dan ‘Küresel dezenformasyon’ raporu: Türkiye’nin 500 kişilik sanal birliği var. Devletler sosyal medyayı nasıl manipüle ediyor? (T24 – 14 Şubat 2020)

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medyayla ilgili açıklamalarının gündemde olduğu bir dönemde dikkat çekici bir araştırma raporu Türkçe olarak yayımlandı. Oxford Üniversitesi İnternet Enstitüsü’nün yürüttüğü Bilgisayımsal Propaganda Araştırma Projesi kapsamında hazırlanan, İstanbul Üniversitesi Dijital İletişim Kulübü tarafından Türkçeye çevrilen rapor, devletlerin sosyal medyadaki dezenformasyon faaliyetlerini sıralıyor.
70 ülkenin dezenformasyon faaliyetinin tespit edildiği raporda, Türkiye’nin yaklaşık 500 kişilik bir sanal birliği bulunduğu ve bu birliğin “muhalefete saldırmak, sosyal medyayı baskı altına almak ve hükümeti desteklemek” için kullanıldığı bilgisine yer verildi. Erdoğan, pazartesi günü Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “İnsanlarımızın gerçek hayatla bağlarını güçlendirmemiz gerekiyor. Özellikle sosyal medya bu bakımdan tam bir çöplük” demişti.

Facebook hala 1 numara

Eskiye göre daha fazla sosyal ağ platformu bulunsa da Facebook hala siber birlik etkinlikleri için başlıca platform olmaya devam ediyor. Bunun nedeni dünyanın en büyük sosyal ağ platformlarından biri  olarak  pazar  büyüklüğünün  yanı  sıra  yakın  aile  ve  arkadaş  iletişimi, politik haber ve bilgi kaynağı , grup ve sayfa oluşturma  becerisi gibi platformun sağladığı belirli kolaylıklarla açıklanıyor. Raporda incelenen diğer mecralar ise Twitter, YouTube, Instagram ve WhatsApp.
Çoğu ülke birden fazla platformda faaliyet gösterse de bu beş mecranın beşinde birden faaliyet gösteren bir ülke bulunmuyor. Sanal birlik aktivitesi bulunan ülkelerden 56’sı Facebook’ta, 47’si Twitter’da, 12’şer ülke WhatsApp ve YouTube’ta, 8 ülkenin de Instagram’da faaliyeti bulunuyor. Rapora göre, Türkiye’nin sanal birlikleri Facebook ve Twitter’ı seçmiş durumda. Dörder mecrada faaliyet gösteren Rusya ve Endonezya ise en fazla platformda aktif olan ülkeler. Rusya WhatsApp dışında, Endonezya da YouTube dışında bütün mecralarda aktif.

Ukrayna’da 20 bin kişilik sanal takım

Sınıflandırmada Türkiye, orta kapasiteli sanal birliğe sahip ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye hakkında 500 kişilik bir kalıcı takım büyüklüğü tahmini yapılıyor. Bu kategorinin lideriyse tahmini 20 bin kişilik takım büyüklüğüne sahip olan Ukrayna. Brexit kampanyaları için Cambridge Analytica’ya 3,5 milyon sterlin (yaklaşık 28 milyon TL) harcayan Birleşik Krallık da bu kategoride yer alıyor. Düşük kapasiteye sahip ülkeler arasındaysa yaklaşık 200 kişilik kalıcı takım büyüklüğüne sahip Kuzey Kore, Cambridge Analytica’yla geçici sözleşmeler yapan Nijerya gibi ülkeler var. Güney Kore, Arjantin, Ermenistan gibi ülkelerse minimal kapasiteye sahip ülkeler arasında.

Bot, kişisel, sayborg ve hacklenmiş hesaplar

Devletlere bağlı bu sanal birliklerin neredeyse tamamı operasyonlarını gerçekleştirirken  çeşitli sahte hesap türleri kullanıyor. Bot hesap, kişisel hesap, sayborg hesap ve hacklenmiş hesaplar bu sahte hesap türleri arasında. Botlar, çevrimiçi insan davranışını taklit etmesi için tasarlanmış otomatik hesaplar. 70 ülkeden 50’si anlatıyı güçlendirmek veya muhaliflerin sesini bastırmak üzere bot hesap kullanıyor. Bununla birlikte, botlardan da daha yaygın olarak, otomasyon  kullanmayan  kişilerin  yönettiği  hesaplara rastlanıyor. Bu hesaplar otomasyon yerine yorum veya tweet yazarak sohbet ya da sosyal medya platformları üzerinden özel mesajlaşmayla meşgul oluyor. 70 ülkeden 60’ı bu tür hesaplar kullanıyor. Otomasyonu insan seçimiyle harmanlayan sayborg hesaplar da mevcut. Araştırmacılar, bu yılki raporlarında sahte hesaplar arasına, hacklenmiş ya da çalınmış hesapları da eklemiş.

Rusya sahte hesaplarda sınır tanımıyor

Bu dört sahte hesap türünün dördünü birden kullanan tek ülke Rusya. Özellikle hacklenmiş hesap kullanmak çok yaygın değil. Rusya’dan başka hacklenmiş hesap kullanan ülkeler; Kuzey Kore, İran, Özbekistan ve Guatemala’dan ibaret. ABD, Birleşik Krallık, Suudi Arabistan, Meksika, Brezilya, Almanya hacklenmiş hesaplar dışındaki sahte hesap türlerinin tamamını kullanıyor. Türkiye ise sahte hesap türlerinden ikisini; botları ve kişisel hesapları kullanıyor. https://t24.com.tr/haber/oxford-dan-kuresel-dezenformasyon-raporu-turkiye-nin-500-kisilik-sanal-birligi-var,861110

“Büyük Birader diye biri var mı?”
“Tabii ki var. Parti var. Büyük Birader, Parti’nin
cisme bürünmüş halidir.”
“Peki, ama benim var olduğum gibi mi var?”
“Sen yoksun ki,” dedi O’Brien.
(Orwell, 294)

Naci Kaptan – 20 Haziran 2022 / Bölüm 4 / Devam edecek
This entry was posted in BİLİŞİM - İNTERNET -, FAŞİZM, İSTİHBARAT KURUMLARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *