SADAT DOSYASI- 9 * SADAT PARALEL DEVLETİN “SİYASAL İSLAMCI SİLAHLI GÜCÜDÜR” * Deutsche Welle, “Seçilmiş hükümet tarafından ülkenin kendi anayasasına karşı bir darbe daha yapıldı”

Sadat’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi Libya’da – 2013

SADAT DOSYASI- 9 * SADAT PARALEL DEVLETİN
“SİYASAL İSLAMCI SİLAHLI GÜCÜDÜR”


15 TEMMUZ KALKIŞMASI, SADAT’IN DESTEĞİYLE  TSK’YI KIRMAK VE BÖLMEK,
ANAYASAYI İLGA ETMEK, REJİMİ DEĞİŞTİRMEK  İÇİN KULLANILDI
SADAT Araştırma yazısı Bölüm 9 * Naci Kaptan – 30 Mayıs 2022

BAĞLANTILI YAZILAR;
https://nacikaptan.com/?p=96875 – SADAT DOSYASI- 1 * Pusudaki şeriat ordusu, SADAT!
https://nacikaptan.com/?p=99963 – SADAT DOSYASI-2 * Devletin kasasından milyonlar SADAT’a akmış * 10 YILDA TAM 545
https://nacikaptan.com/?p=99992 – SADAT DOSYASI -3 * Sokak eylemlerine SADAT hazırlığı
https://nacikaptan.com/?p=100022 -SADAT DOSYASI -4 * Sunday Telegraph, Adnan Tanrıverdi’yi şöyle tanımlıyordu:
https://nacikaptan.com/?p=100050 – SADAT DOSYASI -5 * KARMAŞIK İLİŞKİLER; ERDOĞAN, SADAT, RUBİN, PEKER
https://nacikaptan.com/?p=100113 – SADAT DOSYASI – 6 * “Erdoğan Perinçek’i kandırdı mı?
https://nacikaptan.com/?p=100130 – SADAT DOSYASI – 7 * FAŞİZM VE GEÇMİŞİN KARA GÖMLEKLİLERİNDEN GÜNÜMÜZÜN
https://nacikaptan.com/?p=100289 – SADAT DOSYASI – 8 * TOPLUM ÜZERİNDE BASKI, DARP, TERÖR YARATAN GRUPLARIN
https://nacikaptan.com/?p=100362 – SADAT DOSYASI – 9 – SADAT PARALEL DEVLETİN “SİYASAL İSLAMCI SİLAHLI
https://nacikaptan.com/?p=100255 – SADAT DOSYASI- 10 * ERGENEKON VE BALYOZ OPERASYONLARINDA SADAT’IN ROLÜ

Türk Ordusu F-CİA kumpasıyla yeniden yapılandırılmış, 15 Temmuz 2016’dan sonra da parçalara ayrılmıştır. Bir ülkenin ordusuna bir operasyon yapılıyorsa, bu operasyonun çözümü şudur;
“O ülke HEDEFTİR. Ya bir operasyon planlanıyordur. Ya da ülke savaşa sokulacaktır. O nedenle savaş kabiliyeti zayıflatılıyordur.” AKP Türk Ordusu’nun hedefe konmasında, kumpaslarla şekillendirilmesine izin vermiş, destek olmuştur. (Zahide Uçar)

Sadat’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin açıklamasına göre; kendisi TSK’ya karşı yapılan operasyonda görev almış ve danışman olarak Erdoğan’a yol göstermiştir.
Mehmet Ali Güller 26 Temmuz 2017 tarihinde şöyle yazdı;
AKP, 15 Temmuz darbesini fırsata çevirerek Türk Ordusu’na bakanlıklara böldü ve emir-komuta birliğini dağıttı. Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı TSK bünyesinden alınıp İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri Savunma Bakanlığı’na bağlandı, Genelkurmay Başkanlığı “altsız” olarak Başbakanlığa bağlı kaldı.
Diğer yandan GATA Abdülhamid hastanesine dönüştürülerek Sağlık Bakanlığı’na bağlandı. Askeri liseler ve harp okulları kapatıldı; sivil yönetimli Savunma Üniversitesi açıldı. Askeri yargı tasfiye edildi. Yüksek Askeri Şura (YAŞ) yeninden yapılandırıldı. 11 sivil ve 4 askerden oluşan yeni kurulla artık terfi ve tayinler tamamen hükümetin kontrolüne girdi.
Diğer yandan F Tipi’nden boşaltılan yerlere A tipi, M tipi, N tipi kadrolar yerleştirilmeye başlandı! Fakat Erdoğan’ın “kırılma noktası 2019 olacak” dediği hedef için yollar tamamen düzleştirilemedi! O düzlük için tamamen biat eden ve 2019’daki “yeni rejime” itiraz etmeyecek bir ordu lazım, dinci ordu!
Birkaç aydır bu yönde bir operasyon yürüyordu: Türk Ordusu sürekli iftarlarda gösteriliyordu. Terörle mücadele haberi için dua eden asker fotoğrafları servis ediliyordu. TSK için hazırlanan dizilerde subaylar sürekli namaz kılıyordu. Komutanlar cemaat ve tarikat liderleriyle yan yana getiriliyordu. Fakat 2019 için çok daha fazlası gerekiyor. Öncelikle de Balyoz kumpasına uğramış ama kanunla TSK’ye dönmüş komutanların ve onlara yakın komutanların Türk Ordusu’ndan temizlenmesi gerekiyor!
Sonuç olarak bir AK-Operasyon manşeti olan haberle üç şey hedeflenmektedir:
1) 2019’dan önce Türk Ordusu’ndan Kemalist ve milliyetçi askerlerin tamamen temizlenmesi istenmektedir. Önümüzdeki YAŞ bunun için ilk keskin viraj olacaktır.
2) F Tipi yapılardan boşaltılan devlete A tipi, M tipi, N tipi cemaat ve tarikatların yerleştirilmesine gerekçe üretmek içindir bu manşet aynı zamanda…
3) Son olarak da ulusalcı kesimlere bu manşet üzerinden şantaj yapılmıştır, sopa sallanmıştır. Zaten Ergenekon davası Eylül’e ertelenmiştir ve Başbakan Binali Yıldırım “Ergenekon ve Balyoz yalan değildi, meşru hükümete ve milli iradeye karşı darbe girişimiydi” diyerek o sopayı göstermiştir!  (https://nacikaptan.com/?p=48240)

18.07.2016 tarihinde New York Times şöyle yazıyordu;
“Erdoğan 15 Temmuz darbe girişimi her türlü muhalifi bastırmak için kullanılıyor. Sayın Erdoğan, ifade özgürlüğüne dost olmadı, gaddarca haber medyası üzerinde bir hakimiyet kurdu, insan hakları ve ifade özgürlüğünü kısıtladı. Hafta sonu yaşanan kaotik ve kanlı olayların ardından, Erdoğan, daha kinci ve her zamankinden daha fazla kontrol takıntılı oluyor, krizi sadece isyancı askerleri cezalandırmak için değil, Türkiye’de kalan her türlü muhalifi daha fazla bastırmak için kullanıyor.”

Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre;
Almanya Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert, Hükümeti “Türkiye Anayasası’na karşı darbe yapmakla” suçladı. Lammert, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik olarak da sert eleştirilerde bulundu. Lammert, son dönemde Türkiye’de art arda iki darbe yapıldığını savundu. Önce “demokratik yollardan seçilmiş bir hükümete karşı askeri bir darbenin” yapıldığını kaydeden Lammert, ardından “seçilmiş hükümet tarafından ülkenin kendi anayasasına karşı bir darbe daha yapıldı” diye konuştu. Lammert “Bu da amacına ulaşmış gibi görünüyor” dedi. Lammert, Erdoğan’ın anayasa reformu ile kendi gücünü artıracak bir başkanlık sistemini hayata geçirmeyi amaçladığını ifade etti.

Hakan Demiray’ın Ahval’de yayınlanan “Kemalist ordudan Erdoğanist orduya mı” başlıklı yazısı, ordunun yıllardır İslamlaşıp dindarlaştığını göstermekteydi. Sonuç itibariyle bu gençler muhafazakar Anadolu coğrafyasından seçilen günümüz “devşirmeleridir.” Askeri okullara girdiklerinde bu dindar geçmişle bağları kopmamakta, bu kültür zihinlerinde yaşamaya devam etmektedir. Bir kısmı kariyer amaçlı tarikat bağı kursa da, bir kısmının da sadece dindar olması kaçınılmazdır. 15 Temmuz, bu süreci hızlandırmış ve harp okullarını bir çeşit modern tekkeye dönüştürmüştür. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Pakistan ordusu gibi olması kaçınılmazdır. Bundan sonra bu ülkede bir darbe olacaksa, Erdoğan ve benzerlerini koruyup kollamak, İslamcı-Türkçü düşünceyi iktidar yapmak için yapılacaktır. (https://nacikaptan.com/?p=88289)

İç ve dış basındaki haberlere ve açıklamalara bakıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz kalkışmasını iktidarını pekiştirmek ve TSK’yı hiyerarşik yönden parçalayarak gücünü kırmak, kendisine muhalif olanları da tutuklamak, TSK ve yargı içinde muhalifleri tasfiye etmek için kullandığı konusunda görüş birliği olduğunu görüyoruz.
Erdoğan’ın laik demokratik cumhuriyet rejimi ile kavgalı olduğu biliniyor. hedefinin ise siyasal bir islam devleti olduğu tüm söylem ve politikaları ile açığa çıkmıştır. İşte SADAT burada çok önem kazanıyor. Kurucularının tamamının irtica nedeniyle ordudan atılan veya emekli edilen askerlerden oluşması ve Sadat’ın kurucusu olan Adnan Tanrıverdi’nin künyesi önem kazanıyor.
TSK’nın bünyesinde çok sayıda muvazzaf veya emekli olmuş, birkaç lisan bilen, üst düzey kritik görevlerde bulunmuş, komutanlığını ayrıca master yaparak taçlandırmış olan çok değerli liyakatlı komutanlar varken,  TSK’dan irtica nedeniyle emekli edilmiş olan Tanrıverdi  neden sarayda Erdoğan’ın askeri başdanışmanı yapılmıştır?

SADAT NEDEN TEHLİKELİ
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyeliği yapmış olan Adnan Tanrıverdi’nin yönetim kurulu başkanı olduğu Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği’nin (ASSAM) kongresinde ayrı bir anayasası, yönetim şekli, askeri gücü, yargısı, başkenti, bayrağı, dili olan “İslam Devletler Birliği” kurulmasını açıkça bir ŞERİAT DEVLETİ istediğini açıklamıştır.
ASSAM tarafından organize edilen “3. Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi” 19-20 Aralık 2019’da gerçekleştirildi.  “İslam ülkelerinin ortak bir irade altında toplanması için gerekli müesseseler ve bu müesseselerin olması gereken mevzuatını tespit ederek karar vericilere bir model sunmak” olarak açıkladı. Kongrede, Asya ve Afrika kıtaları “ASRİKA” olarak tanımlandı.
Yayınlanan deklarasyonda, “Müslüman milletlerin refahı, kurdukları devletlerin güvenlik ve bekası, dünyada barışın tesisi ve idamesi, adaletin hakimiyeti ve İslam dünyasının süper güç olarak tarih sahnesine yeniden çıkabilmesi için Asya- Afrika “ASRİKA” coğrafyasını mihver kabul eden İslam ülkelerinin bir irade altında toplanmasının gerektiği ve bunun için de İslam ülkelerinin kabinelerinde İslam birliği bakanlıklarının ihdas edilmesinin ve acilen daimi faaliyet gösterecek İslam Ülkeleri Temsilciler Meclisi’nin kurulmasının gerekliliği” savunuldu.
Tanrıverdi’nin konuşmasına göre yine birinci kongre sonucunda model olabilecek kapsamlı bir “ASSAM İslam Birliği Anayasası” da hazırlandı. Bu anayasa “İslam Ülkeleri Konfederasyonu Anayasası” olarak da tanımlandı. Bu anayasaya göre devletin adı “ASRİKA (Asya-Afrika) İslam Devletler Birliği.” Yine bu anayasaya göre bu birlik “konfederal Cumhuriyet” olarak tanımlandı.
İslam Devletler Birliği’nde “kuvvetler ayrılığı sistemi uygulanacağı ve başkanlık sistemi ile yönetileceği” belirtildi. Bu devletin başkenti İstanbul, resmi dili Arapça olarak ifade ediliyor. Bayrak ise, “şekli kanunla belirlenen kırmızı-yeşil zemin üzerine beyaz ay ve milli devlet sayısı kadar yıldızlı bayrak” olarak ifade ediliyor. Tanrıverdi, ASSAM’ın hazırladığı model anayasa ile İslam birliğinin tamamlanabilmesi için bir yol haritası çizdiğini ve 4 safhada İslam ülkelerinin bir irade altında birleşebileceklerine dikkat çekti.
Aralık ayında yapılan 3. kongreden bahsedilirken de sure ve ayetlere yer verilerek aynen şöyle deniliyor:
“En’am Suresi – 60. Ayet Meali. Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünün yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın. Ki bunlarla Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve Allah’ın bildiği sizin bilmediğiniz diğer (gizli şer ve nifak odaklarını) korkutasınız (ve caydırıcılık gücüne sahip olasınız. Bu konuda cimrilik ve tedbirsizlik yapmayasınız). Allah yolunda (cihad uğrunda ve milli savunma amacıyla) her ne harcarsanız, (nasıl bir katkı sunarsanız, o ahirette) size tam olarak ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Cumhuriyet – Mustafa Çakır – 09 Ocak 2020 )
Bunlar da yetmiyor, Tanrıverdi yakın zamanda gelecek olan Mehdiyi bekliyor ve bu hazırlıkların mehdi için yapılması gerektiğini açılıyor!!!. Tıpkı GODOT’u bekler gibi!!!
Yukarıda görüldüğü gibi, Adnan Tanrıverdi var olan Laik demokratik Cumhuriyet’in bir islam devletine dönüştürülmesi, Türkçe’nin arapça olması, milli bayrağın değiştirilmesi ve kırmızı yeşil zemin üzerinde beyaz ay olmasını öneren ve arap ülkelerinin davet edildiği “İslam Ülkeleri Konfederasyonu” tertipliyor ve anayasanın “ASSAM İslam Birliği Anayasası” olarak değiştirilmesini hiç de çekinmeden teklif ediyordu. Bu kongreye  THY, MKEK, ASELSAN, TAİ, HAVELSAN, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bahçelievler, Beyoğlu, Esenler, Sancaktepe ve Sultangazi belediyelerinin de aralarında bulunduğu kuruluşların destek verdiği ortaya çıkıyordu. Anlaşılan odur ki bu şirketlerin yöneticileri de var olan rejimin ve anayasanın islami usullere göre değiştirilmesinden yanadır…Mehdiyi bekleyenler böylece çoğalmıştır.
Terör ve Sabotaj eğitimi verdiğini iddia eden bu şirketin kurucusu hiç çekinmeden T.C. hükümetinin yapısını ve anayasayı, ülkenin dilini, bayrağını, üniter yapısını değiştirmek için kolları sıvıyor ve açıkça arap kimlikli bir ŞERİAT devleti istiyordu. Yılan ininden çıkmıştı…
İşin garibi bu kongre ve öneriler cumhuriyet savcıları tarafından görmezden, duymazdan geliniyordu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet Bakanlığı, TMMB başkanı ise ortalarda yoktu. Bu durumda Cumhurbaşkanlığından bir tavır beklemek ise komik olurdu!… 70’lik teyzelerin, 80’lik amcaların evlerinden, lise öğrencilerinin okulda sınıflarından polis tarafından alındığı günümüzde, bu kişilerin beğendikleri bir twit yüzünden savcı beyler tarafından hemen tutuklandığı ülkemizde bu Şeriat ve irtica çağrıları ve toplantı soruşturmaya, incelenmeye değer bulunmuyordu. Buna benzer bir toplantı ve teklifler çağdaş Atatürkçü bir kişi, dernek, vakıf tarafından yapılsa idi başlarına neler geleceğini düşünmek bile istemem…
Yaşasın Adalet!!! Yaşasın cumhuriyet savcıları!!!
Bu konuya bir çentik atarak tarihe ve yargımızın sessiz kalışına dair bir not düşelim.

Naci Kaptan – 31 Mayıs 2022 – Devam edecek
This entry was posted in ERGENEKON - BALYOZ, FAŞİZM, İrtica, SİYASAL İSLAM, TERÖR, TSK, VANDALLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *