Yeni emperyalizmin de silahı: Kimlik politikası

Cumhuriyet – Emre Kongar- 07 Nisan 2022

Yeni emperyalizmin de silahı: Kimlik politikası


Sevgili okurlarım, Yeni emperyalizmin en büyük silahı, klasik emperyalizmin de ülkeleri bölmek ve yönetmek için kullandığı ve özellikle Sovyetler Birliği’ni çökertmek için de yararlandığı KİMLİK POLİTİKASIDIR!

Esas olarak, aileye, kabileye, dine, mezhebe, ırka ve milliyete dayalı olan “kimlik politikasının” tarihi, sömürgeciliğin tarihiyle yaşıttır.
“Avrupalı Beyaz Adam” Asya’yı, Afrika’yı, Amerika’yı, bu arada özellikle Çin’i, Hindistan’ı, Ortadoğu’yu, Güney Amerika’yı, “aileleri”, “kabileleri”, “hanedanları” birbirine düşürerek fethetti ve sömürgeleştirdi.
Elbette bunun arkasında “Hıristiyan misyonerliğinin” gücü ve “Kralların” para ve personel desteği de vardı. Üstelik “Sömürgeciliğin” temeli “Coğrafi Keşifler”…“Coğrafi Keşifler”in itici gücü ise…Fatih Sultan Mehmet’in Doğu Roma’yı (Bizans’ı-İstanbul’u) fethetmesi…Ve Osmanlı’nın Doğu-Batı ticaret yollarını denetim altına almasıydı.
Tabii bu arada, kaba emperyalizmin, Osmanlı’dan bile önce, “Avrupalı Beyaz Adam”ın, Rusya/Karadeniz, Anadolu ve Akdeniz üzerinden işleyen üç ana Doğu-Batı ticaret yolunu korumaya almak istediği ve bu amaçla, güya “din adına” yapılan Haçlı Seferlerini başlattığı da hatırlanmalıdır.
Kimlik Politikası, sadece emperyalizmin ülkeleri bölmek ve yönetmek için değil, otoriter liderlerin de toplumu bölmek ve baskı rejimi kurmak için başvurduğu bir silahtır:
Bu nedenle de genellikle emperyalistlerle otoriter liderler, aile, aşiret, din, mezhep, ırk, milliyet gibi “Mukaddes Kimlikler” üzerinden ittifaklar kurarlar.
Elbette emperyalizm, her toplumda sadece bir tek “Kimlikle” değil, o toplumdaki bütün “Kimliklerle” işbirliği yapar ve bunları birbirlerine karşı kullanarak, hem en güçlüsüne destek veriyor gibi görünür hem de onun fazla güçlenmesini ve kendisine kafa tutmasını engellemek için rakip kimlikleri de beslemeyi sürdürür.
İnsanlığın üretim biçimleri değiştikçe, Emperyalizmin de yüzü ve silahları değişir.
Din-Tarım Dönemi’ndeki klasik kaba emperyalizmin silahı ordular ve savaşlardır.
Endüstri Devrimi ile savaşların yanına, önce ticaret, sonra endüstri de katılır.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları emperyalizmin bölüşüm savaşları olarak tarihe geçmiştir.
Buralardaki “Kimlik Politikaları”, “Din ve Milliyet” kimlikleri üzerine dayalıdır.
İkinci Dünya Savaşı’nda sonra, Emperyalizmin “Kimlik Politikaları”, doğrudan doğruya, dini, milli kimlikleri çapraz kesen sınıf temelli bir devlet olduğunu öne süren Sovyetler’i çökertmek hedefine yöneldi.
Ortodoksluk, Müslümanlık, Katoliklik, Slavlık, Rusluk, Gürcülük, Türklük ve benzeri çeşitli, iç içe geçmiş olan, ırk, milliyet, din ve mezhep kimlikleri, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, SSCB’yi çökertmek için kullanıldı ve desteklendi.
Sovyetler Birliği çökertildikten sonra Yeniemperyalizmin kimlik politikalarını Samuel P. Huntington, Türkçe’ye “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması” adıyla çevrilen kitabında formüle etti:
Dünyayı, “uygarlıklar” adı altında dinlere ve mezheplere göre böldü ve faşist yaklaşımını açığa vuran bir biçimde sadece Kuzey ve Batı Avrupa’yı, ABD’yi, Kanada’yı ve Avustralya’yı “erişilemez ve taklit edilemez” “Batı uygarlığı” olarak tanımladı.
Kitabında Türkiye’yi ve Atatürk’ü eleştirmek için özel bir bölüm yazdı ve Türkiye’nin “Laiklikten vazgeçerek, İslam uygarlığının liderliğe soyunmasını” önerdi. Üstelik de bunu, (ister inanın ister inanmayın) Sovyetler Birliği çöktükten sonra, Batı’nın düşmanının İslam Uygarlığı olduğunu ve Batı’nın onunla savaşacağını ileri sürdüğü aynı kitapta yaptı!
Sevgili okurlarım, Osmanlı İmparatorluğu, din, mezhep, ırk ve milliyet kimlikleri üzerinden yaratılan ayrılıkçı akımlarla yıkıldı. Emperyalizm, bu kimlikler üzerinden yurdumuzu işgal etti. Atatürk, İstiklâl Savaşı ile hem emperyalistleri hem de onların piyonlarını yendi, “Laik Cumhuriyeti” kurdu. Bu bağlamda, laiklik ve antiemperyalizm Atatürkçülüğün ayrılmaz iki ilkesidir.
Ama elbette emperyalizm ve Türkiye’deki işbirlikçileri, izledikleri “Kimlik Politikalarını” kullanmaktan Cumhuriyet kurulduktan sonra da vazgeçmediler:
“Din elden gidiyor” sloganıyla pompalanan şeriatçı isyanlar ve dinci-laik karşıtlığı…
Irkçılık, milliyetçilik üzerine dayandırılan ve isyanları kışkırtan, Türk-Kürt ayrımcılığı…
Mezhepçilik üzerinden sürdürülen Alevi-Sünni farklılığı…
Hem sürekli taban kaybeden otoriter yönetimin ve ortaklarının…
Hem de onların arkasındaki Yeni emperyalistlerin…
Sürekli olarak Türkiye’de gündemde tuttukları…
Üstelik bugünlerde tırmandırdıkları…
DEMOKRASİNİN ALTINI OYAN KİMLİK POLİTİKALARININ…
Ana eksenleridir.
Ramazan dolayısıyla, laiklik karşıtlığını savunan ve Taliban’ı açıkça destekleyen,
eylem ve söylemleri de bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/emre-kongar/yeniemperyalizmin-de-silahi-kimlik-politikasi-1923312
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *