ÜLKELER “DEMOKRASİ İLE” NASIL İŞGAL EDİLİYOR Bölüm 8/9/10 * SESSİZ SAVAŞ * ABD VE AVRUPA SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİ (NGO) KULLANARAK BAĞIMSIZ ÜLKELERİ NASIL YÖNETİYOR
Yazan Dr. Ali Nazmi Çora
Özet Naci Kaptan / 22 Ocak 2022
BÖLÜM I https://nacikaptan.com/?p=96088
BÖLÜM II*III https://nacikaptan.com/?p=96139
BÖLÜM IV*V https://nacikaptan.com/?p=96215
BÖLÜM VI*VII https://nacikaptan.com/?p=96422
BÖLÜM VIII*IX*X https://nacikaptan.com/?p=96575
BÖLÜM XI*XII*XIII https://nacikaptan.com/?p=96984
BATI PARASI İLE BESLENEN SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ (STÖ) NGO (NON GOVERNMENTAL ORGANİZATIONS) ARTIK CIA VE DİĞER BATI ISTIHBARAT BİRİMLERİNİN YERİNİ Mİ ALIYOR?
BÖLÜM VIII
Eskiden diktatörlere destek veren ABD ve Batı Avrupa, paraları “Hürriyet” ve “Demokrasi” diyerek aklıyordu. Şimdi hem “demokrasi” diyor, hem de “insan hakları – inanç özgürlüğü” diyor.
Demekle kalmıyor, kendi eliyle iktidara getirmiş olduğu diktatörleri iktidardan devirmek üzere, ‘demokratikleşmenin önündeki engellerin kaldırılması’ ya da ‘demokrasiye geçiş misyonu’ diyerek, milli orduların kimliğinin yok edilmesi ve bağımsız devlet egemenliğini koruma kararlılığının kırılması ve devlet merkezlerinin zayıflatılması yoluna gidiyor. Bu işlem için, NGO’ dan NGO’ ya, vakıftan vakıfa yatırım yapıyor.
ABD’nin güya Sivil Toplum Örgütü (NGO – Non Governmental Organization) olan NED’in resmi olarak yıllık ödemeleri, 37 milyon dolar..
Halbuki, 2001 sonuna dek, Amerikan resmi kaynağı NED’den Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütlerine 4,7 milyon dolar, George Soros’un örgütünden 1,073 milyon dolar ve NED kanalıyla İngiliz WFD (Westminster Foundation)’den 6250 Sterlinlik demokrasi yatırımı yapılmış.
ABD’nin yarı resmi örgütü NED’den, IRI, NDI ve CIPE’ye ve onlardan “workshop” işlerine aktarılan yatırımlara, NED’in raporlarından bakmak biraz aydınlatıcı olabilir. Bunun gizlisi saklısı yok. Türkiye’deki sivil toplum örgütleri nin ve örgütçülerin çok az bir kısmı “saydamlık’ ilkelerine” bağlı kalarak, “project” kaynaklarını açıkça belirtmektedirler. Örgütlerin çoğu ise, bu ilişkileri ve yatırımları, nedense açıklamıyor (Acaba neden).
Ve Türkiye Cumhuriyetinde ne devlet ne basın ne de solcu, demokrat veya milliyetçi geçinen kişiler ve kuruluşlar tek bir soru bile sormuyor. (Neden cahiller mi? Korkuyorlar mı? Yoksa onlar da aynı kaynaktan besleniyorlar?)
Oysa NED, ABD’de Kongre denetiminde oluşturulmuş bir para fonudur; resmidir ve bütçesiyle çalışmaları ABD Dışiş leri’nin ve ABD Başkanı’nın onayından geçtikten sonra ABD Kongresi’nin onayına sunar.
Her ne kadar kendisi Non gonernmental- yani hükümete bağlı olmayan bağımsız sivil toplum örgütlerine (Tabii işine gelenlere) yardım etsede, Kendisinin harcamaları resmidir; “governmental”dir, yani kendisi sapına kadar “devlete” bağlıdır.
ABD dışındaki ülkelerde yapılan bazı ödemelerde, parayı alanların adları ve alma amaçları raporlara geçirilir. Bu durumda, hem para, hem hesaplara para ölçüsüyle geçirilen eleman desteği alıp, hem de bunu saklamanın fazlaca bir yararı yoktur.
Açık ilişkinin başlangıcı 1988’e gidiyor. NED, Türkiye’deki ‘FORUM Dergisi’ne 50.000 dolar veriyor. FORUM iki yıl sonra CIA eski elemanlarının, yerli liberallerin, Asya’dan, Rusya’ dan temsilcilerin de katıldığı Bodrum toplantısını gerçekleştiriyor.
Sonrasında, tek ilmikle başlanarak ve ilmiklere ilmikler eklenerek, örümcek ağı örülüyor. Kimin hangi iş için ne kadar dolarlı ve sterlinli “işbirlik” desteği almış olduğunu siz de bulabilirsiniz. NED’in resmi raporlarından aldığımız dolarlı “project” düğümlerini ve Avrupa’nın euro’lu ilmiklerini özetlersek, yıldan yıla örülen ağı da görebiliriz:
1988
Eski dostlar, Amerikan senatosunda ifade verenlerin yer aldığı Ankara’nın Forum Corp. ve Yeni Forum Dergisine 50.000 dolar verilerek başlanıyor.
1990
Anahtar, Türkiye’nin Amerikalı Dostları Vakfı ile çevriliyor ve Aydın Yalçın’ın Forum’u ile kapı açılıyor. Bodrum’dan geçilecek ve Doğu’ya doğru ilk ilmikler örülecektir.
1991
Bodrum Monacus Club’da açılan kapıdan Kafkasya’ya, Asya’ya ve İslam ülkelerine girilecek ve ilmiklere ilmikler eklenecektir. FORUM ve Türk Demokrasi Vakfı (TDV) ile çalışılıyor.
1992
İkinci 50.000 dolarla iş yürürken, 57.000 dolarlık projeyle Asya Türk Cumhuriyetlerine uzanılıyor; serbest pazar ekonomisinin yayılmasına başlanıyor.
1993
IRI çalışmayı sürdürüyor ama, yerliler her nedense raporlara yazılmıyor. Hemen siyasi partilerle ilişkiye geçiliyor; “Grup çalışmaları-Work Shop’lar ” başlıyor.
1994
IRI ve Gökhan Çapoğlu ve Trabzon Valisi tarafından yeni kurulan Stratejik Araştırmalar Vakfı (SAV) ortak çalışmaya başlıyorlar: 71.583 dolarlık çalışmayla ‘Yerel hükümetler’ dedikleri belediyelerin otonomlaşmasına uzanan yola giriliyor.
1995
IRI ve SAV’ın çalışmaları yoğunlaşırken, devreye yurtdışında örgütlü Müslüman kadın işleri giriyor ve Türkiye’den yeni bir ilişki olarak TESEV zincire ekleniyor, belediye örgütlerine, il meclislerine uzanılıyor. Amerika’dan gelen Kemal Köprülü ARI Hareketi Derneği’ni kuruyor.
1996
IRI ile TESEV ortak çalışmasının yanı sıra belediyelerle doğrudan projeye geçiliyor; Belediyeler Birliği ile çalışılıyor. Bu arada siyasi partiler arasında eşgüdüm komisyonu kuruluyor.
1997
Bağışlar doğrudan yapılmaya başlanırken, Müslüman kadın işleri, Kürt-Türk eğitimi, Anadolu çalışmaları ve NDI devreye girerek Millet Meclisi’ne uzanıyor; Liberaller serbest, piyasa ekonomisine karşı oluşabilecek tepkiyi azaltmak için Müslümanlıkla Pazar ekonomisinin bağdaştığını öğretecek toplantılar düzenliyor; Helsinki Yurttaşlık Derneği üyeleri çoğalsın, teknik gücü artsın ve sivilleri toparlasın diye yardım görüyor.
Türkiye AB’ye girmeden AB Türkiye’ye giriyor ve Türkiye’de “demokratik ilkelerin ve hakların güçlendirilmesi için sivil eğitim”e ve benzerlerine yatırım yapıyor. AB ve ABD siyasetine destek veren yerli “sivil” örgütlerin proje desteği aldığı görülüyor. Toplam Yatırımın tutarı: 671.055 $ ve 2.974.640 euro.
1998
NDI meclisteki yasama işlerini sürdürürken, Müslüman Hukuku Altında Yaşayan Kadınlar yöresel liderlerin yetiştirecek sivil temsilcileri, eğitiyor, Kürt-Türk çalışmalarına İngiliz sterlini değiyor ve TOSAV içerdeki danışmanlarıyla yurtdışında toplantılar düzenliyor.
ABD Cumhuriyetçi Partisi’ne bağlı IRI örgütü ile TESEV ve Türk Belediyeler Birliği (TBB) 450.000 dolarlık proje yürütüyor, Liberal Düşünce Topluluğu Derneği CIPE’den aldığı parasal destekle reform yasaları çalışıyor ve millet vekillerine yemek düzenliyor. AB büyük projelere geçiyor.
1999
Amerikan işadamları örgütü CİPE, liberallerle işin içinde. Amerikan Demokrat Partisine bağlı NDI, adı verilmeyen mec lis üyeleriyle, TBMM’nde ahlak ilkelerini belirliyor.
Murat Belge’nin kurduğu Helsinki Yurttaşlık Demeği, yıllık ödentisiyle etkinliklerini sürdürürken, IRI, adını vermediği yerli sivil ile gençlik örgütlenmesine başlıyor. AB ise bele diyelerle proje ilişkisine giriyor.
2000
Sıra Türklerin yolsuzluklarını kanıtlamaya gelmiştir. Yolsuzluk işleri için Amerikan işadamlarının örgütü CIPE para kanalı oluyor.
TOSAV, TOSAM adıyla çalışmaya başlıyor; yerel örgüt liderleri yetiştirmeye yöneliyor. Helsinki Yurttaşlık Derneği (HYD), Mersin, İstanbul ve Van’da “network” yani şebeke kurmayı üstleniyor.
NDI adını vermediği yerli sivillerle birlikte milletvekillerini ve “saygın” olarak niteledikleri akademisyenleri dar toplantılara alıp, “ahlak” ilkelerini öğretiyor! Avrupa Birliği, Türkiye’de özgürlüklere parasal yatırım yapıyor.
2001
Kürt-Türk uzlaşma işine ABD’nin işadamları örgütü karışıyor, HYD “fiks” payı olan 37.000 doları alıyor. ARI Hareketi (Derneği)’nin adı ilk kez NED raporlarına geçiyor.
IRI-ARI-TESEV yeni Grup Çalışması-Work Shop işlerine soyunurken, IRI’nin dolar desteğiyle ARI Derneği’ne bağlı Genç.net işe başlıyor; amaç gençliği koordine bilgiyle donanmak, ilişki kurmak.
NDI siyasal partileri, milletvekillerini, “sivil grupları” yan yana getirerek, ahlak ve devlet reformu işlerine katkıda bulunmayı sürdürüyor.
NED bu yıl bütçesinden toplam 686.634 dolar aktarıyor. TC Hükümeti, 19 günde 19 yasa çıkararak yasama rekoru kırıyor. ABD’nin dışardan gönderdiği Kemal Derviş bu durumu “Kriz içinde reform yapıyoruz” diye açıklıyor.
2002
Helsinkiciler her zamanki yıllık ödentiyi alıyor; IRI, kadınlara büyük yatırım yapıyor. NDI ‘reform’ adı altında yapılan yasa değişikliklerini sivil (!) örgütler aracılığıyla destekliyor. Toplam tutar: 621.317 dolar.
2003
Sendikalara sızıyorlar, KADER adlı kadın derneğini destekliyorlar; 600 sivil lideri eğitiyorlar; IRI, ve ARI’nın kurduğu Genç Net’e parasal destek veriyor ve Helsinkiciler her yılki ödentiye kavuşuyorlar. Folklorcular aracılığıyla düşünce özgürlüğü işine girişiliyor. Türküm demek ırkçılık olarak lanse ediliyor.
BÖLÜM IX
TBMM’de TDV-NDI ile birlikte komite
Listelerde adı verilmeyen “işbirlik” boyutunun bir bölümünü yerli “sivil” hareketin önde gelenlerinin etkinliklerini göreceğiz. Bazı para alıcıların açıklanmamasının gerekçesini de NED’i denetlemekle yükümlü General Account Office (GAO)’in raporlarında bulacağız.
Ne var ki, NDI’nin bölge sorumlusu, CSA elemanı, Kıbrıs eski arabulucusu Charles Nelson Ledsky’nin açıklaması şimdilik yeterli bilgi içermektedir:
“Farklı zamanlarda farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla çalışıyoruz. İstanbul’da TESEV, TÜSES, TÜSİAD, Ankara’da Ka-Der, Türk Parlamenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı (..)
Bazı meclis komisyonlarıyla faaliyetlerimiz oldu, özellikle Anayasa Komisyonu’ya ciddi temaslarımız oldu. İlki Muğla’da MUMIKOM adıyla başlayan Parlamento İzleme Komiteleri ile çalıştık.”
Charles Nelson Ledsky’nin açıklaması olağanüstü saydamdır. Ne ki “ahlâk” ilkeleri toplantılarını yabancılarla yaptıklarını halka bildirmeyenlerin ve bu tür girişimlere -özellikle yabancılar eliyle gençlik örgütlenmesi yapılmasına- ses etmeyen görevlilerin, herhalde bir gerekçeleri vardır.
Bu tutumu sorgulamaya gerek yok. Çünkü devletin en üst makamlarında bulunanların etkinliklere katılımıyla yapılanlar meşrulaşmıştır.
CIA eski memuru Lesky’nin açıklamasının en ilginç yanı “meclis komisyonları” ile çalışmadır. Bunu yadırgamamak gerekiyor. Çünkü yabancıların istediği reformlar yapılıyorsa, elbette o yabancılarla birlikte çalışılacaktır.
Bu çalışmalar 2004-2005’de eklenen boyut ise bazen ne denli aşırılığa kaçıldığını da gösteriyor. TBMM Demokrasi Komitesi Başkanı AKP Çorum Milletvekili Agâh Kafkas imzalı yazıdan okuyalım:
“TBMM sivil toplum örgütleriyle olan işbirliğini daha da ilerletmek amacıyla geçtiğimiz Aralık ayından itibaren Türk Demokrasi Vakfı ve merkezi Washington DC’de olan National Democracy; Institute (NDI) ile ortak bir çalışma yürütmektedir.”
Yani yabancı devlet ABD’nin bir partisine bağlı örgüt ile meclisimizin milletvekilleri (TBMM’nin manevi şahsiyeti değil) iç içe çalışıyorlar. Buna “Olabilir” denebilir; “Karşılıklı öğrene cek çok şey vardır” da denilebilir. Ancak, iş öyle karşılıklı deney alışverişine benzemiyor. Aynı yazıdan okuyalım:
“Bu çalışma çevresinde kurulan ve milletvekillerinin katılımıyla oluşturulan Demokrasi Komitesi sivil bir girişim olarak çalışmalarına devam etmektedir. (..) çalışmalar süresince TBMM komisyonlarının işleyişi milletvekili seçmen ilişkileri ve TBMM personelinin işlevi konulan üzerinde çalışılacaktır.”
“Milletvekilleri de sivil(!) ise, resmi olan kim oluyor?” demeden önce bir an düşünürsek; T.C kurulduğundan bu yana var olan TBMM, hatta ondan önce de yaklaşık 30 yıl çalışmış olan Meclis-i Mebusan deneyleri demek ki, çok yetersizmiş!.. Meclis personelinin neyi nasıl, yapacağını anlamak için Alman vakıflarıyla, Amerikan işadamları kuruluşlarıyla ve Amerikan partilerinin birçok operasyon deneyimine sahip elemanlarınca yönetilmekte olan örgütleriyle “işbirlik” yapanlarla birlikte çalışmak gerekiyormuş.”
İş bununla kalsa iyi. Nasıl olsa seçim gelince bu anlayış da gider, denilebilir, ama olanaksız; çünkü TDV-NDI-TBMM ortak çalışması Anadolu’da yayılacakmış. Tipik örnek olduğu için anılan yazıdan okuyoruz.
“Çalışmalarını sadece Ankara ile sınırlamak istemeyen Demokrasi Komitesi, yaz döneminde de Antalya, Bursa, Van, Şanlıurfa, Trabzon ve İzmir’de toplantılar düzenleyecek.”
TBMM’de AKP’den yedi, CHP’den iki ve ANAP’tan bir milletvekilinin katılımıyla Mart 2003’de kurulan komitenin ilk işi NDI’nin konuğu olarak ABD’ye gitmek oldu. Orada CSIS’te bir toplantıya katılan komite üyeleri, daha sonra ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wolfowitz’in konuğu oldular.
Üyeler arasında bulunan ARI Derneği kurucularından ve CHP milletvekili Zeynep Damla Gürel’in uluslararası deneyimi de düşünüldüğünde, bu demokratik girişimin TDV-NDI-TBMM-USA ilişkilerinden pek kazançlı çıkacağına kuşku yok.
Bu örneği gördükten sonra; özetini verdiğimiz dolarlı “workshop” listesine, şirket vakıflarının, “think tank” olarak nitelendirilen kuruluşların çalışmalarına bakmalı…
Avrupalıların psikolojik propaganda eylemleri, ‘Kürt sorunu’yla ilgili kitap yazımı, belgesel film hazırlanması gibi etkinliklere destek vermelerinin yanı sıra, medya ünlülerinin uzak ülkelerde ağırlanarak seminerlerde toplanmalarını, Alman ‘stiftung’ örgütlerinin çevre ve yerel medya seminerlerini, “Alevilik araştırmaları” gibi fasıllarını bu kitaba almamış olmamızın fazlaca bir önemi kalmıyor.
Kıbrıs’ta, “Biz ne Türküz ne de Rumuz” diye gösteri yapan, ya da Çeşme’de bir toplantıda yan yana getirilip “Bize ‘Kuzey Kıbrıslı” ya da “Güney Kıbrıslı” demeyin” diye açıklama yaptırılan gençlere şaşan yöneticiler bu gençlerin, AMIDEAST tarafından eğitildiğini görmezden gelmektedirler.
AMIDEAST, 51 yıl önce, ABD’nin Ortadoğu ve Afrika’daki çıkarlarını korumak üzere kurulmuştur. Ayrıca, USIP toplum lararası sözde barış için verdiği dolarları, Fullbright ve Carnegie Endoument ve benzerlerinin yatırımlarıyla gençler üzerine yaptığı yatırımları da görememişlerdir.
Hazır konunun içindeyken, Tarih Genel Sekreteri’nin “STK aslında yabancıların kullandığı bir alettir’ diye birkaç örnek ortaya konur, bu kötü örnekler dar kafalılığın, yabancı düşmanlığının aracı haline getirilebilir” dedikten sonra yabancılarla işbirliğini açıklayacak olanlara yakıştırdığı şu “dar kafalılığın” da üstüne çıkan yepyeni bir yaklaşımı aktar malıyız.
TDV (Türk Demokrasi Vakfı) Genel Başkanı, “Türkiye’de uluslararası alanda sivil toplum temaslarına nasıl bakılıyor?” sorusunu yanıtlarken ilginç, ama çok eski bir yönteme başvurarak, bu tür bilgileri iletenlere “ihbarcı” diyordu. Gazeteden okuyalım: “Bu arada, Türkiye ihbarcı cenneti olduğu için bazı ihbarcılar da bu mekanizmayı körüklüyorlar. İşleri güçleri Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini sabote etmek, baltalamak, yarım yamalak bilgiyle ortaya çıkmak. Basının da bu bilgisi olmayan çığırtkan cahillere yer vermesi bir süre için bunların öne çıkmasına imkân veriyor.”
Şimdi durup dururken, sormak gerekiyor: Tarih Vakfı yöneticisinin belirttiği gibi “dar kafalılık” etmenin de ötesinde, “”ihbarcı” olmak, hatta “cahiller” arasına katılarak, bu tür projelerin listesini vermek, Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası ilişkilerine mi, yoksa bazı “sivil” ve NGO’lar arası ilişkilere mi zarar verir? Bu soru yetersiz kalıyor. Çünkü Genel Başkan’ın açıklamasında sınır genişletiliyor:
“İşte bu, kim ne derse desin, bir devlet faşizmidir. Halkına güvenmeyip kapalı kapılar arkasında halkını küçümseyerek, insanını küçümseyerek kendi kendine koyduğu ne idüğü belirsiz kurallarla ülkeyi yönettiğini sanma yanlışlığıdır.”
Siviller arası alışverişler, dolarlı “işbirlikler” halkı küçümsemek olmuyor. Burası anlaşılabilir. Ama “.. ne idüğü belirsiz kurallar”ın hangi kurallar olduğu ilerleyen bölümlerde parasal destek alınan NED’in ilkelerinden okunacak ve “siyasal etik” ya da “açık toplum” ve “şeffaflık” diyenlerin kendi yurttaşlarını neden “ihbarcı” katına düşürdükleri de o zaman anlaşılacaktır. Bilgiyi iletmek, ilgili taraf toplum ise “ihbar” değil, olsa olsa bilgilendirme olamaz mı?
El parasıyla raporlar düzmek ve bu raporları yabancı devletin kuruluşuna iletme işleri de gerçektir. Alman vakfına alınacak paraların artırılması için mektup yazıldığı; Türkiye’de düzen lenen bir toplantıda yenilen pastanın yirmi küsur milyon liralık faturasının bile Alman vakfınca ödendiği de bir gerçektir.
BÖLÜM X
AB Kürt Konferansı’nda Öten Bülbüller!
AB – KÜRT KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİNDEN:
-
“Kürt Baharı kaçınılmaz!”
-
“İsrail PKK’ya desteğini sürdürecektir!”
-
“Türkiye için yeni bir Anayasa yapılacaktır”
-
“Türk hükümeti Öcalan’la müzakereye devam edecektir!”
-
“Tüm ülkeler PKK’yı terörist listesinden çıkarmalıdır!”