PARLAMENTER SİSTEM DENEYİMİ
Türkiye’nin en az 150 yıllık parlamenter sistem deneyimi vardır. Ancak Erdoğan’ın tek adam ve başkanlık tutkusu, Türkiye’yi dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan, dünya anayasalar tarihinde görülmemiş “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı verilen bir sisteme götürdü.
Bütün dünyada kabul edilmektedir ki demokrasinin tam ve düzgün biçimde işleyişinde en önemli unsur kuvvetler ayrılığı ilkesinin yürürlükte olmasıdır.
Bugün Türkiye’de uygulanan modelde,
1. Cumhurbaşkanı hem devlet başkanı hem yürütmenin başı hem de AKP’nin genel başkanıdır. Böylece yasama organındaki çoğunluğu da denetlemektedir.
2. Cumhurbaşkanı tek başına kararname yayımlama yetkisine sahiptir. Böylece yasama yetkisini eline almıştır.
3. Cumhurbaşkanı karar ve uygulamaları yasama organında tartışılamıyor. Meclis’te yürütme organına karşı soru ve gensoru sistemi yürümüyor. Atanmış bakanların icraatlarının yasama organında tartışılması zorlaştırılmıştır. Yürütme organı adeta başına buyruk duruma getirilmiştir.
BİRLEŞME NOKTASI
Dünyada bir benzeri görülmeyen cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin aksaklıkları, hataları ve ülkeye verdiği zararlar gün yüzüne çıkınca bu sisteme karşı bir cephe oluştu.
İşte Millet İttifakı’nın (birleşme), birlikte davranma noktası bu cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Buna karşı duruş, Millet İttifakı’nı güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde birleştirmiştir.
Böylece hareketin geleceğe dönük en önemli noktası, kuvvetler ayrılığı sisteminin uygulanarak ve siyasal iktidarın gücünün sınırlandırılmasını sağlayarak anayasa değişikliklerinin yapılmasıdır.
Bu nedenle kısaca kuvvetler ayrılığı ilkesi üzerinde durulacaktır.
KUVVETLER AYRILIĞI VE KANUNLARIN RUHU
Kuvvetler ayrılığı sisteminin fikir babası Fransız düşünür Montesquieu’dür.
Montesquieu’nün, Kanunların Ruhu (De l’esprit des Lois / The Spirit of Law) adlı eseri modern siyasal bilimin en önemli yapıtlarından birisi olarak kabul edilir.
Bu, Montesquieu’nün (1689-1755), kuvvetler ayrılığı konusunda kendisinden önceki düşünürlerden farklı olarak, bu konuyu en açık seçik biçimde ortaya koymuş olmasından ve kişi hak ve özgürlüklerini de yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılmasından doğacak dengeye bağlamasından ileri geliyor.
Montesquieu, “Her devlette üç kuvvet vardır ve siyasal gücü elinde bulunduranlar, işin doğası gereği sonunda bütün gücü elinde toplarlar” diyor.
Bu nedenle, yasama ve yürütme kuvvetleri birbirinden ayrılmalıdır. Yasama ve yürütme aynı elde toplanırsa özgürlükten söz edilemez, Cumhuriyet ortadan kalkar, yok olur. Yargı da bağımsız değilse, yasama ve yürütmeden ayrı değilse yine hak ve özgürlükler sağlanamaz.
“İktidarın kötüye kullanılmasını önlemek için ne yapmalı?” sorusuna Montesquieu, bunun çözümü kuvveti kuvvetle durdurmaktır diye yanıt veriyor.
Montesquieu, “Bir devlette yasama ve yürütme gücü bir elde toplanınca orada özgürlük olamaz. Aynı şekilde yargı, yasama ve yürütmeden ayrılmamışsa yine özgürlük yaratılamaz” diyor.