SİYASAL İSLAM VE DÖNÜŞTÜRÜLEN EĞİTİM SİSTEMİ
Naci Kaptan / 15 Aralık 2021
Tarikatların beslediği şalvarlı-sarıklı eğitim, imam hatip lisesinde isyan çıkardı. Sarıklı-şalvarlı derse giren öğrencileri öğretmen sarığını çıkarması için uyardı. Öğrencilerden biri, “Sarığımı çıkarmam. Dedelerin, dedelerimi astı. Saçın başın açık. Kadın başına konuşma, döverim” diye tehdit etti. Adli ve idari soruşturma başlatıldı.
Aydın İmam Hatip Lisesi’nde görev yapan kadın öğretmen E. S, 15 Kasım günü, hafta sonları diğer öğrenciler gibi müfredat derslerini okulda gören açık imam hatip lisesi 9-C sınıfı öğrencilerinin, Arapça dersine girdi. Sınıftaki öğrencilerden 3’ünün şalvarlı-sarıklı sınıfta oturduğunu gören öğretmen, “Ortaöğretim Yönetmeliği’ne” göre, sarıklarını çıkarmalarını istedi. Öğrencilerden M.H.K, “Sen benim sarığımı çıkaramazsın. Kadın başına konuşma, zaten saçını başını açıp gelmişin, kadın-madın demem döverim” diyerek, öğretmenin üzerine yürüdü.
DEDELERİMİZİ ASTILAR
Öğretmenlerini korumak için diğer öğrenciler araya girdiğinde ise, “Eğer Müslüman iseniz karışmayın. Siz bunları bilmezsiniz, bunların dedeleri bizim dedelerimizi astı” diye bağırdı. Olaylar büyüyünce öğretmen E.S dilekçeyle durumu okul idaresine bildirdi. Okulun bulunduğu Efeler İlçe Milli Eğitim Müdürü Hakan Özcan, “Derhal gereğini yapın” talimatı verdi. [Sözcü – SULTAN UÇAR – 20 Kasım 2020]
Yukarıdaki üzücü olay, çocuklarımızın beyinlerinin nasıl yıkandığını gösteren sadece bir örnektir. Bunu gibi sayısız olay vardır. Çocuklarımızı ve ülkenin geleceğini akılcı, çağdaş, bilimsel eğitim kurtaracaktır. Emperyalizm ise bunu istemez… Medreseler, tarikatlar ise yasak olmasına rağmen yasalara meydan okuyarak siyasal islamcı iktidardan aldıkları destekle güç odakları haline geldiler.
“Tevhidi Tedrisat Yasası ile 1924’te kapatılmasına karşın varlığını sürdüren medreseler, akademik çalışmalara yansıyor. 2020’de yayımlanan yüksek lisans tezlerine göre sadece Bitlis’te 13 medrese faaliyet gösteriyor.
Bazı medreseler “Kuran kursu” adı altında çalışmalarını yürütüyor, buradan mezun oların bir kısmı Diyanet’te çalışıyor. Medrese öğrencileri, Seyda adı verilen hocalara “Kölenizim” diye hitap ediyor. Prof. Dr. Şahin Filiz, “Kendileri yasadışı olan tarikat-cemaatler, yine yasadışı medreselerle organik bağ kuruyor. Medrese-tarikat birbirini besliyor” dedi.
Medrese öğrencilerinin, Seydalara “Kölenizim” ve “Varlığım senin emrinde” gibi ifadeler kullandığının da tezlere yansıdığına işaret eden Filiz, bu yolla öğrencilerin özgüveninin, araştırma merakının, yaratıcılığının baskılandığını kaydetti. Filiz, “Bu sonuçlar, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet değerleriyle taban tabana zıt. Cumhuriyetin çağdaş eğitim felsefesinde öğrenci-öğretmen ilişkisi vardır. Kul-efendi, köle-sahip ilişkisi düşünülemez. [Cumhuriyet – Sefa Uyar – 12 Nisan 2021] “
İHL’lerinde bunlar olurken Erdoğan iktidarı Türkiye’nin en değerli okullarının yöneticilerini değiştiriyor ve imam hatiplerden yetişmiş AKP’nin siyasal islamcı politikalarını uygulayacak olan din ve ahlak öğretmenlerini il-ilçe eğitim müdürlüklerine ve okullara yönetici atıyordu.
Zaman içinde kentlerin ileri gelen çağdaş ve kaliteli eğitim veren okulların öğretmenleri de mobbin’ge uğrayarak mesleklerini terke zorlandılar. Eğitim Bakanlığı, Aileleri imam hatiplere yönlendirmek için eğitim kadrolarında boş yer bulamayan çocuklar ise açık liselere veya evlerinden çok uzakta olan okullara kaydedilmeye başlanmıştı. Bu nedenle aileler taşınmak zorunda kalıyor veya çok yüksek okul servis ücretleriyle karşı karşıya kalıyordu. Yoksullar ise çocukları istemese dahi imam-hatip okullarına çocuklarını zorla gönderiyordu.
Anadolu ve fen liseleri ile adrese bağlı okul kontenjanlarında tek bir öğrencilik bile boş yer kalmadığından, İmam hatip veya meslek lisesi istemeyen daha 14-15 yaşındaki öğrencileri MEB, örgün öğretim dışına çıkararak, açık liselere yönlendiriyordu.
Bir ülkeyi yıkmak için önce O ülkenin eğitimini işlevsiz hale getirmek, bilim ve çağdaşlıktan koparmak gerekiyordu. BOP eşbaşkanı Erdoğan sadece hukuku, demokrasiyi, anayasayı, güçler ayrılığını, parlamentoyu, toplumsal huzuru, ekonomiyi bozmakla kalmıyor, EĞİTİMDE BİRLİK yasasını çiğneyerek eğitim sistemini akıl bilim, çağdaşlıktan kopartarak DİN EĞİTİMİ ağırlıklı eğitim sistemini uygulamaya çalışıyordu. özellikle Anadolu’da eğitimde fırsat eşitliği yok ediliyor, 17 bin köy okulu kapatılıyor, eğitimde taşımalı sistem çalıştırılmıyordu.
Kamuoyunda ‘Cüppeli Ahmet Hoca’ olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü ise, son günlerde Türkiye’nin ciğerlerini yakan orman yangınlarının nasıl söndürüleceğine dair ‘çözüm’ önerisinde bulunuyor ve yaptığı paylaşımda “Hadîs-i Şerîf’te: ‘Yangın gördüğünüz zaman tekbir getirin, zira tekbir gerçekten onu söndürür’ buyuruluyor. (İbnü’s-Sünnî, Amelü’l Yevm, rakam: 289-292)” diyerek yangınla mücadeleye yeni bir yöntem ileri sürüyordu.
Çağdaş eğitim yerine din ağırlıklı eğitimin verildiği İslam ülkeleri ise bilimi önceleyen ülkelerin yarattığı, toplum hizmetine sunduğu teknolojik ürünleri kullanıyor fakat Dünya’ya islam ülkeleri tarafından yaratılan teknoloji ile ilgili hiç bir icat ve keşif sunamıyordu.
Çağdaş eğitim içinde Matematik – Fizik – Kimya – Sosyoloji – Mantık – Felsefe – Elektronik – Bilişim v.b dersleri barındırıyor. Teknoloji ve bilişim devrimi hızla geleceğe yol alırken gelişmiş ülkelerin liyakatli yöneticileri eğitimi buna göre şekillendiriyor.
Ruhban/Din görevlisi yetiştiren okullarında okuyanlar aldıkları eğitim konusunda görev alıyorlar. Din eğitimi veren okullardan mezun olanlar kaymakam, vali, genel müdür, bakan, cumhurbaşkanı olmak için çabalamıyorlar. Siyasetten uzak duruyorlar.
İslam ülkelerinin teknoloji ve bilim/bilişim yarışında sanayi ve teknoloji devrimlerinde geri kalmalarının ana nedeni çağdaş bilim adamı yetiştirmek yerine din eğitimine yönelmeleridir. Alınan din eğitimi ile bilim ve teknolojide ilerlemek mümkün müdür?
Din kuralları değişmezdir. Her türlü yeniliğe kapalıdır. İslam dinini kabul eden toplumlar kuranda var olduğu söylenen diğer dünya için yaşarlar. Bu nedenle bu dünyada “bir lokma, bir hırka” deyişini benimserler.
Bu dünya onlar için gelip geçicidir ve bu nedenle kendisine verileni kabullenir. Düşünmez, üretmez… Rıza gösterir, birey olmak yerine kul olur. Topluma ise akıl, bilim yerine tarikatlar ve cemaatler egemen olur. Rant üzerine DİN yapanların tamamının siyaset ve çıkarcı ticarete yönlenirler. Allah ve Din adını kullanarak ticaret yapar, zenginleşirler.
İşte bu nedenle İslam ülkeleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyası, Müslüman toplumların yaşadığı ülkeler yokluk, yoksulluk içinde emperyal sistemin güdümünde ve kışkırtmasında sürekli olarak kendisi ile aynı inancı taşıyan insanlarla, etnik gruplarla, aynı dinin farklı mezhepleriyle savaşarak bir birlerini kırarlar. Oyun büyük oyundur.
Naci Kaptan / 15.12.2021